26 Ocak 2015 Pazartesi

BEKLENENDEN KOLAY OLDU

Gerek Fenerbahçe'nin Kasımpaşa deplasmanında gerekse Galatasaray'ın evinde Rize'yi ağırladığı karşılaşmalarda rakip takımlar daha dirençli bir maç bekliyordu ancak rakipler o kadar tırt çıktı ki puan kaybı bekleyenlerin hevesi kursaklarında kaldı.
Cumartesiye dönersek Fenerbahçe hücumda Sow ve orta sahada Emre ve Topal'ın yokluğunda büyük sıkıntı çekecek gibiydi. Sow neyse Emre olmasa da olurdu da Topal'ın yokluğu beni ciddi şekilde düşündürüyordu.  Yedek olarak kariyer yapan Selçuk takım içinde arkadaşlığı ile yer etmişti ancak taraftarlar gözünde ise zamansız bir bombadan farksızdı. Ne zaman hata yapar ne zaman takımı yakar kestirmek zordu. Rakip ise bu sezon evinde mağlubiyeti olmayan Kasımpaşa'ydı. Ancak ligimizde takımıyla en uzun süredir çalışan isim olan Şota en çok soru işareti barındıran isim olmaya da devam ediyordu. Takımı potansiyeline çıkaramayan Gürcü hoca sempatik ama işinde mahir değil.
Maça hızlı başlayan Fenerbahçe oldu ki. Ersun YANAL dönemi olsa ilk 10 dakikada kazanılan duran toplardan en az 2 gol bulunurdu. Ancak İsmail KARTAL'I idari olarak değil de teknik anlamda eleştireceksem bu kesinlikle duran toplarda ki verimsizlikten başlardı. Takımda duran topu kullanacak kişinin hala belirlenmemiş olması anlaşılır gibi değil. Dün de ilk yarının bütün maçlarında olduğu gibi Caner, Diego arasında paylaşıldı hatta ilk yarıda Meireles'in dahi kullandığını görmüştük. Benim ilk tercihim Diego olur o sahada değilse Caner atmalı.
Golü bulana kadar takımın sürekli bu tempoda oynayamayacağından korkuyordum. İyi oynarken bu performansın meyvesini yemek anlamında golün gelmesi önemliydi. Kuyt'ın enfes ayak içi bu sorunu da ortadan kaldırdı ki. Kendisinin artık yaşlandığı ve sözleşme uzatılmaması gerekir diye düşünenlerden olduğumu söylemeliyim. Ancak yeni yabancı kuralı ile yedek kulübesinde oturmalı mı? Sorusu henüz bende de cevaplanmadı.
Gol sonrası sakinleşen takım önde basmak konusunda ısrarcı olmadı. Zaten yaş ortalaması yüksek olan bir takımın bu presi uzun süre yapması mümkün değildi. Bu tempo ayarlama ve takımda forvet ile defans arasında ki mesafeyi ayarlama konusunda Egemen çok önemli bir yer tutuyor. Kadlec veya Bekir oynadığında Egemen tarafında sürülmeye alışmış Alves'in ne kadar dengesizleştiğini görüyoruz. İkinci yarıda da durağan bir oyun varken oyunu sahasında kabul eden Fenerbahçe kontradan Diego ile  gole de yaklaştı ancak Brezilya'lı müsait durumda bitiremeyerek umutlananların umudunu yemeye devam etti. İkinci gol ise maç boyu Babel'e büyük üstünlük kuran Gökhan etkili bindirmesi ve iki kişiyi geçerek yaptığı asist ile Kuyt'ın yine ayak içi ile topu tavana göndermesi ile geldi. İyice dağılan Kasımpaşa duran toptan iki müthiş şut çıkardı ancak kalede ki "HIMBIL" çok güzel iki kurtarışla oyunun tehlikeye girmesini engelledi.
Takımda Diego ile birlikte en çok şut çeken ismin Selçuk olması takımın kalitesini mi? Yoksa Selçuk'un
fütursuzluğunu mu? Gösteriyor emin değilim. Meireles'in sakatlanması ile oyuna Hasan Ali girdi. Bu sene daha diri bir görüntü çizen Hasan Ali bu forma şansını hak ediyor. Sol çizgiyi Hasan Ali ve Caner'e emanet eden Kartal Alper'i ise göbeğe çekerek rakibi kovalayan isim sayısını bir artırdı. Bazı yorumcuların misal Kemal BELGİN, Caner'i göbeğe de çekebilirdi söylemlerini okuyorum ancak takımı bu kadar yumuşak kılmanın manasız olacağını görmüyor olacaklar ki bu yorumda bulunduklarını düşünüyorum.
Galatasaray ise bir garip Afrika kupasına en az sayıda isim gönderip de en çok mağduriyet yaşayan kulüp olmayı başardılar. Stoper olarak Semih'i de sakatlığa kurban verince ellerinde stoper kalmadı. Yine de Hakan ve Koray'ın Afrika kupasında ki Kweuke'nin yokluğunda iyi iş çıkardığını söylemek lazım. Hakan ilk golde bir de asistin asistini yaptı ki ancak bu kadar katkı yapılabilir.
Eksiklerden söz açılmışken Rize'nin de epey sıkıntılı geldiğini söylemek lazım. Bu yüzden Hikmet hocadan kapalı bir oyunla oyunu kilitlemesini bekliyordum ki o tam tersine cephesiz açık meydan muharebesini tercih etti. Yani işi oyuncuların kişisel becerisine bıraktı ki bu bildiğin maçı kaybetmek demekti. Öyle de oldu. İlk golde Selçuk yarı sahadan gelen topu düzeltip boş durumda ki Sneijder'e o da kalecinin kapattığı köşeden fileleri bulurken hiçi zorlanmadı. Rize gole rağmen kapanmamayı sürdürürken Galatasaray'da hızlı oyunuyla pozisyonlar bulmaya devam etti. Galatasaray'ın verim almaktan başka çaresi olmadığı Bruma ilk kez bu kadar hareketli gözüktü. Mancini'li dönemde de etkili olduğu dönemler oldu ancak skora katkı konusunda kısır olması onun ilk 11 oyuncusu olmasını hep engelledi. Nihayet tabelaya adını yazdırması sevindirici, böyle oynadığı sürece kimse onun için ödenen bonservis miktarını sorgulamaz.
İkinci yarıda da karşılıklı atakların olduğu bir maç oldu ancak Rize'nin beceriksizliğine bu kez Galatasaray'da karşılık verince gol sesi çıkmadı. Maç 2-0 giderken yani skor olarak Galatasaray'ın bir sıkıntısı yokken neden 3 hafta oynayamayacağı söylenen Burak riske edildi anlamak mümkün değil. Oyuna girerken sakatlanacağını maçı beraber izlediğim abime söylemiştim. Hamza hocanın da dediği gibi bile bile lades olundu. Hatalar yapıldığı kabul edildiği için daha fazla üstelenmemesi gerekiyor.
Bugün sıra Beşiktaş'ta sonradan oynamak zordur. Üstelik Ankara deplasmanı her zaman zordur.
Herkese hayırlı günler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder