25 Temmuz 2014 Cuma

GOL YOKSA TUR YOK



İlk maçtan sonra yazacaktım aslında ama ikinci maçı da bekleyelim dedim. Çünkü hala ümidim Bursaspor'un orada daha iyi bir oyun oynayarak galibiyetle döneceği yönündeydi. Hatta maçı izlerken umutlandım da ancak 210 dakika boyunca Bursa golü bulmayı bir türlü başaramadı. Hatta bırakın gol bulmayı doğru düzgün gol pozisyonu dahi yoktu. İlk maçta Fernandao ile etkili olabilmiştik o kadar.

  •   Dün büyük gelecek denilen Enes'in nasıl sıradan bir futbolcu olduğunu gördük. İki maçta da hatırı sayılır bir süre alan Enes hiçbir varlık gösteremedi. Hatta 80.dakikada yerine giren Batuhan ona göre çok daha tehditkardı.

  •  Şenol hocayı hep beğenmişimdir. Ancak dün gördük ki kadro yapılanmasında sınıfta kalmış. Takımda iki oyuncu sakatlanınca geriye kalanlar o kadar sıradan isimler ki kaleye gitmek taşı delmekle eş değer.
  • Gürcü takımı öyle becerikli ayaklara sahip bir takım değil. Eski tip 90'lardan kalma futbol oynuyorlar. Fizikleri güçlü ama topla ilişkileri oldukça zayıf ve biz bu takıma elendik.

  • Bursa'nın sol tarafında oynayan Ferhat bildiğin orta yapma özürlüsü. Solak ama sağ ayağı hiç yok. Yani yürümek için lazım olmasa çıkarıp kenara koyabilir. Sol taraftan yaptığı sayısız ortanın hiçbiri takım arkadaşlarına gitmez mi? Bırakın isabetli ortayı nerede oyuncu olduğuna dahi bakmıyor. Rastgele kesiyor.
  • Diğer kanat Volkan ŞEN ise koca ilk yarı sahada dolandı durdu. İkinci yarıda biraz hareketlendi ancak onunda karar verme yeteneği zayıf olduğundan sonuçlanmayan bir çuval atak yaptı.
  • Son olarak da penaltıcı seçimlerinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gözüktü. Bazı hocalar tercihlerini iyi penaltıcıları sona saklamayı seçiyor. Ancak dün de görüldü ki bazen olay son penaltılara kalmıyor. İlk tercih defansif orta saha Şamil olunca ve o Şamil topa fazla gerilmeden vuracağını belli edince kaçıracağını hissettim desem yalan olmaz. İkinci penaltı için ise attığı kafa golleri ve agresifliği ile tanınan Civelli geldi. Yani ayağına hakimiyet konusunda isim yapmış Volkan ŞEN, genç de olsa hücum oyuncusu Batuhan değil. İki tane kazma penaltı kullanıyorsa kaçırmaları zaten muhtemeldir.

Aslında başlık olarak ülke puanına olan zararlarını yazacaktım. Ancak hasarın büyüğü ülke puanında değil ülke futbolunda. Hala yabancı sınırlamasından bahsedenlere ithaf olunur. Bizim kalitemiz bu kadar işte başarılı olmak istiyorsak bizim gençlerimiz de Avrupa'ya gitmeli ama pasaportları burada bu kadar değerliyken niye kariyeri için oralara gitsinler ki.

Bu turda bir takım bıraktık. Şimdi sahne alma sırası Karabük ve Beşiktaş'ta. Feyeenord'la eşleşen Beşiktaş turun favorisi olmayı bırakın şansı az olan taraf. Karabük ise Rosenborg ile oynayacak. Eğer iki de sıfır çekersek 2 seneye kalmaz şampiyonlar ligine tek takım yollamaya başlarız o da ön eleme oynayarak.

21 Temmuz 2014 Pazartesi

BEŞİKTAŞ, GALATASARAY VE FENERBAHÇE 2014 / 2015 FORMALARI



Takımların bütün sene giyeceği formaların tanıtımları 3 büyük kulüp içinde yapıldı. İlk olarak açıklayan Beşiktaş olduğu için onlardan başlayalım. Geçen sene kırmızı formanın yakaladığı başarıdan olsa gerek bu sene de kırmızı forma var. Diğer iki klasik ise siyah ve beyaz formalar. Bence
Beşiktaş'a gri bir forma da yakışırdı ancak tercih 3.renk olarak kırmızıdan yana oluyor.
Beyaz forma güzel ve klasik forma ancak Vodafone reklamının kırmızı rengi formayı fena halde bozmuş keşke reklamın fon rengi olarak siyah kullanılsaymış.
3'lünün içinde hem yaka tasarımı hem de renk olarak en beğendiğim parçası ise kesinlikle siyah forma oldu. Her ne kadar formayı giyen Olcay'da çok güzel durmasa da eminim Beşiktaş'lıların en çok tercih edeceği forma bu olacaktır. Ayrıca formanın deseninde ki kartal tüyleri de hoş bir hava katmış. Ancak yine de omuzlar da ki şeritler de kırmızı yerine beyaz olsaydı daha güzel olmaz mıydı?
       Galalatasaray'ın satışa sunduğu forma sayısı ikide kaldı. Sebebi sanırım ocak ayında internete düşen tasarımların aldığı ağır eleştiriler mor renkli formanın sunulmamasına sebep oldu. Hatta 2009 yılında ki tasarımlarla bu sene ki tasarımların çok benzediği söylenmişti. O zaman takımı giydiren adidas'tı bu kez nike benzer bir koleksiyon oluşturmamak adına parçalı forma yerine çubukluyu seçmiş. Ama kalan beyaz ve mor formalar fena halde birbirine benziyor.
Okuduğum bir kaç blog sitesinde formaların beğenilmediği bir Galatasaray klasiği olan parçalı formanın bu sene sunulmamış olması hayal kırıklığı oluşturmuş. Benim için ise önemli olan görsel tatmin o yüzden her ne kadar sadeliği eleştirilse de beyaz formayı daha bir beğendim. Beyaz forma güzeldir ama nike'ın forma kreasyonu konusunda çok ince elediğini de sanmıyorum. Geçmişte de Shaktar'la aynı formaları vermişliği var. Sanırım sezon başlamadan son bir forma daha piyasaya sürerler. Eğer mor forma olursa epey bir tepki çeker.
Fenerbahçe'ye gelince sanırım geçen sene statta yapılan o görkemli tanıtımdan sonra Aziz YILDIRIM ve Mahmut USLU'NUN yer aldığı forma tanıtımı formaların önüne geçti. Basınla sohbet ederken eşofmanlarını çıkarıp poz vermeleri komikti.
Formalara gelince 40 sene sonra reklamsız forma olması biz taraftarlar için güzel ancak kulübün Avrupa kupalarından bu kadar uzak kaldığı sezonlarda bir de üstüne reklam gelirinden olmak akıllıca gelmedi.
Klasik çubuklu da bu sefer geçen sene ki o bulanık görüntü yok. Epey bir klasik olmuş. V yaka olması güzel yani kısacası beğendim. Lacivert çizgili beyaz formayı ise sadece düğmeli yaka tasarımını beğendim. Yoksa çok şık denmez. Hatta 3 forma arasında en uzak olduğum forma bu oldu diyebilirim.
Son olarak ise en beğendiğim mavi forma var. Hem V yaka hem arma forma ile uyumlu renklere boyanmış. Açıkçası en güzel formamız bu oldu. Günlük hayatta tişört niyetine giyilebilecek kadar güzel.
Eğer bugüne kadar Trabzonspor da bir forma açıklasaydı onu da yazardım ancak henüz açıklanan bir formaları yok.

17 Temmuz 2014 Perşembe

DEMBA BA



Başkan daha alınmadan kronik sakat diyerek oyuncunun değerini epey düşürdü ancak şimdi en büyük gol umutları bu Senegalli yıldız olacak.
Kariyerini az da olsa izleme şansım oldu. Sow kadar istikrarlı bir çıkışı olmadı. Ancak Hoffeinheim sonrası hep basamak atladı. Ta ki Chelsea gibi dev bir takımda rotasyon oyuncusu olana kadar. Oyun yapısı olarak da karakter olarak da Sow'a çok benziyor. En büyük farkları Sow daha hareketli Demba Ba ise daha güçlü. Yani tam Beşiktaş taraftarının seveceği bir isim.
Kişisel olarak Siyahi, güçlü forvetleri hep beğenmişimdir. Üstüne bir de Müslüman olunca tadından yenmez. Sow'un kankası bizim de din kardeşimizdir.
Hoşgeldin Demba BA

14 Temmuz 2014 Pazartesi

DÜNYA KUPASI ALMANYA'NIN



İkinci tur maçlarından sonra bir türlü yazmayı becerememiştim. Aradan geçen çeyrek ve yarı final maçlarını görmezden gelerek finali yazmak her ne kadar içime sinmese de bayat konularda yazmak da bir o kadar saçma olurdu.
Final maçlarında ki kazanç/kayıp parametrelerinde olası kaybın çok büyük olacak olması sebebiyle hiçbir takım normal bir maç oynarcasına hücumu düşünmesini beklemek zaten mümkün değildi. Maç bu havayla başlarken Almanya topa daha çok sahip olan ancak turnuva boyunca çok az hata yapan Arjantin karşısında pozisyon üretmekten çok uzaktı. Üstelik bu kadar baskın oynarken arkada verdiği açıklar sebebiyle golü de her an kalesinde görebilirdi. Arjantin savunma anlamında çok başarılı bir turnuvayı geride bıraktı. İki stoperleri Garay ve Demichelis çok sakin ve teknik, yanlarında ki iki bek Zabeleta ve Rojo ise hareketli ve dikkatliydi. Üstelik önlerinde stoper oynayarak stoperlerin neye ihtiyacı olduğunu çok iyi bilen Mashcerano vardı. Ancak iş hücum hattına gelince aynı kaliteden bahsetmek mümkün değil. Orası tamamen bireysel yeteneklere kalmış durumda. Gerçi elinde dünyanın en iyi futbolcusu varken belki doğru bir tercih olabilir ancak onunda dün akşam ki gibi kontrol altında tutulabildiğinde takımın bütün hücum gücü sekteye uğruyor. Üstelik takımı geriden ileriye dripling ile taşıyabilen tek isim olan Di Maria'nın da yokluğu birbirinden habersiz gözüken iki bloğun oluşmasına sebep oldu. Bir nevi Lebron James'li Miami Heat.
Ama karşılarında çok komplike bir takım vardı. Tıpkı bu sene Miami'yi ezip geçen San Antonio gibi. Almanya tamamen takım odaklı oynayan bir ekip. Üstelik bunu yaparken Arjantin veya Hollanda gibi sadece savunma yaparken birlikte değil, aynı birliği hücumda da gösteriyordu. Misal takımın en zayıf halkası gözüken sol bek Höwedes iki defa golle burun buruna geliyor diğer bek Lahm ise 120 dakika boyunca hücuma katılmaktan bitkin düşüyordu. Bu takımın hiç eksiği yok değil. Dünya Kupaları tarihinin en golcü oyuncusu olsa da Klose'yi yedekleyecek hatta daha fazlasını yapacak bir isme ihtiyaçları vardı. Yine de oyuna sonradan giren Götze ile kupaya uzanmaları şık oldu.
Maçın notlarına bakarsak.
·         Hakemlere söylenen az kart çıkarın talimatıyla oyun kurallarının bokunun çıktığını 3.lük maçında T.Silva'yı atamayan hakemle gördük. O yüzden hakemin bu maçında önüne geçmesinden korktum ancak İtalyan bir hakemin olması rahatlattı. Rizzolli hem iyi bir hakem hem de maçın önüne geçmeyen biri.       
Takımlar ısınırken sakatlanarak oynayamayan Khedira R.Madrid'de de benzer sakatlıkları sebebiyle düzenli oynayamıyor, yoksa pek çok isim yapmış orta sahadan daha faydalı bir isim. Yerine oynayan Kremer ise daha önce çok az forma şansı bulmuş bir isim. O da henüz 20 dakika dolmadan çok sert bir müdahale ile sakatlanarak yerini Schürle'ye bırakıyor. Nerden baksan kısmetsizlik
·         Higuain'i R.Madrid iyi bir paraya Napoli'ye yolladığında sanki Benzema'nın yollanması daha doğru olurdu diye düşünüyordum. Geçen iki seneye bakınca Real'in doğru kararı verdiğini anlayabiliyoruz. 40 milyon etmeyecek bir adamı elden çıkararak iyi iş yapmışlar. Dün Kroos'un geri pasında araya girerek bomboş bir pozisyon yakaladı ancak o kadar yanlış karar, o kadar kötü bir vuruş yaptı ki her zaman ele geçmeyecek bir fırsatı çok basitçe harcayarak bir ülkeyi küfre teşvik etmiş oldu.
·         İlk yarının son anlarında müsait pozisyonda ki Höwedes'in kafası direkten dönünce ilk yarıdan gol sesi çıkmadı. Benzer bir pozisyon Hummels'e gelse affetmezdi.
·         İkinci yarıyla birlikte garip hamle Arjantin'den geliyor. Turnuvanın etkisizlerinden Lavezzi yerini bir başka hayal kırıklığı Kun Aguero'ya bırakırken hoca ne düşündü merak ediyorum. Sanki baskın oynayan ancak bitiremeyen taraf Almanya değilmiş gibi, orta saha ile arasında ki bağlantıyı iyice koparan bir hamle oldu. Sonrasında toparlamak için Palacio oyuna girdi ancak hiçbiri Di Maria'nın yarısı kadar olamadı.
·         Higuain oyundan çıkmadan atılan yüksek bir topa yaptığı koşuda kelecinin de açıldığını görerek topla kaleci arasına girmek istedi ancak topa müdahaleyi kaleci yapınca faul yapan taraf oldu.
·         Uzatma dakikalarında hücumu düşünen yine Almanya oluyor. Etkili olmasa da tehditkar olmayı başardılar. Ancak yine ilk 15 dakika gol gelmedi.
·         İkinci uzatmada oyuna sadece uzatmalar için dahil olan Götze, Schürle'nin ısrarlı top sürmesi ve ortasına hareketlenerek savunmanın dalgınlığında kalecinin solundan zor bir açıdan golü buldu. Ve kupa Almanya'nın oldu.
·         Golden sonra Arjantin'in doldur boşalt çabaları oldu ancak fizik olarak en az 2 gömlek büyük olan Almanlar her topu leblebi gibi topladı. 120+ dakikalarda ise Messi yakaladığı serbest vuruşta topu orta yapmak yerine 30 metreden kaleye vurunca elde ki son fırsatta heba olmuş oldu.
·         Turnuvanın en iyi oyuncusu seçilen Messi az daha bir daha yakalanması çok mümkün olmayan bir seviyeye yükselecekti. En iyi kaleci ise pek çok alternatifin arasında Almanya'nın kalecisi Neuer oldu. Gerçi en az kalecilik kadar libero olarak da oynamışlığı var.
·         Turnuvanın gol kralı Kolombiya'lı James Rodrigez oldu. Attığı 6 golün arasında en güzeli şüphesiz Uruguay'a attığı enfes goldü. Sanırım artık La liga vakti geldi.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

BELÇİKA - ABD



İkinci tur maçlarının en keyiflisi meğer son maça saklanmış. Gerçi 90 dakikası 0-0 biten maçın neresi keyifli diyeceksiniz ancak izlemeyenler emin olun güzel bir maç kaçırdı.
Belçika maç öncesi yüzdeye vuracak olsak ancak %55a %45 oranında favoriydi. Çünkü Amerika'nın grubunda Almanya gibi bir dev varken Belçika grubunun en üst seviye takımı kendisiydi. Ama maçı izlemeye başladığım andan itibaren göründü ki Belçika maça çok daha hakim taraftı. Amerika ise korumaya çalışan, savunmaya çalışan taraftı. Zaten bugün internette sıklıkla duyacağınız üzere Belçika maç boyu rakip kaleye 38 şut atmış ve bunların 27 tanesi kaleyi bulmuş. Ancak kariyer maçını oynayan Tim Howard kalesinde devleşince gol gelmedi.
Amerika son yılların yükselen yıldızı, üst düzey mücadele ediyor disiplinden kopmuyor. Geriye düşse dahi sakin kalıp telaş yapmıyor. Ancak ne yaparsa yapsın o son ayak veya son kafa dokunuşu bir türlü gelmiyor. Topu son bölgeye kadar getiren ABD ileride bırak yıldız oyuncuyu vasat üstü bir forvete sahip olsalardı eminim sonuç daha farklı olurdu. Belçika için ise turnuva başından bu yana gizli favori deniliyordu. Grup maçlarında beklenen oyun bir türlü gelmeyince acaba şişirilmiş bir balon mu olacak soruları sorulmaya başlandı. Ancak dün oynanan oyunu görünce takımın ne kadar potansiyelli olduğuna bir kez daha ikna oldum. Düşünün artık dün oynamayan oyunculardan Arsenalli Vermaalen, Tottenham'lı Dembele ve M.United'li Adnan Januzaj gibi isimler forma şansı dahi bulamadılar. Turnuvada ne kadar ileriye giderler kestirmek zor ancak herkes kadar şansları var.
Beşiktaş'ta bu sezon kiralık kontratı biten Jermain Jones zaman zaman yoklukta stoper bölgesinde oynamıştı. Milli takımda gördük ki kendisini çift yönlü orta saha olarak kullanılabiliyormuş. Ama sanırım Portekiz maçında attığı harika golün etkisinde kalmış olsa gerek bir kaç kez hiç gerek yokken uzaydan şut çekti.
Çeyrek final için Arjantin daha şanslı gözükse de Belçika hiç yabana atılacak bir takım değil. Özellikle 19 yaşında Lille'de oynayan Origi'yi çok beğendim. Sow'u bize gönderdikten sonra o bölgeyi dolduramayan Lille sanırım aradığı forveti bulmuş. Ayrıca 60 dakikada Mertens'in yerine giren Mirallas'da çok iyiydi. Bir ara sağ kanadı koridora çevirdi.
Maçın adamı kesinlikle 2 gol yiyip en az 6 tanesini çıkaran Howard'dır. Belçika'da ise Fellaini ve Mirallas göze batanlardı.
Maçın en güzel anı ise 120+ dakikada Besler'in vurduğu kafanın önce direğe sonrasında ise ayağına çarpan toptu. 3 santim kenara gitse penaltıları izlerdik.
Çeyrek finalde bu kadar açık vermesi halinde Messi ve Di Maria Belçika'ya yeter ancak Belçika'nın da bu hücum hattıyla gol bulacağına eminim. Kim kazanır? Allah bilir