23 Ekim 2013 Çarşamba

HAFTA DEĞERLENDİRMESİ



 Türkiye'den başlayalım. Haftanın ilk maçı Elazığ ile Eskişehir arasındaydı. Deplasmanında 3 puanla dönen Eskişehir maçı koparmakta oldukça zorlandı. Maçı tahmin ederken Elazığ'ın özellikle evinde iyi futbol oynadığını düşünerek beraberlik vermiştim ancak maçın hakeminin Cüneyt Çakır olduğunu bilseydim daha ihtimamlı davranırdım. Çünkü Cüneyt hoca deplasman ev sahibi ayırmadan rahat karar veren bir hakem. Nitekim ilk yarının son dakikasında verdiği doğru penaltı kararı ile maçı Eskişehir'e çevirdi. Eskişehir'in en ciddi sorunu ise gol yollarında çektiği büyük sıkıntı. Pozisyon bulsalar da gerek Necati'nin beceriksizliği gerekse net bir santraforlarının olmayışı maçları koparmalarına engel oluyor. Elazığ ise kadro konusunda sıkıntılı bir takım olmasına rağmen elinden geldiğince futbol oynamaya çalışıyorlar. Ancak Türkiye'de iyi oyuna değil skora bakılır. O yüzden düşme hattına bu kadar yakınken henüz sezon başında hoca kıyımına uğrayabilirler.
Galatasaray evinde zorlansa da Karabük'ü 2-1 ile geçti. İki golünde altına imzasını atan Sneijder henüz oyun olarak isteneni veremese de eleştirenleri bir haftalığına da olsa susturdu. Bruma'yı kadro dışı tutmayı yeğleyen Mancini skoru alamasaydı en çok eleştirilen isimlerden birisi olacaktı. Karabük ise iyi futbolcuları olan ancak iyi futbol oynamayan bir takım. Başında ki Tolunay'ın hala rüştünü ispat edemeyen bir hoca olduğu kesin. Ceyhun Galatasaray'da uzun süre sonra aradığı fırsatı buldu. Ancak iyi değerlendirdi mi emin değilim. Oynatıldığı bölgeye yabancı ancak kendisinden hep umutlu olacağım. Nedensiz bir sempati duyuyorum. Belki Kayseri'de ki iyi performansından dolayıdır. En çok eleştirilen Burak yine ofsaytlardan kurtaramadı kendini. Ama çabası sürüyor ilk golün pasını o verdi. Selçuk ise bence Burak'tan çok daha feci durumda. Durun topları kullanma konusunda ki tartışma lehine sonlandı ancak takım içinde en mutsuz isim gibi duruyor. Bir türlü geçen senelerde ki havada değil. Galatasaray'ın bu denli durgun gözükmesinin ilk sebebi bence Selçuk'ta ki durgunluk. Birde Drogba gibi yaşı belli seviyede ki bir oyuncu üstelik kenarda Umut gibi bir hazır kıta varken hiç değilse şampiyonlar ligi öncesi neden dinlendirilmez anlamıyorum. Ayrıca maçın son anında Galatasaray iki kişi ile kaleci ile karşı karşıya kalmak üzere iken maçı bitiren hakemin de en az Bursa maçı hakemi kadar dinlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. O nasıl bir saat ki tam vaktinde bitmek zorunda kalıyor. Oyun içinde ekstradan 10 saniye daha oynatabileceği duraklama hiç mi olmadı? Yazık gerçekten çok yazık.

Gençlerbirliği tepe taklak düşüşü sürüyordu ki son darbeyi de Kasımpaşa vurdu. Maç sonrası ise klasik Cavcav hamlesi geldi. Metin Diyadin ile yollar ayrıldı. Geçen sene Kasımpaşa'nın başında iyi giderken yerini Şota'ya kaptıran Metin hoca bir kez daha Şota yüzünden koltuğundan oldu. Maça gelince iki takım futbolcuları arasında ki seviye farkı maçın skorunu belirledi. İkinci yarı Kasımpaşa'lı oyuncular daha becerikli olsalar tarihi fark olabilirdi.
Trabzon ile Sivas maçı ise bu hafta tamamını izleyebildiğim tek karşılaşma oldu. Maç öyle başladı ki bir ara Trabzon'un her atağı kaleci ile karşı karşıya sonuçlanıyordu. Bir kez Malouda bir kez de Henrique beceriksizlik örneği gösterdiler. Özellikle Henrique'nin kaçırdığı akla hayale zor sığar. İki oyuncu birden kaleci ile karşı karşıyaydı. Yanında ki oyuncuya yuvarlayacağı yerde kaleciye topu nişanlayan Henrique taraftarın haklı küfürlerine maruz kalıyordu. Maçın devamında aynı tempo sürmedi ancak gol her an gelebilecek gibiydi. Orta sahada ki bir faul pozisyonunda Mustafa Yumlu'ya yapılan faulü çalan hakem pozisyona çok yakındı. Hakem Cüneyt Çakır'dan sonra ki en kariyerli ikinci hakemimiz Fırat AYDINUS bu arada. Yumlu'yu faul düdüğü çalınmasına rağmen tutmaya devam eden Kamil'di sanırım. Biranda Mustafa'nın dirsek darbesiyle yerde kaldı. Hakemde bence haklı olarak Yumlu'ya kırmızı kartı çıkardı. Maçın bundan sonrası Sivas'ın Onur'a karşı maçı şeklindeydi. Mutlak 3 golü çıkaran Onur Türkiye'nin Tolga sonrası en formda kalecisi olduğunu bir kez daha gösterdi. Maçın ilk 15 dakikasını izleyen ben bu maçın golsüz biteceğine en ufak bir ihtimal vermezdim. Ancak futbol bu olmaz olabiliyor.

Aynı saatte oynanan Antep Konya maçı ise Trabzon maçının aksine haftanın en gollü maçı oldu. İlk yarıda yeni düşmesine rağmen devreye 3-1 önde giren Antep. İkinci yarıda skora rağmen açık oynamasının cezasını aldığı beraberlikle ödedi. Hatta Konya uzatmanın son dakikalarında bulduğu şansı değerlendirebilse maçı kazanmaları dahi mümkündü. Konya açısında Gekas'ın zamanla form tutması ile golcü bir takım hüviyetine büründüler. Ancak iyi kalecilerine karşın hala defansif zaaf içerisindeler. Antep ise kötü başlangıcın ardından hafif toplanır gibi olmuştu. Ancak hem bu maç hem de cuma günü Kadıköy'de Fenerbahçe ile oynayacaklar.
Erciyes Fenerbahçe maçı ise tipik bir Ersun YANAL maçı izledik. Skoru bulan ancak korumaya çalışmayan, beraberlik sırasında elinde ki bütün forvetleri sahaya süren ve biraz da kısmetin yardımıyla skoru elde eden bir takım oldu. Maça oldukça eksik bir kadro ile giden Fenerbahçe birde bunlar yetmezmiş gibi Ersun hocanın gereksiz rotasyonu da eklenince maça 5 yeni oyuncu ile başladılar. Bu sayı daha ilk yarı bitmeden 6 oldu. Eksik ve cezalı oyuncular tamam da geçen hafta iyi oyun çıkaran Holmen, Alper neden 11'de yoktular anlam veremedim. Maça gelirsek Sow yaklaşık 35 metrelik bir verkaça girdiği M.Topuz'un ortasına güzel bir kafa vurarak takımını öne geçirdi. Ardında Azo harika bir frikik golü ile oyuna dengeyi getirdi. Baroni yine en faydasız performanslarından birini gösteriyordu. Topal'ın yokluğunda forma giyen Selçuk'ta klasik Selçuk gibi oynayınca orta alan yükü tamamen artık yaşlanan Emre'nin üzerine kaldı. Alper'in girmesiyle biraz olsun orta alan rahatladı. Caner maç boyunca oynadığı kısa sürede zaten gergindi bunu Caner'in karakterine yormak mümkün ancak bence takımın ağır abileri Baroni ve Emre oynayınca duran topları kullanamaz oldu. Bu Caner gibi hiper aktif birisini gerdi sanırım. Üstüne birde hakemin bence haksız bir şekilde Caner'e kendi yere bıraktı diye gösterdiği sarı kart onu iyice gerdi. Ve kendini kaybeden Caner topu kucaklayarak yerde yatan Yasin'e defalarca tekme savurdu. Yanı başında ki Emre gibi bu anları seven birisi bile dayanamayarak Caner'i iterek durdurmaya çalıştı. Caner bu pozisyonda sarı kart dahi görmüyorsa o kendini yere attı diye hemen kartı çıkaran Halis Özkahya hangi pozisyonda atma cesareti gösterecek. Ersun YANAL ise bence Fenerbahçe'ye geldiğinden bu yana en doğru hamlesini yapıp Caner'i daha ilk yarı bitmeden oyundan çıkardı. Bence yerine Kadlec değil, Hasan Ali girmesi gerekirdi ancak uzun süredir oynamayan Kadlec'i tercih etti. Maçın son dakika golü ise tamamen kısmet işi. Senin tek yapabileceğin denemek olursa mutlu olursun olmazsa denemeye devam. Kasımpaşa maçından sonra bu ikinci son dakika golü oldu. Bakalım kısmet nereye kadar sürecek. Ayrıca Fenerbahçe bu haftaya kadar dişli bir rakip ile oynamadı. Bu hafta Antep maçından sonra sırasıyla Bursa, Galatasaray, Antalya,Beşiktaş ve Rize maçları var. Yani kimin Gözü ! ak kimin ki kara anlaşılacak.

Haftanın sessiz maçında Beşiktaş evinde Rize ile karşılaştı. Rıza hocanın dirayetli takım oyunu yine İstanbul deplasmanından puan ile döndü. Beşiktaş ise Almedia'nın beceri eksikliğinden puan kaybetti desek yalan olmaz. İlk kez kafa vuruş becerisi ayaklarında daha iyi olan bir oyuncu görüyorum. Tamam Hakan Şükür'de kafa ile iyi bir bitiricidir ancak Hakan topa ayakla vurmasını tercih edeceğimiz bir ayak hakimiyeti vardı. Ama Almedia bildiğin kafacı bir adam ayaklarıyla o kadar iyi bir bitirici değil. Gökhan Töre'de belirgin bir form düşüşü yaşayanlardan. İyi başladığı Beşiktaş kariyerinde biraz durağanlaştı gibi. Tolga her geçen maç daha iyi oynuyor. Milli takım kalesini hak eden bir isim. Volkan bu kadar formsuz iken değerlendirilmeli. 
Gelelim haftanın en çok konuşulması gereken maça Bursa evinde Kayseri'yi ağırlarken Bursa'nın ve Kayseri'nin en büyük sorunu şüphesiz forvet bölgesinde güvenilir bir isime sahip olmamasıydı. Bu anlamda maçın kısır geçeceği muhakkaktı. Zaten öyle de oldu. Maçın 90 dakikası 0-0 bitti. Ancak ne olduysa maçın 90+4. Dakikasında oldu. Maçın normal sürenin son dakikasında çift sarıdan atılan Cleyton pozisyonları ile ilgili en ufak bir şüphe yok ancak dakika 94 olduğu sırada Bursaspor'un kasaptan bozma defans oyuncusu Civelli rakip sahada önce Salih'i itti sonra ise diğer defans oyuncusuna hiç pozisyon yokken dirsek attı ve yere  indirdi. Hakemler nasıl olduysa görmediler. Devam eden pozisyonda yerde kalan oyuncunun bozduğu ofsayt sebebiyle boş kalan Batalla topu ağlara gönderdi. Ali PALABIYIK genç bir hakem ve iyi bir maç yönetiyordu ancak bu kadar bariz hata yapmak bütün maçta ki doğruları götürür. Üstüne birde itiraz edenlerden kaptan Abdullah'ı oyundan atan Ali hoca maçın iyice çığırdan çıkmasına sebep oldu. Hakemler hata yapar anlarım ancak bu kadar çok hakemin aynı anda bu kadar kör olmaları hata yapmış demekle geçiştirilecek bir olay değil. Cezalık. 

Avrupa'ya kısa bir göz atacak olursak eğer
Liverpool iyi giderken üst üste iki puan kaybı yaşadı. Üstelik bu kez rakip 10 kişi kalmış Newcastle'dı. Chelsea ise evinde çok da kolay olmasa da 4-1'lik bir skor aldı. Özellikle Hazard'ın ilk golünde ki Etoo'nun top çalması beni geçmişe götürdü. Kaleci topu kontrol etmiş hemen dibinde ki Etoo'ya aldırmaksızın topu degaj yapmadan önce yere vurdurup sektirmek istedi. Etoo ani bir hareketle topu Hazard'a gönderip tekrar alarak golü hazırladı. Nizami bir gol ama Youtube koy epey ilgi çeker. Arsenal ise keyifle yoluna devam ediyor. Yazılanlar doğruysa Mesut kariyerinin ilk kafa golünü atmış. Bu seviyede ki bir oyuncu için kötü bir istatistik. Daha kısa Arda'nın epey kafa golü vardır. Hatta birisini Fenerbahçe'ye atmıştı. Sulu derbiydi sanırım. M.United kötü gidişini evinde de sürdürdü. 89'da gol yiyip puan kaybetmek hep kötü koyar. City bu kez deplasmanda kazanarak ilk dış saha galibiyetini aldı. Nedense hala takım olamadılar. Son olarak Tottenham'a bakacak olursak iyi gidiyorlar. Soldado gollerine tam hız devam ediyor. İyi forvet ama bir Tevez değil.

Almanya ligi aynı tatsızlıkta gidiyor. B.Münih bu hafta biraz heyecan olsun diye 0-1 geriye düştü ancak sonuç 4-1 gibi skor olunca daha üzücü oluyor. Dortmund ise geçen sene ki tadında değil. Ama yine de kazanmaya devam ediyorlar. Bu hafta ancak bir penaltı golüyle 1-0 kazanabildiler. Ama haftanın olayı şüphesiz Leverkusen Hoffeinheim maçında Kiesling'in vurduğu kafa şutunun aut gittikten sonra yırtık yan ağlardan içeri girmesine gol kararı veren hakem kararıdır. Kiesling önce patenti Burak'a ait olan kaçan gol sonrası başını ellerinin arasına almış sonrasında sevinen takım arkadaşına uyarak kendince uyanıklık gösterdi. Aynı hakemin bu hafta şampiyonlar ligi maçını yöneteceğini düşünürsek acaba UEFA ile liglerin farklı hakem kriterleri mi var dedirtiyor. Maçın tekrarının da mümkün olmaması üzücü zira hakem hatası olarak kayıtlarda ki yerini aldı bile.
İtalya'da ligin iki yenilgisiz takımının maçında Roma evinde Napoli'yi ağırladı ve maçı 2-0 alarak 8'de 8 yaptı. Napoli bu kadar toplama takım olmasına rağmen yine de elde ettiği bu derece kabul edilebilir. Roma ise sene başında PSG'ye sattığı Marchinos'tan gelen parayı çok iyi kullanmış ve ligi şuan da domine ediyorlar. Son iki yılın şampiyonu Juve ise 2-0 öne geçtiği maçta deplasmanda Fiorentina'dan 4 yedi. Buffon harika bir kaleci ama bu maçta kötü goller yedi. Çoğu futbolseverin İspanya'dan Villareal'den hatırlayacağı İtalyan Rossi, Villareal'in küme düşmesiyle birlikte Fiorentina yolunu tutmuştu. Bu maçta yaptığı hatrick ile maça damga vurdu. Fiorentina'da Napoli kadar olmasa da para harcayanlardan ancak henüz o seviyede oyun oynayamıyorlar. Milan evinde Udinese'yi tek golle geçerken tipik bir İtalyan skoru elde ettiler. Bu maçta ve dün akşam oynanan Barça maçıyla Kaka futbola dönüş sinyalleri veriyor. Ama genel olarak İtalya futbolunda bir ilerleme söz konusu İspanya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya sıralamasından Fransa ligini geride bırakmak üzereler. Son maç ise Pazar günü Torino ile İnter arasındaydı. İnter biraz tartışmalı bir karar ile henüz maçın başında penaltı kırmızı kart kararıyla 10 kişi kaldı. Kalecisiz kalan İnter yedek kalecinin penaltıyı kurtarmasıyla geriye o anlık düşmedi ancak maçın devamında 2 kere geriye düştü. Yılmadı ve 2-3 öne geçti ancak şanssız bir golle maç 3-3 bitti. Özellikle Guarin'in attığı golü görmeniz lazım güzel bir röveşataydı.

Fransa'da PSG yoluna çıkan Krasic'li Bastia'ya 4 atarak yolladı. Goller Homojen dağıldı. 2 Zlatan 2 Cavani. Zlatan'ın artık klasik haline getirdiği tepikle attığı gol görsel olarak keyifli. Monaco ise deplasmanda Sochaux karşısında 0-2 ilk yarı sonucuna karşın ikinci yarıda ki saçma geri çekilme ile 2-2 berabere kaldı. Bu sene PSG'yi alt etmeleri zor ancak ikinci olup Falcao'yu nihayet Şampiyonlar ligine yollayacaklardır. Bu klasta bir oyuncunun bu yaşına kadar Şampiyonlar ligi oynamayışı ilginç Oktay Derelioğlu bile oynadı lan hatta golü bile var :)

Son olarak ikinci lig için bir şeyler yazmak istiyordum ancak yazı haddinden fazla uzadı. Yine de Trt'de gerçekten güzel maçlar oluyor seyirlik. Bu hafta Hem Ankara hem Balıkesir hem de Adana derbisini zaman zaman izledim. Keyifli maçlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder