31 Ekim 2012 Çarşamba

NBA’İ İZLEMEK İÇİN 5 NEDEN



1.      ÖMER AŞIK

Geçen sene ligin favori takımlarından birisi olan Chicago takımında kısıtlı süreler alan Ömer bu sene sınırlı serbest bir oyuncuydu. Yani diğer takımlardan gelecek teklif ne olursa olsun Chicago o rakamı ödemeyi kabul ederse Ömer takımda kalacaktı. Diğer oyuncularla birlikte en iyi yedek listesine sahip olan Chicago Ömer’e Houston’dan gelen 3 yıl için 25 milyon dolarlık teklifi karşılamadı ve gitmesine göz yumdu. Yaz döneminde Türkiye Avrupa şampiyonasına gitme hakkı elde etmek için ter dökerken Ömer teknik kadrodan izin almıştı ve neredeyse bütün yazı özel hocası ile serbest atış ve hücum varyasyonlarını geliştirmek için idman yaparak geçirdi. Bunun karşılığını da hazırlık maçlarında gördüğümüz üzere epey iyi bir noktaya gelmiş serbest atış performansı ve hücumda daha aktif rol oynaması ile görmeye başladık. Savunma anlamında zaten tek başına bir caydırıcı olan Ömer eğer hücumunu istikrarlı bir şekilde geliştirirse değil takımının NBA’in en iyi 5 savunmacısından birisi olur. Bu sene her maç ortalama 25 dakika civarı oynayacağını da düşünürsek en çok gelişme kaydeden oyuncu sıralamasında da üst sıralara oynaması sürpriz olmaz. Diğer Türk oyuncular Enes ve Hidayet’te bu yazı biraz dinlenerek biraz da çalışarak geçirdi ancak Hidayet’in takımı çok gerilerde kaldı. Enes ise kontrat sezonunda olan iki çok iyi adamın arkasında süre bekliyor olacak. Yine de Enes’te dikkat çeken istatistikler yapacaktır.
2.      MIAMI’NIN KAYBETME OLASILIĞI
Son şampiyon olarak tamamlayan Miami zaten kadrosunda 3 All-Star oyuncusu barındırıyordu. Birde bunlar yetmez gibi NBA’in aktif oyuncular arasında en iyi şut stiline sahip oyuncusu All-Star Ray Allen ve 3 sene öncenin final oynayan Orlando takımında Hidayet ile birlikte kilit rol oynayan R.Lewis gibi bir şutör bir oyuncuyu takıma katarak iyice yenilmez bir kadroya oldular. Bütün bu isimler bir yana hem Lebron James’in geliş şekliyle hem de sezon boyu kendine aşırı güvenle züppelik arasında gidip gelen imajları sayesinde en nefret edilen takım unvanını Lakers’tan devraldılar. Ben açıkçası nefret eden taraftayım. D.Wade’i bir nebze severim ama takımın geri kalanının gözümde pek değeri yoktur. O yüzden bu sene onları alt edebilecek kadar var mı diye izleyeceğim.
 3.      L.A. LAKERS
Ölü sezon dedikleri bizde transfer sezonu denilen dönemde en dikkat çekici hamleleri onlar yaptı. Takım geçen sene henüz ilk turda Oklahoma’ya elenirken en sorunlu bölgeleri oyun kurucu pozisyonunda ki eksiklikleriydi. Yaşlanan Fisher bu yükü epeydir kaldıramıyordu ancak yerine koyabilecekleri daha iyi bir isimleri de yoktu. Bu durumda alabilecekleri en iyi ancak maliyeti en düşük oyuncuyu buldular ve Kanada’lı All-Star S.Nash’i kadrosuna kattılar. Takım kimyasına daha önemlisi Kobe’nin egosuna nasıl uyum sağlayacağı büyük bir soru işareti de olsa Nash bu ligin saha görüşü en iyi olan oyun kurucusudur (belki Kidd’de öyle ama Nash çok daha iyi bir skorer). Takım savunması içinse ligin açık ara en iyi savunmacısı olan Orlando’lu D.Howard’ı aldılar. Karşılığında ise bir türlü beklenen dominant oyunu sergileyemeyen A.Bynum’u gönderdiler. Bu göz dolduran ilk 5’in arkasında o kadar iyi bir yedek yok ancak sırf bu 5’in sağlıklı kalması durumunda neler yapabileceğini görmek için bile NBA izlenir.

