17 Ağustos 2015 Pazartesi

HAFTANIN ARDINDAN 1

Geçen hafta başladığım haftanın ardından yazılarına bu hafta da devam ediyorum. Almanya ligi ile birlikte güzide ligimizin de Süper lig ve PTT 1.Ligin başladığı bu haftada İngilizler ve Fransızlar ise 2.haftayı oynadı.
Cuma günü ilk maçımız Almanya liginde B.Münih ile Hamburg arasındaydı. Saat 21:30'da başlayan maçın büyük bir kısmını izledim. Almanya liginde yeni hocası ile Dortmund ne yapabilir emin değilim ancak şampiyonluk mücadelesi yine yaşanmayacak gibi. Eski gücünden çok ama çok uzakta olan Hamburg'u 5-0 geçen Münih resmen güle oynaya kazandı. Maç o kadar gazozuna oldu ki doğal olarak bir süre sonra gözler tamamen yeni transferlerin neler yapacağına döndü. Shaktar'dan gelen D.Costa 1 gol 1 asist ile çok iyi başlarken, Juve'den gelen A.Vidal henüz uyumsuz gözüktü. Ayrıca transfer döneminde adı M.United ile anılan Müller yine gollerini atmaya ancak bunu topla mümkün olan en az sayıda buluşmayla gerçekleştirmeyi başardı.
Bu senenin yeniliklerinden birisi olarak artık İngilizler de Cuma akşamına lig maçı koymaya başladı. Tıpkı Süper lig gibi pazartesi ile beraber haftanın 4 günü İngiltere ligi maçı olacak. Olay NBA'E benzemeye doğru gidiyor ya hayırlısı bakalım. Sezonun ilk cuma maçını M.United oynadı. Deplasmandan A.Villa'ya konuk olan Vaan Gaal'in öğrencileri tıpkı geçen hafta gibi uyuz bir oyun ve tek golle kazanmayı başardı. Geçen haftadan tek fark bu kez golü rakip kendi kalesine değil Adnan Januzaj attı. Yoksa oyun olarak çok bir fark yoktu. Yine de henüz uyum süreci ve transfer dönemi bitmemişken 2 maçta 6 puandan daha iyisi olamazdı.
Fenerbahçe'nin maçına gelmeden günün maçına değinmek istiyorum. Maçı izleme ümidim hiç yoktu ancak denk geldi ve Fenerbahçe maçı sonrasında izleyebildim. Süper kupa yorgunu Barça, o maçtan sadece 3 gün sonra bu kez İspanya'nın süper kupası için sahaya çıktı. Doğal olarak da Luis E. Kadroda rotasyona gitti. İniesta, Busques ve Pique yedeklerdeydi. Neymar da sakat olunca as kadronun çok uzağında bir kadro ile sahaya çıkmak zorunda kaldılar. Buraya kadar her şey normal ancak bundan sonrası tam bir rezalet. 13. Dakikada San Jose öyle bir gol attı ki izahı yok. Kaleciliğinden çok ayak hakimiyeti sebebiyle transfer edildiği söylenen Der Stegen aşırı öz güven sonucu ceza sahası dışında topa müdahale etti ancak topu ölü bölge yerine orta sahaya gelişi güzel gönderince boş bıraktığı kalesinde gölü görmesi sürpriz olmadı.
Sonrasında ise Barça'yı tanımak mümkün değildi. 34 yaşında ki Aduriz'in 15 dakikada 3 gol atması kişisel yada takımın başarısından değil Barça savunmasının yaptığı akıl almaz hatalardandı. Özellikle D.Alves'in kanadından gelen her atak tehlikeli oldu. Hatta o bölgeden gelmeyen ataklarda bile kademeye girerken yaptığı hatalar asist oldu. İki maç üst üste 4 gol yiyen Barça savunması alarm veriyor ancak yapabilecekleri hiçbir şey yok. 6 ay daha bekleyip Alves'in pozisyonuna yaptıkları transferin iyi çıkmasını bekleyecekler. Rövanş maçı bugün oynanacak, L.Enrique bu maçı çevirebilecek bir takım varsa o da Barça'dır dedi ancak bence fazla heyecanlanmak lazım. Nou Camp'ta kupayı alan taraf olmaları imkansıza yakın.
Gelelim ligimizin maçına sezona inanılmaz transferlerle başlayan ancak henüz ilk hedefini kaybeden Fenerbahçe transfere devam ederken nihayet sezon başladı. Kadro olarak beklenen 11 sahadaydı ancak tek sürpriz Avrupa maçında oynamayacak olmasından dolayı Kaer'in yerine Abdulley BA'NIN başlamasıydı. Orta sahanın göbeğinde ise Meireles ve De Souza'nın forma giydiği takımda yedek kulübesinde Topal ve tribünde Ozan forma bekliyordu. Bu zenginlikten üretken bir takım yapmak her hoca için zordur. Ancak Portekizliye duyulan güven çok yüksek değil gibi geldi. Yine de bu kadro ligin açık ara favorisidir. Takımın oyununu değerlendirmeden önce rakibe de bakmak gerekir. Eskişehir geçen senelerin aksine oldukça sıradan bir takım görünümünde. Eksikleri mi vardı yoksa kadronun oluru bu mu emin olun bilmiyorum. Ancak dün maçın hiçbir anında tehditkar dahi olamadılar. Maç boyu sadece Ba'nın inanılmaz hatası sonucu buldukları bir pozisyon haricinde kendi üretimleri ile tehlike oluşturamadılar.
Fenerbahçe'ye gelince gerek defans hattında gerekse hücum hattında göze batan en büyük eksiklik uyum. Herkesin ancak 3-4 hafta sonra uyumu yakalayabilirler dediği takıma transferler devam ettiği sürece sağlıklı bir tarih vermek zor. Hala konuşulan Feghuli gibi isimleri faydalı bulmakla beraber anlamak da zorlanıyorum. Takımın şiştiğinin kimse farkında değil mi? Artık kadroyu azaltmaya başlamayacaklar mı?
İlk yarıda Sow'un etkisiz kalması ile skor bir türlü bulunamadı. Nani'nin de beklenenden çok uzakta olduğunu söyleyebilirim. İlk yarının son dakikalarında gelen 2 gol hem oyunu çözdü hem de takımı Avrupa maçına hazırlamak isteyen Pereira'ya fırsat verdi. Oyunun son bölümlerinde yaklaşık 20 dakika forma bulan Van Persie hala hazır olmadığı belli. Yoksa gol bulması işten değildi. Eskişehir ise elinde tek atımlık barutu da saçma sapan bir karta yaptığı itirazdan atılan Causic sayesinde harcayamadan kaybetti. Gekas ve Emre GÜRAL'DAN oluşan hücum hattı oldukça zayıf. Bu sene kümede kalma savaşında olurlar. Fenerbahçe cephesinde Hasan Ali ve J.De Souza'yı çok beğendim. Umarım böyle devam ederler.
Cumartesi günü sayısız maç vardı. Tabii ki bir çoğunu izleyemedim. Sadece 17:00 seansında ki Tottenham- Stoke City maçına bakabildim. Geçen hafta United maçında ki kişiliksiz oyununu eleştirdiğim Tottenham'ın evinde 2-0'dan nasıl beraberliğe dua eder hale geldiğine şahit oldum. Gerçekten ibretlik bir takımlar Allah düşmanıma böylesini vermesin. Yalnız yine de oyuncu yetiştirmeye devam ediyorlar. 22 yaşında ki H.Kane bu sene de geçen sene ki gibi bir sezon geçirirse (geçen sene 34 lig maçında 21 gol) İngiltere için bir transfer rekoruna sebep olur.
Almanya liginde Münih'in korkutucu başlangıcından sonra gözler takipçilerindeydi. Wolfsburg, Leverkusen zorlanmalarına karşı kazanmayı başardı. Ancak Dortmund yeni hocası Tushel ile çok iyi bir başlangıç yaptı. Bunda şüphesiz aslan payı istikrarsız olsa da tehlikeli bir adam olan Aubameyang'ındı. Çok güzel bir kafa golüyle başladığı maçı harika bir asist ve bir de asist öncesi pas ile bitirdi. Almanya ligini geçen sene TRT yayınlarken değerini bilemedik sanırım, kaybedince daha bir değerli gibi geliyor.
İngiltere'de ise akşam seansında Bilic'in takımı West Ham geçen hafta ki Arsenal maçının forsunu çok erken kaybetti. Evinde Ranieri'nin çalıştırdığı ve Gökhan İNLER'İ transfer eden Leicester City'e 1-2 kaybetti.
Ligimizde ise cumartesi mesaisi 21:00'de başladı. Bu saatlerde maç oynanmamalı. Saat 22:00'de lig maçı olmaz. Bu kadar sıcaktan rahatsızsak o zaman lig geç başlamalı. Bakın İspanya ligine hala 1 haftaları var. Galatasaray ligi bırakıp hazırlık maçı oynamaya Madrid'e gidiyor. Ama Eylül ayında oynayacağımız milli maçlara hazır olarak çıkabilmemiz için lig ne kadar erken başlarsa o kadar iyi olacağından sanırım bu tercih sayın TERİM'E ait.
İlk maç karmakarışık durumda ki Trabzonspor ile daha az karışık olmayan Bursaspor arasındaydı. Maçtan önce doğal olarak favorim Trabzonspor'du çünkü Fenerbahçe'nin tabiri caizse Bursaspor'u yağmalamasından sonra takımda doğru düzgün oyuncu dahi kalmadı. Maça forvetsiz çıkmasını beklediğim Bursa son dakikada Galatasaray'dan kiraladığı Sercan'ı 11'e koyarak sahaya forvet sürebildi. Takımdaki tek santrafor Necid'in sakat olması bir yana Villareal'e transfer olacak olan Bakambu'nun da oynamak istememesi ile bu hallere düştüler. Maçtan sonra Ertuğrul hoca Bakambu'ya kızarken kadro yapılanmasında sınıfta kaldıklarını da kabul etti. Maça gelince beklediğime yakın bir maç oldu. Ben Bursa'nın bu kadar da direneceğini tahmin etmiyordum ancak Trabzon o kadar karışık ki her şey olabilir. Bu arada Cardozo'nun emekliliği gelmiş belli ki o kadar ağırdı ki bastonla oynasa garipsemem. İki takımın da ne olacağını anlamak için en az 1 aya ihtiyaç var. O zamana kadar da atı alan Üsküdar'ı geçmiş olur.
Sezona erken başlayanlardan birisi de Başakşehir takımı ancak onlarında ne oynamak istediklerini Antalya maçında anlayamadık. Atanlar Doka, Visca ve diğerlerinde sorun gözükmüyor ancak yeme konusunda da epey becerikliler. Bu arada nerdeyse fizik olarak bitme noktasında ki Etoo'nun bile ligimizin için neler yapabileceğini görmüş olduk. Beşiktaş'ın kapısından dönen Yalçın gibi bir stoperi yumakla oynayan kedi gibi oradan bir oraya sürükleyip oynadı durdu. Bu arada harika 2 gol atmayı da ihmal etmedi. Ne kadar daha oynar bilinmez ancak izlemesi hala keyif veriyor.
Ve günün maçında son şampiyon 3 kupalı Galatasaray nihayet sahne aldı. Bu kadar başarıya karşın büyük eleştiriler alan şampiyon ligin ilk haftası için oldukça zorlu bir deplasmandan başlamak zorunda kaldı. Birde üstüne Hamza hocanın abuk bir tercihle Burak'sız başlayınca takım rakibi tehdit etmekten epey uzaktı. Maç öncesi takım savunması adına böyle bir tercihte bulunduğunu söyleyen Hamza hoca onun yerine takım savunmasıyla pek alakalı olmayan hatta maç boyunca adını bile seyrek duyduğumuz Olcan'ı tercih etmesi oldukça yanlış bir karar olmuş gözüküyor.
Maça Atletico Madrid'in çakma formasıyla sahaya çıkan Sivas oldukça hareketli ancak üretmekten uzaktı. Soldan Aatıf, sağdan ise Burhan ile ataklara yön veriyordu. Bu lafı sevmiyorum ama artık modern futbolda yeri olmayan Batuhan gibi yapıda bir forvetin bu hareketli hücumu tıkadığını düşünüyorum. Hatta geriden destek veren Mehdi dahil harika bir hücum gücüne sahip bir takım kurmuşlar. Sergen futbolculuğundan çok daha büyük bir hoca olabilir. Ama Batuhan gibi bir yükten kurtulmak şart.
Geçen senenin en iyisi Muslera bu seneye talihsiz bir başlangıç yaptı ama kimsenin ona kızdığını sanmıyorum. Taraftarda öyle büyük kredisi var ki bunlardan 3-5 tane daha yemedikçe kimse ağzını açıp da eleştirmez bile. Ama takım savunması konusunda uzun süre sonra ilk defa bu kadar açık verdiklerini söyleyebilirim. Ama bu kez de Chedjue'nin çok iyi bir gününde olduğunu söylemek gerek. Olası bir farklı mağlubiyeti tek başına önlemiş olabilir. Tabii bir de Batuhan'ın beceriksizlikleri var ki en az Galatasaray savunması kadar iş gördü.
İkinci yarı da Snejder'in sakatlanması ile oyuna Burak dahil oldu ve görüldü ki Podolskie, Burak'tan daha çok Sneijder'in bölgesine alternatif olabilir. Burak son yıllarda ki formuyla Podolskie'den bile daha iyi santrafor. Onun girmesiyle rahatlayan Podi. Telles'in çok güzel ortasına harika bir kafa vuruşu ile beraberliği takımına getirdi. Burak o kadar rakip defansı tedirgin ediyor ki geçen sene o bölgelere giren Yasin'in yerini bu sene Alman forvet almış durumda. Beraberliği bulduktan sonra galibiyet için bile yeterli süre vardı ancak takım güç bela kazandığı beraberliği koruma telaşına düşünce efsane bir geri dönüşten mahrum kaldık. Sonuç olarak da oyun olarak da güzel bir maç izledik. Hakemi de çok beğendim ancak yardımcılar yüzünden Olcan'ın bir golü güme gitti. Tabii Burak'ın attığı golünde ofsayt olduğunu söylemek gerek. Penaltı pozisyonunda da haklıydı.
Pazar günü ilk maç İngiltere liginde C.Palace deplasmanında ki Arsenal'in maçıydı. Geçen hafta ki mağlubiyetten sonra eleştirileri ciddiye alan Wenger bu kez Mesut, Cazorla, Giroud ve A.Sanhcez'i birlikte sahaya sürdü. Maçı Giroud ve A.Sanhcez'in etkili oyunuyla 1-2 kazanarak ilk 3 puanını aldı. Hemen ardından başlayan büyük maçta ise M.City evinde geçen hafta hem 2 puandan hem de kalecisini kaybeden Chelsea'yi ağırladı. Maça iyi başlayan Chelsea gibi gözükse de tehlikeli ataklar üreten City oldu. Geçen haftayı yedek kulübesinde geçiren Aguero bu kez sahada ve oldukça etkiliydi. D.Silva ile girdikleri verkaç sonunda o kadar rahat bir plaseyle golü attı ki ancak soğukkanlı bir forvetin yapacağı bir klastaydı. Maçın devamı ise Chelsea'nin bütün hücum defolarının ortaya çıkmasını sağladı. D.Costa'nın etkisiz gününde olması ile kenardan gelen Falcao'nun bir türlü eski haline gelememesi ile çok kısır bir takım oldular. Ayrıca o Falcao'nun saç şekli nedir arkadaş. Adam bildiğimiz halinden bu kadar mı uzaklaşır? Bu sene ligde favorim kesinlikle City.
Ligimizde ise gün T.Konya'nın evinde Akhisar'ı ağırladığı maçla başladı. Geçen sene düşmesi kesinleşen Balıkesir'e gelip bu sene için alt yapı hazırlayan Cihat Arslan hoca (ki kendisi Galatasaray'ın şampiyonlar liginde ki ilk golünü atmış isim olarak tarihte yer alır) Akhisar'ın teklifini duyunca oraya geçmeyi uygun görmüştür. Disiplinli ve verimli bir oyun yapısına sahiptir. Gittiği her takımda belli bir seviyeyi muhafaza eder. T.Konya ise bildiğimiz bir Aykut hoca takımı olmaya doğru gidiyor. Zevk anlamında biraz eksik ancak takım her daim topa sahip olmayı ister. Üstelik taraftar olarak da ligimizin çok üstünde bir sayıya sahipler. Passolig sayısında Trabzon'un dahi önündedir. Maça iyi başlayan Akhisar oldu. Kalecinin hatasıyla öne de geçtiler ancak bir çok şansa rağmen ikinciyi bulamayınca pis bir duran topta kendi kalesine attıkları golle beraberliğe razı oldular.
Ligin iki yeni takımı Osmanlı ve Kayseri arasında ki maçta benzer bir şekildeydi. Ancak bu kez iyi oynayan ve skor bulmakta zorlanan Osmanlıspor oldu. Alt liglerde epey bir isim yapan Umar sağ açıkta yaptığı bindirmelerle oldukça etkili oldu. Hatta kendisine yapılan net bir penaltının neden verilmediğini anlayamadım. Çizgide görev alan yardımcı hakemler ne işe yarıyor hala çözebilmiş değilim. İlk hafta ne kadar şey anlatır bilmem ama Osmanlıspor ilk 10 içinde yer alır gibi geliyor.
Günün ve yazının son iki maçında öncelikle G.Antep Kasımpaşa maçına bakacağız. Okan BURUK gibi bir ismi yollayıp ardından da Ertuğrul SAĞLAM'IN yardımcısı Mutlu TOPÇU'YU takımın başına getirmek başlı başına bir saçmalık. Takımın küçüldüğünü anlamak için sırf bu hamleye bakmak bile yeterli. Bu sezon işleri gerçekten zor. Maça daha iyi başlayan Rıza hocanın Kasımpaşa'sı oldu. Skor bulamamalarının sebebi ise tamamen toplama takım olmalarından. Zaman geçtikçe daha iyi olacaklardır. Maç 0-3 bitti ama daha fazla da olabilirdi. Antep'te kırmızı kart gören El Yasa'nın ne yaptığını anlayan var mı acaba. Rakibine öyle bir girdi ki Allah'tan denk gelmedi. Yoksa kalıcı bir sakatlık olabilirdi.
Mersin deplasmanında ki Beşiktaş ise oynadığı oyunla hem keyif aldı hem de keyfi verdi. Maçta oldukça iyi bir görüntü veren Oğuzhan bakalım bu formunu kaç hafta sürdürecek. Golleri atan Cenk ise Gomez ısınana kadar takımın gol yükünü taşıyabilir. Mersin'in geçen sene ki Mersin olmadığı ortada. Transfer yasağından daha büyük sorunları Rıza hocanın takımdan ayrılması oldu. Yoksa Servet ve H.Kabze'nin yoklukları kapanmayacak yaralar değil. Bu maçta ki kötü görüntüye karşın Bakkal takımı toparlayacaktır.
Bu hafta gol sevinçlerinde Asker selamı vererek sevinen herkese teşekkürü bir borç bilirim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir daha böyle uzun yazmayacağım :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder