14 Ağustos 2023 Pazartesi

2023 - 2024 YENİ SEZON BAŞLADI


                    Herkese Merhaba 2023-2024 Türkiye Süper Lig sezonu Cuma günü oynanan Trabzonspor (1) – Antalyaspor (0) maçı ile başladı. Bende bu vesile ile uzun süredir ara verdiğim blog yazma hevesime yeniden kavuştum. Bu biraz 3 haftalık senelik iznimin üçüncü haftasında evde olmamla da alakalı olabilir.

    Bu yazıyı yazdığımda henüz pazartesi akşam saatleri o yüzden Beşiktaş – Karagümrük maçı oynanmadı ama sabah Salih Dursun’un Karagümrük de forvet oynayacağı yazıyordu. Varın takımın halini siz düşünün.


    Cumartesi sezonu açan son şampiyon Galatasaray, Kayseri deplasmanında haklı bir beraberlik aldı. Henüz geçmiş borçları ödemediğinden 2 dönemdir transfer yasağı olan Kayseri ekibi transferin son gününe kadar transfer tahtasını açmayı hedefliyor. Ancak geçen sene de ligin iyi takımlarından olan Çağdaş hocanın ekibi bu sene de hiç transfer yapmasa dahi ligde kalabilecek oyun özverisine sahip görünüyor. Ancak Çağdaş Atan gibi nispeten başarılı bir hoca niye az ile yetinsin ki o da sabırla transfer tahtasının açılacağı günü bekliyor açılmazsa ayrılır mı emin değilim ama ayrılırsa Kayseri küme düşmenin en büyük adaylarından birisi olur. Neyse biz geçelim asıl yazının konusu olan Galatasaray’a;

    Okan Hocanın geçen sene ki haklı başarısı sonrası gözler bu sene önce Şampiyonlar Ligine sonra lige çevrilmiş durumda. UEFA nın değişen kat sayı sistemi ile kolay bir eleme yoluyla karşılaştılar ve şu ana kadar da bunun hakkını verdikleri söylenebilir. Geçen seneden en büyük kayıpları hiç şüphesiz Gomis oldu. Aslında yedek bekleyen 37 yaşında ki emektar bir golcünün kaybı küçümsene bilir ancak geçen sene hatırlayanlar olacaktır Galatasaray oyun anlayışını oturtmadan önce ki bocalama döneminde Gomis’in çok değerli 4 golü sayesinde zirve yarışından kopmadan devam edebildi. Bu sene de benzer bir giriş yapan Galatasaray onun gibi bir veteran oyuncuyu arıyor.

    Maça iyi başlayan ve iyi devam eden Kayseri bir türlü skoru bulamazken bunda “Muslera etkisi” büyük pay sahibiydi. Skoru kalecinin tuttuğu her Galatasaray maçı tehlikelidir. Gomis’in ikamesi olarak alınan ligimizin eskilerinden Bakambu henüz onun kadar bitirici bir maç oynamadı ama ileri haftalarda İcardi’nin dinlendiği haftalarda bunun telafi edecek maçlar oynayacaktır. Yine de şimdilik Gomis’in boşluğunu doldurduğunu söylemek zor. Sezon başında ki yüklenmelerden dolayı bu haftalarda sıklıkla kas sakatlıkları yaşamak normal ama Kayseri’nin bu maç özelinde 3 kere sakatlık sebebiyle oyucu değiştirmesi normalin biraz üstünde, üstelik son sakatlık sonrası değişiklik hakkı olmadığından maçın son 10 dakikasını 10 kişi ile tamamladılar. Galatasaray’ın ise bu avantaja rağmen yaptığı tek hamle son 5 dakika Abdulkerim’in forvet bölgesine gönderilmesinden daha fazlası olmadı. Terim zamanında Donk ile zaman zaman piyango isabet eden buna benzer hamleye bu kez amorti bile isabet etmedi.

