13 Nisan 2017 Perşembe

FUTBOL KEYFİ ŞİMDİ BAŞLADI



Fenerbahçe’nin herkesi olduğu gibi beni de futbola küstürdüğünden futbol yazmayalı uzun zaman oldu. Bu hafta sonu adetim olmamasına rağmen güzel maç olur umuduyla Trabzonspor, Beşiktaş maçında ekran başındaydım. Uğruna Bayern Münih, B.Dortmund maçını bırakmama kesinlikle değen bir maç olunca hafiften futbol yeniden keyif vermeye başladı. O maçtan sonra da bir şeyler yazmayı düşündüm ama şampiyonlar ligini beklemek istedim.
Salı günü Juventus, Barça maçıyla çeyrek finaller başladı. Maçtan önce sorsalar da Juve evinde mutlak favori derdim. Nitekim maçı izleyen herkes görmüştür ki Juve çok ezdi Barça’yı. Fiziksel mücadeleden kaçan Neymar, çok iyi savunulan Suarez ve Messi etkisiz hale gelince Barça’nın bırakın hücum etmeyi pas yapacak opsiyonu kalmadı. Savunmayı sağlama alan Juve hücumda da Dybala ve Higuen’e olan güveni boşa çıkmayınca zorlanmadı. Zaten Barça’nın savunmasının defolu olduğu biliniyordu. Maça Umtiti, Pique göbeği solda Mathieu sağda Roberto 4’lüsü ile başlayan Barça, ikinci yarıda ise orta sahada görev verdiği Mascherano’yu göbeğe çekerken solda oynayan Mathieu’yu kenara aldı. İkinci yarı daha dengeli bir oyun olsa da bu kez kornerden golü bulan Juve turu bitirdi. Barça’nın geçen turda PSG’yi geçtiği gibi turu geçebileceğine dair bir umudu olan varsa çok büyük yanlıştadır derim. : D
Maçın skorundan çok Barça’nın bu kadar edilgen oynaması beni daha çok şaşırttı. Ev sahibi olduğundan mıdır bilinmez Juve ne yapmak istiyorsa hepsini yaptı. Buna karşın sene sonunda ayrılacağını açıklayan Luis ENRİQUE’NİN sadece tek değişiklik yaparak maçı bitirmesini ise Arda’nın yokluğunda normal buluyorum. Kadro olarak geçmiş senelere göre çok zayıf olan Barça’nın kabul edelim ki hakem yardımı olmasa geçtiğimiz turda elenmesi gerekiyordu. 4-0’ın rövanşında turu geçmesi için gol bulması gerektiğine inanan PSG’DEN sonra 3-0 dan sonra orta sahayı geçmesek bile olur diyen Juvetus, rövanşta Barça’ya hak ettiği dersi verecektir.
Nedenini anlamadığım bir patlamadan sonra Çarşambaya ertelenen Dortmund, Monako maçıyla güne ısındık ama kabul etmeliyim ki Dortmund’un gençleri bu tur için fazla toy kaldılar. Maça iyi başlayan da pozisyon bulan da Monako oldu. Bu senenin altın çocuğu 18 yaşında ki Mbappe ilk önce Sokratis’e karşı olan hızını kullanarak biraz hakem yardımıyla olsa da penaltı kazandırdı. Topu tribünlere gönderen Fabinho öne geçme fırsatını geri çevirse de iki dakika sonra en az 1 metre ofsayt olan Mbappe bu kez kendisi topu ağlara gönderdi. Yardımcı sanırım uyuyordu çünkü bu seviyede görmesi gereken bir pozisyondu. Devre bitmeden Falcao etkisiyle topu kendi ağlarına gönderen Bender tur için bütün fişi çekmiş oldu. Devrede Nuri ve Pulisic’i sahaya süren Tuchel dengeyi skor olarak olmasa da oyun olarak kurdu. Açıkçası Nuri beklediğimden çok daha iyi bir oyun ortaya koydu. Biraz kısmet olsa da 57’de maçın etkisiz isimlerinde Dembele ile golü bulan Dortmund beraberlik için umutlansa da savunmada yapılan ikramı Mbappe geri çevirmedi. Son dakikalarda Nuri’nin asistinde bu kez Kagawa harika bir çalımla skoru belirledi.
2-3 Monaco için ikinci maçta yeter de artar bile. Dortmund elinde ki değerleri pişirmeye devam edecek ama benim aklıma son dakikalarda da olsa son değişikliğini kullanmayan Tuchel'in Dembele yerine E.Mor tercihi neden denenmedi sorusu kaldı.

