15 Kasım 2016 Salı

DERBİ KLASİĞİ



Malum bu sene sadece basketbol yazmaya çalışıyorum. Genellikle Avrupa yazmak istesem de Fenerbahçe’nin iki mağlubiyeti üst üste almasıyla az da olsa tadımız kaçtı. Neyse ki hafta sonuna Galatasaray maçı denk geldi de Obradovic döneminin en düşük skorlu maçını geride bıraktıktan sonra moral bulmak için fırsat oldu. NBA misali bu sene ki yoğun Avrupa ligi fikstürü böyle tuhaf mağlubiyetleri karşımıza yine çıkaracaktır. Ama içerde Kazan’a kaybetmek şık olmadı. Rekor seri böyle bitmemeliydi. Sonrasında gelen Labarol (Baskonia) mağlubiyeti ise olağan sayılabilir. Geçen sene final four’da uzatmada kazandığımız maçı da onlar hak etmişti. Evlerinde kazanmaları sürpriz değil.
Gelelim ligimizin derbisine geçen hafta ligde Daçka’ya karşı harika bir oyun ortaya koyan Fener bu kez moralsiz olarak G.Saray’ın karşısına çıktı. G.Saray ise 5 maçlık Avrupa mağlubiyet serisini içerde Olympiacos’u devirerek son verdi. Oyun olarak hala büyük zaafları olsa da moral seviyelerinin bazı açıkları kapattığı muhakkak.
Maça 7/8 gibi akıl dışı bir yüzde ile 3lük atarak başlayan Galatasaray, savunmada açıkları kapayamayınca 9’a kadar çıkardığı farka rağmen devreyi 2 sayı geride bitirdi. Düşünün olağan üstü bir şut yüzdesi ile oynadığında dahi Galatasaray devreyi önde bitiremedi. Fener ise kısalarda büyük sıkıntı yaşasa da pota altında çok büyük bir üstünlük kurdu. Bogdanovic’in sakatlığı kısalarda ki rotasyonu iyice kısıtladı. Melih’e zaman zaman süre verse de güvenmediği ortada, Nunanly her gün gelişiyor ama Sinan gibi bir isme sahip olmayı dilerdik.
İkinci yarıda savunmayı iyice sertleştiren Fener, Galatasaray’ı tamamen 3lük atışlara yönlendirdi. İlk yarıda ki 7/8’den sonra 1/13 gibi bu sefer kötü anlamda akıl dışı bir yüzde geldi. Haliyle de fark önce çift hanelere sonrasında ise yirmili sayılara kadar çıktı. Son dakikalarda ise tamamen gençlerden oluşan 5 sahadaydı. Berk, Egehan, Melih, Ahmet, Barış ile son dakikaları oynadık.
Maçı Vesely 22 sayı 10 ribaunt ile bitirdi ki Antic’i yabancı kuralı gereği kadroya almayan Obradovic’i rahatlatan isim oldu. Sloukas ise 7 asist ile öne çıkan diğer isimdi. İstatistikten uzak çok kötü bir görüntü veren Datome’nin ikinci yarıda ki yüksek isabetli skorer oyunu biraz olsun kıpırdanması inşallah ileride ki maçlar için de moral olur. Galatasaray’da ise Sinan yine her zaman ki gibi takımın her şeyiydi. 14 sayıyla en skorer 4 ribaunt ile de en çok ribaunt alan isimlerden birisi oldu. Taraftar olarak Galatasaraylı mıdır bilmem ama Fenerbahçe’de oynamasını isterdim.
Maç haricinde ki olaylara gelirsek, uzun süre sonra ilk defa bu salonun böylesi taşkınlık içinde olduklarını gördüm. Rakip takıma yabancı maddeler fırlatan, hunharca küfür edilen bir yer değildi bu salon umarım eski haline hızla döner. Rakip takımın koçu G.ergin ATAMAN’IN tahrikleri ne olursa olsun bu kadar ileri gidilmemeliydi. Göksenin denen herifin de yaptığı terbiyesizliklere rağmen yapılmamalıydı. İzlemeyenlerin özellikle G.Ergin’in taraftara el kol hareketi yaparken Obradovic’in geldiğini görünce sakin olun şeklinde hareketlere girmesini görmenizi isterim nasıl bir sahtekar olduğu net şekilde anlaşılıyor.

Bu olaylar ilk değil maalesef son da olmuyor. Ama kazanan taraf uzun süredir hep aynı taraf oluyor. Tebrikler. Bugün rakip Maccabi olacak deplasmanda ki maç aynı zamanda Goodluck ile yeniden karşılaşılacak demek oluyor. Şu Yahudilere kaybetmeyelim.

1 Kasım 2016 Salı

AT, AVRAT, YUNAN GUARD (SLOUKAS)



Malum Avrupa liginin bu sene daha yoğun geçeceğini daha evvel söylemiştik. Grup sisteminin olmadığı her takımın her takımla en az iki maç yapacağı bir statü var bu sene, bence de her takım her takımla oynamalı ki kimse kura şansından bahsetmesin. İleride NBA ligine alternatif kapalı bir lig kurulumuna giden yolda zayıf halkaları elemek için bu son sene olabilir. Seneye FIBA’NIN daha sert şekilde işin içine girmeye çalışacağını düşünüyorum eğer bir şekilde anlaşma sağlanabilirse her ligin en iyi 2 veya 3 takımın katılacağı ligden düşme vb. bir statünün olmadığı keyifli bir lig izleyebiliriz.

Asıl konuya dönersek geçtiğimiz hafta içinde 3 günde 2 maç oynadı takımlar. Fenerbahçe’mize önce içeride eski oyuncumuz Avrupa basketbolunun efsanelerinde Jasicevicus’un çalıştırdığı Zalgiris ile haftayı açtı. Zaman zaman zorlansak da Udoh ve Vesely ile kazanmayı başardık. Yine salonda güzel bir seyirci vardı. Maçın kötü yanı ise önce çıkmakta olan topa hamle yapmaya çalışan Kalinic’i ardından da fast break sırasında rakibin ayağına basan Bogdanovic’i kaybetmemiz oldu. Aynı saatlerde Cuma gün ki rakibimiz Galatasaray ise Maccabi deplasmanında dirense de maç sonunda yine kaybeden taraf oluyordu.

Cuma günü İpekçi’de muazzam bir taraftar vardı. 3 maçta da galibiyet alamamış G.Saray, 3 maçını da kazanmış Fenerbahçe’yi ağırladı. Maça iyi başlayan ve kolay sayılar bulan G.Saray’dı ancak Zalgris maçında açık ara kariyerinin en kötü oyununu oynayan Boby, bulduğu 3 sayılık basket ile hem takımını uyandırdı hem de kendine geldi. Sonrasında ise ikinci 5’ler sahaya girince kadro derinliği çok daha fazla olan F.Bahçe oyuna ağırlığını koyup dizginleri eline aldı. Özellikle kariyer maçını oynayan Sloukas takımı enfes yönetti. Attığı 26 sayının yanı sıra yaptığı asistler ile takım arkadaşlarını da oyuna soktu. Vesely'ye ve Kalinic'e attığı iki alley hop pası var ki en iyi 10 hareketin arasına girer. Geçen seneye göre daha pahalı bir kadro kuran G.Saray bu kez aynı uyumu yakalayamamış gözüküyor. Fenerbahçe ise tam anlamıyla bir büyük takım gibi oynuyor. Geriye düştüğünde panik yapmayan, zorlama atışa gitmeyen, rakibin açığını yakaladığında da toparlanmasına fırsat vermeden saldıran bir takım olduk.

Kalinic’in iyileşip bu maça yetişmesi güzel ancak Bogdan’ın dönüşü 2 haftayı bulacağı söyleniyor. Pazar günü öğlen Karşıyaka’yı da yendiğimizi düşünürsek sezon açılışı bunda daha iyi olamazdı. Şimdi ki rakip ise Galatasaray gibi sezona 4 maçta 4 mağlubiyetle başlayan Unics KAZAN. Çarşamba günü Ülker Arena’da ki karşılaşmayı da kazanırsak sahamızda ki yenilmezlik serimiz 24 maça çıkacak ki sanırım rekor 29 maç. İnşaallah onu da kırarız.