    Transfer döneminin şüphesiz en büyük imzaları Galatasaray’dan geldi. Fenerbahçe’nin almak için uzun süre dil döktüğü ( tam da Fenerbahçe’ye göre topçu olan ) Zaha’yı almak büyük başarı. Crystal Palace’da forvet ve sol önde mevkiinde oynayan modern Anelka, Galatasaray’ın en müsait olmayan bölgesinde yani Kerem’in bölgesinde oynuyor. İlk senesinde takımın kötü hali sayesinde parladığını düşündüğüm Kerem geçen sene oynadığı futbolla içinde olduğu takımdan bağımsız çok iyi bir futbolcu olduğunu öncelikle bana sonrasında tüm Türkiye’ye kanıtladı. Zaha ile mevkisi çakışan Kerem için Okan hoca Kayseri maçı öncesinde isim vermeden bazı kişilerin mevkilerinde değişiklikler olabilir diyerek onun mevkisini forvet arkasına kaydırabileceğini ima etti. Nitekim maçta da Zaha oyuna girdikten sonra Kerem on numara mevkisine geçerek daha çok top almaya başladı ki ben bu hamle ile dar alana sıkışarak etkisinin azaldığı görüşündeyim. Sağ kanat için Tete ismi ile anlaşan Galatasaray henüz onu sahaya atamadı ancak isim olarak büyük vaatlerde bulunduğu gerçek. Salı günü 0-3 ün rövanşında formalite maçına çıkacak olan Galatasaray bakalım yedek isimlere mi şans verecek yoksa yeni isimlerin kaynaşması ve içeride ki Trabzonspor maçının bir provası olarak mı görecek?


    Pazar günü büyük bir hevesle Fenerbahçe’nin içeride ki ilk maçı olan Gaziantep karşılaşmasını izlemek üzere ekran başında ki yerimi aldım. Geçen sene ki kombine macerası sonrası bu sene yönetimin anlamsız kombine transfer limiti sonrası yenileme yapmadım. Seneye neden olmasın. Öncesinde Chelsea – Liverpool maçı ile futbola olan özlemimi biraz olsun dindirmeye çalıştım ancak harika bir ilk yarı sonrası çok kötü bir ikinci yarı izledim. Konu dışı ancak bu sene ki Liverpool’u Beşiktaş’a benzetiyorum. Çok iyi bir hocası var ancak takım kadrosu lig maratonu için fazlasıyla eksik. Neyse Livepool belki başka bir yazının konusu olur.

    Maç öncesi muhtemel onbir tahminlerinde yer almayan Mert Hakan’ın bu maç özelinde oynayacağını ve de katkı vermeyeceğini adım gibi biliyordum. Nitekim maçın başı itibariyle rahat giden maç Mert Hakan ve Dusan Tadic sebebiyle bir türlü kopmadı. Kaleci Altay’ın artık iyice klinik vaka olmasıyla on kişi Gaziantep maça ortak olabilecek pozisyonları bulamasa da anları yakaladı.

    Transfer döneminin parlak imzalarından olan Dzeko 37 yaşında Fenerbahçe tarihinin en yaşlı gol atan yabancı futbolcusu oldu. Yine de kendisinden beklenen ne bilmiyorum ama ligi domine etmesini beklemiyorum. Gerek yaşı gerekse oyun yapısı tek forvet oynamak için uygun görünmedi.

    Yenilerden D. Tadic (34) şüphesiz gelişi ile oldukça ses getirdi oynadığı 4 karşılaşmada da gösterdi ki skora katkı yapmayı sürdürecek ancak arkasında Ferdi olmayınca etkisi oldukça düşüyor.

    Defans hattında ki yenilerden Becao çok iyi bir kesici ancak Lugano misali sadece kesmek konusunda üst düzey top dağıtımı yada defans hattını yönetmek konusunda mahir olduğunu söylemek imkansız. Diğer partneri Dciku ise Becao kadar kesici değil ve onun eksik olduğu hiçbir konuda daha başarılı değil kısacası yerine orta vadede L. Peres yada Serdar’a kaptırması çok olası.

    Her yeni transfer için bir şey yazmak için henüz erken ama görünen Fenerbahçe geçen seneden daha sahiplenilmiş durumda bunu sürdürmek için de kaleci transferi şart oğlu şart. Livakovic ismi için izlemediğim için bir şey diyemiyorum ancak kim gelirse gelsin yeter ki birisi gelsin durumdayız. O beklenen isim gelene kadar da kaleyi İrfan Can’dan başkasına teslim etmemek gerekiyor.

    Yazı beklediğimden uzun yazmak istediklerimden kısa oldu. Çok fazla ara vermeden tekrar görüşmek üzere…