Aperatif yemekten sonra ana yemeğe sıra geldi. Futbol seyircisini iki maç arasında tercih yapmaya zorlayan Uefa’nın mantığını anlayabilmiş değilim. Pekala dün ki gibi bir maçı 19.45 diğer maçı 21.45 seansına koyabilirler. Ama pek çok futbol sever gibi benim tercihim de Atletico, L.City maçı yerine Bayern, Real Madrid maçı oldu.
İzlemediğim Atletico maçıyla başlayayım. Maçı sadece Bayern maçının durakladığı dönemlerde izledim ama kısmetime maçın tek golünün olduğu penaltı pozisyonuna denk geldim. Açık olarak ceza sahasının dışında oluşan pozisyonu hakem içeriye taşıyarak penaltı kararı verdi. Bu ve birazdan değineceğim Bayern’in değerlendiremediği penaltıda olduğu gibi video hakem uygulaması biran önce başlamalı. İkinci maçta da istediğini alan tarafın Atletico olacağını düşünüyorum. Leicester’in zayıf kadrosu ile buraya kadar gelmesi bile büyük başarı.
Ve futbolun zirvesi olan Bayern Münih, Real Madrid maçıyla bitirelim. Ev sahibinde sakat Hummels’in yerine orta saha Martinez’i, Lewa’nın yerine ise bu senenin en formsuz isimlerinden Müller’e forma verdi. Real’de ise sakatlığı süren Varane ve Pepe’nin yerine pek güven vermeyen Nacho forma giydi. Maça önde basarak ve baskılı başlayan Bayern oldu. Solda Ribery sağda Robben gençlik halleri gibi değilse de iş görür vaziyetteydi. Müller’in arkasında Vidal oynarken orta saha Thiago ve Alonso’ya emanet edildi. Diğer tarafta ise klasik üçlü Ronaldo, Benzema ve Bale vardı. Arkalarında Kroos Casermio ve Modric orta sahayı tamamladı.
Pozisyon bulmada sorun yaşamasa da bitiremeyen Bayern kornerde çok iyi bir kafa vuran Vidal ile öne geçti. Yediği gole karşı toparlanamayan Real üst üste pozisyonlar veriyordu. Bu pozisyonların en önemlisinde ise maçın kırılma anı yaşandı. 45. dakikada Ribery’nin şutunda top net olarak Carvajal’in omzuna çarpsa da hakem penaltı noktasını gösterdi. Video hakem uygulması olsa kesinlikle omuz diye uyarı gelirdi. Topun başına geçen Vidal topu tribünlerin 2. Katına göndermek üzeriydi ki kale arkası fileleri buna izin vermedi. Eğer ki gol olsaydı ki turu geçen taraf büyük olasılıkla değişecekti. Hala neden video hakem uygulaması mecbur kılınmaz anlamam.
İkinci yarıda ise Real hızlı başladı. Nerdeyse ilk tehlikeli ataklarında Ronaldo, Carvajal’in ortasında gelişine çok da iyi vurmasa da hazırlıksız yakalanan Neuer topu ağlardan çıkarmak zorunda kaldı. Golün morali ile daha derli toplu oynamaya başlayan Real karşısında Bayern bocalamaya başladı. Stoperliği zaman zaman oynasa da bu seviye için yetersiz olan Javi Martinez iki basit sarı kartla takımını 10 kişi bırakırken ipler iyice Real’in eline geçti. Özellikle ikinci sarı kartta orta sahada kayarak müdahele etmeye çalışmasını anlamak mümkün değil. Sarı kartı olan Martinez, Ronaldo'yu indirerek temiz bir kırmızı kart gördü. Robben neyse de Ribery’nin iyice etkisizleşmesi 10 kişi takıma fazla gelmeye başladı. Önce Bernart sonrasında ise D.Costa oyuna girmesi doğru olsa da biraz geç kalınmış bir hamleydi. Üstelik bu kadar yaş ortalaması yüksek bir takımla başlamak oyunun devamında fizik olarak gerileme riskini ortaya çıkarıyordu. 5 tane 31 yaş ve üstü futbolcu sanki biraz fazla oldu. İlk yarının 2-0 bitmediğine sevinen Real artık beraberliğe üzülecek hale geldi ki galibiyet golü için oyunu tamamen rakip sahaya yıkan Real’in karşısına Neuer çıktı. Çok net 3 golü çıkardıktan sonra Ronaldo yine gelişine vurmayı denedi. Bu kez seçtiği tarz ise ayak tabanı oldu. Etkisiz Bale’in yerine oyuna giren Asensio’nun çok güzel kestiği topu tabanıyla kaleye gönderdi. Kısmetine bacak arasına giden topta Neuer bu kez çaresiz kaldı. Şampiyonlar liginde 100 gole ulaşan ilk futbolcu olan Ronaldo her geçen gün başka bir başarıya imza atarken turu da büyük ölçüde takımına getirdi. Bayern de ise Hummels ve Lewa’nın yokluğu fazlasıyla hissedildi. Yine de orta sahada R.Sanchez ve D.Costa’lı bir 11 daha farklı sonuç verebilirdi.
Zidane eski hocası Ancelotti karşısında büyük bir zafer kazanırken yarı finalde Real, Atletico, Juve ve Monaco eşleşmelerde büyük avantaj sağladılar.
Maçı izlerken aklıma takılan şey orta saha düzenleri oldu. Ben maçların orta sahada kazanılıp kaybedildiğine inananlardanım. Fenerbahçe uzun süredir 2 defansif 1 tane de daha da defansif orta saha ile oynuyorken. Real karşısına çıkan Bayern Alonso ve Thiago ile başlayabiliyor. Yada Juve barça karşısında Khedira, Pjainic ikilisini yeterli görebiliyor. Hatta Beşiktaş bile Atiba’yı yeterli görüp yanına oyun kuruculuğu yeterli olmasa da Oğuzhan’ı kullanıyor. Nitekim Trabzonspor’un bile yükselişini Okay ve Onazi’nin önüne Yusuf’u koymaya borçlu. Biz 3 sene önce Topal’ın yararlılığı bir yana gerekliliğini tartışmamız gerekirken 8 milyon gibi saçma sapan bir rakam vererek aynısının Brezilyalısını aldık. Üstelik önlerinde Alper veya Ozan’ı koyarak futbol oynamaya değil oynatmamaya çalışıyoruz. Sanırım yeni hocanın ilk olarak buraya bir çözüm bulması gerekecek ki başta ki adamın buna izin vereceğini hiç sanmıyorum.
Bu akşam ki maçta Beşiktaş'a başarılar dilerken umarım Queresma'nın yokluğunda Tosic'i sol bek yapma saçmalığına girmezler. Sağ tarafta ki eksikliği takımda ki 4 kişinin yerini değiştirerek kapatmaya çalışmanın mantıklı hiç bir yanı yok.

11 Nisan 2017 Salı

BEKLENEN GÜNLER GELDİ



Bloğu kapatmayı düşünürken nedense yazmak geldi içimden yine, epeydir bloğun ana konusu Fenerbahçe basketbol şubesi oldu ama işin doğrusu beni heyecanlandıran çok önemli bir spor olayı da olmadı bu dönemde. Geçen sene finalde kaybederken herkes seneye bu kez olacak diye kendini teselli etmeye çalışıyordu. Sezona harika başlayan takım gerek sakatlıklardan gerekse yoğun maç trafiğinin bıkkınlığından ritmini kaybetti. Son 6 maçta alınan 4 mağlubiyet ev sahibi avantajımızı kaybetmemize neden olurken en azından ilk 3 sırada ki olağan favoriler Real, CSKA ve Olym. ile karşılaşmamamız biraz olsun moral oldu.
Kadro özeline bakacak olursak geçen sene ki kadro korunuyor gibi gözükse de Antic ve Gigi başta olmak üzere pek çok oyuncudan aynı ölçekte yararlanamadık. Bir sene daha yaşlanan 34 yaşında ki Bobby de son demlerini yaşıyor. Gelecek sezon olmayacağı şimdiden açıklanan Bogdan’ın sakatlığıyla geçen süreçte anladık ki skorer pozisyonunda çok büyük sıkıntılarımız var. Normal sezonun son iki maçında da 60 sayıyı bulamamamız endişe verici. Hala umutlu olmamızı ise açık ara ligin en iyi savunma takımı olmamıza bağlıyorum. Evinde 80 sayı ortalamasıyla oynayan Real’i 61 sayıda tutabilmek gerçekten büyük iş ama bundan yararlanamamak da bir o kadar endişe verici.
Başlıkta dediğim gibi tüm takım ve tüm camia bir an önce playoffların ve de final four’un gelmesini bekliyorduk. Artık beklenen günler geldi. Rakip, evinde 15 maçta sadece 1 mağlubiyet alan Panathinaikos oldu. Geçen sene final fourda uzatmada kazandığımız Baskonia takımının iki önemli oyuncusu Mike James ve Bourisis takımın merkezi konumunda. İsmi kadar korkutucu olmasa da Cahalates takımın lider oyun kurucusu. Eski oyuncumuz James Gist ve Real Madrid’den hatırladığımız K.C. Rivers takımın diğer temel taşları. Ancak takımı taşıyan skorer isim ise Chris SİNGLETON konumunda. Rakibin deplasmanlarda aldığı 10 mağlubiyet iştahımızı kabartsa da bizimde onlardan sadece 1 deplasman galibiyeti aldığımızı görünce ilk 2 maçtan birini çalmak önemli hale geliyor ki eğer bu seriyi evimizde bitirebilecek konuma getirebilirsek Arenadan çıkmalara mümkün olmayacaktır.
           Normal sezonda rotasyonlarla ve sakatların iyileşmesini bekleyerek geçirdikten sonra nihayet playoflarda tam kadro çıkacağız. Datome ve Sloukas tamamen iyileşmese de 18 Nisanda başlayacak seri için endişe edecek bir sorunları yok