30 Ağustos 2013 Cuma

29 Ağustos 2013 Perşembe

SÜPER KUPAYI TİYATROCULAR KAZANDI



Dün gece 00:00 başlayan maçı bizim uşak 1'e doğru yattığı için izlemeye karar verdim. Kanal D maçı yayınlayarak yapmış olduğu güzelliği maçı İlker YASİN gibi artık miadını doldurmuş bir isme anlattırarak güzelliğinin büyük kısmını aldı götürdü. Yasin'e rağmen izlemeye başladığım maç dakikalar ilerledikçe güzelleşti. Barça evinde erken bir gol bulup rahatlamak adına maç her zaman ki yoğun baskı ile başladılar. A.Madrid ise ilk maç skoru 1-1 olduğu için gol bulmaya mecburdu. Ama ilk dakikalarda amaçları sadece savunma oldu, bunu da o kadar iyi uyguladılar ki ilk yarıda sadece Messi'nin bir pozisyonu hariç adam akıllı bir tehlike yaşamadılar. Yorulan Barça dakikalar ilerledikçe pozisyon vermeye başladı. D.Costa ile bir kaç kez yoklanan kale en önemli tehlikesini Arda ile yaşadı. Hızlı hücumda güzel pasların sonunda top ceza sahasında Arda ile buluştu. Arda önce Pique'yi bakkala gönderen bir çalım attı. Sonra ise daha iyi vuruş yapabilecekken biraz telaş ile topa iyi vurdu ancak maçın iyilerinden Valdes güzel bir kurtarışla topu kornere çeldi.

İkinci yarıya Madrid ekibi daha iyi başladı ancak pozisyon bulmakta epey zorlandılar. Sadece maçın Madrid adına en etkisiz ismi D.Villa Berkamp vuruşu olarak adlandırabileceğimiz bir plase ile köşeyi gördü ancak yine Valdes gole engel oldu. Maç bu dakikadan sonra ise bitti denebilir. Performansını büyük takdir ettiğim Simoene bence yanlış bir değişiklik yaparak Arda'yı kenara aldı yerine ise 2 senedir top oynama isteğini kaybetmiş Adrian'ı oyuna sürdü. Takım zaten hücumda üretmekte zorlanırken artık hepten şişirme veya uzun toplara mecbur kaldı. Bu da Barça gibi bir takıma karşı sonuç vermedi tabii ki.

Gelelim maçın hakemine bir pozisyonda uzak noktada Alves ile Felipe bir ikili mücadeleye girdi. Oyun devam ederken birden yerde yatan Alves için oyun durduruldu ve Felipe'ye kırmızı kart çıkardı. Buraya kadar normal. Normal olmayan kart kararını pozisyona yakın olan yardımcıdan değil en uzak noktada ki 4. Hakemden almış olması. Tekrarda bile ne olduğu net olarak belli olmayan pozisyonda o mesafeden 4.hakem ne görmüş olabilir acaba?

Ve kırmızı kartta bağımsız olarak maç boyunca her Barcelona'lı oyuncu o kadar kendini attı ki artık TV başında ki ben bile dayanamayıp sövdüm. Başta Mascerano olmak üzere Pique, Busques, Neymar, J.Alba yani kısaca aklınıza kim gelirse gelsin hepsi kendini yere atmaya o kadar hevesliler ki. Anlaşılır düzeyde değiller. Ne yazık ki Messi de bu isimlerin arasında kendine yer bulur. Neymar'ı bilerek yazmadım o sadece kendini atmak için düşmüyor gerçekten o kadar fiziksiz ki kim dokunsa yerde kalıyor. Transfer olmadan Avrupa futbolun etkin olamayacağını yazmıştım hala fikrimin arkasındayım. Fena halde Madrid'in Robinho transferine benziyor.
Kabul ediyorum ben pek Barcelona taraftarı sayılmam sadece Brezilyalı Ronaldo oynarken sempatik gelirlerdi gözüme. Ama Messi bile onları sevmemi sağlayamadı. Dün akşamda üstelik Arda çok güzel oynarken bu kadar çirkefçe hareket etmelerini yakıştıramadım. Arda'nın gördüğü karta gelince gereksizdi ama bence hocası onu oyundan almasaydı kesinlikle kendini attırmazdı. Sanırım nasılsa yedek kulübesindeyim diye rahat davrandı. Atıldıktan sonra hakeme yapmış olduğu YUSUF YUSUF işareti bizim dilimize maçı düzgün yönetmeye götün yemedi şeklinde çevrilebilir. Ancak internette yazılanlara göre İspanya medyası bunu tetik çekme hareketi olarak algılamış. Komikmiş gerçekten ama Arda'ya bu ergen hareketleri yakışmadı. Penaltı pozisyonunda da penaltı yoktu. Pedro kendini bıraktı ve hakem bunu yedi.

HAFTASONU SPOR EKRANI


28 Ağustos 2013 Çarşamba

CAS KARARI ONADI VE FENERBAHÇE 2 YIL AVRUPA'DA YOK


CAS'IN KARARI ONAMASI İLE FENERBAHÇE'NİN İLLEGAL İŞLER YAPTIĞI ONANMIŞ OLDU...
AZİZ YILDIRIM VE TAYFASI KULÜPTEN AYRILANA KADAR FENERBAHÇE'Yİ TUTMUYORUM...
BU KULÜBE TESİS OLARAK NELER KAZANDIRMIŞ OLURSA OLSUN FENERBAHÇE TARİHİNE ŞİKE'Yİ SOKAN ADAM GİDENE KADAR TARAFTARLIĞIMI ASKIYA ALDIM.

ARSENAL: 2 FENERBAHÇE: 0



Maç ile ilgili yazasım yoktu ancak bugün Uğur MELEKE'nin yazısını okuyunca yazmak istedim. Kısaca bahsetmek gerekirse MELEKE maç 2-0 ve dakika 80 iken oyuna neden Mehmet TOPUZ'un girdiğini sormuş. Bende maçı izlerken bu soruları sordum kendime. Tamam ilk 45 dakika bir şansımı deneyeyim dedin. Peki sonrası

Neden maça 2 haftada iki penaltı kurtaran Mert değil de Volkan ile başlandı. Bu maçı tecrübe etmeyi hak etmedi mi? Yada asıl görevi sol bek olan Hasan Ali dururken ve Caner ileriye çıkmaya bu kadar meraklı iken neden bekte Hasan önde Caner tercih edilmez. Ama asıl önemlisi ileride takımın 1 numaralı adamı olacak diye beklediğimiz Salih üstelik morali de Konya maçından dolayı bozulmuşken neden bu maçta hiç değilse ikinci yarıda oyuna girmez. Dakika 80 olmuşken Topuz'un oyuna girmesinde ki aklı bir anlatın bana ne olur. Girdikten sonra Salih'in yapamayacağı neyi yapmıştır.

Ama bizim takımlarda öyle güçlü oyuncular var ki Aykut Hoca ile kavga etmesine rağmen takımın kaptanı olarak sahaya çıkabilen oyuncular olduktan sonra yerine gelen hoca da haliyle o isimlerden tırsar. Performansına bakmaksızın onları oynatmak zorunda hisseder kendini. Bu isimlerden bazıları, Volkan, Emre, Emenike (yeni alındığı için) ve birde Egemen bu futbolcular kötü oynuyor ama forma giyiyor demiyorum. Ama bu isimler hak etse de hak etmese de onlar istemediği sürece formayı alamazsınız.
Dün şampiyonlar ligi gitti. Kuradan sonra zaten umudum yoktu. Schalke gibi takım dururken biz daha önce 6 kere bu turda bileti almış Arsenal'i çekince umudum zaten kalmamıştı. Üstelik bunun nedeni rakibin gücü değil bizim çok karışık olmamızdı. Ersun YANAL elinde ki iyi kadro ve iyi futbol oynama umutları veren uefa yarı finalisti takımla o kadar çok oynadı  ve oynamaya halen devam ediyor ki tam çorba oldu. Cumartesi günü Kadıköy'de Sivas ile oynayacağız. Sol bek kim oynayacak orta sahada kim oynayacak hiçbir fikrim yok. Eminim Ersun Hoca da bilmiyordur. Bu sene şampiyonluk istiyordum ancak görünen o ki ciddi bir değişiklik olmazsa mesela başkan değişirde sahici bir futbol aklı gelirse kulübün başına belki umutlanabilirim. Ama zor o işler...

Bugün CAS kararları açıklanacak Fenerbahçe hiçbir şikayeti olmadan istediği gibi savunmasını verdi. UEFA gibi taraflı olduğunu söylediği kurum tarafından değil İsviçre yerel mahkemesi konumunda ki CAS tarafından yargılandı. Eğer bir ceza alırsa yani UEFA'nın verdiği ceza doğrudur diye onanırsa Federasyon doğruyu yapıp Türkiye'de ki Yargıtay kararını beklemeden ceza vermelidir. Sahaya yansımamıştır diye bir soytarılık olmaz. Nasıl bir taraftar sahaya müdahale etti diye kulüp ceza alıyorsa o kulübünün başkan ve yöneticilerinin yaptığı yanlıştan dolayı kulübün ceza alması kadar normal bir şey olmaz. Ama eğer ki CAS cezaları kaldırırsa veya çekilen bir senelik ceza yeterlidir derse o zamanda kimse bir daha şike yapılmıştır demesin. Bu kon kapansın artık...

27 Ağustos 2013 Salı

TÜRKİYE LİGİ VE AVRUPA'DAN FUTBOL




  • Hafta içinde Fenerbahçe'yi yenerek rahat bir nefes alan Arsenal bu kez ligde Fulham deplasmanında 1-3 kazanırken zorlanmadı. Bizim maçta oynamayan Podolski'nin iki golle göze battı.
          Liverpool geçen hafta Arsenal'i deplasmanda yenen Aston Villa'nın yorgunluğunu iyi değerlendirdi ve maçı tek golle kazandı. Artık takımda kalacağı neredeyse kesinleşen Suarez henüz kadroya girebilmiş değil.
          Haftanın en büyük sürprizi herhalde Cardiff'in evinde geriye düşmesine rağmen City'yi 3-2 yenmesidir. Pellegreni bu sezonu şampiyon tamamlayabilir ancak bu o kadar da kolay olmayacak. Avrupa maçları başlamadan yoğun trafik öncesi puan kayıplarını minimum düzeyde tutması gerek.
          Dün oynanan haftanın son maçında ise evinde Chelsea'yi ağırlayan M.United beraberliği bozamadı. İki takımda dengeli bir oyun sergileyince beraberlik kaçınılmaz oldu. Chelsea skordan memnun taraf gibi gözükse de ikinci yarıda direkten dönen galibiyeti ellerinden aldı. Transfer söylentilerinin odağında ki Rooney bu maçta 90 dakika sahada kalsa da fazla varlık gösteremedi.

  • İspanya'da Valencia ilk mağlubiyetini Espanyol deplasmanında aldı. Takımdan ayrılanları çok arayacaklar.

          Barça zorlansa da Malaga deplasmanında tek golle kazandı. Takımda geçen sene ki hava yok bir daha da olacağını sanmıyorum. Ama çok iyi takım o yüzden arada yine geçen haftada ki gibi farklı galibiyetler olacaktır. Ancak özellikle deplasmanlarda puanlar kaybedeceklerdir.
          Haftanın en havalı skorunu bu kez A.Madrid aldı. Evinde R.Valle.'yu 5-0 geçerken maçın adamı Arda oldu. İkinci golü attıran 3.golü bizzat adan ve 4.golde de Tiago'ya nefis bir orta kesen Arda muazzam bir oyun oynadı. İkinci yarıda 50 metre top sürüp kaçırdığı bir gol vardı ki atsa kariyer golü olurdu. Falcao'nun ardından skor üretmekte zorlanacağını düşündüğüm takım hiç fena gitmiyor. Bunda şüphesiz aslan payı D.Costa'ya ait.
          Hafta içinde kulübün efsanelerinden Raul'a veda maçı yapan Real Madrid lig maçını pazartesi oynadı. Dün Granada deplasmanında 3 puanı Ronaldo'dan hızlı davranan Benzama'nın ayağından buldukları golle aldılar. İki haftadır tek farklı galibiyetler alabilen Madrid yine de ilerisi için ümit verdiği söylenebilir.

        
  •  Milan ilk maçta Verona deplasmanında sezonu mağlubiyet ile açtı. Kadro olarak zaten kısıtlılar birde zorlu deplasmanda olunca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

          Sezona Napoli'nin hocasını alarak giren İnter ilk maçında zorlansa da ikinci yarıda ki baskısıyla maçı 2-0 aldı. Zirveye oynamak için yeterli kadrosu olmasa da Juve ve Napoli'nin arkasından Milan, Roma ve Fiorentina ile birlikte 3.lük mücadelesinde olacaktır.
           Juventus ise bildiğiniz gibi içerde dışarıda kazanmaya devam ediyor. İlk haftada da zorlu Sampdoria deplasmanında Tevez'in tek golüyle kazandılar.
           Fiorentina transfer döneminde epey para harcayanlardan bu hafta evinde Catania'yı 2-1 ile geçtiler.
           Avrupa'da bile transfer listesine ilk 3'ten giren Napoli evinde Bologna'yı 3-0 ile geçerken goller 1 yeni transfer Callejon'dan 2 tanesi ise  takımın eskilerinden Marek Hamsik'ten geldi. Kuşkusuz bu sezon zirve mücadelesinde Juventus'u yalnız bırakmak istemeyecekler.

  • Fransa'da tatsız bir hava var. Ligin açık favorisi konumunda ki PSG ilk galibiyeti ancak 3.haftada alabildi. Üstelik bu maçta da öyle rahat bir oyunda oynayamadılar. Hocaları Blanc zaten soru işaretleri barındırıyordu artık koltuğu iyice sallanıyor. Sezonu çıkarmasını beklemiyorum.

          Transfer sezonunu açık ara en çok konuşulan takımı Monaco'da ise ilk haftada gelen iki galibiyetten sonra bu hafta evinde berabere kaldı. Şampiyon ikisinden birisi olacak ama hangisi göreceğiz.

  • Türkiye'de ise Fenerbahçe evinde Eskişehir karşısında öldü öldü dirildi. Ama kazanmayı bildi.

          Galatasaray ise 6 sezondur kazanamadığı Bursa deplasmanından yine kazanamadan döndü. İkinci yarıda oynanan oyunu gördükten sonra beraberlik iyi bile sonuç.
           Kasımpaşa evinde Kayseri'yi 3-1 ile geçerken güzel goller izlettirdiler.
           G.Birliği evinde Akhisar'ı 3-0 geçti ve ilk galibiyetini aldı.
           G.Antep Antalya maçı 0-0 biten tatsız maçlardandı. Sadece akılda kalan hakem Hüseyin SABANCI'nın 90+3'te önce kırmızı kart sonra penaltı vermesi ardından da penaltı kararından dönmesi oldu. Pozisyonda önce Antalya'lı oyuncu Ferdinand rakibi Serdar'ın boynunu sıktı, kendini kurtaran Serdar dönüp Ferdinand'ın karnına yumruk attı, hakem ise sadece Serdar'ın yumruğunu gördüğü için önce kırmızı sonra penaltı verdi. Çizgi hakeminin uyarısı ile de penaltıyı geri alsa da Serdar'ı atmakta haklıydı. Uzun bir süre dinlenmesini beklediğim hakeme biraz yazık oldu. Ama devletin televizyonunda TRT Türk kanalında hakem eleştirmeni olarak konuşan Serdar ÇAKMAN hakem ile ilgili madem yardımcıdan emir alacaktın sen niye düdük taşıyorsun gibi akla sığmayacak yorumuyla tam dayaklık adam olduğunu gösterdi. yetinmeyip henüz ikinci haftadan hakemliği bırakması gerektiğini öngörerek yorumculukta çığır açtı.
           Karabük Lua Lua'nın çok iyi oynadığı maçta Elazığ deplasmanında iki kez öne geçmesine rağmen beraberlikle yetinmek zorunda kaldı.
           Sivas ise R.Carlos'u yönetici olarak gösterip yedek kulübesine koydukları ilk maçta evinde Konya'yı 2-0 ile geçti. Açıkçası ilk maçta Kayseri deplasmanında kaybetmesine rağmen iyi görüntü veren Sivas evinde de iyi oynayarak Carlos'un beklediğim kadar kötü bir hocalık yapmayacağını gösterdi.
           Haftanın pazartesi maçlarında Beşiktaş zorlu Erciyes deplasmanında üstelik iki kez geriye düşmesine rağmen kazanmayı bildi. Gökhan TÖRE Türkiye'de ki ikinci maçında kariyerinin 2.golünü attı. Maçta en çok aklımda kalan pozisyon ise Erciyes'in forveti Vleminckx'in bilerek ve isteyerek Tolga'nın kafasına attığı tekme oldu. Topu kapmak ihtimali yüzde 5 bile olmadığı bir pozisyonda üstelik topu kaleye doğru değil auta vurmak için Tolga topu eline aldıktan sonra attığı tekme sonucu Tolga oyuna devam edemedi ve hastaneye gitmek zorunda kaldı. Hakem ise pozisyonda sadece faul çalabildi. Kart bile göstermedi.
           Trabzonspor'un maçı ise 2-1 galibiyetle sona erdi. Rize deplasmanda iyi de oynasa bu puan için yeterli olmadı. Yine maçta akılda kalan en önemli an Volkan'ın üstelik bu sezona iyi başlamışken taraftarın küfrü sonrası göz yaşlarını tutamayıp oyunu terk etmesi oldu. Bu olayın iyi taraflarından birisi Volkan'ın taraftarın sandığı kadar duyarsız olmadığını artık herkes gördü. İkincisi ise Volkan'ın ağladığını gören taraftarın küfrü eden seyirciye gösterdikleri tepki.

TAHMİN SONUÇLARI

HAFTANIN LİDERİ 7 PUAN TOPLAYAN MELİK ABİM OLDU, TEBRİK EDERİM. MÜCAHİD İSE SADECE 1 PUAN ALARAK ALDIĞI RİSKİN BEDELİNİ ÖDEDİ. LİDER DEĞİŞMEDİ AMA FARK BİRAZ DAHA KAPANDI. YENİ PROGRAM ÇARŞAMBA GÜNÜ AÇIKLANACAKTIR... HERKESE BAŞARILAR.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

FENERBAHÇE: 1 ESKİŞEHİR: 0



Üst üste 3 yenilgi alan Fenerbahçe şampiyonlar ligi maçı arasında evinde Eskişehir ile çok kritik bir karşılaşmaya çıkacaktı. 3 maçta zaman zaman iyi oyun ortaya konsada sonuç ve oyunun geneline bakıldığında ilerisi için umutlu olmak güç. Sakatlıklar ve yabancı sınırlaması sonucu Ersun YANAL'ın kadro tercihi epey sorgulandı maçtan önce. Kalede cezalı Volkan'ın yerine Mert savunmanın sağında sakatlığını atlattığı düşünülen Gökhan, stoperde Alves ve Egemen ideal ikili olarak yer aldı. Sol bek ise bu bölgede bu sene ilk kez denenen Caner vardı. Sol bek olarak alınan Kadlec'in hücumu o kadar sınırlı ki stoper alternatifi olarak kullanılması daha akla yatkın duruyor. Caner ise kesinlikle sol bek değil. Umalım ki bu bir maçlık bir tercih olsun. Yok o bölgeden çok açık veririz. Orta sahada bu kez Konya maçında sonradan oyuna girmesi gereken Selçuk 11'de kendine yer buldu. Yanında ise sezona formsuz giren Meireles vardı. Sola yakın oynayan isim bu defa Alper olurken sağ taraf tartışmasız Kuyt'a emanetti. İleri ikili ise Emenike ve Webo'dan oluştu. Aslında oyun yapıları birbirine benzeyen bu isimlerden sadece biri tercih edilseydi de olurdu. Ama elde yerli bir forvet alternatifi olmayınca saçma düzenler ve yapılar izlemek zorunda bırakılıyoruz.
 Maçın başında ilk kez oynayanlardan ötürü olsa gerek takım ne yapacağını bilmez bir haldeydi. İlk yarıda iki takımda çok önemli bir fırsat yakalamadan soyunma odasına döndü. İkinci yarıda ise Fenerbahçe galibiyete olan ihtiyacına bakmaksızın yine ortada bir oyun oynuyordu. Bir pozisyonda maçın etkisiz isimlerinden Emenike sol taraftan ceza sahasına girmeden arka direğe bir orta kesti. Eskişehir'in genç sol beki Tarık kafasına doğru gelen topa müdahale etmek yerine bekleyince arkadan koşu halinde gelen Kuyt topu kafayla uzak direğe yollayarak takımın galibiyet golünü attı.

Golden sonra Ertuğrul SAĞLAM'ın Necati hamlesi geldi. Maçın başında yedek kalmasını anlamadığım Necati biraz kilo fazlasına rağmen etkili olduğu söylenebilir. Bir çok pozisyona girerek kalitesini gösteren Necati kaçırdıklarıyla ise neden Galatasaray'da tutunamadığını anlatıyordu. Hakemin bence ucuz olarak verdiği penaltı kararında topu biraz göstere göstere kalecinin sol tarafına atması da olaya iyice tuz biber oldu.

Sonuç olarak Fenerbahçe yine ahlar vahlar arasında geçen bir karşılaşmada bu kez kazanmayı başardı. Salı günü şampiyonlar ligi maçını izlemeyin derim. Boşuna canınız sıkılmasın tarihi bir yenilgi almazsak iyi.