26 Mayıs 2017 Cuma

FENERBAHÇE’M AVRUPA ŞAMPİYONU

  FİNAL FOUR HİKAYESİ
Pana serisi başlarken asıl sezon başlıyor diye yazı yazmıştım. Normal sezonu iyi başlamasına rağmen kötü bitiren Fenerbahçe son hafta Zalgiris’in hiçbir iddiası yokken deplasmanda Baskonia’yı yenmesiyle CSKA yerine Pana ile eşleşti. İlk maçta çok iyi başlayan, 10 sayı öne geçen devreyi 15 sayı geride kapatan ama yılmayan devreden gelince de ortalığı yıkıp kavuran Fenerbahçe muhteşem bir galibiyetle seriye 1.0 başladı. Yeşiller o kadar büyük bir yıkıma uğradılar ki ikinci maçta kazanmak ilk maç kadar zor olmadı. Çünkü takım biliyordu ki 2. Maçı kaybetsek de İstanbul’dan Pana’nın çıkması imkansızdı. İlk iki maçın yıldızı şüphesiz önce Bogdanovic sonra ise Ekpe’ydi. Bu ikili görevlerini yaparken rakibin bütün dengesini bozdular. İstanbul’da ki maçta zaten kafa olarak bitmiş Yunanları denize döken Fenerbahçe’de bu kez roller daha eşit dağılmıştı. 3 sene üst üste 3.0 ile süpürülen seriden sonra Final Four’da ki rakibimizi beklemeye başladık.

Real Madrid – Daçka serisinden gelen takım Real olunca ne yalan söyleyeyim bir rahatlama oldu içimde. Bu sene iki takımla toplam 4 kere oynadık. Real’i içeride son saniyede yenerken deplasmanda son anlarda 1 sayı ile kaybetmiştik. Daçka’ya ise iki maçta da diş geçiremedik. Hatta diş geçirmek bir kenara oldukça canımızı sıkmışlardı. Real seriyi ev sahibi avantajını kaybetmesine rağmen deplasmanda 2 maç kazanarak 3-1 ile geçti.

İlk final four’umuzu 3 sene önce oynarken takımda Oğuz SAVAŞ, Semih ERDEN, Bjelica, Googlock gibi isimler vardı. O zaman Final Four Madrid’de yapılıyorken rakibimiz ev sahibi Madrid’di yarı finalin diğer eşleşmesi ise yine bu sene olduğu gibi Oly – CSKA arasındaydı. Yani bu sene 3 sene öncenin rövanşı oynanacaktı. Tek fark artık ev sahibi de bizdik, favori olan takımda bizdik. O kadrodan kalanlar hala var takımda Vesely, Melih, Bogdan 3.kez bu forma ile Final Four oynayacak. Ama kabul edelim ki yeni isimlerle birlikte artık çok daha iyi bir takımdık.
Yarı finalin ilk maçında Cska yine Olympikos karşında maça iyi başlayan farkı çift hanelere çıkaran taraf oldu. Ancak Yunanlar her zaman olduğu gibi yine Cska’nın paçasından tutup uzaklaşmasına hiç izin vermedi. Devre sonunda CSKA 10 sayı ile öndeyken son topu kullanamadı. Hızlı hücumda son saniyede gelen Agravanis’in 3 sayılık basketi farkı 7 sayıya düşürürken Cska’nın yüzü öyle düştü ki sanki 7 sayı geride olanlar onlardı. Bu psikoz maç boyu devam etti. Maçta oynayıp oynamayacağı son anda belli olan Teodosic maçın kahramanı olurken 23 sayı attı. Ancak maçın sonunda Spanulis’e karşılık vermek için saçmalık derecesinde atışlar deneyerek bir çuval inciri yine berbat etti. Teo genel olarak çok iyi bir oyun kurucu olabilir ama karar verici olarak bir o kadar eksik. Teo’ya bu kadar yüklenilmesi normal ancak takımın diğer taşıyıcısı De Colo’nun 5/14 gibi düşük yüzdeyle oynadığını da görmek lazım. Teo karar vermeyi seven ama genelde kötü kararlar veren isimken takımın bir diğer taşıyıcısı De Colo o topları kullanmaktan bile çekinen bir isim olarak gözüktü. Oly’de ise maça kötü başlayan Sakallı sonrasında takımının en skorer isimlerinden birisi olmayı başardı. Yine de takım olarak Oly’nin düşük yüzdeli hücum ettiğini söylemek lazım. Zaten dertleri hücum ederek değil savunarak kazanmak. Bunu da maçın genelinde olmasa da sonunda yapmayı başardı.
 Salonda ki atmosfer yarı final ilk maçı ile ısınırken Fenerbahçe saati geldi çattı. Maça uzun bir 5 ile başladık. Vesely, Udoh pota altını Kalinic ise dış oyunculara hayatı zindan etmeyle meşgul oldular. Bogdan ve Dixon ise atıcılar olarak yer aldılar. Bu senenin en başarı takımı Real’i oynayarak yenmenin mümkün olmadığını bilen Obra maçın başından itibaren hem Lull’e hem de topa yaptığı baskı ile Madrid’i alışık olduğu düzenin dışına çıkardı. Maça ilk atışı kaçırarak başlasak da ilk basketi bulan yine Bogdan ile biz olduk. Karşılıklı sayılarla geçen 2 dakikadan sonra hücum ederken pota altını kullanmaya başladık. Vesely ve Udoh’u savunamayacağını bilen Madrid ikili sıkıştırma getirdi. Ancak Udoh’un pas yeteneği ikili sıkıştırmalardan sayı çıkarmayı başardık. Hücumda işler nispeten yolunda giderken Savunma da Lull’un skorunu bir türlü durduramadık. Bogdan’ın ardından Sloukas bu işi denedi ancak yavaşlatmak mümkün olmadı. Neyse ki skor bulmaya odaklanması arkadaşlarını oyuna sokmasından daha iyi oldu bizim için. İlk yarıda 19 sayı bulan Lull ikinci yarıda 9 sayıda kaldı ve maçı 28 sayı ile tamamladı.

 İlk yarıda Lull’un 19 sayısına rağmen yakalanan 10 sayılık fark bize harika bir konfor imkânı sundu. Zaman zaman 4 kısalı bazen ise 3 uzunlu düzende oynadık. İlk yarıda ilk atışında sayı bulan Ayon bir daha ne pota yüzü gördü ne de o bölgede nefes alabilecek alan bulabildi. Pota altını bu kadar iyi kapattıktan sonra sorun sadece dış atıcıları tutmaya kaldı. Bu konuda kabul edelim ki Caroll gerek el üstü gerekse perdeden çıkarak attığı üçlüklerle bir ara canımızı sıktı. Ama Datome ve Boby’nin sayıları farkın korunmasını sağladı. Son çeyreğe girerken fark 13 olmuştu bile. Artık tek atımlık barutu kalan Madrid oyunu çirkinleştirerek oynamaya çalıştı. Ama sonuç değişmedi. Fenerbahçe sonuna kadar hak ederek final biletini alırken Real son şampiyon CSKA ile 3.lük maçı oynamaya gidiyordu.
Maçın en iyisi 18 sayı, 12 ribaunt, 8 Asist, 2 Blok ile oynayan Ekpe oldu. Onun pota altında yaptığı işi dış oyunculara yaptığı savunma ile yapan Kalinic ise 12 sayı, 6 ribaunt, 6 asist ve 4 top çalma ile oynadı. Real’de ise Lull 28 sayı, 8 Asist ile oynadı ancak 4 top kaybı yaptığını da görmek gerek.

Final maçını da bir iki gün içinde yazarım. inşaAllah. Nezih Abiye selam olsun : D