25 Aralık 2012 Salı

TÜRKİYE’DE İLK YARININ DEĞERLENDİRMESİ





 İLK YARININ TAKIMI: ANTALYASPOR
 Henüz Akhisar ile oynamaları gereken erteleme maçları olmasına rağmen ligin lideri durumda olan Galatasaray ile aynı galibiyet sayısındalar.( 9’ar galibiyet) eğer o eksik maçlarını da kazanırlarsa devreye Galatasaray ile aynı puanda girecekler. Üstelik bu başarıyı elde ederken ne Galatasaray ne de Fenerbahçe gibi futbolcularına yüksek rakamlar ödeyerek değil. İstikrarlı bir hoca ve oyun ile elde ettiler. Sene başında iyi performans sergileyen Ordu, Kasımpaşa gibi takımlar da oldu ancak istikrarlı olamadılar. O yüzden beklentileri en çok aşan takım ilk yarı için Antalyaspor oldu.


İLK YARININ FUTBOLCUSU: UMUT BULUT (GS) VE LAMİNNE DİARRA (ANT.)
Necati Ateş( Eskişehir), Batalla(Bursa), Almedia(Beşiktaş) arasından öne çıkan takımının sıralamasını da göz önüne alarak 11 gollü Umut ve 9 gol ve 6 asist ile oynayan L.Diarra ilk yarının bence en iyi futbolcularıydı. Umut iyi başladığı sezonda sonlara doğru biraz durulsa da genel olarak ilk yarıyı iyi bir yerde bitirdi. Diarra ise daha istikrarlı bir oyun ortaya koydu.

İLK YARININ EN İYİ HOCASI: MEHMET ÖZDİLEK ( ANTALYA)
İlk maddeden ne sebepten dolayı Antalya’yı seçtiysem Mehmet Özdilek’i de aynı sebepten seçtim. Takımı uzun süredir çalıştırmanın avantajı ile eksik bölgelere yaptığı doğru transferlerle takımı çok iyi bir noktaya getirdi. Hollanda liginde hem PSV hem de Ajax formalarını giyen Aisatti ve Partizan’da oynarken dikkatleri Fenerbahçe maçında üzerine çeken Dİarra’yı neredeyse yok pahasına alarak çok iyi bir kadro oluşturdu. Bu kadroyu da en iyi şekilde kullandı.

İLK YARININ GÖZE BATAN GENÇLERİ: OĞUZHAN ÖZYAKUP(BJK)20, ALPER POTUK(ESK)21, SEMİH KAYA(GS)21
Bu üç isim arasından takıma yeni transfer olan sadece Oğuzhan o yüzden Oğuzhan’ın güzel oyunu biraz daha sürpriz sayılabilir. Ancak 2 senedir genç kuşağın en dikkat çeken isimleri arasında Alper ve Semih de çok önemli yer tutar.
 İLK YARININ EN İYİ YEDEĞİ: ÖMER ŞİŞMANOĞLU
Eğer son iki seneyi saymasaydık. Bu sorunun cevabı tartışmasız Semih Şentürk olurdu. Ancak Semih son 2 senedir aktif emeklilik dönemine girdiğinden o bölgede bir açık çıktı. Bu boşluğu da bu sene Ömer Şişmanoğlu attığı 5 golle doldurdu. Takımının gol yollarında sıkıntı yaşadığı anlarda ortaya çıkan 23 yaşında ki forvet attığı kritik gollerle takımına zaman zaman maç kazandırdı.

İLK YARININ EN HIRÇIN TAKIMI: ELAZIĞ
Takımın tecrübeli savunma oyuncusu Sedat Bayrak tek başına gördüğü 3 kırmızı kart ile zaten bu kategoride önde bayrak taşıyan durumunda. Üstüne birde Aydın ve Marvin’in gördüğü kırmızı kartları eklersek geriye pek bir söze gerek kalmıyor.

İLK YARININ EN İYİ HAKEMİ: ???
Bu kısma yazacak hakem bulmakta ciddi şekilde zorlandım. Avrupa’da en iyi hakem sıralaması yapsak belki Cüneyt Çakır seçilebilirdi ancak ülke sınırları içerisinde yönettiği maçlarda aynı başarıyı yakaladığını söylemek çok ama çok zor. Benim kişisel olarak en beğendiğim hakem ise Fırat Aydınus’tur ancak o da Eskişehir Fenerbahçe maçında ki yönetimiyle büyük hayal kırıklığı yaşattı.

İLK YARININ HAYAL KIRIKLIĞI TAKIM: FENERBAHÇE
Kadro kalitesi ve beklentileri açısından bakarsak en büyük hayal kırıklığı Fenerbahçe oldu. Yoksa Mersin ve Akhisar’da berbat bir ilk yarı geçirdiler ancak Akhisar’ın kadro kalitesinden daha fazlasını beklemek hayalcilik olurdu.

İLK YARININ HAYAL KIRIKLIĞI FUTBOLCU: MİLOS KRASİC (FB)
Bu isimde de pek çok alternatif mevcut bunların arasında Batuhan( BJK), Hamit (G.S), Janko(T.S), Culio(MERSİN) sayılabilirdi ancak gerek bonservisine gerekse kendisine ödenen rakam olarak en yukarıda olup da bu isimler arasından en az katkı veren isim Krasic oldu.

İLK YARININ EN İYİ YERLİ 11’İ

ONUR KIVRAK (TS)

KORAY ARSLAN(ANT) – BEKİR(FB) – SEMİH(GS) – HASAN ALİ(FB)

OĞUZHAN(BJK) – SELÇUK İNAN(GS) – ALPER POTUK(ESK)

BURAK(GS) – UMUT(GS) – NECATİ(ESK)

İLK YARININ EN İYİ YABANCI 11’İ

MUSLERA(GS)

HİLBERT(BJK) – SİVOK(BJK) – DİEGO(ESK) – RİERA(GS)

FERNANDES(BJK) – MEİRELES(FB) – BATALLA(BURSA)

D.KUYT(FB) - DİARRA(ANT) - KAMARA(ESK)

21 Aralık 2012 Cuma

HAFTA SONU MAÇ PROGRAMI

15 MAYIS 2002 ŞAMPİYONLAR LİGİ FİNALİ

PAZAR GÜNÜ HRİSTİYANLARIN NOEL GÜNÜ OLDUĞU İÇİN İSPANYA VE İTALYA LİGİ MAÇLARI YOK.

TÜRKİYE KUPASI GRUPLARINDA İLK MAÇLARIN DEĞERLENDİRMESİ



Dün oynanan Trabzonspor Eskişehir maçı ile beraber gruplardan ilk maçlar sona erdi. Bu yazıda da oynanan maçlar ve kupa statüsü hakkında bir değerlendirme bulacaksınız.

Grupların ilk maçı Bursa ile 1461 Trabzon arasında oynandı. Takımların genel olarak angarya gördüğü maçlarda hocalar takımlarında yeterli şansı veremediklerini düşündükleri veya sakatlık sonrası rehabilitasyon sürecini atlatmasını istedikleri oyunculara yer veriyorlar. Hele ki kupa statüsünün tek maçlı eleme değil de grup statüsünü aldıktan sonra maçların değeri biraz daha azaldı. Ya da telafisi mümkün bir hal aldı demek daha doğru olur. Nitekim hafta sonu çok daha önemli maçlar oynayacaklarını düşünen Fenerbahçe, Bursa, Antalya, Mersin as oyunlarının çoğunu dinlendirmeyi yada kısıtlı süreler vermeyi tercih etti. Bir tek lig konumları beklentilere göre fena olmayan Eskişehir ve Trabzonspor biraz da lig maçının rövanşı şeklinde geçen maçta as oyuncularına yer verdiler.

BURSA – 1461 TRABZON
 Maç oldukça sakin başladı denilebilir. Ev sahibi Bursa lig maçının yorgunluğu ile olsa gerek maça hızlı başlamadı. Trabzon ise gücünü bilerek kendi sahasından fazla oyuncu ile çıkmamayı tercih etti. Maç sıkıcı bir hal almaya başlamışken ligde henüz forma şansı bulamayan Forsell iyi bir oyunla uzun zamandır forma şansı bulamayan bir başka oyuncu Pinto’ya alda at dercesine bir pas verdi. Ve Bursaspor bu golle devreyi 1-0 önde kapattı. İkinci yarıda da benzer bir oyun oynanırken yine yeni transfer Forsell bu kez sol değil sağ çizgiye indi ve arkadan gelen N’diaye’nin önüne çıkardı. Topun gelişine düzgün bir vuruş yapan N’Diaye’de takımını iki farklı öne geçirdi ve maçı bir anlamda orada bitirdi. Maç ile ilgili göze batanlar ise maçı iki asistle bitiren Forsell’in oyunu, eski tadında olmasa da zaman zaman etkili hareketler yapan Tuncay’ın oynama isteği ve son olarak da bu senenin dikkat çeken isimlerinden olan Ferhat Kiraz’ın umut veren oyunuydu. Grubun zayıf halkası olarak görünen 1461 Trabzonspor’un ise grup maçı olması sebebiyle yeterince motive olmadıklarını düşünüyorum. Yoksa Galatasaray’ı evinde eleyen bir takımın bu kadar etkisiz oynaması mantıklı değil.

FENERBAHÇE – SİVASSPOR
Çarşamba gününün bir diğer maçı ise Fenerbahçe ile Sivas arasında oynandı. Hafta sonu derbide aldığı yenilgi ile 3 puandan çok daha fazlasını kaybeden Fenerbahçe hem eksik hem de moralsiz kadrosu ile ligin dişli takımlarından Sivasspor önüne çıktı. Fener eksik ve moralsizdi ancak Sivasspor’da anlaşılmaz şekilde hem dağınık hem de isteksizdi. Tekrar etmek istemem ama bu maçların telafisinin olması takımlara iyi gelmediği belli oluyor. Maç gelirsek yedek ağırlıklı bir kadro çıkaran Aykut Hoca oyuncularından savunma anlamında beklediğini alsa da hücum anlamında takımın genel bir kısırlığı söz konusu. Özellikle forvet oynayan Semih’in aklının bir ucunda gol atma fikri olduğundan bile emin değilim. Güzel bir pas vermek istiyor yada iyi bir duvar olmak istiyor ama gol atmak onun öncelikleri arasında değil. İkinci yarıda Sow oyuna girdikten sonra daha net görüldü ki Sow ile Semih arasında fizik, beceri vb. farklardan ziyade mental olarak çok büyük farklılıklar var. İlk yarıda herhangi bir ciddi atak yada gol izleyemedik. İkinci yarıda ise oyuna giren Baroni ve Sow’un iyi oyunlarıyla goller geldi ve maçı 2-0 Fenerbahçe kazandı. Akılda kalanlar ise geçen senenin Sivas adına yıldızı olan hatta adı milli takım için bile anılan Erman Kılıç bu sene ki kötü oyununa bu maçta da devam etmesi. Fenerbahçe’nin ısrarla şans vermeye çalıştığı Krasic’in biraz kıpırdar gibi olması. Yine geçen seneye göre bence haklı sebeplerle şans bulamayan Mehmet Topuz’un yine silik bir oyun oynaması. Sene başında gelecekte çok iyi topçu olacak denilen Salih’in nihayet o ışığı vermesi. Hatta Meireles’in aldığı fahiş ceza sonrası içeride ki lig maçlarında ilk 11 bile başlaması beklenecek kadar iyi oynaması. Sene başından bu yana eskisi kadar ışık vermeyen yedek kaleci Mert’in iyi bir oyunun yanı sıra birde penaltı kurtarması. Son olarak da Sow’un gol atmasa da iki golde de asıl unsur olması.  Özellikle ilk golde verdiği ara pas ile rakip defansı birbirine düğümlemesi tekrar izlenmeye değer izlemek isteyenler için linki de altta yer alıyor.
maç ile ilgili son bir not ise son iki senedir Bucaspor’da çok iyi oynarken dikkatleri çeken ve oynadığı 30 maçta 14 gol atan AbulKadir Özgen’in Sivasspor’a transfer olduktan sonra hem düzenli şans bulamaması hem de şans bulduğunda bunu değerlendirememesi Türk futbolu açısından üzücü 26 yaşında ki bu oyuncu genç sayılmaz ancak iyi bir Anadolu takımı golcüsü olabilir. Adını hatırlayamayanlar 2 sene evvel meşhur İzmir’de ki Buca Fener maçında 3-5 biten Buca’nın 2 golünü atan oyuncu olarak hatırlayabilirler.

MERSİN İ.Y. – ANTALYASPOR
Ligde dolu dizgin giden Antalya ile ligde zor günler geçirdikten sonra hocasıyla yollarını ayıran Mersin’in maçında ev sahibi takımın bu maçı oynadığını söylemek güç. Bedenleri formaları oradaydı ancak kafa olarak bu maça hiçbirisi gelmemişti bile. Bu sene özellikle yönetimin bu düşünce yapısı ile düşmeye Akhisar ile beraber en yakın takım olarak duruyorlar. Nurullah Sağlam ile geçen sene iyi işler yapsa da durumu zor kurtaran takım bu sene gerekli takviyeleri de yapmayınca ligin en zayıf kadrolarından birisine sahipler. Ligin artık “kaşar” futbolcuları arasında sayılan isimlerden oluşan takım hafta sonu oynayacağı Gaziantep maçından iyi bir skorla ayrılamazsa yeni hocaları Giray Bulak’a pek nefes alma alanı kalmayacak. Yine de önlerinde bir transfer dönemleri oldukları için hamle şansları var. Maç ile ilgili söylenecek pek bir şey yok aslında. Hücumda bu sene Partizan’dan bedelsiz olarak transfer edilen L.Diarra 15 maçta 5 gol 6 asist ile harika bir performans sergiliyor.

TRABZONSPOR – ESKİŞEHİRSPOR
Grupların son maçında bundan 3 hafta önce yine bu sahada karşılaşan ve rakibine çok ağır bir mağlubiyet yaşatan Eskişehir yine benzer bir oyun yapısıyla sahadaydı ancak bu kez rakibi en azından maçın başında biraz daha becerikliydi. Birde üstüne Alper gibi takımın istikrarlı iyi oyuncularından birisinin geri pasında 2. Golü yiyince henüz ilk yarıda maç bitti zannediyorduk. Ancak ikinci yarı ile beraber Eskişehir daha iyi oynamaya başladı. Bunda şüphesiz Trabzonspor’un geri çekilmesinin de payı vardı mutlaka ancak Eskişehir rüzgarı arkasına almış gibi oynuyordu. Ancak o rüzgarın önüne set çeken bir isim vardı ki maçı izleyenler bana hak vereceklerdir. Trabzonspor’un genç kalecisi Onur Eskişehir ataklarına karşı öyle kurtarışlar yaptı ki rakibinin moral motivasyonunu sıfıra indirdi. Bahsettiğim kurtarışlarda öyle üzerine gelen yada uzaktan atılan şutlar değil. Doğrudan gol olabilecek 3 tanesi karşı karşıya toplamda 6 golü çıkardı. Trabzonspor kadro olarak o kadar gerilerde ki Antalya’nın bile mütevazi bütçesi ile kurduğu kadro Trabzonspor ile yarışır halde. Hatta hücum hattı olarak Trabzonspor’dan çok daha kaliteliler. Bu maçta bir çok fırsat bulan ama bunların çoğunu ya kararsızlık yada beceriksizliğiyle kaçıran Henrique bu kalibrenin topçusu değil. Öyle pozisyonda öyle yanlış tercihler yaptı ki takım arkadaşım olsa önce ben döverim! Halil Altıntop misal sene başında Eskişehirspor’un elinden kapıldı ancak şimdi izleyen Eskişehirliler iyi ki alamamışız diyorlardır. İşleri çok zor. Üstelik bu maçta Şenol Güneş bütün as oyuncularına o kadar uzun süreler verdi ki takımın Pazar günü Galatasaray’a karşı oynayacak mecali kalmadı. Yani bahis yapıyor olsam hiç düşünmem Galatasaray’a oynardım. Son bir lafım ise maçın hakemi Suat ASLANBOĞA’ya olacak. İkinci yarıda öyle dağıldı ki art niyet arayan bir insan olsam çok ağır laflar ederdim. Ancak ben kötü hakem ve kişiliksiz insan olduğunu düşünmek istiyorum. Trabzonsporluların her faulünde hiçbir uyarı yapmayan yada kartına başvurmakta cimri davranan Aslanboğa rakip takıma ise inanılmaz derecede cömertti. Serkan Balcı ve Zokora öyle fauller yaptı ki ben evde kartını adaletli kullanmayan hakeme sövmeden edemedim. Her şeyi bir kenara bırakarak şunu anlatayım. Eskişehir 10 kişi kaldıktan sonra bir hızlı hücumda sarı kartı olan Serkan yanlış hatırlamıyorsam Alper’i omzundan çekerek düşürdü. Üstelik Serkan Alper’in arkasındaydı yani topla oynama ihtimali yok hareket tamamen rakibi durdurmak içindi. Bunun karşılığı futbol kitabında sarı karttır. Alper faulden sonra hekeme döndü ve kart vermeyecek misin diye sertçe çıkıştı. Hakem Alper’in tepkisine dayanamayarak tam kartını kullanmak üzereyken Eskişehirli bir oyuncu hızlı oynayarak faulü kullandı. Hakem oyunu durdurmak için düdük çalacağına oyunu hızlı başlattı diye hem oyunu devam ettirdi. Hem de oyundan ihraç etmesi gereken Serkan Balcı’yı es geçti. Alper’de o noktadan sonra oyundan koptu. Hakemin o pozisyonda oyuna devam etmesi demek oyundan ihraç etmesi gereken oyuncuya bir ödül oldu. Ben bu hakeme niye kızıyorum aslında bir Fenerbahçeli olarak Trabzonsporlu oyuncunun ceza almaması işime gelir çünkü hafta sonu Galatasaray maçında oynaya bilir. Ancak adalet öyle bir şey değil ki. Varsın Galatasaray zaten kazanma ihtimali yüksek bir maçı kazansın ancak Eskişehir’in de hakkı yenmesin. Her neyse yazımı bu hakemlerle bu lig biter mi gibi bir kahvehane söylemi ile bitireyim de tam olsun : ) hayırlı Cumalar…

20 Aralık 2012 Perşembe

AVRUPA LİGİNDE EŞLEŞMELER

FENERBAHÇE 2.TUR MAÇLARINDA BATE B. TAKIMIYLA EŞLEŞTİ
Şampiynlar liginden B.Münih ve Valencia'nın olduğu grupta ilk iki maçta aldığı 6 puanla 3.oldular ve Uefa'ya kaldılar. Maçlarını alıcı gözle hiç izlemedim ancak Belarus liginde sezonun bitmesi maç ritimlerini kaybetmelerine sebep olabilir. Yine de şanslar eşit.
Fenerbahçe bu turu geçtiği taktirde Napoli&Plzen eşleşmesinin galibiyle oynayacak. iki eşleşmede de Fenerbahçe ilk maçları deplasmanda ikinci maçlarını evinde oynayacak.

ŞAMPİYONLAR LİGİNDE 2.TUR EŞLEŞMELERİ

EŞLEŞMELER HAKKINDA TAHMİN YAZMAK ZOR. ANCAK GALATASARAY ÇEKEBİLECEĞİ EN İYİ KURAYI ÇEKTİ. İKİ MAÇTA DA ŞANSLAR EŞİT OLACAK VE YENİ HOCA DEĞİŞİKLİĞİ YAPAN SCHALKE KARŞISINDA GALATASARAY'IN TUR ATLAMASI HİÇ DE UZAK BİR İHTİMAL DEĞİL.

Diğer eşleşmelere gelince:
Celtic - Juventus eşleşmesinde Juve çok ağır basıyor. Celtic'e şans dahi tanımazlar.
Arsenal B.Münih eşleşmesi de çok güzel olur. iki iyi takım ancak B.Münih turun değil kupanın favorilerinden bu turda elenirlerse büyük sürpriz olur.
Shaktar D. Dortmund eşleşmesi ise iki sürpriz arayan takımdan birisinin çeyrek final göreceği anlamına geliyor. saha avantajı Dortmund'da gibi dursa da Lucescu bir sürpriz daha yapabilir. Dortmund ise bu sene Avrupa'da mağlubiyet yüzü görmedi. iki iyi maç bizi bekliyor tahmini zor.
Milan Barcelona ise tek taraflı bir oyun olacak Barça'nın bu turda elenmesi imkansız. zaten kime çıksa yazık olacaktı. Şansızlık Milan'ı buldu.
R.Madrid M.United bu maç için erken final diyenler bile çıkacaktır. tahmin etmesi en zor eşleşme bu diyebiliriz. Ancak iş ilk maçtan ortaya çıkar Real evinde gerekli skoru yakalamazsa ikinci maçta United olayı bitirir.
Valencia - PSG ligde kötü gitmesine rağmen Avrupa'da iyi bir form yakalayan Valencia yine sürpriz peşinde koşacaktır. Ancak şansları az.
Porto Malaga 4 iyi takım eşleştiği için iki tane de ortlama takımın eşleşeceği muhakkaktı. Porto tecrübe olarak Malaga'nın önünde de olsa bu sene gerek form gerekse kadro kalitesi açısından Malaga bir adım önde.

17 Aralık 2012 Pazartesi

LİDER KAZANDI



Derbi herkesin beklediği üzere Galatasaray baskısı ile başladı. İlk 5 dakikada Fener doğru dürüst 5 pas yapamazken Galatasaray kazandığı toplarla sürekli pozisyon aradı. Tedirginliğe rağmen hata yapmayan Fener savunmasını ilk kez Hamit yokladı. Etkili bir vuruş çıkaran Hamit’i direkler engelledi. Caner’in gereksiz bir noktada yaptığı basit bir faul sonucu Galatasaray’ın golü geldi. Belli ki maç öncesinde Caner’i sıkı sıkıya tembihlemişler bak sakin ol, sakın bir taşkınlık yapıp atılma diye ancak bu tembihler belli ki Caner’in sadece taşkınlıklarını önlememiş oyunundan çok şey götürmüş. Dün Baroni ile beraber maçın en kötüleriydiler. Golle ilgili olarak ise geçen hafta Fener’i Belediye önünde kurtaran golü atan Bekir bu kez kendi ceza sahasında üstelik kendisini rahatsız eden bir oyuncu olmamasına rağmen topu kendi ağlarına yolladı. Golden sonra Galatasaray mı duruldu yoksa Fenerbahçe mi daha iyi pas yapmaya başladı net bir şey söylemek zor ancak Fenerbahçe özellikle Kuyt ve Sow’un tek başlarına verdiği savaşla bir şeyler yapmaya başladı. Nitekim Rieira’nın topu tehlikeli bölgeye yollaması ve Hasan Ali’nin Türkiye’de 3.senesinde ki ilk golünü atmasına sebep oldu üstelik kullanmadığı sağ ayağı ile vurdu topa. Golden sonra oyun yine dengede gitti. Artık Fenerbahçe daha sakin oynuyordu. Ta ki Baroni’nin hiç gerek yokken Selçuk’a faul yapıp frikiğe sebep olmasına kadar. Pozisyonda Selçuk etkili olmayan sol ayağında ki topla kaleye vuracak açı ararken Baroni hiç kendini yorma ben faul yapayım da daha rahat vur dedi. Frikikte ise Volkan zaten baraj ile koruduğu köşeyi birde ben koruyayım demesiyle boş kalan köşeye Selçuk’un topu göndermesi sonucu güzel bir gol izledik. Selçuk geçen sene yaptığı gibi barajın üstünden vurup golü atsa kimse kaleciye kızmazdı. Ancak kaleci kapattığı köşeden golü yiyorsa kabahat kalecidedir. Skor avantajı bir kez daha ev sahibine geçti. Ve maçın kalanında Galatasaray’ın skoru korumaya çalışmasını izledik ancak buna o kadar da gerek yoktu çünkü Fenerbahçe’nin rakibini ne baskı altına alacak oyuncuları ne de bir oyun yapısı vardı. Üstüne birde Kuyt sakatlanıp oyundan çıkmasıyla o şans hiç kalmadı. Oyuna sonradan giren Sezer, Krasic ve Stoch beklentilerin çok altındaydılar. Galatasaray’da ise Terim’in anlamsız bir geri çekilme çabası vardı. Önce Umut yerini Yekta’ya bıraktı sonrasında ise Burak’ın yerine Emre Çolak girdi. Üstelik Burak Emre değişikliği rakip 10 kişi kalmışken yapıldı.

Maçın hakemi hakkında söylenecek pek bir şey olmadı. Sadece çok sarı kart göstermek hakemlik değildir. Sanırım maçtan önce ona da maçın başında en ufak sertlikte kartını kullan ki sonrasında sert oynayamasınlar demişler. O da ilk fırsatta karşılıklı birer sarı kart kullandı ki ikisinde de uyarı ile geçiştirebilirdi.
Galatasaray’ı tebrik eder. Ligimizin iki zirvede yer alan takımdan daha iyi bir maç beklediğimi söylemek isterim.

6 Aralık 2012 Perşembe

GALATASARAY SON 16’DA



Açık söyleyelim kimsenin aklında Cluj’un United’ı deplasmanda yeneceğine dair bir beklentisi yoktu. Hele ki maça çıkacak 11’lerini görünce hepten rahatladı taraftar. Çünkü başta kaleci olmak üzere 6 tane as oyuncu vardı sahada. Ama gol pozisyonuna bile girmeden maçı kaybettiler. Tamam, taraftarlardan kimse United’ın bu mağlubiyetini beklemiyordu ama takımda ki futbolcular ve Terim niye bunu beklemiyordu onu anlamak zor.

Maç öyle bir havada başladı ki sanırsınız ki Galatasaray gruplardan çıkmayı son maçlar öncesi garantilemiş maça da rakip takıma ayıp olmasın diye as kadro ile çıkmış bir havası vardı. Braga ise maç stressiz ancak güzel bir veda etmek isteyen bir takım gibi başladı. İlk yarı boyunca öyle kolay pozisyona girdiler ki bunların çoğu bir beceri sonucu değil de Ebue gibi Melo gibi güven duyulan ayakların yaptığı hatalar sonucu oluşan ataklardı. Gol de Melo’nun topu ıskalaması ve sonrasında yediği kolay çalımın ardından geldi. Devre arası herkes eminim bir birine Cluj maçının skorunu sormuştur. Eğer o maçın ilk yarısı da United’ın üstünlüğü ile geçilseydi ikinci yine aynı tempoda oynanırdı. Ancak o maçın ilk yarısında gol olmaması maçların ilk yarı skorları ile bitmesi halinde Galatasaray’ın elenmesi demekti. İkinci yarıda ise bambaşka bir oyun vardı demek isterdim ama yine kaliteden söz etmek zordu. Tek fark artık maçı daha fazla isteyen Galatasaray’dı. Bu da maçın en azından dengeye gelmesine yetti. Oyuncu değişikliği olarak Terim henüz devre arasında geçen senenin son maçında sakatlandıktan sonra bir daha eski formuna dönemeyen Elmander’in yerine Amrabat ve sezonun açık ara en büyük hayal kırıklığı Hamit’in yerine Aydın Yılmaz’ı alarak yaptı. – bir parantez Halil Altıntop’un da Trabzonspor’da ki silik görüntüsünü de düşünerek acaba oyun yapıları Türkiye ligine uymuyor mu? Diye sormadan geçemiyorum. İki kardeş berbat bir performans sergiliyorlar. Engin akıllı dursa çok rahatlıkla eski formasını alır.- Orta sahayı 5’leyen Terim ileride Burak’ı tek forvet bırakarak sürpriz isimlerden gol beklediğini göstermişti ancak tek başına bütün savunma ile boğuşan Burak öyle kritik bir dakikada öyle güzel bir vuruş yaptı ki. Takıma hem bir moral hem de bir özgüven geldi. Sol tarafta savunma anlamında tek başına kalan Rieria iki rakip oyuncusu ile çok iyi boğuştu. Kırmızı kartın eşiğinden de dönmüş olsa bir hücumcudan devşirme savunma oyuncusu olduğunu unutmadan hakkını teslim etmek gerekir. Golle birlikte daha fazla hücuma çıkmaya başlayan Braga yine tehlikeli olabilecek pozisyonlar buldu ancak sakat bile olsa Muslera kıtanın sayılı kalecilerinden birisi olduğunu gösterdi ve takımın tekrar geri düşmesini engelledi. İkinci gol ise kornerden gelen topu çok akıllı bir topuk pasıyla Riera’ya aktaran Selçuk’un başlattığı ataktan geldi. Ceza sahasında seken topa iyi vuran Melo’nun kaleciden dönen topunu tamamlayan Aydın kariyerinin en değerli golünü attı. Seneler evvel Konya’da uzatmada attığı golle o sezon şampiyon olacak Galatasaray’a galibiyeti getiren Aydın bu kez takımına şampiyonlar liginde tur atlatacak golü atmanın mutluluğunu yaşadı. Bu dakikalarda İngiltere’den güzel haberler gelmiyordu ancak kimin umurundaydı ki biz kazandık. Kendi göbeğimizi kendimiz kestik. Buradan Türk’ün Türk’ten başka dostu yok’a bağlamak istemezdim ama bir anlamda bu lafın tam da karşılığı olduğu bir maç oldu. 
Tebrikler Galatasaray…
 İlk iki maçta sıfır puan ile başlayıp gruptan çıkarmayı başaran 9.takım olmuşuz. Son 3 maçta 3 galibiyet aldık. Üstüne Fenerbahçe’nin de 4 maçtır üst üste kazandığını sayarsak bu sene ülke puanı anlamında iyi bir sezon yaşıyoruz. 5 takımla başladık daha gruplara gelmeden 2 takıma düştük ama o iki takımda bu sene görevlerini yerine getirdi.

Diğer gruplarla alakalı olarak kısaca bahsetmek gerekirse 9 ve üzeri bir puan alıp da grubundan çıkamayan Olympiacos, Chelsea ve Cluj grup şansızlığı yaşadılar. 8 puan alıp da grubundan çıkan Milan ise en az puanla bir üst tura yükselen ekip oldu.

Gruplardan çıkamayan üç takım göze çarpıyor. Sene başında transfere 100 milyon Avro civarında bir para harcayan M.City, Zenit ve Chelsea gruplarında daha mütevazı bütçeli takımların gerisinde kaldılar. Bunların arasında son şampiyon Chelsea gruplardan çıkamayarak ilk kez bir şampiyonun gruplardan çıkamadığı bir sezon yaşamamızı sağladı. City ise harcadığı milyonlarca Avroya rağmen grubunda tek galibiyet bile alamadı.

Gruplarında takılmadan 18 puan alan takımın olmaması kalite düzeyi açısından güzel ancak 6 maçta hiç galibiyet alamayan 4 takım olması her iki grupta bir şamar oğlanı olduğunu gösteriyor.

6 maçta 16 golle en fazla gol atan takımın Chelsea olup grubundan çıkamaması gerip gibi gözükse de son maçta 6 tane atmaları iş işten geçtikten sonra açıldıklarını gösteriyor. En az gol yiyen ise A grubunu lider bitiren PSG oldu. Fransız ekip 6 maçta 3 gol yiyerek iyi bir oran yakaladılar.
 Gol krallığında ise Ronaldo ve Burak Yılmaz 6 maçta 6 golle zirvede yer alıyor. Ronaldo 15 gol atan takımda 6 gol atarken Burak ise sadece 7 gol atan Galatasaray’da 6 golle değerini bir kez daha katlıyor. Benzer bir performans ise aynı grupta yer aldığımız Braga’nın 7 golünden 5’ine imza atan Alan sergiledi.

İkinci tura 2. Olarak çıktığı için lider bitiren takımlarla eşleşecek Galatasaray’ın rakipleri şöyle: PSG, SCHALKE, MALAGA, B.DORTMUND, JUVENTUS, BAYERN MÜNİH, BARCELONA VE M.UNİTED. Ancak bildiğiniz üzere United ile aynı grupta yer aldığı için bu turda birbirine rakip olamıyorlar. İkinci olarak çıkan ekipler ise şöyle: PORTO, ARSENAL, MİLAN, REAL MADRİD, SHAKTAR D. , VALENCİA, CELTİC VE GALATASARAY. Kura için konuşmak erken ancak olası bir Schalke ve B.Dortmund eşleşmesine hayır demem. Barça ise ikinci torbadan Madrid,Valencia ve aynı grupta yer aldığı Celtic ile eşleşemediği için 5 takımdan birisi ile eşleşmek zorunda İnşaAllah bize çıkmaz.

Son olarak 3. Olarak kulüp puanlarına göre yarısının Fenerbahçe’nin olası rakibi olacak grubunu 3.bitiren takımları da yazarak bitirelim. D.KYEV, OLYMPİACOS, ZENİT, AJAX, CHELSEA, BATE, BENFİCA VE CLUJ bunlar arasında klüp puanlarına göre iki gruba ayrılacaklar ilk 4 sırada olanlar ve UEFA grubunu lider bitirenler seri başı olarak kuraya katılacak ve UEFA gruplarını 2.torbada ki rakiplerle eşleşecek. Fenerbahçe liderliğini garantilediği için Zenit, Chelsea gibi takımlarla bu turda eşleşmeyecek.