4.      KEVİN DURANT VE OKLAHOMA
Şampiyonluğu final serisinde kaybeden Oklahoma genç kadrosu ile bunu çok da kafasına takmamış gibiydi. Henüz çok genç olan 3 süper yıldız Durant, Westbrook ve Harden seneye daha tecrübeli ve daha istekli olacaklarını düşünüyorduk ki, Rakipleri çok iyi hamlelerle güçlenirken onlar sezonun başlamasına birkaç gün kala Harden’ı son senesi olması sebebiyle maksimum kontrat vermek istemedikleri için nerdeyse yok pahasına gönderdiler. Gerçi göndermeyip tutsalardı seneye anlaşamama durumunda bedavaya gidecekti şimdi ise K.Martin’i aldılar. Ancak onun bu seviyede ve bu kimyaya Harden’ın kadar uyum sağlamasını beklemek iyimserlikten öte polyanna olmak gerektirir. Yine de saf skorer olarak hem yaşlı Kobe hem de Lebron James’ten önde olan Durant’ı izlemek için bile Oklahoma takip edilir.
 5.      A.K. 47
Başlığı görüp de bu ne demeyin. Bu hem Rusların meşhur kalashnikov marka silahının bizde ( Keleş diye adlandırılan) bir modeli aynı zamanda ise geçen sene Avrupa’da oynamayı seçerek bizleri basketbola doyuran Krilenko’nun lakabı. Uzun süre Utah’ta oynayan Andrei Krilenko NBA’de ki lokavt süresince ülkesinde CSKA forma giydi bu sene içinse NBA’den istediği teklifi alamazsa yine takımıyla sözleşmesi vardı ancak Minnesota akıllı bir hamle ile 2 senelik 20 milyon dolar karşılığında bir sözleşme imzaladı. Giderken yanında Avrupa’nın göze batan yıldızlarından Shved’i de yanında götürdü. Bu iki Avrupalı takımı nereye kadar taşır bilinmez ancak ben İspanya-Rusya Avrupa Şampiyonası finalinden bu yana daha bir dikkatli izlediğim Krilenko için bile Minnesota maçlarını izleyebilirim.

30 Ekim 2012 Salı

HAFTANIN PANORAMASI



 
      KASIMPAŞA: 1 BEŞİKTAŞ:3
      Geçen hafta Trabzonspor maçında özellikle 2.yarıda ki etkili oyununu bu hafta Kasımpaşa deplasmanında da sürdüren Beşiktaş sakatlıklara rağmen ideal 11’ini bulma yolunda olduğunu gösterdi. Defans hattında değişmeyecekler Hilbert, Sivok ve Toroman gibi dursa da bu hafta orta saha oynayan Toroman’ın sakatlanması ile Escude düzenli forma bulacaktır. Solda ise İsmail biran önce iyileşsin diye dua eder durur taraftar. Fernandes Almeida iyi güzelde iki haftadır göze en güzel gelen oyunu oynayan 20 yaşında ki Oğuzhan Özyakup bu genç orta saha bu hafta alınan galibiyette ve de özellikle Fernandes’in attığı golde kısa mesafede yaptığı paslarla büyük pay sahibi oldu.
       Kasımpaşa ise anlaşılmaz bir şekilde Metin Diyadin’in yerine daha kariyerli ve isimli birini getireceğim diye girdiği yolda önlerine gelen ikinci adamda (ilki Roy Keane’di) Shota’da karar kıldılar. Bu saçma karar etkisini henüz ikinci haftada gösterdi ki geçen hafta 90 ve 90+4’te atılan iki golle gelen beraberlik ve bu hafta Beşiktaş’ı tehdit dahi edemeyişleri sonlarının çok da uzak olmadığını gözler önüne serdi. Güçlü bir yönetimleri var ancak iyi bir futbol akılları olduğunu söylemek zor.
Maçta öne çıkanlar; Oğuzhan Uğur, Almeida’nın karşı karşıya kaçırdığı gol, İ.Toroman’ın sakatlanması
ELAZIĞ: 1 ESKİŞEHİR: 1
    Ligin eski Elazığ’ın yeni hocası Yılmaz Vural ile evinde ki ilk maçta yine galibiyeti kaçıran taraf oldu. Yine diyorum çünkü geçen hafta namaglûp Ordu deplasmanında 0-2 öne geçtikten sonra galibiyeti koruyamadılar ve beraberlikle yetinmek zorunda kaldılar. Bülent Uygun sonrası iyi futbol adına sahaya daha çok şey yansıtan Elazığ bunu puan olarak yansıtamasa da iki maçta iki beraberlikte de galibiyeti kaçıran taraf onlardı. Eskişehir önünde de geriye düşmelerine rağmen iyi oyunlarıyla galibiyeti kaçırdılar. Henüz verim alamadıkları H.Tum gibi oyuncularda forma girmeye başlarlarsa yukarıya doğru tırmanacaklardır.
    Eskişehir ise sene başında ki kötü oyunlarını büyük ölçüde aşmış görünüyorlar. Özellikle Necati transferi takımı birkaç basamak yukarıya taşıdı. Bu formuyla Milli takıma bile seçilmesini beklediğim Necati yine çok güzel bir asist yaptı. Birde Kamara gerçekleri var ki artık görmemek için ileri derecede miyop olmak lazım. Kadro kalitesi ve genişliği açısından oldukça iyi olan Eskişehir’in bu sene hiç değilse Ordu kadar ses getirmesini bekliyordum ancak henüz aynı puanda olmalarına rağmen o seviyede değiller üstelik sene başında ki puan kayıpları da şuan da yukarılarda olmalarına engel oldu. Yine de böyle zorlu bir deplasmanda biraz da şanslarının yardımıyla aldıkları 1 puan fena sayılmaz.
    Maçtan öne çıkanlar; Elazığ taraftarının özellikle Aydın Karabulut’a yaptıkları tezahürat, Elazığ’ın galibiyet golü için gösterdikleri iştah, Eskişehir adına direkten dönen top, Kamara’nın 5 deplasman maçında attığı 3 gol.
MERSİN İ.Y: 2 İBB:0
    Baştan söyleyeyim İBB takımını oldum olası sevmem. Amacı bulunduğu şehre hizmet olması gereken bir belediyenin hangi sebeple hangi mantıkla olursa olsun bu seviyede bir takımı olması hiç doğru değil. Amatör takımlara ve sporculara yardım yapılabilir yada sponsor olunabilir ancak P.Webo’nun bonservis ücretini ben niye akbil olarak ödeyeyim ki. Yada geçen sene alınan İbrahim Akın için harcanan parayı nasıl karşıladılar acaba. Sorarsan sponsor gelirleri ile karşılanıyor diyorlar ancak işi kitabına uydurmaktan başka bir şey değil bu. Her neyse konu uzun bir maça dönelim. Ligin iki galibiyetsiz takımından birisi bu maça kadar Mersin’di ancak geçen hafta Kasımpaşa önünde 90 dakikayı 0-2 önde kapatmasına rağmen maçı kazanamamaları onların moralini bozmamış. Maça hem daha istekli başladılar hem de daha sert. Bunun karşılığını da Nobre’nin 2 golüyle ligde ilk galibiyetlerini alarak elde ettiler. Mersin yönetimini de tebrik etmemiz gerekiyor. Ligde geçen senede bu senede kötü gittikleri bir dönem yaşadılar ancak hocalarının arkasında durdular bu sene de geç de olsa iyi kadro kurdular toparlanmaları biraz zaman aldı. Buna rağmen hocalarını yollamak gibi bir düşünceleri basına yansımadı. Sene sonunda kümede kalmalarını değil orta sıralarda rahat bir sezon geçirmelerini bekliyorum.
    Maçtan öne çıkanlar; Mersin’in ligde ilk galibiyetini alması. Nobre’nin her zaman güven veren performansı.
SİVASSPOR: 1 AKHİSAR B: 2
       Bu maçı olduğu gibi maçtan öne çıkanlar köşesine koysam yeridir. Düşünün ki bir takım süper lige ilk kez yükselmesine rağmen ne oldum demeden. Devam ettiler şuan da küme düşmeye kadro olarak Elazığ ile beraber en büyük adaylar ancak düşseler bile akıllıca yaptıkları hamlelerle tekrar dönebilirler. Ligin en zorlu deplasmanlarından birinden 3 puanla dönmek kolay yapılacak bir şey değil. Ligde iki galibiyetleri var ve bunlar Sivas ve Eskişehir deplasmanları. Sene sonunda ne olur bilinmez ancak bulundukları duruma ve ortama uygun davranıyorlar. Maçta iyi kapandılar ve kontradan gol aradılar özellikle ikinci golde hakemin büyük hatası olmasına rağmen oynadıkları mücadeleci ve disiplinli futbolun değerini azaltmaz.
    Sivas ise sene başında başta hocası olmak üzere gitmek isteyen adamların son anda elde kalmasıyla bir kadro yapısı oluşturdular. Bu kadar geç ve gönülsüz adamlar topluluğunun da bu kadar katkı vermesi bile iyi sayılır. Rıza Hoca sene başında Beşiktaş’a gitmek için çok çabaladı. İstediği fırsat eline de geçti ancak Beşiktaş yönetiminin geç kalmasıyla takımının başında kalmak zorunda kaldı. Aynı şekilde Enaramo’da biten sözleşmesini uzun süre uzatmadı ve iyi bir takım arayıp durdu. Ya verilen paraları beğenmedi veya takımların hedeflerini o da ancak transfer sezonun bitmesine az bir süre kalırken takıma katıldı. Bu maçta da geçen sene ki formunu henüz bulamayan Erman’ın iyi oyununu aradılar.
   Maçtan öne çıkanlar: Akhisar’ın tecrübeli oyuncularla elde ettiği galibiyet, Sivas kalecisi Borjan’ın 2.gol sırasında sakatlanarak oyuna devam edememesi.
GALATASARAY:3 KAYSERİ:0
      Maç öncesi Galatasaray’ın 4 maçtır kazanamaması sebep olmuş olacak ki kimse bu kadar rahat bir galibiyet beklemiyordu. Elmander olmasa da Melo’nun sakatlığı takıma iyi geldiği söylenebilir. Yekta’ya sene başında hiç de beklemediğim bir fırsat veriyordu. O bu şansı fenada kullanmadı aslında. Ama bunda rakip takımın çok kötü olmasının da katkısı hiç de azımsanmayacak kadardır. Umut sene başından bu yana istekli oyununa devam ediyor. Takımı her zaman sürükleyen oyunculardan birisi olmuştur.
    Kayseri cephesinin ise hali içler acısı. Yönetim ısrarla takımın durumu iyi derken takımda iyi olan tek şey takımın yaş ortalaması. Bu kadar genç oyuncuyla bir yarışa girmek içinde belli riskleri barındırıyor zaten birde üstüne hoca olarak henüz kariyerinde tek bir takımı 1,5 sene çalıştıran bir isim getiriyorsan futbolculuğu ne olursa olsun başarılı olmasını beklemek biraz fazla iyimserlik olur. Takımda 2 sezondur sakat olan Cangele dışında takımı ileriye taşıyacak bir oyuncu yok. Oynayanlarda öyle acemi ve tecrübesiz ki çabaları en üst seviyede ancak faydaları en alt seviyede. Bu takıma daha tecrübeli bu genç oyunculara daha iyi bir yaklaşım gösterecek bir isim bulmak bu kadar zor muydu acaba. Kayseri’nin uzun süre daha düzeleceğini sanmıyorum. Bu kadar iyi bir stadı ve güçlü yönetimi olan bir kulübün böylesine kötü yönetildiğini görmek çok üzücü.
Maçtan öne çıkanlar; Kayseri kalecisi Ertuğrul’un kötü oyunu, Umut’un bitmeyen iştahı, Yekta’nın eline geçen fırsatı değerlendirmesi.
KARABÜK: 0 GENÇLERBİRLİĞİ: 0
     Haftanın açık ara en tatsız ve en renksiz maçıydı diyebilirim. Gol yok Gençlerbirliğinin irili ufaklı bir iki atağı hariç gol atma çabası da yoktu. Ancak maçta bir isim dikkati mi çekti diyebilirim. O da Karabük’ün sol açığında oynayan Ahmet İlhan Özek henüz 24 yaşında olan bu süratli oyuncu sene başında Manisaspor’dan geldi. 6 maçta forma bulan Ahmet topla biraz savruk ama sürati ile gelişme göstermesi beklenen oyuncular arasında.
     Forvette ki İlhan Parlak en iyi dönemlerinden birini yaşıyor. Gol anlamında da fena gitmeyen İlhan 3 gole takımın en golcü isimlerinden. Hoca konusunda beklediğini bulamayan bir diğer takımda Karabük Skibbe’den beklenen oyun ve skor bir türlü gelmiyor.
      Gençlerbirliği ise garipten de öte bir takım. Başlarında artık dinozorlaşmış bir başkan ile başkanın sözünden katiyen çıkmayan bir hoca ile gösterdikleri performans gerçekten garip. Sanırım aralarında ten uyumu dedikleri şey var. Gençlerde de yıllardır beğendiğim bir Hurşut var ama bir türlü büyük diye tabir ettiğimiz takımların dikkati çekemedi nedense.
GAZİANTEP: 3 ORDU:0
     Bu haftaya kadar dışarıda 1 puan evinde 3 puan şeklinde giden Ordu mağlup olmama serisini bu hafta Antep deplasmanında yitirdi. Antep ise Hikmet Karaman ile beraber yürümeye devam ediyor. Geçen sene düşme potasında aldığı takımı bir üst seviyeye taşıyan Hikmet hoca görüntü olarak şık durmasa da iyi işler yapmaya devam ediyor. Özellikle transferde yetenekli yabancılar bulma konusunda istikrarlı bir çizgileri var. Geçen sene parlayan Dany’i Galatasaray’a yolladıktan sonra İbricic ve İ.Sosa gibi iki iyi isim transfer ettiler. Ayrıca bu hafta iki gol atan Haris Medunjanin de katkı veren yabancılardan oldu.
       Ordu ise eksiklerden dolayı bu maçta beklenenin çok altında kaldı. Hasan Kabze’nin olmayışı takımı ileriye taşıma konusunda eksik kalmalarına sebep olmuş. Yine de Cuper’in takımının 3 gol yemesi yapılarına hiç uygun bir yapı değil. Haftaya evinde Sivas maçı ve sonrasında ise deplasmanda Fenerbahçe ile oynayacak bu zorlu periyotta nasıl tepki verecekleri ligin onlar için hangi sıralama aralığında geçeceğini gösterecektir.
TRABZON: 0 BURSA:1
     Lig tarihinde Bursa’nın iyi Trabzon’un ise kötü olduğu başka dönemlerde olmuştur mutlaka ancak bu sezona kadar Bursa’nın deplasman galibiyeti olmaması ilginç doğrusu. Bursa da Trabzon’da bu sene benzer özellikler barındırıyor zor maç kazanıyor zor kaybediyorlar. Özellikle Trabzon gol yollarında çok kısır bir sezon geçiriyor. Takımın gol yükünü çekmesini bekledikleri isimler ya formsuz yada oynamıyor. Henriuqe, Halil, Alanzinho, Vittek henüz 2 gol bile atmadılar. Galatasaray’ın 22 gol attığı 9 haftada sadece 7gol atabilmeleri çok şeyi açıklıyor zaten. Takımda 2 gol atan tek bir isim dahi yok. Performansı merakla beklenen Janko henüz bir katkı verebilmiş değil.
     Bursa açısından da işler ne yazık ki süt liman değil. Pinto iyi bir golcü Batalla pek çok takımın rüyası ancak onlarda da anlaşılmaz bir huzursuzluk var. Ozan İpek’in kadro dışı kalması sonrası sol açık mevkiine geçen Wederson o bölgenin oyuncusu olmadığını bağırıyor ancak onun yerine oynaması beklenen Tuncay’da hala sakat. Belluschi iyi bir transfer olarak duruyor. Uzaktan şutları oldukça etkili sanırım takıma ve takım ona ısındıkça daha faydalı olacaktır.
    Son olarak hakem hakkında bir şey söylemek gerekirse; tamam meslek olarak zor bir görev ircaa ediyorlar. Tamam sorumlu bulundukları alan diğer sporlara kıyasla çok daha büyük. Tamam kendilerini kandırmayı marifet sanan emek hırsızları var. Ancak son dakikada hiçbir Bursa’lı oyuncu itiraz etmiyorken Solbamba’nın ayağı yerden 50cm bile yukarıda değilken. Bursalı oyuncu yalandan kafasını gözünü tutmuyorken o tehlikeli hareketi nasıl gördün de çaldın be arkadaş bir anlat ne olur? Yahu bu hakemliği yapan nasıl yapıyor da yapamayan hepten eline yüzüne bulaştırıyor. Bu kadar güzel bir gol nasıl heba olur? Allah’tan Yasin henüz topa vurmadan çaldın yoksa Trabzon top yekün hakem golü gördü o yüzden iptal etti diye saldırırdı.
FENERBAHÇE: 1 ANTALYA: 3
     Haftanın son maçında büyük bir sürpriz gerçekleşti ve Antalya evinde 47 maçtır kaybetmeyen Fenerbahçe’yi çok da zorlanmadan 1-3 mağlup etti. Maç öncesinde ligde 2. Sırada bulunan Antalya bulunduğu yerin hakkını verdi ve Fenerbahçe’ye top oynama fırsatı vermedi. Ev sahibi Fenerbahçe’de sakatlıklar listesi kabarık dahi olsa yerlerine oynayan oyuncular Milli formayı giyecek kadar kendisini kanıtlamış isimler. Serdar Galatasaray’da ki Yekra misali eline geçen fırsatı onun kadar iyi kullandığını söylemek zor. Bekir ile anlaşamayan üstelik iki golde de rakiplerine çok kolay vuruş imkanı veren stoperler takıma güven vermediler. Zaten Hasan Ali savunma anlamında takımın zayıf halkasıydı bunlara birde bu iki savruk savunma oyuncuları eklenince takım kalesinden 3 gol çıkarmak zorunda kaldı. Orta sahada Meireles’in yokluğu her geçen gün takımı daha fazla etkiliyor. Eksikler listesine bir bakacak olursak Egemen, Yobo, Meireles, Topal, Topuz, Orhan Şam bunlar direkt takımı etkileyen isimler ancak ne olursa olsun Fenerbahçe evinde bu denli kolay yenilmeliydi. Eleştirilerin odağı olan Aykut Hoca da böyle bir maçta üstelik gerideyken oyuna Salih’i yem olacak şekilde oyuna sokması onun gibi gençlere önem veren bir teknik direktör iddiasında bulunulan birine yakışmadı.
    Antalya cephesinden bakacak olursak onlarda en önemli oyuncularından birini sakatlık sebebiyle oynatamadı. Uğur İnceman bu takımın önemli oyuncularından. Ancak yerine oynayan oyuncularda onun yokluğunu aratmadılar. İki gol atan Diarra iki sene önce Sırbıstan ligi gol kralı. Göze batan bir diğer oyuncu ise Ajax’ın uğruna PSV’ye 4 milyon Avro ödediği İsmail Aissati Fas asıllı Hollanda’lı bu oyuncuda takımın en etkili isimlerindendi. Sonuç olarak hak ettikleri bir galibiyet aldılar.
Haftanın oyuncusu: Diarra ( Antalya)- Nobre ( Mersin)
Haftanın Hocası     : Mehmet Özdilek ( Antalya)
Haftanın Hakemi   : Mete Kalkavan (Fenerbahçe-Antalya)

23 Ekim 2012 Salı

HAFTA İÇİ SPOR EKRANI



GALATASARAY - CLUJ



       Bu akşam Galatasaray evinde ki ikinci maçta Cluj’u ağırlayacak. Bu ülke puanı açısından kritik müsabakada Galatasaray grupta iddiasının devamı için mutlak kazanmak zorunda.  Maç öncesi Terim her ne kadar bizim için kader maçı değil dese de bunun takımın üzerinde ki ligde ve Avrupa’da 4 maçtır kazanamamanın baskısını azaltmak için söylediğini tahmin etmek hiç de zor değil. Rakibimiz Cluj hakkında ayrıntılı bir bilgimiz olmamasına rağmen iki maçta bir galibiyet bir mağlubiyetle grupta 2.sırayı Braga ile paylaşıyor. Deplasmanda Braga’yı 0-2 yendi. Evinde ise M.United önünde öne geçmesine rağmen koruyamadı ve 1-2 mağlup oldu. İki maçta da mücadeleci futbollarıyla alkış aldılar. Ancak bu Arena da onları ne kadar kurtarır kestirmek zor. Galatasaray ise lige harika bir başlangıç yaptıktan sonra büyük bir form düşüklüğü ile 4 maçtır kazanamıyor. Avrupa maçlarıyla lig arasında ki dengeyi henüz kuramadılar. 

     Sene başında başkanın rüya takım olabilir diye adlandırdığı bir takımın yedek oyuncu konusunda bu kadar sıkıntı çekmesi Terim’in rüya değil o kadar abartmayın sözünü haklı çıkarıyor. Zaten Ünal Aysan’ın bu gereksiz söylemleri takımın havasını daha öncede bozmuşluğu vardır. Transfer döneminde pasta üstü çilek diye tutturan başkan transfer olmayınca olsun pastada yeterince güzel oldu demişliği vardır. Forvet hattında sene başında Umut’un ekstra oyunu sayesinde sorun yaşamayan Galatasaray Umut’un normal standartlara dönmesiyle bu bölgede de ideal ikilisini bulmak konusunda sıkıntı yaşıyor. Elmander geçen sene ki sakatlığın etkisinden yeni kurtulurken Burak hala Trabzonspor’da oynar gibi bulduklarını yüzdeli şekilde atmasa da yeterli olacağını düşünüyor. Ancak ne o kadar rahat pozisyona giriyor ne de o kadar savruk olmaya hakkı var. İyi anlaştığı Selçuk’un da zaman zaman sakatlık sebebiyle oynamadığını düşünürsek istediği topları alamadığını söyleyebilir. Ne olursa olsun bu kadar Avrupa maçı oynayıp da bu kadar az gol atması maksimumu bu mu sorusunu sorduruyor. Öte yandan takımın tek sorumlu bölgesi hücum hattı değil kuşkusuz. Orta sahada sene başında süper kupa maçında çok gereksiz bir hareket sonucu kırmızı kart gören ve hakeme fiziki müdahalede bulunan Engin Baytar geçen sene kritik maçlarda attıkları ve attırdıkları ile takım içinde önemli bir yer ediniyordu. Aldığı 11 maçlık ceza ligde geçerli olsa da bu kadar maç eksiği varken Avrupa maçlarında da şans bulamaması normaldi. Ancak Terim’in dün söylediğine göre bu maçta oynayacak. Melo’nun bu formsuzluğunda Selçuk’un sakatlığında futbola aç bir Engin takıma çok şey katabilir.

    Hoca ayrıca hücumda ki ideal ikiliyi bulamama sorununun bir benzerini de savunmanın göbeği için yaşıyor. Sene başında Semih Dany Ujfaluji arasında genellikle Semih ve Ujfaluji’yi tercih eden Terim Ujfaluji’nin sakatlanması ile Dany Semih ikilisine şans vereceğine son gün alınan Veteran savunmacı Cris’i Semih ile değiştirerek oynatmaya başladı. Ondan sonra da savunma sallanmaya başladı. Oysa Semih Dany ikilisini Gökhan Zan ile yedekleseydi sanki daha iyi bir savunma sahibi olurlardı. Gökhan Zan’ın güvenilir bir fiziği olmadığını bende biliyorum ancak yedek olamayacak kadar kötü olduğunu da sanmıyorum. Öyleyse niye kadroda tutuluyor ki? Soruları ve sorunları dileyenler artırabilir ancak bu akşam o sorunlardan arınmış bir takım görmeyi umuyorum. Cluj kolay teslim olmayacak bir takım ancak iki hafta sonra deplasmanda kazanmak için oynamaktansa bu maçta varı yoğu ortaya koyup kazanmaya çalışmak daha akıllıca bir hamle olur. Gruptan çıkılamasa bile (ki o tren de henüz kaçmış değil) Avrupa’ya devam edebilmek için bu maç “Kader” maçı.
     Maçı İtalya’dan Paolo Tagliavento yönetecek. İtalyan hakemler genelde iyi olur. Bu maçta da bir hakem aksiliği çıkmasını beklemiyorum.

23 EKİM 2012 SALI
SAAT: 21.45
STAR TV

17 Ekim 2012 Çarşamba

HAFTANIN MAÇ PROGRAMI


ALMANYA’NIN ARTIKLARI İLE BU KADAR OLUYOR



      Yazının sonunda söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim Abdullah Avcı’nın istifa etmesi gerektiğine inanmıyorum. Bence yola onunla devam etmeliyiz. Üstelik federasyon başkanı Demirören gibi futbol aklı J.Alves gibi adını kimsenin bilmediği A.Madrid’e transfer olalı 1 hafta olmuş bir adama 3.1 milyon Avro veren akla sahip adamın hoca seçiminde de aynı yolu izlemesinden korkuyorum. O yüzden elemeler bitene kadar Abdullah Avcı takımın başında kalsın zaten olan oldu. Artık bundan sonra Capello gelse ne yazar Morinho gelse ne yazar.
      Ancak başlıkta da dediğim gibi gurbetçi futbolcularımız Almanya forması giymesin bizim ülkemizde oynasın diyerek lobicilik yapılan bir dönemde Almanları değil bizi seçti dediğimiz adamlara bakıyorum da, ya bunlara oynama garantisi verilmiş o yüzden bizim milli takımımızda oynuyorlar yada bu futbollarıyla Almanya takımında oynayamayacaklarını anlamışlar o yüzden bizi seçmişler. Yoksa Mesut gibi Mehmet Scholl gibi iyi oyuncular bir şekilde ikna edilerek Almanya takımında oynuyorlar. Şimdi de Samet Yeşil o yoldan gidiyor. Bize de Mehmet Ekici gibi Tunay Torun gibi Colin Kazım gibi ikinci kalite oyuncular kalıyor. Mehmet Ekici yazıp googleda arama yaptırın ve bu sene kulübünde ne kadar süre aldığına bir bakın. Üşenenler için aşağıya bir resim ekledim. Almanya liginde 12.sırada olan ve geçmişini mumla arayan W.Bremen’de 7 maçta toplam 10 dakika süre almış. Sezonun geride kalan 6 maçın 5’inde kadroya dahi girememiş. Biz bu adama Ronaldo muamelesi yapıp her milli maçta kadroya çağırıyoruz. Ne olur bizi seç diye yetkililer Almanya’ya kadar gidip evlerinde ziyaret ediyorlar. Ve ben bu adamların ne bir top oynadığını gördüm ne de bir mücadelesini dün ki maçta da yerine Aydın girdi be arkadaş daha başka lafa gerek var mı?
       Diğer yandan Tunay Torun Mehmet kadar kötü olmasa da onunda oynadığı iyi bir maç hatırlamıyorum. Nispeten takımında, Almanya liginde 15.sırada olan Stuttgart’ta süre alıyor. Gerçi sadece bir maç 90 dakika oyunda kalmış ama sonradan da olsa oynayan birisi. Yine de Sercan Sararer kadar ismi kalmadı hafızamda.

    Aynı şekilde Mevlüt 2008’den bu yana Milli formayı 18 kere giymiş ve ilk golünü nihayet dün attı. Ama maçın geri kalanında hiçbir şey yapamadı. Ama kendi takımında oynadığından ve kulübü Rennes'de attığı gol sayısına bakarsak seçilmesi ve oynatılması bir derece doğru.
      Liste bu şekilde uzayıp gidebilir. Şu niye oynadı bu niye oynadı diye ancak çözüm yok. Birde mağlup olmuş hocalar maç sonu çıkıp da hatalarını inkar etmiyorlar mı ifrit oluyorum. Arkadaş çık deki hata bende berbat bir oyuncu seçimi yaptım. İlk baştan itibaren kadro tercihlerim yanlıştı dese nispeten en azından yaptığının farkında düzelir belki diyeceğim. Ama yok işte çıkıp ota boka suç atıyorlar.

     Milli takım kulüp takımı değil transfer dönemi diye bir kavramları yok. O yüzden sakat oyuncular var bahanesi çok gereksiz bir mazeret. Sen koskoca 23 kişilik (sonrada çağrılanlarla beraber bu sayı 25 oldu) kadroya Mehmet Topal’ın yerinde oynayabilecek bir adam dahi çağırmıyorsan o kadroyu kuran zihniyetin sağlığından şüphe ederim. Nuri ve Emre’den kurulu orta saha mı olur. İkisinin bu sene oynadığı maç sayısı kaçtır acaba. Kendi evinde savunmacı Topal’la başla ama deplasmanda hücumcu iki orta sahayla oyna sizce mantıklı mı? Sağ bek Gökhan gönül sakatlanınca oraya Hamit mi geçer yoksa sağ bekin yedeği kimse o mu? Ama çağrılan ilk kadroda sağ bek yedeği yok. Sonradan Serdar Kurtuluş çağrıldı ancak o da kadroya giremedi. Yerine 3 gün önce sağ açık oynayan Hamit oynadı. Bu nasıl bir mantıktır. Bu nasıl bir hocalıktır. Geçmiş yıllarda çalıştığın için kadroya aldığın Aydın’dan kime ne hayır geldi ki kendi takımında kesemediği Hamit’in yerine nasıl oynar. Takıma mutlak galibiyet gerekirken Umut ancak o dakikada mı girer oyuna. Egemen bu kadar formsuz iken neden Semih tırpan yedi. Yazık gerçekten yazık bu kadar ümitli olduğumuz Abdullah Avcı’nın bu denli saçmalaması üzücü olduğu kadar umutta kırıcı.
     Volkan iki maçta yediği iki salakça gol yüzünden takımın bu halde olmasının asıl sorumlularındandır. Konsantrasyonu iyi olduğunda harika bir kaleci ancak kafası dağınıksa sonuç bu goller oluyor. Sanırım o da diğer pek çok oyuncu gibi kulüp maçlarını milli maçtan daha önce geldiğini düşünüyor.