26 Kasım 2012 Pazartesi

HER TELDEN



Almanya’da Bayern yoluna dolu dizgin devam ediyor. Bu hafta evinde Hannover’ı 5-0 ile geçerken zorlanmadı bile. Zaten bu sezon mahalli ligde toplasan ya 2 maçta zorlanmıştır ya da 3 maçta öyle dominant bir oyun oynuyorlar. İkinci sırada ki Dortmund’da bu sene ağırlığı Avrupa’ya verince ligde çok zorlanmayacaklar gibi duruyor. Ancak geçen sene de benzer bir çizgi de giderken kaybettiklerini unutmadan kesin konuşmak için Şubat ayı beklenmeli
 Fransa ligi bu sene oldukça çekişmeli geçmeye aday. Lider PSG ile 9. Sırada ki Lille arasında sadece 6 puan fark var. Bu hafta PSG evinde zorlanmadan 4-0 galip geldi. İki gol atan Zlatan 11 maçta 12 gol ile akla zarar bir ortalamaya ulaştı. PSG ile aynı puanda olup zirveyi paylaşan Marsilya ise Avrupa’dan elendikten sonra tüm dikkatini lige vereceklerdir. Pazar günü evinde Lille’i Ayew’lerin iyisi olan Jordan ile geçerek PSG’nin peşini bırakmadı.
İngiltere’de ise liderlik bu hafta da el değiştirdi. Geçen hafta United’in puan kaybıyla lider olan City yeni hocası Beniztez ile çıkış arayan Chelsea ile deplasmanda golsüz berabere kaldı. United ise evinde bir diğer hoca değiştiren takım olan QPR ile karşılaştı.( İngiltere’de bu kadar çok hoca değişmesine alışkın değiliz bize benzemeye başladılar iyice.) kısır giden maçta perdeyi açan QPR olsa da devamını getiren ve kapatan United oldu ve maçı 3-1 kazandılar. Öyle uyuz bir top oynuyorlar ki maçı 60 dakika izledim ve kapattım. Ben kapattıktan sonra goller gelmiş. Sezon sonuna kadar bu liderlik çekişmesi devam eder gibi kadro genişliği daha iyi olan City bir adım önde. Liverpool bu hafta da tat vermedi. Ve deplasmanda Swensea ile 0-0 berabere kaldı. Bir zamanlar lige ambargo koyan ekibin bu takım olduğuna inanmak çok zor. Başarısızlığı öyle kanıksamışlar ki en son yüzleri İstanbul’da ki finalde gülmüştür herhalde.
 Avrupa’da haftanın sürprizi hiç şüphesiz Betis deplasmanından eli boş dönen Real Madrid olmuştur. Henüz ilk yarının başlarında geriye düşen Madrid sonrasında ki yaklaşık 60 dakikada gol atamadı. Ronaldo’nun bir süredir tadı yok Benzama, Dİ Maria, Mesut ve oyuna sonradan giren Kaka hiçbiri gününde değildi. Ve yenilgi kaçınılmaz oldu. Özellikle Kaka geldiği günden bu yana gününde olduğu maç sayısı o kadar az ki. Elden çıkaramamaları giderek daha büyük dert oluyor. Değerini korumak adına süre veriyorlar ancak katkı verdiğini söylemek çok güç. Takımda ciddi bir tatsızlık var. Barça ise yine iyi görüntü vermediği bir maçı çok ama çok rahat kazandı. Levante’nin bir penaltı kaçırdığı maçtan 0-4 gibi güle oynaya diyebileceğimiz bir skorla kazandı. Bu arada henüz ilk yarıda sağ bek D.Alves sakatlanarak oyundan çıkıp yerine genç Montoya’nın girmesi ile tamamı alt yapıdan yetişme oyuncularla oynadı. Kadroyu sayacak olursak; Valdes- Montoya-Pique-Puyol-Jordi Alba-Xavi-İniesta-Busquets-Fabregas- Pedro- Messi Bu seviyede bir takımın alt yapıya bu kadar önem vermesi ve bu denli muazzam bir başarı Türkiye’de bir gün bunu görebilecek miyiz hiç sanmıyorum. Aklınızda bizim altyapılarda Messi ile Fabregas vardı da biz mi oynatmadık sorusu gelmesin. U17 milli takımımız Dünya Kupası yarı finali oynuyorsa o kadroda hiç değilse 3 tane yıldız çıkması lazım. Yoksa Arda gibi 10 milyonda 1 tane çıkabilecek bir ismi bekler dururuz. Arda demişken bu hafta çok iyi bir oyun ortaya koydu. Ve geçen hafta Betis’e 5 tane atan Sevilla’yı evinde 4-0 yendi. Bunda maçın başında ki Penaltı Kırmızı kartında etkisi yadsınamaz tabii ki. Ama Arda oyunu ile göz doldurdu klişesini söylemeden geçemeyeceğim. Lider Barça ile R.Madrid arasında puan farkı 11 oldu bu saatten sonra kehanete gerek yok artık Madrid şampiyon olamaz. Morinho eğer takımın başında kalmak istiyorsa Avrupa’yı kazanmak zorunda ki bu oyun ile pek mümkün gözükmüyor. Bu hafta sonu oynanacak Madrid derbisi ise izlenmeye değer. Arda sergileyeceği oyun ile kalitesini bir kez daha ispat ederse artık tartışmasız elit sınıf bir oyuncu olacak.
İtalya liginde zirvede yine Juventus var ancak artık eskisi kadar dokunulmaz değiller. Geçen sene namaglup şampiyon olduktan sonra bu sezon 2.mağlubiyetini aldılar. Milan deplasmanında iyi oynamalarına karşın bir hatalı penaltı ile 1-0 kaybettiler. Bugün ki maçta İnter kazanırsa aralarında ki puan farkı 1’e inecek. İtalya ligi son yılların en çekişmeli şampiyonluk mücadelesine doğru gidiyor. Gönlüm tabii ki İnter’den yana. En olmadı Napoli kazansın: )
 Gelelim bizim ligimize; Bu haftanın olayı şüphesiz Elazığ deplasmanında 90.dakikaya 0-1 önde girerken Muslera’nın hatalı çıkışı ile hem rakibine penaltı hediye etmesi hem de takımını 10 kişi bırakmasıydı. Kaleye geçen Melo ise doğru köşeyi tahmin ederek takımına 2 puan kazandırdı. Elazığ Yılmaz Vural geldikten sonra biraz toparlanma eğilimi göstermişti ancak havası çabuk kaçtı sanırım. Haftanın ilk maçında ise Beşiktaş Akhisar’ı ilk yarıda bulduğu 3 golle yenerek bir günlük de olsa liderlik tadı aldı. Almeida takımın gol yükünü çekmeye devam ediyor bu maçta gördüğü kırmızı kart ise zaten oynamayacağı kupa maçında geçecek. Antalya puan kayıplarına Bursa deplasmanında da sürdürürken kaybetmemesi takdire şayan. Kayseri’de Elazığ gibi yeni hocası ile 2 hafta iyi gittikten sonra üst üste 2 maç kaybettiler. Bu hafta da evlerinde Fenerbahçe ile oynayacaklar. Gaziantep’te hoca değişikliği sonrası toparlanmaya çalışan İBB’yi konuk etti ve eli boş gönderdi. Fenerbahçe geriye düştüğü maçta evinde Gençlerbirliğini 4-1 yendi. Sow üstün formuna devam ederken Kuyt çalışkanlığının yanında golcülüğünü de sürdürüyor. Fenerbahçe 2007’de Avrupa’da iş yapan Deived, Gökhan sağ kanadının bir benzerini Kuyt, Gökhan ile yakalamış gözüküyor. Geçen hafta ki kırmızı kartın hal konuşulması kabak tadı verse de Gökhan Gönül’ün maç sırasında reklam panolarına vurduğu J.Durmaz’dan kameralar önünde ve yüz yüze özür dilemesi sahalarda görmek isteyeceğimiz türden hareketler. Son iki haftadır dost sohbetlerinde söylüyorum birde buraya yazayım dedim. Mehmet Topal, Meireles ikilisinin oynadığı herhangi bir maçta Fenerbahçe’yi yenmek kolay olmaz. Yenilmez demiyorum ama Meireles orta sahada muazzam bir katkı veriyor. Haftanın son maçı ise bu akşam Trabzon ile Eskişehir arasında oynanacak. İki iyi takımın maçı seyir açısından güzel olması muhtemel bir de gollü geçerse futbol sever daha ne istesin.
Futbol dışı olarak da kaliteli bir basketbol ligimiz var ancak gönül isterdi ki açık kanaldan izleyebilelim ancak yayın geliri açısından digitürk’ten daha fazla para veren yok bizde ne yapalım hiç değilse Fener’in maçlarını FB Tv baştan sona banttan yayınlıyor da izliyoruz. Ama imkanı olanlara izlemelerinin tavsiye ederim iyi bir ligimiz var.
Formula 1’de sezon sona erdi. Ve son yarışa büyük avantajla giren Vettel sürprize izin vermedi ve üst üste 3.kez kazandı. İngiltere ligini yayınlayan İdman tv Chelsea M.City maçı yerine Formula’yı yayınladığında kulaklarını çınlatmadım desem yalan olur. Bundan 10 sene önce evde Mc Laren Mercedes ve Ferrari olarak evde ikiye ayrılacak kadar takip ederdik ancak hem Michael’in bırakması hem de her sene değişen abuk sabuk kurallar ve de yayınlayan kanalın değişmesi. İlgiyi giderek azalttı ve artık hiç ilgimi çekmiyor desem yeridir. Neyse okuduğunuz için teşekkür ederim başınızı ağrıttıysam affola.

21 Kasım 2012 Çarşamba

ŞAMPİYONLAR LİGİNDE DÜN GECE



 E GRUBU
Shaktar Nordsjælland deplasmanında 2 kere geriye düşmesine rağmen maçı 2-5 kazanmayı bildi. Ancak bu maçta Shaktar’ın ilk golü terbiyesizliğin dik alasıdır. Rakibin centilmenlik beklerken kaleciye doğru vurulan topa hareketlenip golü atan Luiz Adriano kişilik sorunu olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu şık olmayan galibiyet Lucescu’nun talebelerine bir üst turu garantilemesi anlamına geliyor. Son maçta evinde Juve’ye kaybetseler bile ikili averajda 1 gol ile Chelsea’nin üstünde oldukları için gruptan çıkarlar. Diğer maçta ise Juve evinde ağırladığı son şampiyon Chelsea’ye 3 tane atarak hocası Di Matteo’nun da sonunu hazırladı bu sabah görevinden alınan hocanın yerine kimin geçeceği henüz belirsiz. Juve ise bu güzel galibiyete rağmen son maçta Ukrayna’ deplasmanında puan almak zorundalar. İkili averajda hem Juve’den hem de Shaktar’dan geride olan Chelsea son maçta Nordsjælland’ı yenip Juve’nin kaybetmesini bekleyecek. Benim tahminim Juve’nin beraberlik halinde liderliğini koruyacak olan Shaktar’dan 1 puan alıp gruptan 2.olarak çıkacağı yönünde. Yani son şampiyon Chelsea henüz grup aşamasında Şampiyonlar Ligine havlu atıp Uefa’ya devam edecek.
 F GRUBU
Dün oynanan maçlar sonunda gruptan çıkacak 2 takımda belli oldu. İspanya’dan, uzun süre 10 kişi oynayan Valencia’dan 1-1’lik skorla dönen Bayern ikili averajda daha iyi olduğundan bir sürpriz olmazsa lider çıkacak. Valencia ise evinde maç kaybetmeme geleneğini sürdürüyor. Bu beraberlikle gruptan çıkmayı biraz da Lille’nin yardımıyla garantilediler. Grubun puansız son sırasında bulunan Lille Belarus deplasmanında ilk puanlarının alarak rakibinin de hayallerini söndürdü. Bu maçta Bate bir galibiyet çıkarabilseydi 9 puana ulaşıp son maça umudunu taşıyabilirdi. Ancak yollarına Uefa’dan devam edecekler gibi duruyor. Son hafta Bayern’e kaybetseler bile Lille’den ikili averaj üstünlüğü ile kurtuluyorlar.
 G GRUBU
Celtic grubun hayati maçında deplasmanda Benfica’ya kaybederek gruptan çıkma anlamında yara almış olsa da geçen hafta Barça’dan aldığı sürpriz galibiyet gruptan çıkmalarını sağlayabilir. Son hafta evinde grubun sonuncusu ve iddiası bulunmayan takımı Moskova’yı ağırlayacaklar. Celtic ile aynı puanda bulunan üstelik ikili averajda daha iyi olan Benfica Barça deplasmanında tur vizesi arayacak ki iddiası olmasa da yıldızlarını oynatmasa da Barça’dan deplasmanda puan almak pek kolay olmasa gerek. O yüzden son maçlar öncesi Barça’nın ardından Celtic daha avantajlı görünüyor.
H GRUBU
Gelelim gecenin bizim için asıl maçına, Galatasaray dün benim de yazdığım gibi beklenen bir kadro sahaya sürdü. Ben Melo yerine Yekta demiştim ama olsun Melo daha iyi oldu. Maça iyi başlayan ve devre boyu iyi oynayan M.United’dı. buna rağmen net bir pozisyon verilmemiş olması iyi özellikle Welbeck Dany’yi hayatta bezdirmek üzereydi ki neyse ki 2.yarıda o da duruldu. Maçın adamı demek ne kadar doğru bilmiyorum ancak Melo ilk defa bu sene adam akıllı bir top oynadı. Burak ise turnuva öncesi Avrupa’da şu kadar maç oynadı şu kadar gol attı istatistiklerine inat 5 maçta 5 gol attı. Gerçi bu gollerin 4’ü aynı takıma ama olsun çok değerli puanlar kazandırdı. Maçta ki atmosfer ise görülmeyi ve övülmeyi sonuna kadar hak ettiler. Yayına reklam sebebiyle geç giren Star yerine İdman Tv bu atmosferi daha geniş ve ayrıntılı yansıttılar. Son maçlar öncesi bence bu iş bitti. Ancak daha temkinli konuşmak isteyenleri de anlayışla karşılarım. Son maçlarda Galatasaray Braga deplasmanına gidecek Cluj ise İngiltere’de M.United’dan puan almaya çalışacak ki bence pak mümkün değil. Yani olası bir Galatasaray mağlubiyeti bile gruptan çıkmasına engel olmaz. Son olarak o yağmurlu günde giden 1 puana gel de yanma şimdi. Neyse Türklere zaten kolay şeyler yakışmıyor beceremiyoruz bir türlü. Ayrıca son maçın D-Smart'tan yayınlanacak olması da kötü oldu. Neyse ki Azeri kanal İdman Tv uydudan yayınlıyor da izliyebiliyoruz.
 

20 Kasım 2012 Salı

YENİ TAHMİNLER


NE YAPMALI, NE ETMELİ, BU MAÇI KAZANMALI (MI?)





Galatasaray bu akşam belki de senenin en önemli Avrupa maçına çıkıyor. Avantajlı ve dezavantajlı olduğu konular var ama sonuç odaklı bir akşam ve yağmur da yağsa kar da yağsa bu maç kazanılmalı.
Bu akşam Star’dan 21.45’te yayınlanacak maç Galatasaray’ın dönüm maçı olabilir. Grupta bir önce ki maça kadar iyi durumda olmayan Galatasaray şuanda grubunda 2.sırada ve iki maçta 4 puan alması bile gruptan çıkmak için yeterli olabilir. Maç öncesi avantajlarına bakacak olursak, sadece 1 gol atabilmiş olsa bile bu sahada yani Telekom Arenada oynamak bir avantajdır elbet. M.United’in de oldukça eksik bir kadro ile geldiğini de avantaj hanesine yazmak gerekir ki buraya gelmeyen Van Persie nerdeyse her maçta gol atıyordu. Rooney, Kagawa, Fernandes, De Gea, Giggs, Scholes kadroda olmayan önemli isimler. Ve son olarak da United’ın grupta ki rahatlığı avantaj denebilir. Dezavantajlara gelince ise, genç ve aç oyuncular baş ağrıtmaya daha müsait olabilirler. Öte yandan sene başından bu yana kazanılmak zorunda olunan maçlarda takımın telaş ile oynaması da sonuç almayı zorlaştırıyor. Ve her ne kadar avantaj kısmında saysak da beklenen golün gelmemesi taraftarın baskısını bu kez kendi takımına döndürmesine sebep olabilir.
Goal.com sitesinin tahmini United kadrosuna bakarsak eğer şu 11’i yazmışlar.
 Lindegaard;
Rafael, Jones, Wootton, Buttner;
Fletcher, Carrick, Anderson;
Welbeck, Hernandez, Young.
Bu 11 bana çok da tecrübesiz bir kadro olarak gözükmedi. Özellikle ileri 3’lü de oynayan Welbeck, Hernandes( Chicarito) ve A.Young hiç de yabana atılmayacak sayıda maç oynayan ve etkili oyuncular. Bu maç bana biraz olsun Fenerbahçe’nin M.United’i evinde ağırladığı ve Tuıncay’ın 3 gol atıp kendine İngiltere liginin kapısını açtığı maçı hatırlattı. O maçta da United çıkmayı garantilemiş ve İstanbul’a yedek ağırlıklı bir kadro ile gelmişti. Ancak o yedek ağırlı dediğimiz kadroda da C.Ronaldo gibi bir genç yetenek! De vardı. Bu kadronun içinden bir Ronaldo çıkmasını beklemiyorum ama yine de hafife almak tehlikeli olacak adamlar var. Özellikle Young ve Welbeck kontrolü zor oyuncular. Galarasaray’ın muhtemel 11’i ise şöyle olmasını bekliyorum.
Muslera
Ebue Semih Dany Riera
Hamit Selçuk Yekta Amrabat
Burak Elmander
Bu kadro da belki Umut da olmalıydı ancak form durumu giderek düşen Umut sonradan girse hem yedek kulübesine olan güvende biraz olsun artar.

Sonuç olarak ben Galatasaray’ın bu sınavı verebileceğine inanmıyorum en azından futbol aklım kazanması zor diyor. Ancak beraberlikte takımı üzmemeli Braga deplasmanda yenilmeyecek bir takım değil. Yeter ki bu maçta cezalı oyuncu vermeyelim. Yine de Başarılar Galatasaray

19 Kasım 2012 Pazartesi

ULAN DEDİ DİYE OYUNCU ATILIR MI?



Bu maç ve hakem hakkında konuşuluyor ve konuşulmaya devam edecek. Ona bir diyeceğim yok bu ülkede hangi büyük takımdan olursa olsun bir oyuncuyu bu kadar kolay atıyorsan haklı haksız konuşulursun. Benim üzüldüğüm nokta Türkiye’nin açık ara en beğendiğim hakeminin bu denli yanlış bir karar verip, hakemlik kariyerinin bu pozisyonla hatırlanacak olması. İletişim konusunda en başarılı hakemimizin bir iletişim eksikliğine kurban gitmesi. Daha çok şey sayılabilir ancak yine de duyduğum üzüntünün tarifi olmaz. Bir hakemimizi kaybetme noktasına geldik ve buradan geri dönerse imkânsızı başarmış olur.
Pozisyona gelirsek resimde de göreceğiniz üzere Veysel Sarı topa yükselirken Caner’in kafasına faullü veya değil bir müdahalede bulunuyor. Hakem de sanırım top nasılsa Fener’de deyip maçı devam ettiriyor. Sanırım diyorum çünkü hakemin avantaja bıraktım işareti yok. Ya faul olduğuna inanmadı ya da devam işareti vermesem de anlarlar dedi. Ancak aradan geçen iki saniyede Caner’e sırtını dönen hakem biranda geri döndü ve Caner’e kırmızı kart gösterdi. Caner o kadar şaşkındı ki dönüp yedek kulübesine baktı acaba oradan birisine mi gösterdi diye. Ama hayır hakem onu gösteriyordu. Bizler tv başından biraz da Caner’in geçmiş sabıklarından olsa gerek küfür etmiştir herhalde dedik yoksa bu kadar iyi bir hakem niye yok yere kırmızı çıkarsın adama. Ama tüm bunlara rağmen kafalarda oturmayan bir şeyler vardı. Sakin olma konusunda sinir bozucu seviyelere çıkabilen Aykut Kocaman bile saha içine girecek kadar zıvanadan çıkmıştı. Ayrıca 4. Hakeme itiraza koşan Bekir ve Hasan Ali’ye 4.hakem ben attırmadım diyordu. Yani Caner’e iki metre mesafede olan hakemin duymadığı bir küfrü Fırat Aydınus yaklaşık 25 metreden duymuştu üstelik bir kulağında kulaklık ve 15bin taraftarın gürültüsüne hatta sırtı oyuncuya dönük olduğu halde. Hakemin elini zayıflatan bir önemli nokta ise Caner’in el ve kollarında küfür ederken olabilecek hareketler yoktu. Yani o küfür hakeme yâda rakip oyunculara dönük değil ortaya veya kafasında duyduğu acıya öfke olarak da edilmiş olabilir. Yani bir gol kaçıran adam hass…r diye bir laf etse onu da mı atmak lazım gelir? Maç boyu bunları düşünürken nihayet dün MHK başkanı bir açıklama yaptı. Ve hakemin Caner’i “BU FAULÜ DE Mİ VERMEYECEKSİN ULAN” dediği için attığını söyledi. Dün yine çeşitli kalitede ki futbol programlarında yayınlandığı üzere olayın diğer şahidi Veysel o Ulan ile biten cümleyi Caner’in kambura yattığını düşündüğü için hakeme kendisinin söylediğini itiraf etti. Yani sırtı dönük olan hakem faul bekleyenin Caner olacağını düşünerek o lafı da o söylemiştir dedi ve onu oyundan attı. Zaten şansı yüzde 50/50’ydi. O Caner’den yana kullandı. Ve tutmadı.
 Şimdi asıl konuya yani başlıkta ki soruya gelecek olursak yukarıda yazan bütün yazıyı çöpe atın ve şu soruya cevap verin hakemin Caner’i değil de doğru duyup Veysel’i ULAN dediği için oyundan attığını varsayalım. ULAN kelimesi bir oyuncunun en az iki maç oynamamasına sebep olacak bir küfür müdür? Fırat Aydınus elit seviyeye yükselmeye çalışan 1.sınıf bir Avrupa hakemidir. Ve yönettiği Avrupa maçlarında çok sayıda F..k kelimesi geçtiğine eminim ve o kelimenin manası bizde S..kt.r gibi bir kelimedir ve Ulan’dan çok daha ağırdır. Ama kimse o kelimeyi kullandı diye oyuncuları oyundan ihraç etmez. Bende gündelik hayatta küfür eden birisi değilim ama arkadaş arasında oynanan bir halı saha maçında bile ağzımdan Ulan’dan daha fazlası çıkıyor. Bu kadar fiziki mücadeleye açık bir oyunda kimseden “Lütfen Böyle Şeyler Yapma” demesini bekleyemezsiniz. Kaldı ki o ifadeyi direkt hakeme karşıda söylememiş. Yani olayı nerden tutarsanız tutun hakemin elinde kalıyor. Hakem adına gerçekten üzgünüm.
 Diğer yandan iki gündür hakemi linç etmeye çalışan basınında kraldan çok kralcılık yapmaya çalışması aşağılık bir durum. Canı yanan Fenerbahçe’den sadece Aykut hoca maç sıcağı ile bir şeyler söyledi o kadar ne bir yönetici ne de başka biri çıkıp da kelle istemedi. Belki Caner’in takım otobüsünde söyledikleri bunlardan ayrı tutulabilir. Hatta Volkan gibi çabuk alevlenen bir oyuncu bile hakemi çok beğenirim ancak çok kötü bir günündeydi gibi çok yumuşak bir açıklama yaptı. Ama özellikle Tv8’de ki soytarı Serhat ve tayfası ve de Beyaz Tv’de ki gereksizler mangası yine çıtayı çok aşağılara koydu. Hakemin evinin önünde kamp kurup orada ki görevliye apartman aidatını düzgün ödüyor mu diye soracak kadar ileri gitmeleri mide bulandırıyor ama dur diyen yok nasılsa vicdan, beyin, kalite gibi kelimelerden haberleri zaten yok saçmalayıp duruyorlar.
Son olarak Sow’un golünden bahsederek kapatayım ki olay biraz futbola kaysın. Gol öncesi giden topu tekrar kazanan ve Sow’a doğru bekletmeden gönderen Kuyt da bu golde büyük pay sahibidir. Ama Sow’un golü nedir be arkadaş? Ben top gitti derken öyle bir vuruş yaptı ki. Çok klâstı doğrusu. Nizami bir röveşata değil ama çok zor bir vuruş. Niang sonrası biraz yavan kaldığı söylenebilecek performans sergilerken Fener’in eski doktoru Karanlık’ın protez takabilir demesinden sonra öyle bir oynamaya başladı ki. Karanlık doktor ve onu televizyona çıkaran Serhat Ulueren soytarısı biraz olsun utanmış mıdır? Hiç sanmam…