21 Aralık 2012 Cuma

TÜRKİYE KUPASI GRUPLARINDA İLK MAÇLARIN DEĞERLENDİRMESİ



Dün oynanan Trabzonspor Eskişehir maçı ile beraber gruplardan ilk maçlar sona erdi. Bu yazıda da oynanan maçlar ve kupa statüsü hakkında bir değerlendirme bulacaksınız.

Grupların ilk maçı Bursa ile 1461 Trabzon arasında oynandı. Takımların genel olarak angarya gördüğü maçlarda hocalar takımlarında yeterli şansı veremediklerini düşündükleri veya sakatlık sonrası rehabilitasyon sürecini atlatmasını istedikleri oyunculara yer veriyorlar. Hele ki kupa statüsünün tek maçlı eleme değil de grup statüsünü aldıktan sonra maçların değeri biraz daha azaldı. Ya da telafisi mümkün bir hal aldı demek daha doğru olur. Nitekim hafta sonu çok daha önemli maçlar oynayacaklarını düşünen Fenerbahçe, Bursa, Antalya, Mersin as oyunlarının çoğunu dinlendirmeyi yada kısıtlı süreler vermeyi tercih etti. Bir tek lig konumları beklentilere göre fena olmayan Eskişehir ve Trabzonspor biraz da lig maçının rövanşı şeklinde geçen maçta as oyuncularına yer verdiler.

BURSA – 1461 TRABZON
 Maç oldukça sakin başladı denilebilir. Ev sahibi Bursa lig maçının yorgunluğu ile olsa gerek maça hızlı başlamadı. Trabzon ise gücünü bilerek kendi sahasından fazla oyuncu ile çıkmamayı tercih etti. Maç sıkıcı bir hal almaya başlamışken ligde henüz forma şansı bulamayan Forsell iyi bir oyunla uzun zamandır forma şansı bulamayan bir başka oyuncu Pinto’ya alda at dercesine bir pas verdi. Ve Bursaspor bu golle devreyi 1-0 önde kapattı. İkinci yarıda da benzer bir oyun oynanırken yine yeni transfer Forsell bu kez sol değil sağ çizgiye indi ve arkadan gelen N’diaye’nin önüne çıkardı. Topun gelişine düzgün bir vuruş yapan N’Diaye’de takımını iki farklı öne geçirdi ve maçı bir anlamda orada bitirdi. Maç ile ilgili göze batanlar ise maçı iki asistle bitiren Forsell’in oyunu, eski tadında olmasa da zaman zaman etkili hareketler yapan Tuncay’ın oynama isteği ve son olarak da bu senenin dikkat çeken isimlerinden olan Ferhat Kiraz’ın umut veren oyunuydu. Grubun zayıf halkası olarak görünen 1461 Trabzonspor’un ise grup maçı olması sebebiyle yeterince motive olmadıklarını düşünüyorum. Yoksa Galatasaray’ı evinde eleyen bir takımın bu kadar etkisiz oynaması mantıklı değil.

FENERBAHÇE – SİVASSPOR
Çarşamba gününün bir diğer maçı ise Fenerbahçe ile Sivas arasında oynandı. Hafta sonu derbide aldığı yenilgi ile 3 puandan çok daha fazlasını kaybeden Fenerbahçe hem eksik hem de moralsiz kadrosu ile ligin dişli takımlarından Sivasspor önüne çıktı. Fener eksik ve moralsizdi ancak Sivasspor’da anlaşılmaz şekilde hem dağınık hem de isteksizdi. Tekrar etmek istemem ama bu maçların telafisinin olması takımlara iyi gelmediği belli oluyor. Maç gelirsek yedek ağırlıklı bir kadro çıkaran Aykut Hoca oyuncularından savunma anlamında beklediğini alsa da hücum anlamında takımın genel bir kısırlığı söz konusu. Özellikle forvet oynayan Semih’in aklının bir ucunda gol atma fikri olduğundan bile emin değilim. Güzel bir pas vermek istiyor yada iyi bir duvar olmak istiyor ama gol atmak onun öncelikleri arasında değil. İkinci yarıda Sow oyuna girdikten sonra daha net görüldü ki Sow ile Semih arasında fizik, beceri vb. farklardan ziyade mental olarak çok büyük farklılıklar var. İlk yarıda herhangi bir ciddi atak yada gol izleyemedik. İkinci yarıda ise oyuna giren Baroni ve Sow’un iyi oyunlarıyla goller geldi ve maçı 2-0 Fenerbahçe kazandı. Akılda kalanlar ise geçen senenin Sivas adına yıldızı olan hatta adı milli takım için bile anılan Erman Kılıç bu sene ki kötü oyununa bu maçta da devam etmesi. Fenerbahçe’nin ısrarla şans vermeye çalıştığı Krasic’in biraz kıpırdar gibi olması. Yine geçen seneye göre bence haklı sebeplerle şans bulamayan Mehmet Topuz’un yine silik bir oyun oynaması. Sene başında gelecekte çok iyi topçu olacak denilen Salih’in nihayet o ışığı vermesi. Hatta Meireles’in aldığı fahiş ceza sonrası içeride ki lig maçlarında ilk 11 bile başlaması beklenecek kadar iyi oynaması. Sene başından bu yana eskisi kadar ışık vermeyen yedek kaleci Mert’in iyi bir oyunun yanı sıra birde penaltı kurtarması. Son olarak da Sow’un gol atmasa da iki golde de asıl unsur olması.  Özellikle ilk golde verdiği ara pas ile rakip defansı birbirine düğümlemesi tekrar izlenmeye değer izlemek isteyenler için linki de altta yer alıyor.
maç ile ilgili son bir not ise son iki senedir Bucaspor’da çok iyi oynarken dikkatleri çeken ve oynadığı 30 maçta 14 gol atan AbulKadir Özgen’in Sivasspor’a transfer olduktan sonra hem düzenli şans bulamaması hem de şans bulduğunda bunu değerlendirememesi Türk futbolu açısından üzücü 26 yaşında ki bu oyuncu genç sayılmaz ancak iyi bir Anadolu takımı golcüsü olabilir. Adını hatırlayamayanlar 2 sene evvel meşhur İzmir’de ki Buca Fener maçında 3-5 biten Buca’nın 2 golünü atan oyuncu olarak hatırlayabilirler.

MERSİN İ.Y. – ANTALYASPOR
Ligde dolu dizgin giden Antalya ile ligde zor günler geçirdikten sonra hocasıyla yollarını ayıran Mersin’in maçında ev sahibi takımın bu maçı oynadığını söylemek güç. Bedenleri formaları oradaydı ancak kafa olarak bu maça hiçbirisi gelmemişti bile. Bu sene özellikle yönetimin bu düşünce yapısı ile düşmeye Akhisar ile beraber en yakın takım olarak duruyorlar. Nurullah Sağlam ile geçen sene iyi işler yapsa da durumu zor kurtaran takım bu sene gerekli takviyeleri de yapmayınca ligin en zayıf kadrolarından birisine sahipler. Ligin artık “kaşar” futbolcuları arasında sayılan isimlerden oluşan takım hafta sonu oynayacağı Gaziantep maçından iyi bir skorla ayrılamazsa yeni hocaları Giray Bulak’a pek nefes alma alanı kalmayacak. Yine de önlerinde bir transfer dönemleri oldukları için hamle şansları var. Maç ile ilgili söylenecek pek bir şey yok aslında. Hücumda bu sene Partizan’dan bedelsiz olarak transfer edilen L.Diarra 15 maçta 5 gol 6 asist ile harika bir performans sergiliyor.

TRABZONSPOR – ESKİŞEHİRSPOR
Grupların son maçında bundan 3 hafta önce yine bu sahada karşılaşan ve rakibine çok ağır bir mağlubiyet yaşatan Eskişehir yine benzer bir oyun yapısıyla sahadaydı ancak bu kez rakibi en azından maçın başında biraz daha becerikliydi. Birde üstüne Alper gibi takımın istikrarlı iyi oyuncularından birisinin geri pasında 2. Golü yiyince henüz ilk yarıda maç bitti zannediyorduk. Ancak ikinci yarı ile beraber Eskişehir daha iyi oynamaya başladı. Bunda şüphesiz Trabzonspor’un geri çekilmesinin de payı vardı mutlaka ancak Eskişehir rüzgarı arkasına almış gibi oynuyordu. Ancak o rüzgarın önüne set çeken bir isim vardı ki maçı izleyenler bana hak vereceklerdir. Trabzonspor’un genç kalecisi Onur Eskişehir ataklarına karşı öyle kurtarışlar yaptı ki rakibinin moral motivasyonunu sıfıra indirdi. Bahsettiğim kurtarışlarda öyle üzerine gelen yada uzaktan atılan şutlar değil. Doğrudan gol olabilecek 3 tanesi karşı karşıya toplamda 6 golü çıkardı. Trabzonspor kadro olarak o kadar gerilerde ki Antalya’nın bile mütevazi bütçesi ile kurduğu kadro Trabzonspor ile yarışır halde. Hatta hücum hattı olarak Trabzonspor’dan çok daha kaliteliler. Bu maçta bir çok fırsat bulan ama bunların çoğunu ya kararsızlık yada beceriksizliğiyle kaçıran Henrique bu kalibrenin topçusu değil. Öyle pozisyonda öyle yanlış tercihler yaptı ki takım arkadaşım olsa önce ben döverim! Halil Altıntop misal sene başında Eskişehirspor’un elinden kapıldı ancak şimdi izleyen Eskişehirliler iyi ki alamamışız diyorlardır. İşleri çok zor. Üstelik bu maçta Şenol Güneş bütün as oyuncularına o kadar uzun süreler verdi ki takımın Pazar günü Galatasaray’a karşı oynayacak mecali kalmadı. Yani bahis yapıyor olsam hiç düşünmem Galatasaray’a oynardım. Son bir lafım ise maçın hakemi Suat ASLANBOĞA’ya olacak. İkinci yarıda öyle dağıldı ki art niyet arayan bir insan olsam çok ağır laflar ederdim. Ancak ben kötü hakem ve kişiliksiz insan olduğunu düşünmek istiyorum. Trabzonsporluların her faulünde hiçbir uyarı yapmayan yada kartına başvurmakta cimri davranan Aslanboğa rakip takıma ise inanılmaz derecede cömertti. Serkan Balcı ve Zokora öyle fauller yaptı ki ben evde kartını adaletli kullanmayan hakeme sövmeden edemedim. Her şeyi bir kenara bırakarak şunu anlatayım. Eskişehir 10 kişi kaldıktan sonra bir hızlı hücumda sarı kartı olan Serkan yanlış hatırlamıyorsam Alper’i omzundan çekerek düşürdü. Üstelik Serkan Alper’in arkasındaydı yani topla oynama ihtimali yok hareket tamamen rakibi durdurmak içindi. Bunun karşılığı futbol kitabında sarı karttır. Alper faulden sonra hekeme döndü ve kart vermeyecek misin diye sertçe çıkıştı. Hakem Alper’in tepkisine dayanamayarak tam kartını kullanmak üzereyken Eskişehirli bir oyuncu hızlı oynayarak faulü kullandı. Hakem oyunu durdurmak için düdük çalacağına oyunu hızlı başlattı diye hem oyunu devam ettirdi. Hem de oyundan ihraç etmesi gereken Serkan Balcı’yı es geçti. Alper’de o noktadan sonra oyundan koptu. Hakemin o pozisyonda oyuna devam etmesi demek oyundan ihraç etmesi gereken oyuncuya bir ödül oldu. Ben bu hakeme niye kızıyorum aslında bir Fenerbahçeli olarak Trabzonsporlu oyuncunun ceza almaması işime gelir çünkü hafta sonu Galatasaray maçında oynaya bilir. Ancak adalet öyle bir şey değil ki. Varsın Galatasaray zaten kazanma ihtimali yüksek bir maçı kazansın ancak Eskişehir’in de hakkı yenmesin. Her neyse yazımı bu hakemlerle bu lig biter mi gibi bir kahvehane söylemi ile bitireyim de tam olsun : ) hayırlı Cumalar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder