31 Aralık 2013 Salı

HAFTANIN ARDINDAN



Malum yeni yıl saçmalığı öncesi liglere ara verildi. Son hafta maçları oynanan Türkiye ligine ve hafta sonunda ki diğer göz attığım maçlara kısaca bakalım.

Haftanın açılışını Beşiktaş Ankara'da Gençlerbirliği ile yaptı. Geçen hafta zayıf Elazığ'ı rahat geçen Beşiktaş bu hafta rakibine tek golle mağlup oldu. Sene başından bu yana en çok dillendirilen eleştiri istikrarsız sonuçlar aldıkları yönündeydi, hiç de haksız değiller. Maç öncesi fikrim ise Mehmet ÖZDİLEK'in takımlarının Beşiktaş'a karşı başarılı olamayışı üzerineydi. Üstelik istikrarsız kelimesinin bu sezon Beşiktaş'tan sonra en çok yakıştığı takım Gençlerbirliği'dir. Maçı izleyemedim ancak özetlerine bakacak olursak Beşiktaş'ın kötü bir gününe denk gelmiş olacak ne etkili atakları ne de tehlike oluşturacak uzaktan şutları vardı. Sadece Olcay'ın uyanıklık yapıp baraj kurulmadan gol atma hevesiyle vurduğu bir top var onda da hakemin oyuncuya sormadan baraj kurdurma hevesi ne kadar yanlışsa düdükten önce topa vurduğu için golü iptal etmesi o kadar doğruydu. Sonuç olarak Beşiktaş için lig şampiyonluğu treni kaçmış gözüküyor. Ancak lig ikinciliğinin bu kadar değerli olduğu başka bir sezon daha olmamıştı. Şampiyonlar ligine direkt katılım için hala şansları var.

Akşamın diğer maçı ise Kasımpaşa ile Akhisar arasındaydı. İlk yarının bu son maçına kadar deplasmanlarda gol bile atamayan Akhisar lig 2.si Kasımpaşa'ya 4 tane gol atmayı başardı. Üstelik bir de penaltı kaçırdılar. Kasımpaşa'nın dengesi tıpkı Beşiktaş'ın Galatasaray maçı sonrası olduğu gibi Beşiktaş maçından sonra bozuldu. Önce Rize deplasmanında kötü oyunla 1 puan aldı. Bu hafta ise evinde 4 gollü bir mağlubiyet aldı. Devre arası Kasımpaşa'ya iyi gelecek. Akhisar ise Hamza hocanın milli takımı da çalıştırmasıyla bir duraklama dönemine girmişti. Ancak geçen hafta Sivas ve bu hafta Kasımpaşa önünde ki galibiyetle tekrar yükselişe geçtiklerini söylemek mümkün. Ligin fiyat/performans açısından en etkili takımı tebrikten öte elden ne gelir.

Kasımpaşa'ya formsuz derken Rize'ye ne demek lazım bilmiyorum. Tam 12 maçtır ligde kazanamıyorlar. Üstelik bu 12 maçta sadece 3 beraberlikleri var. Onlar da ligin tepesinde ki Galatasaray, Beşiktaş ve Kasımpaşa'ya karşı. Sene başında Rıza hocadan çok umutluydum. Ancak yeni bir takım kurdular başlarda iyi giderken birden tepe taklak oldular. Bunda şüphesiz Rıza hocanın sürekli basın önünde oyuncularını eleştirmesinin de payı büyük. Bu hafta yine kendileri gibi zor durumda ki Elazığ deplasmanındaydılar. 6 puan değerinde ki mücadeleden ev sahibi Elazığ tek golle 3 puanı aldı. Okan BURUK çok beğendiğim bir karakterdir. Ancak hocalık kariyeri pek istediği gibi başlamamıştı. Yine de önce Antalya'yı sonra kupada Karabük'ü ve son olarak da bu hafta Elazığ'ı yendiler. İşleri yine de zor rakipleri arasında ki kadro kalitesi en düşük takım yine onlar. Ancak alınan bu galibiyet takımın umutlarını bir nebze de olsa artırmıştır.

Haftanın beklentisi yüksek ancak en tatsız maçını Gaziantep ile Bursa oynadı. Maç Bursa'ya daha yakındı ancak gol yollarında ki sıkıntı sürüyor. Antep kötü oynadığı maçta 85'te Cenk'in kafası direkten dönmese 3 puanı alabilirdi. Yine de bu kötü oynadıkları gerçeğini değiştirmezdi.
Kayseri takımlarının İstanbul takımlarıyla oynadıkları haftada ilk maç Erciyes ile Galatasaray arasındaydı. Galatasaray o kadar rahat bir galibiyet aldı ki benim gibi Hikmet KARAMAN'dan ilk maç beklentisi olanlar hayal kırıklığına uğramıştır. Sneijder attığı golle klasını bir kez daha gösterirken onu tutması gereken savunma oyuncusunun 50 metreden gelen topu ıskalaması niye takımı son sıralarda sorusunun en güzel cevabıdır. Burak bütün haklı ve haksız eleştirilere rağmen atmaya devam ediyor. Drogba'da da Fenerbahçe'de ki Kuyt benzeri bir yılgınlık var. Dinlenmesi iyi gelebilir devre arası en çok bu ikisine yarayacaktır.
Yeni hoca gazının beklendiği bir başka takım da Konyaspor'du. Uğur hocanın yerine gelen Mesut BAKKAL evinde ligin en az gol yiyen takımı Eskişehir'e 4 gollü bir mağlubiyet yaşattı. Erdal KILIÇARSLAN attığı iki golle öne çıktı. Kendisini bildim bileli bu takımdadır. Daha önceden Gaziantep'te oynuyordu. Hayal mayal o dönemini de hatırlıyorum sanki. Eskişehir transfer döneminin en gözde kulübü zamanında imza attıramadıkları Tarık şimdi istediği takıma transfer olacak diye çirkeflik yapıyorlar. Madem bu kadar değerliydi zamanında imza attıracaktın. Adam milli takıma seçilmiş 3 senedir takımında hala iyi mi kötü mü değerlendiremiyorsan böyle kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırırsın ancak. Müstahaktır. Bursaspor gibi forvet sorunu yaşayan Eskişehir'in en büyük farkı elinde çok değerli isimler var ancak faydalanamıyorlar. Necati, Kamara, Bienvenü, Erkan Zengin, Erman, Tello gibi isimler hücum hattı için yeterli duruyor.
Sivas evinde geçen haftanın flaş takımı Karabük'ü 3-1 yenerek rakibinin 10 maçlık mağlup olmama serisine son verdi. Da Costa savunma oyuncusu olmasına karşın ilk yarıda attığı 6 golle defans oyuncularının en golcüsü durumunda. Bu maçta 2 gol attı. Ama asıl Eskişehir maçında attığı gol enfesti. Karabük ise sert bir takım ancak olgunluk diye tanımlayacağımız oyundan uzak. Dirençli, istekli ancak telaşlı oynayan bir takım. Geçen hafta Fenerbahçe'yi kötü gününde yakalamış hatta öyle kötü oynamaya Fenerbahçe'yi zorlamıştı ancak bu hafta defansta kötü ötesi hatalar yaptılar. Burhan EŞER'i bilenler Gençlerbirliği'nden o kadar eskisini bilmeyenler ise geçen sene Mersin'den hatırlayacaklardır. Teknik ve akıllı bir oyuncu ancak sorunlu olduğu sürekli söylenir. Ancak Carlos sonrasında öyle iyi maçlar çıkarıyor ki maçın başında oynadığı oyunla bu maçta mutlaka bir tane atacaktır dedirtiyor. Zaten teknik olarak pek çok oyuncudan iyi şimdilerde buna fiziki özelliklerini de katmayı başarmış. Umarım böyle devam eder.
Trabzonspor kötü yönetiliyor bu tartışmasız bir gerçek. Hocası gereksiz bir kırmızı gören oyuncusunu eleştirip ceza vermekten bahsederken başkan oyuncuya ödül gibi erkenden izin verip ülkesine yollayabiliyor. Hocası tribünden küfür yiyen oyuncusuna sahip çıkarken başkan bir daha bu formayı giyemez diyebiliyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün ancak gerek yok. Antalya maçta harika bir golle öne geçti. Zeki'nin vurduğu top öyle bir yere gitti ki Onur gibi bir kaleci bile bir şey yapamadı. Ancak sonrasında gelen penaltı ile maç tekrar dengeye geldi. İkinci yarıda Emre'nin attığı gol ise kendisi adına bir şans ancak ne kadar ilerleyeceğini kestirmek zor değil. Çok ileri gidebileceğini düşünmüyorum.
İlk yarının son maçı ise Fenerbahçe ile Kayseri arasındaydı. İlk yarıda Webo yerine Emenike ile başlayan en sahibi golü bir türlü bulamadı ancak etkili bir oyun oynadı. Karşılığında ise Kayseri'nin çok etkili bir oyunu yoktu. Ancak Emenike düzenli oynamaya başladığından bu yana Kuyt ve Caner'in oyunlarında bir sıkıntı oluyor. Çünkü Kuyt'ın pas alışverişi yapamadığı Emenike ile oynaması kişisel becerisiyle çok zor. Caner içinde benzer şeyler geçerli Emenike ileride bir pas istasyonu olmadığı için Caner bindirme yapmak için yeterli zamanı bulamadan ya top kaybı yaşanıyor yada Emenike şut veya kötü bir pasla atağı noktalıyor. Ancak arkasında Emre Meireles ve Topal gibi isimler olacak ki ne kadar top kaybı yapsa da telafi edip servis yapılsın. Ancak Baroni veya Alper gibi savruk isimler bu baskıyı oluşturmada diğer isimler kadar mahir değiller. Yada Baroni Emenike yerine pas istasyonu olamadığı için sorun oluşabiliyor. Seneye Avrupa'ya gidemeyecek bir takım için büyük bir maliyet ancak Diego ismi şu takım için harika ötesi olur. Kayseri için ise fazla söze gerek yok. Bu yapılarıyla küme düşmenin en büyük adayı olurlar. Ancak görünen o ki bir şeyleri değiştirmeyi düşünüyor olacaklar ki Jaja, Cleyton ve bir kaç işe yaramaz isimle yolları ayırdılar. Geçen sene harika işler yapan Ceyhun GÜLSELAM'ı tekrar almaları imkansıza yakın o yüzden Bekir Ozan gibi Hürriyet gibi sert ve defansif yönü olan oyuncular bulmalılar. Bursa'dan Bellushi harika olurdu. 

Bir de Caner'in golü harikaydı. Top önünde sekerken vurma diye bağırmışım istemsiz, iyi ki vurmuş :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder