11 Ağustos 2020 Salı

UEFA AVRUPA KUPASINDA 8’Lİ FİNAL

 

      


      Bu sene pandemi sebebiyle Mart ayında askıya alınan ligler gibi Avrupa Kupaları da askıya alınmıştı. Normal koşullarda Polonya’da oynanması planlanan final maçı Çeyrek ve Yarı finallerle birlikte Almanya’ya verildi. Virüs salgınından sonra en erken lig maçlarına dönen ve hazırlık için daha fazla vakti olan Almanya bence de doğru seçimdi. Ancak ara verilmeden önce son 16 maçlarının bazıları oynanmıştı. Nitekim Başakşehir takımının ilk maçta Coppenhag’ı 1-0 yenmiş ve araya gidilmişti. Dönüşte de rövanş maç yine olması gerektiği gibi Coppenhag stadında seyircisiz oynandı. Son 16 maçlarından sonra kalan 8 takım tek maçlı eleme usulü ile tarafsız sahada oynamak için Almanya’da toplandı.

       Dün ilk maçlar oynanırken İnter, Bayer Leverkusen ile Düselldorf şehrinde karşılaştı. Bugün ki konumuz da ağırlıklı olarak bu maç olacak. Diğer maçta ise M. United, ile Coppenhag karşılaştı. İzlemeyerek doğru karar verdiğim maçta Manu uzatmada attığı tek penaltı golü ile yarı finale yükseldi. Biz İnter maçı ile başlayalım;

       İnter maça Conte’nin klasiği 3’lü savunma ile başladı. Godin, De Vrij ve Bastoni hattı çok fazla sorun yaşamadı. Önlerinde bana göre maçın yıldızı Barella ve Gagliardini ile arka tarafa destek olurken kanatlarda Asley Young, D’Ambrosio ve forvet arkasında Brozovic ile sağlam bir yapı kurdular. Ancak takımın bence hem çıtasını hem de kalitesini belirleyen Forvet Lukaku oluyor. Beraber oynadıkları Lautaro Martinez ile birlikte takımın skor yükünü çekerken aynı zamanda savunmayı başlatan isim oluyorlar. Hem Barella’nın golünde hem de kendi attığı golde Lukaku durdurulamaz bir ilk yarı oynadı. Kalın fiziği sayesinde topu saklaması ve attığı koşularla savunmanın dengesini bozmasıyla etkisiz bir gün geçiren Martinez’i de taşıdı.      

      Leverkusen açısından bakacak olursak kendi ülkelerinde olması bir şans sayılabilir ancak çekilecek en zor rakibi çektikleri de bir gerçek. 8 takımdan kalan 6’dan herhangi bir takıma karşı daha çok şansları olurdu. Özellikle ilk yarıda ki inter baskısından fena halde etkilendiler. Takımın en önemli yeteneği Havertz attığı gol dışında maçta yoktu diyebiliriz. Sol açık da oynayan Diaby’yi ise çok beğendim. PSG altyapısından yetişen 21’lik kanat oyuncusu ileride adını sıkça duyuracak gibi. İkinci yarıda mutlak gole ihtiyacı olmasına karşın son dakikaya kadar temkinli oyunu sürdürmesi bana biraz fazla tutucu geldi. İki kere hakemin İnter lehine penaltı vermesine karşın VAR kararı ile iptal edilmesi dahi (ki ilkinde omuz ile müdahaleyi elle oynama olarak gören hakem ikincide de faul uydurdu ancak yerde ki oyuncunun eline çarpan top Leverkusen’in imdadına yetişti) onları uyandıramadı. Tek maç üzerinden oynanan sezonun son maçı için bu kadar tutuculuk bana fazla geldi. Bu akşam çeyrek finalin diğer iki maçı var.  
     22:00 de başlayacak maçlarda Shaktar ile Basel, İnter’in rakibi olmak için, Volves ile Sevilla ise Manu’nun rakibi olabilmek için karşılaşacaklar ben Volves maçında olurum sanırım ama skorlara göre diğer maç da ağırlık kazanabilir.

    Yarın da onları yazmak üzere hoşçakalın…