24 Aralık 2013 Salı

HAFTANIN ARDINDAN



Türkiye ile başlarsak haftanın ilk maçı Rize'de Çaykur ile Kasımpaşa arasında oynandı. İki takımın da 1 penaltı kaçırdığı maç golsüz sona erdi. Rize 1 aydan fazladır galibiyet alamıyor. Kasımpaşa ise hafta boyuncu Türkiye'nin gündeminde kalmanın etkisiyle maça fazla ısınamadı. Donk bir nevi Bilica etkisi oluşturdu. Kasımpaşa dahil herkes onun yaptıklarının nelere sebep olduğunun farkında. Ancak takım yine de beklediğimden iyi gidiyor. Eğer son hafta evinde Akhisar'ı geçebilirlerse ilk yarıyı 2.bitirecekler ki  bu onlar için büyük başarı. Rize için ise sezon başında aldığı haklı övgüyü çabuk tüketti. Rıza hocanın sürekli dar kadrodan şikayet etmesi anlaşılabilir ancak bunu basının önünde yapması şık değil. Özellikle forvet hattında hiç memnun değilim şeklinde ki beyanatları zaten öz güven eksikliği yaşayan Sercan ve Eren'i daha iyi bir oyuncu yapmıyor. Sene başında en iyi transferleri olarak gördüğüm Hurşut'tan bir türlü faydalanamadı. İkinci yarıya iyi hamleler yapmazlarsa işleri hiç kolay değil. Üstelik bu hafta ritmini yavaş yavaş bulan Elazığ deplasmanına gidiyorlar işleri kolay olmayacak.
Cumartesi günü Almanya'da Dortmund evinde H.Berlin ile karşılaştı. B.Münih'in Fas'ta olması sebebiyle maç yapmadığı haftada Leverkusen ve Dortmund kazanarak moral bulmak istiyorlardı. Ancak henüz 7. dakikada Reus ile öne geçmesine rağmen Berlin ilk yarıda attığı 2 golle maçı kazandı. Zaten ligde moralsiz olan Dortmund iyice bunalıma girdi. Artık ilk planları Şampiyonlar liginde ki Zenit maçlarıdır. Leverkusen'de Dortmund'a ayak uydurdu ve evinde Frankfurt'a kaybetti. Milli takımın yeni umudu Hakan ÇALHANOĞLU takımı Hamburg kötü gitse de goller atmaya devam ediyor. Bu hafta da boş geçmedi ve Mainze filelerini havalandırdı. Neden bilinmez bana Yıldıray'ı hatırlatıyor. Oyun stilleri pek benzemese de mevkileri aynı. Olası bir Galatasaray transferi ona maddi olarak büyük kazanç sağlayacaktır. Kariyer anlamında ise Galatasaray en az 5 sene o bölgeye transfer yapmaktan kurtulur.
Türkiye'de ise Beşiktaş bir çuval eksiklere karşın evinde Elazığ'ı 4-1 ile geçti. Elazığ geçen hafta Antalya'yı yenerek ve kupada deplasmanda Karabük'ü geçerek hayat belirtisi göstermesine karşın bu hafta Beşiktaş'ın yedeklerine idman yaptırıp moral kazandırmaktan başka bir şey yapmadılar. Bilica gibi bir kasap hala bu ligde nasıl forma buluyor anlamıyorum. Eğer ihtiyaç önüne gelene tekme atacak kendisine dokunulunca da feryat figan edecek bir isim ise bizim halı maçlarında onlardan çok var. Beşiktaş'a gelince yönetimsel zafiyetler yaşıyorlar. İyi niyetliler belki ama iş bilenleri az. Doğru olanı yapmaya çalışıyorlar belki ancak düzen o kadar yanlış ki doğru tek olunca sorun gibi duruyor. Önder ÖZEN iyi niyetli futbolu da senden benden iyi biliyor. Ancak gerek transferde seçtikleri oyuncular ve bunlardan yararlanması gereken hoca konusunda kafamda soru işaretleri var. Enaramo belki bu seviyenin oyuncu değil ancak bu kadar da etkisiz bir isim değildi hiç faydalanamıyorlar. Sezer ve Toroman mevzusu da çok uzadı ya kes at yada al kadroya ( ben kesip atılması taraftarıyım). Fernandes ve Almedia işi de benzer şekilde çok uzadı. İşleri sorun halletmek olan yöneticiler sadece basına beyanat vermekle meşguller. Oyuna gelince İsmail ve Uğur sol tarafta iyi göründüler ancak istikrarlı olamayacaklarını tahmin etmek için geçmişe bakmak yeterli. Maçta iki gol atan Holosko için ise sadece şu videoya bakmanız yeterli :)
Akşamın son maçında A.Madrid evinde Levante'yi ağırladı. Maçın neredeyse tamamını izledim. Şu kadarını söyleyeyim Allah(c.c)'tan Galatasaray'a kurada A.Madrid çıkmamış. Arda iyi oynadı denemez ancak takıma belli bir güven veriyor. Ancak gol yollarında bu kadar kısır olması hep eksiklik olarak kalacak. Asist veya gol olarak daha fazla katkı vermek zorunda. Maça Levante gol ile başladı sonrası ise tek kale maça döndü. İkinci yarıda geriye düşmesine karşın tekrar sürpriz bir gol bulan Madrid maçı 3-2 kazandı. Bu senenin flaş ismi D.Costa rahatsız bir adam biraz Suarez'i anımsatıyor. Takım arkadaşları tarafından sevilen bir oyuncu ama rakipleri için küfür edilesi bir adam. Yine iki gol attı ve gol krallığında zirvede.
Pazar gününe geldik nihayet İngiltere'de hocasını yollayan Tottenham geriye düşmesine karşın Southamton deplasmanında Adebayor'un 2 golüyle 2-3 kazandılar. Villas Boas Porto'da Uefa Kupasını kazandıktan sonra biraz da Morinho'nun gazıyla önce Chelsea sonrasında ise Porto ile çalıştı iki takımla da devre arasını bile göremedi. Üstelik Tottenham'ın bu sene transfer için harcadığı bütçe 100 milyon avroyu geçiyor. Adebayor bu transferler sonrası kullanılmayan bir isimdi. Boas'ın gitmesiyle forma buldu ve galibiyeti getirdi. Maçta ki turkuaz mavisi formaları da güzelmiş.
İspanya'da Madrid bu hafta Valencia deplasmanındaydı. Ramos'un kırmızı kartını iptal eden federasyon Madrid'i yarışın içinde tutmak için var gücüyle çalışıyor. Ancak işleri hiç kolay değil. Hücum hattında o kadar yoksunlar ki takımın bütün ümitleri kenardan gelecek genç çocuklara bağlı. O kadar parayı bir kanat oyuncusu olan Bale'e verince takıma direk santrafor oynayacak oyuncu alamadılar. Benzema hala patlama yapacak diye bekliyor olamazlar herhalde. Maçı zorda olsa 2-3 kazanan Real Atletico ve Barça'yı takibe devam ediyor.
Türkiye'de ise pazar günü gündüz kuşağında Sergen ilk mağlubiyetini Eskişehir deplasmanında aldı. Özellikle ikinci golden önce ki penaltı kırmızı kart kararı tam Cüneyt ÇAKIR'lık. Adam maç sonrası konuşulmadığı zaman rahatsız oluyor herhalde. Sergen'in bitiş düdüğü sonrası hakeme gidip dert yanması ilginçti. Eskişehir evinde kazanmaya devam ediyor. Ertuğrul hoca gelecek için umutlu elinde genç yetenekler var ancak devre arasında transfer için kapısı en çok çalınacak takımdır. Ne kadar kadroyu koruyabilecekleri gelecekleri için önemli.
Kayseri evinde bu kez de Konya'ya puan verdi. Mesut BAKKAL yönetiminde ilk puanını alan Konya ileri ki haftalar için umudunu korudu. Kadro olarak rakiplerine göre zayıflar ancak neler yapabileceklerini göreceğiz. Kayseri ise bir türlü rayına oturmadı sene başında Bobo ve Nobre'ye güvenmelerinin bedelini ödüyorlar. Gitmek isteyeni tutmak çoğu zaman fayda sağlamıyor. Bobo'da bunun bir örneği.
Fenerbahçe maçına geçmeden önce Gençlerbirliği Antalya maçını yazayım. Gençler enteresan bir takım nerede ne yapacaklarını kestirmek zor. Şifo takımın başına geldikten sonra iki hafta iyi gittikten sonra 3 haftadır sallanıyorlardı. Şimdi ise deplasmanda Antalya'yı yenecek kadar iyi sonuçlarda alabiliyorlar. Sanırım geçen hafta ki Galatasaray beraberliği takıma moral vermiş. Antalya'ya gelirsek Aybaba'da Rıza hoca gibi basına çok konuşuyor ancak takıma bir çizgi kazandırabilmiş değil. Maça başlayan kadroda Baros ve İsaac gibi iki ismi oynatmama lüksüne bile sahipken daha istikrarlı bir oyun bekliyor. Artık bahane üreten değil daha genç isimleri görmek lazım Sergen gibi Okan gibi Tolunay gibi Ertuğrul gibi isimler belki bahanelerden daha fazlasını sunabilirler.
Fenerbahçe maçına gelirsek açık ara en kötü maçımızdı. Geçtiğimiz haftalarda daha kötü oynadığımız bölümler oldu ancak bir maç boyunca kötü oynadığımız başka bir maç hatırlamıyorum. İsim isim kötü oynayanları yazsam anlamsız olur. En kötü oynayanlar ise başta Emenike olmak üzere Alves, Kuyt, Sow ve Baroni bunlardan sadece bir kaçı. Emenike attığı gole rağmen takımı o kadar bozuyor ki bunu görmemek mümkün değil. İkinci yarıda yerini Webo'ya bırakacaktı ki golü atınca Yanal onu çıkaramadı. Ve mağlubiyet geldi. Rakip takımda ise Akpala hem Egemen'e hem de Alves'e büyük üstünlük kurdu. Benzer şekilde adı Galatasaray'la anılan İshak DOĞAN'ı da beğendim. Ancak Galatasaray'a ayak uydurabilir mi hiç sanmıyorum ama büyük konuşmamak lazım.
Haftanın en isimli maçı Galatasaray ile Trabzon ile arasındaydı. Maça iyi başlayan da iyi bitiren de Galatasaray'dı ancak herkesin malumu Onur öyle bir oyun oynadı ki insanın sinirlerinin bozulmaması çok zor. Sneijder'in en az 2 golünü çıkardı. Yetmedi Burak'ın ilk golünde de golü çıkardı ancak seken top Burak'a çarpıp ağlara gitti. Ama gözden kaçan bir şey var ki o da Muslera'nın ikinci yarının başında Henrique'nin kafasını olmayacak bir refleksle çıkarması oldu. Eğer o top gol olsa Galatasaray'ın sinirleri iyice bozulacaktı. Büyük takım kalecisi olmak bu yüzden zor. Hiç top gelmeyen bir maçta bir ters top takımı zor durumda bırakabiliyor. Olcan'ın golünde ise ilk defa çizgi hakemlerin olumlu anlamda bir işe yaradığını gördük. Sabri topu öyle bir noktada çevirmiş ki görmek zordu. Yine doğru kararı tebrik etmek gerek. Bir başka gitmek isteyen ancak gönderilmeyen isimde Trabzon'da Colman benim bildiğim 2 senedir gitmek için var gücüyle çalışıyor ancak bir türlü muvaffak olamadı bakalım bu sene olacak herhalde. Galatasaray evinde çok etkili oynuyor ancak deplasmanlarda sorun devam ediyor. Bu hafta nispeten kolay bir deplasmandalar diyecektim ancak Erciyes yeni hocasıyla puan almak isteyecektir. Yani işler biraz daha zor.
Haftanın son maçları ise dün oynandı. Akhisar evinde Sivas'ı son dakikada geçerken Bursa ise evinde Erciyes'i rahat geçti. Erciyes'te sene başında Fuat ÇAPA'ya çok güvendiler ve onun istediği isimleri transfer ettiler ancak alınan sonuçlar görevinin sonlanmasına sebep oldu. Yerine gelen Hikmet KARAMAN her yönetimin adamıdır. İddialı lafları sever Terim'in küçük versiyonu gibi daha az başarılı ancak daha antipatik olanı. Yine de Erciyes'te bir farklılık oluşturacaktır.
Yazının son maçı ise Arsenal ile Chelsea arasında dün oynanan maçla ilgili olacak. Morinho'nun bir dönem dünyanın en iyi hocası olduğunu düşünüyordum. Ancak Madrid'te ki son senesi ve bu sene işler biraz değişti. Sürekli antipatik olmak zor iştir. Morinho'nun uzun süredir uluslararası bir kupa kazandığı yok. Ama çenesi hiç durmuyor. Yeni diline doladığı konu ise forvetlerinin beceriksizliği kadrosunda Etoo, Torres ve Demba ba gibi isimler bulunan Chelsea hocası bunların şampiyonluk için yetmeyeceğini söylüyor. Torres'in Chelsea ile 1, Etoo'nun Barça ve İnter ile 2 tane şampiyonlar ligi şampiyonluğu var. Eski formlarında olmasalar da bu isimlere yetersiz demek saçmalıktır.
Maça gelirsek ilk yarıyı izledikten sonra Chelsea'nin maçı alacağını düşündüm ancak  bir türlü bitiremediler. İkinci yarıyı ise Arsenal oynadı. Mesut gördüğü sertlik yüzünden çok etkisiz bir maç çıkardı. Girou'nun da çok gol kaçırdığı maç golsüz bitti. Son olarak Rosicky ile ilgili bir şeyle bitirmek istiyorum. Dün sert geçen bir maçta çok aksadı. Bunca senedir niye bu takımda anlamak zor. Acaba Wenger'in onunla ilgili ne gibi bir gelecek beklentisi olabilir ki. Ayrıca yedek kulübesinde Cazorla, Podolski gibi isimler varken herhangi bir değişiklik yapmayan Wenger'i anlamak zor. Takımın puan kaybından memnun olsa gerek.
Ohh Morinho'ya da Wenger'e de giydirdim. Artık rahatça çayımı içebilirim. :D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder