20 Şubat 2012 Pazartesi

SEYİRCİLİ MAÇ CEZASI

              Önce şunu yazmalıyım ki seyircisiz maç keyifsiz ama ergenlik sesine ulaşmamış binlerce çocuk ve bu kadar tiz sese sahip kırk bin kadının önünde oynamak veya tv de bu maçı izlemek hakikaten ceza oluyor. Federasyon bunu mu amaçladı emin değilim ama ceza amacına ulaşıyor orası kesin.

               Maça Fener hızlı başladı. Önce sağdan ve soldan ataklarla uzaktan şutlarla rakibini açmayı denedi ve bunda da Emre ile başarılı da oldu. Golde kısmetin olduğunu söylemezsem ayıp olur. Oldukça heyecanlı ve iki takım taraftarı içinde stres dolu bir maçtı. Sivasspor bulunduğu konumun hakkını verircesine oynadı. Golü erken yemesine rağmen çok güzel bir golle cevap verdi. Bu golün ardın da geri çekilmeyip ataklarını sürdürdü. Kornerden gelen golle de aradığı golü buldu. Farkı daha da açabilirdi hatta açmalıydı bu kadar açık oynadığı bir maçta yakaladığı fırsatları gole çeviremeyince maç hep ortada olmaya mahkûm kaldı.

            Seyirci sayısında bir eksilme olmayan ancak seyirci desteğinden oldukça mahrum olan Fenerbahçe Alex ile çok müsait pozisyonları harcamasına rağmen Pedriel’in gerçekten kolay pozisyonu kaçırmasından sonra günün kötüsü Alex ile önce beraberliği yakaladı. Ardından da M.Sow’un alda at pasında yine Alex ile öne geçti. Maçın ilk yarısında çok kötü oynayan hatta hakkında yanlış transfer mi oldu diye sorgulamama sebep olacak tercih hataları yapan Sow ikinci yarıda ki oyunuyla erken düşünmenin çok da doğru olmayacağını gösterdi. Yine de hakkında iyi transfer ya da kötü transfer demek için erken. Henüz 3.maçı anlayışlı olmak lazım ama gözüm üstünde: )

        Fenerbahçe’nin bu oyun düzeninde ki en önemli isimler sanırım Emre ve Gökhan Gönül. Bu ikisi olmadığı sürece ya da olsa da iyi oynamadıkları sürece Fenerbahçe’nin zorlanması ve puan kaybı yaşama ihtimali çok. Takım hala eli yüzü düzgün bir top oynamıyor ve deplasmanda yaşadığı sorunlar da hala bitecek gibi değil. Biran önce toparlanması ve sene başında ki performansına dönmesi ümidi ile…

17 Şubat 2012 Cuma

TV'DE HAFTASONU MAÇLARI

17 Şubat Cuma
20:00 Mersin İdman Yurdu - Galatasaray @Lig TV
21:30 Hoffenheim - Mainz @TRT HD
18 Şubat Cumartesi
13:00 Ankaragücü - Samsunspor @Lig TV
13:30 Erciyesspor - Karşıyaka @TRT 3
14:30 Chelsea - B. City @Ntv Spor
16:00 Gaziantep BŞB - Akhisar @TRT 3
16:00 Antalyaspor - Manisaspor @Lig TV
16:30 Hertha Berlin - B. Dortmund @TRT Haber
17:00 Everton - Blackpool @Ntv Spor
19:00 Kasımpaşa - Rizespor @TRT 3
19:00 Fenerbahçe - Sivasspor @Lig TV
19:15 Sunderland - Arsenal @Ntv Spor
19:30 Freiburg - B. Münih @TRT HD
20:00 Lorient - Lille @Lig TV 3
21:00 Real Madrid - R. Santander @Ntv Spor
21:45 Juventus - Catania @D Smart
22:00 Marsilya - Valenciennes @Lig TV 3

19 Şubat Pazar
13:00 Gaziantepspor - Orduspor @Lig TV
13:30 Konyaspor - Sakaryaspor @TRT 1
13:30 Groningen - PSV Eindhoven @S Haber
13:30 Elazığspor - Güngörenspor @TRT 3
15:30 Ajax - NEC Nijmegen @S Haber
16:00 Göztepe - Giresunspor @TRT 3
16:00 Kayserispor - Trabzonspor @Lig TV
16:00 Eskişehirspor -Karabükspor @Lig TV 2
16:30 Schalke 04 - Wolfsburg @TRT Haber
18:00 Bordeaux - Lyon @Lig TV 3
18:30 Hannover 96 - Stuttgart @TRT HD
18:30 Liverpool - Brighton @Ntv Spor
19:00 S.Gijon - A. Madrid @Ntv Spor
19:00 Adanaspor - Boluspor @TRT 3
19:00 Beşiktaş - Gençlerbirliği @Lig TV
21:45 Palermo - Lazio @D Smart
22:00 PSG - Montpellier @Lig TV 3
22:30 Barcelona - Valencia @Ntv Spor

20 Şubat Pazartesi
19:00 Bucaspor - Kartalspor @TRT 3
20:00 Bursaspor - İstanbul BŞB. @Lig TV




NOT: İlk resimdeki televizyondan bizde vardı yanlış hatırlamıyorsam
          İkinci resimdeki ise bizde kesin vardı. Hatta abimin üstüne düşmüşlüğü bile var...

YENİ HAFTANIN TAHMİNLERİ

TRABZONSPOR’UN İNTİHARI


        Maçtan önce ki yazıda da söylemiştim. Şu haddini bilmez PSV ye haddini bildirmek lazım diye ama Allah ne verdiyse saldırmamak lazım da demiştim. ( Yazılarda ben demiştim demeye erken başladık bakalım hayırlısı ) Maça tam manasıyla Trabzonspor gibi başladık hızlı, deli dolu ve organizasyonsuz.

           Burak ayağına gelen ilk topu ve daha sonra gelecek olanları da başka alternatif var mı diye bakmaksızın kaleye gönderdi kimi kalecinin kucağına kimi dağlara taşlara. (Burak demişken bu adam ligde 27 ve daha fazlası gol atmış olabilir ama oynadığı hiçbir kulüpte Avrupa maçlarında gol atamamış olması neyin göstergesi olabilir acaba? Toplam da Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor’da 20ye yakın maç oynayıp hiç gol atamamış.) PSV ise rakip sahada önce bir neye uğradığını şaşırdı ancak hemen toparlandı ilk golde beceri ile uzaktan ikinci golde ise defansın boşluğunu iyi değerlendirip fırsatçılık ile 2 farklı öne geçti. Olcan bireysel çabası ve PSV savunmasının dağınıklığını iyi değerlendirdi ve umutları tazeledi. Ama maçın devamında ki etkisiz oyunuyla kendisinden daha fazlasını bekleyenleri ise hayal kırıklığına uğrattı.

        Trabzonspor’u tek tek değerlendirmek istemesem de biri iki oyuncu hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. Halil Altıntop sene başında Eskişehir ile araların bozulmasını göze alınarak transfer edildi ama sene başından bu yana ne bir hücum performansı gösterebildi nede defansif. Aslında onu benzettiğim bir futbolcu var Dirk Kuyt. Tam onu yapısında bir adam yalnız o daha golcü bir oyuncu bizimki ise bildiğin Kuyt’ın Türkiye versiyonu daha az gol daha az asist yapar türünden bu haliyle ve oynadığı bu mevki ile başarılı olması çok ama çok zor adamın elinden gelen bu belli ki Trabzonspor bile bir gömlek büyük geliyor. Diğer isim ise Serkan Balcı ben bu adama takmış durumdayım sanki defansif bek oynamak için çok kısa bazen bu eksikliğini koşularıyla kapatıyor ama yine de yeterli değil. Dün ise Zokora’nın yokluğunda orta sahada görev yaptı ama yine ne yapacağına karar veremez haldeydi. Kafasındakilerle ayaklarının yaptıkları apayrı şeylerdi. Hele ki 2. Yarıda bir pozisyonda sol taraftan içeri girdi savunma dengesiz yakalanmıştı içeride Burak veya Halil’e pas atabilirdi ancak o rakibini geçip vurmayı düşündü ayağından topu fazla açınca çok uygun bir fırsatı boşa çevirmiş oldu.

         Artık buradan sonra turun geleceğini sanmıyorum. Büyük bir futbol mucizesi olmazsa Trabzonspor artık lige döner ve playoff için avantajlı bir yer kapmaya çalışır. Bunu da başaracak güçte ama Avrupa’dan bu kadar basit gollerle elenmek çok üzücü.

Ayrıca bu maçı açık kanallar da yayınlamayanlara da bravo demek lazım böyle maçlarla daha çok abone sahibi olabileceklerini mi sanıyorlar acaba. Azerbaycan kanalı dururken niye size para verip izleyeyim ki…

          Gecenin diğer Türkleri içeren maçlarında deplasmanda Lazio’yu geri düşmesine rağmen 1-3 yenen A.Madrid tur kapısını ardına kadar açtı ve Beşiktaş’a rakibin benim mesajı yolladı. Arda için zor bir eşleşme olacak ilk senesinde kendi ülkesinden bir takıma karşı oynayacak Allah’tan rakip Galatasaray değil. Dünkü maçta son 20 dakika Diego’nun yerine oynamış. İngiltere’de ise Stoke deplasmanında Valencia kafasına aldığı darbeden sonra ilk maçına çıkan Mehmet Topal’ın olağanüstü golüyle evine çok avantajlı bir skorla döndü( İzleme şansı olanlar kaçırmasın çok güzel vurmuş ters 90a).


  Stoke City’nin taç kullanırken kenardan havlu desteği alması U.Emery’nin haklı tepkisi ile karşılaştı. Tamam uzun taç atıyor ileride Crouch ile etkili olmaya çalışabilirsin ama dışarıdan destek almak çok etik gelmiyor bana üstelik deplasman maçlarında ise formanın altına havlu diktirip topu öyle kurulamaları tam çocukluk zaten “İngiltere’de toplasan 5-6 takım top oynuyor gerisi güreş rugby karması bir şey oynuyorlar” demişti şahsın biri haksız da değil.

TÜRKİYE KUPASI FİNALİNİ KİM İZLER Kİ…


           Yarı finaller öncesinde bile kupanın gazı kaçmıştı benim için. Fener elenmiş daha kimi izleyeyim ki derken başladı Banvit A. Efes maçı hiç umudum yoktu maçın güzel geçeceğine dair ama Ufuk Sarıca sağ olsun Fener maçında oynatmadığı Vujacic’i meğer bu maça saklamış o da elinden geleni yaptı maçta olmamak adına. Başa baş giden 3 çeyrek sonunda Efes yine o berbat son çeyrek performansını gösterdi. Yine fener maçının yıldızı Batista yerine fener maçının hayal kırıklığı (hatta bütün sezonun hayal kırıklığı) Barac’a daha fazla süre verdi Ufuk Sarıca iyide yaptı yoksa Banvit’in kazanacağı yoktu. Milli takım hocası Orhun Ene ise üzerinde baskı az olunca yada yönettiği oyuncuların egosu daha düşük olunca ne kadar iyi birkoç olduğunu gösterdi.


         Diğer yarı final maçında ise derbi mücadelesi vardı. Beşiktaş son 11 saniyesine 3 sayı geride girdiği maçı önce Serhat Çetin’in son saniye üçlüğü ile uzatmaya taşıdı. Bu pozisyondan önce G.Saray’ın tam 4 ( yazıyla dört) kere faul yapıp maçı neredeyse garantiye alma şansı vardı ama nedense oyuncular bunu tercih etmedi.

          Daha önce Olympiakos maçında da yapmışlardı bunu son saniyede üç sayı önde iken faul yapmayıp orta sahadan yemişlerdi üçlüğü ( bu tercih mantıklı sayılabilir sonuçta orta sahadan kaç tane sallasınız girer ki ama dünkünün izahı olamaz) o maçı uzatmada aldılar ama bu kez papaz pilav yemedi. 5 faullü L.Andric’i çok aradı uzatmada G.Saray ve elindeki maçı verdi.

          Şimdi cumartesi öğle 3te final var BANVİT – BEŞİKTAŞ hakikaten kim izler ki şimdi finali kupa bitti bence ama Banvit alırsa sevinirim o ayrı: )

15 Şubat 2012 Çarşamba

KARAKARTAL PORTEKİZ’DE

           Maçtan önce arkadaşlarla yaptığımız tahminlerde 1 kişi hariç kimse Beşiktaş’a şans vermiyordu. ( O bir kişi ben değilim: üstelik o arkadaş Beşiktaşlı bile değil Galatasaraylı Hakan ERHAL ) Bırakın 2 farklı galibiyeti beraberlik bekleyenlerin sayısı bile azdı. Bu tahminler hiç de mantıksız değildi evinde uzun süredir yenilmeyen geçen senenin finalisti Braga ve kendi liginde bile son 4 maçında 1 beraberlik çıkarabilen Beşiktaş. Mantık ev sahibini favori görüyor, ama futbolun güzelliği burada değil mi Beşiktaş’ın galibiyet ihtimali gerçekten bahsettiğimiz kadar az olsa kim izlerdi ki Türkiye’de bu maçı.


             Bilen bilir Beşiktaş’ı şuan ki başkanı Demirören geldiğinden beri sevmem gerek Sergen’i gerekse İlhan Mansız’ı hiç sempatik bulmam akşam maçı yine bu gözle izledim Sergen’in eski takımı İlhan’ın eski takımı diye oynanan oyun da hiç iyi değildi. Nedense forvetsiz takımla çıkmıştı Carvalhal önce yemeyeyim de sonrasına bakarız demiş herhalde. İlk 30 dk. Bu tercihin ne kadar saçma olduğundan yana dert yansam da Braga takımında daha saçma bir adam varmış meğer ( Helder Barbosa ). Önce ortada bir sebep yokken kaptırdığı toptan sonra rakibinin bileğine yaptığı hamle ile maçın ilk sarı kartını gördü. Ve 30. Dk dolmadan bu sefer Egemen’in kendisine hamle yapacağını düşünerek ceza sahasında kendini çok kolay yere bıraktı. Türkiye’de olsa sarı kartı olan ev sahibi oyuncu ne yapsa oyundan atılmaz devam kararı verilirdi. Ancak Hollandalı hakem eyyam kelimesinin manasını bilmediğinden olsa gerek çok haklı ve cesur bir kararla üstelik ev sahibinin oyuncusunu ikinci sarı karttan attı. Ve bundan sonra maç Beşiktaş’a döndü. İyice beraberlik elimde artık diye düşünen Carvalhal’e asıl hediye Sivok’un kafasından geldi. Daha önce de böyle golleri olan Sivok bu kez çok daha değerli olanlardan bir tanesi attı. Artık Beşiktaş istediğini almış ve geriye yaslanmıştı ki Manuel Fernandes neden Valencia bu adama 18 milyon Euro vermiş lafını yedirircesine müthiş bir koşu ve pas yaptı. Simao her ne kadar topu evelese de topun canı gol olmak istedi 0-2 : ). Bu Beşiktaş’ın beklediğinden bile iyi bir skor oldu emin olun daha da fazlası olabilirdi. Eğer Carvalhal Q7’yi çıkarırken yaptığı doğruyu yerine aldığı adam Almeida yanlışı yerine süratli ve gol atmak isteyen Mustafa Pektemek olsaydı bu skor Braga için iyi bir skor olurdu. Neyse bu skor da tur için yeter de artar bile Beşiktaş’ın buradan turu vereceğine ihtimal vermiyorum. İnönü’deki maçta yine beraberliğe razı bir kadro ile çıkar Carvalhal belki yine şans güler yüzüne futbol bu belli olmaz.
                Sakatlıktan yeni çıkan ve kilosu Brezilyalı orijinal Ronaldo ile kıyaslanacak seviyede olan Q7’nin karşısında Douglas Ferreira ‘dan daha iyi bir rakip defans oyuncusu olamazdı herhalde. Adam ağaç gibiydi resmen beli hiç mi dönmez bir oyuncunun Q7 iki pozisyonda çok güzel terse yatırdı Douglas’ı ama ilkinde az farklı üsten auta gitti. İkincisinde ise şut çekene kadar enerjisi tükendi Q7’nin yine oyunu hem arkadaşlarını rahatlattı hem de rakibe korku vermeye yetti. Necip hala patlama yapacak bekliyoruz İnşa Allah sonu Aydın Yılmaz gibi olmaz.
            Birkaç kelime de Fernandes için yazmak istiyorum bu adama Valencia sakat olduğunu bilmesine rağmen 18 milyon Euro vermiştir. Kariyerinde İngiltere de 3 sezon kiralık olarak forma giymişliği var. Gittiği her takımda sakat olmadığı sürece ilk 11’in değişmez adamı olmuştur. Beşiktaş’a kiralık geldiğinde de satın alma opsiyonu çok fazlaydı yanlış bilmiyorsam 12 milyon Euro. Ama sene sonunda ne olduysa Beşiktaş başkanından beklenmeyecek kadar akıllı bir hareketle sadece 2,3 milyon Euro’ya bonservisi ile transfer etti. Türkiye’nin tartışmasız en iyi orta saha oyuncusu Fenerbahçe Appiah ve Aurelio sonrası böyle bir adam arayıp durdu ki hala arıyor. Ne Melo ne de Zokara onun kadar iyi değil. Artık tek sorun onu burada mutlu etmek bu da teknik kadronun işi bu adamın değerini bilin Beşiktaşlılara da tavsiyem Q7 ye değil Simao’ya değil Almeida’ya hiç değil bu adama sahip çıksınlar.

             Darısı yarın PSV karşısında Trabzon’a. PSV hocası şimdiden başlamış. Trabzon beraberliğe oynayan tam istediğimiz gibi bir kura diye atıp tutmaya aman gaza gelip de Allah ne verdiyse saldırmasa bari (malum su her yerde 100° de kaynasa da bu Trabzon’da 80°yi hayatta geçmez: ) ama densize de haddini bildirmek lazım. Ne diyeyim Başarılar Trabzonspor…

13 Şubat 2012 Pazartesi

FENERBAHÇE ÜLKER NEREYE GİDİYOR...





            Bu takıma akıl sır erdirmek mümkün değil sene boyunca zaten inişli çıkışlı bir grafik çizdiler ama bu hafta ki mağlubiyeti açıklamak için istikrarsızlıktan çok daha geniş bir analiz gerektirir. Ligin son sırasında ki Bandırma Kırmızıya karşı ( ki bu takım Bandırma Banvit ’in altyapı takımıdır) ilk galibiyetini geçen hafta Türk Telekom ‘a karşı alan bu takım bu hafta evinde F.Ülker gibi takımı yendi. Küme de kalma ihtimalleri zaten olmayan bir takım ancak giderayak iz bırakmak için ellerinden geleni gücü sınırınca yapıyorlar. Bu takıma her kim eksik olursa olsun yenilmenin sene başında Avrupa da son 16 hatta final 4 hedefi olan bir takımın yenilmesini kelimelerle anlatmak mümkün değil. Yapılması gereken çok şey var hiç istemesem de başlarda çok başarılı bulduğum Neven Spahija ‘nın görevine son vermek de bu yapılması gerekenler listesinde yer almakta hem de ilk maddelerden biridir. Sene başından beri sakatlar düzelince takım ritmine girecek dendi ancak ne sakatların ardı arkası kesildi ne de takım bir ritim tutturabildi. Son olarak kaptan Ömer Onan sakatlar kervanında zaten sene başında ki sakatları beklerken sürekli oynamak zorunda kalan Ömer’in yaşlı vücudu daha fazla dayanamadı ve takımı en önemli maçlarda takımı yalnız bıraktı. Geçen senenin önemli isimlerinden Tomas ’da müthiş düşüş gösterenlerden sene başında ayrılan 3 oyuncu ( Jesicevicus, Lavrinovic, Kinsey )  bu kadar mı önemliydi. Ya da bu takım sadece onlara mı endeksli top oynuyordu çözmek zor sene başında ki şike davası sanırım futbol takımından çok basketbol takımını etkiledi nedenini anlayan biri varsa bana da anlatsın.

            Bir yandan A. Efes te olan sorun burada da kendini gösteriyor takım sadece yabancı oyuncular kadar performans veriyor. Altyapıdan gelen tek bir ümit bile yok G. Sarayda ki Göksenin kadar bile bir oyuncu olmayışı ne fena hiç oyuncu çıkmayacaksa bu altyapılara ne gerek var ya da hiç genç oyunculara şans vermeyecekse koçluk yapmanın nesi zor. Artık genç oyuncular görmek istiyorum Enes Kanter’ler Doğuş Balbay’lar hep bu alt yapı ürünü oyuncular ama takıma hiç bir şey vermeden yurt dışına gittiler forma aşkı kulüp sevgisi aşılamak gerekli demek ki.

            Bu arada Basketbol şube sorumlusu Nedim KARAKAŞ koçun istifasını beklemediklerini yola aynen devam edeceklerini açıkladı yani sinir küpü maçlara devam…

AVRUPA'DAN NOTLAR

             
            Bu hafta Avrupa da çok güzel maçlar vardı. Önce cumartesi sabahı M. United evinde Liverpool la oynadı. Önce ki karşılaşmalardan aralarında husumet bulunan Liverpool dan Suarez ile Manudan Evra maçın başrol oyuncularıydı. Suarez’ e ırkçılık yaptığı suçlaması yapan Evra rakibinin 8 maç ceza almasına sebep olmuştu. Suarez suçlamaları kabul etmedi ve tepki olarak maçtan önce rakibinin elini sıkmayarak gösterdi. Evra elini zorla tutmaya çalışması ise iki sevgilinin ayrılma anında bir tarafın ayrılığı kabul edememesine benzedi. Ülkemizde pek çok ırkçı yaklaşım olsa da ten rengine göre ırkçılık yapan pek olmadığı için ve Avrupa da bu sorun yüz yıllardır olduğundan hassasiyetlerini anlamak zor olacak bizler için. Ben nedense Suarez’ e haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Suarez daha önce de Siyahî oyuncularla oynamıştır herhalde kendi takımında da sağ bek Glen Johnson pek beyaz sayılmaz. Bu konuda hiç sorun yaşamadığına göre anlık bir şeyler söylemiş olabilir bu 8 maç cezayı gerektirir mi? Onu aynı şekilde ırkçılık suçlaması ile karşı karşıya kalan J.Terry e verilecek cezaya göre göreceğiz. (üstelik bu sefer ırkçılığa maruz kaldığını iddia eden Terry’nin milli takımdan arkadaşı Rio Ferdinand’ın Rio Ferdinand da oynayan kardeşi Anton Ferdinand)




          Maç ne oldu diye sorun varsa 2. Yarıda 2 Rooney golüne sadece Suarez le cevap veren Liverpool karşısında Manu kazandı. Maç sonrası ise belli ki elinin havada kalmasını hazmedemeyen Evra nın Suarez i taciz edercesine sevinmesi mahalle maçlarından sonra nasıl koyduk amanın Premier lig versiyonuydu. Sinirlerine hâkim olan Suarez gözümde daha çok büyüdü.




             Günün diğer güzel maçı Everton deplasmanında ki Chealsea’ nin mücadelesiydi. Chealsea deki bence son günlerini geçiren ya da en çok sene sonu bileti kesilecek olan Andre Villas Boas ( 35 yaşında ) takımı sene boyunca hiç üst seviyede oynayamadı. Şampiyonlar liginde devam ettiği için hala takımın başında olan bir dönem takımın abisi Lampard’la kavgalı olan genç hocanın ömrü çok uzun olmayacakmış gibi duruyor.

            Liverpool da mükemmel form tutan Torres’in Chealsea’ ye transfer olduktan sonra Guiza’nın Fenerde ki halini hatırlatması da artık sabırları zorluyor.



            Bir zor durumda ki hocanın maçında ise devre arasında Eskişehir’den apar topar ayrılıp Hertha Berlin e giden Skibbe Sturtgartt’ tan 5 gol yiyip takımda ki son günlere doğru hızlıca yol aldı. Hem Eskişehir i zor durumda bıraktı ki hala toparlayamamış durumda hem de gittiği yerde başarıyı bulamadı ( takımı küme düşme hattının bir basamak üstünde ) iyide oldu. Beter olsun.


Not: Pazar günü Skibbe’nin görevine son verildi. G. Saraydan ayrıldıktan sonra Fotomaç gazetesinin manşeti gibi Skibb ( Sikip diye okunur:) bıraktı. Takım Skibbe ile 17 gol yedi ve 1 gol atabildi.

         Evinde Caen e 1-2 kaybeden Lyon da sezonun kötülerinden. Dubai sermayeli PSG bu sezon Ancelotti ile şampiyon olup seneye daha büyük transferlerle adından söz ettireceğe benziyor.

         Umut Toulouse da başarılı olması ise en büyük dileklerimden severim böyle çabalayan topçuları izlemeyenler bu sene Lyon a attığı golü izlesin 35 metreden ampul gibi asmış. Altta ki video da izleyebilirsiniz.

             Ardalı A.Madrid yeni hocasıyla çıkışına devam ediyor 6 maç oldu ve hala gol yemediler. Bu hafta deplasmanda Santander’i elinden kaçırmasının ( 0-0 ) tek sebebi Racing Santanderin kalecisi (Rodríguez Martínez ) dir. İnanılmaz toplar çıkardı. Yine de Adrian birazcık gününde olsa ya da o pozisyonları Falcao bulsa sonuç farklı olurdu.

             Arda bizim ligimizdekinin aksine savunmaya da yardım ediyor. Bir çeşit kayseri sonrası Mehmet Topuz gibi oyunu değişti ve uyum sağladı. Onun da başarılı olmasını isterim.

           Cumartesinin en büyük sürprizi ise Barselona’dan geldi. Deplasmanda sıfırın altında oynadığı bir maçta yedeklerine şans veren Guardiola’ ya Osasuna 3 tane attı ve maçı 3-2 aldı. Bu sonuçla R. Madrid ile aradaki puan farkı 10a yükseldi. Real Madrid Levante’yi 4-2 yendi. Ronaldo’nun 3.golü çok güzeldi. Sol çaprazdan Stoch gibi içeri girer girmez vurdu ve kalecinin üzeirnden golü buldu. Şimdiden tahminimdir. R. Madrid bu farkı iyi kullanır ve bu sene şampiyon olur ve Morinho takımdan ayrılır. Hele birde Şampiyonlar Ligini de alırsa hayatta kalmaz takımın başında. Artık Guardiola’nın da kendini tam manasıyla ispat etmek için farklı ülkerlerde farklı takımlarda çalışması lazım sene sonu sona eren sözleşmesini uzatacağını sanmıyorum. Bu takımla kazanacağı daha ne kaldı ki. Morinho’dan daha iyi olduğunu ispatlamak gibi bir düşüncesi varsa başka takımlarla da kazanması lazım tıpkı Messi Ronaldo örneğinde olduğu gibi Messi Barça da dünyanın en iyisi ama Ronaldo gittiği her ülkede olağan üstü işler yapıyor. Guardiola’ nın da bu sınavdan geçmesi lazım.

10 Şubat 2012 Cuma

SİNEMA ÜZERİNE BİR KAÇ SATIR

              Bu kadar spor yazısı yazdıktan sonra arada başka şeylerde yazmak lazım yoksa Arsene Wagner’in dediği gibi uyumak zor.

            “Cumartesi geceleri saat sekizden gece yarısına kadar futbol izlerim. Önce Fransa ligi, sonra İspanya ve son olarak bizim ligden bir maç... Sonrasında uyumak zor olduğu için bir de film izlerim.”
             Arsene Wenger, Arsenal

             Size şimdi şu filmi izleyin oyunculuklar çok iyi yönetmen harika ışıkçı mükemmel gibi şeyler yazıp da bilmediğim konuda ahkâm kesecek değilim. Ama izlemekten keyif aldığım ve tekrar tekrar izlediğim 5 yabancı filmi yazabilirim sanırım. Bazılarını izlemişsinizdir bazılarını da belki bu yazıdan sonra izlersiniz. Emin olun pişman olmazsınız

              İyi seyirler…

                                       Yedi 7 ( Se7en) Gerilim 1995

                Esaretin Bedeli ( Shawshank Redemption ) Dram - 1994 


                   Can Dostum  ( Good Will Hunting ) Dram - 1997


            Aşk Engel Tanımaz ( Notting Hill ) - Romantik Komedi - 1999




               Aşkın 500 Günü (500 days of Summer ) Romantik Komedi - 2009

ASLANLAR GİBİ…



                Dün Abdi İpekçi Spor Salonu yine tarihi gnlerinden birini yaşadı. G. Saray Avrupa da 18 maçtır yenilmeyen CSKA Moskova takımını dün inanılmaz bir mücadele sonucu mağlup etti. Maçı anlatan Murat Kosova’nın da dediği gibi geri de düşse öne de geçse rakibi ısırmayı hiç bırakmadı adeta sakız gibi yapıştı ve maçın sonunda da bunun ödülünü aldı. Açıkçası maçtan önce galibiyet aklımın bir ucunda bile yoktu. Ben kaç fark yer diye düşünürken hiç de öyle olmadı. Maç dengede başladı kimse ipleri eline alıp maçı sürekli önde götüremedi bir ara Moskova farkı 10lu sayılara da çıkardı ama G. Saray maçı hiç bırakmadı. Tek tek şu söyle iyi oynadı bu çok iyi savundu demeyeceğim çünkü herkes insanüstü mücadele etti izleyenlere tek düşen alkışlamak ve destek olmak.
        


                  G. Saray bu galibiyetle gruptan çıkma şansını da sürdürdü. CSKA grupta 1. Olması nerdeyse kesin. Bizim rakibimiz Olympiacos onlarında ( Anadolu Efes sayesinde) G. Saray’ında 2 galibiyeti var. Bizim iki maçımız sırasıyla evimizde Efes deplasmanda Olympiacos. İçerde Efes’i yensek de yenemesek de Yunanistan’da final maçını oynayacağız ilk maçı 1 sayı ile kazandığımızdan deplasmanda ki maçı kaybetmememiz gerekiyor. Onlar deplasmanda CSKA yı yenip yenememelerinin bir önemi yok ( Yenmelerine de imkân yok zaten CSKA bu maçın acısını onlardan çıkaracaktır ) son maçta G. Sarayı yenmeden gruptan çıkamazlar. Bu sene 2 takımız orada iyi mücadele etmelerine rağmen fark yediler. Fenerbahçe iyi oynadığı maçı 7 sayı ile Efes ise son çeyreğe berabere girdiği maçta 18 sayı ile yenildi. Umarım G. Saray bu maçta şansızlığımızı kırıp orada tarihi bir galibiyet alır ve gruptan çıkıp son 16 ya kalır.
 
                  Ayrıca teodosic hayvanına bir mağlubiyet daha yaşattığı için teşekkürü bir borç bilirim. Sevmiyorum adamı ne yapayım sevilecek bir yanı da yok zaten… Ama Krilenko kral adamdır o ayrı :)

8 Şubat 2012 Çarşamba

TUNCAY ŞANLI ( Kayıp Bir Kariyer )






              

               Henüz genç yaşta geldi çok sevdiği Fenerbahçe’sine çok da iyi başladı İstanbul kariyerine ilk sezonunda 6-0lık tarihi maçta ilk 11 başladı yetmedi ilk golü o attı. Onu izlemek için memleketi Sakarya dan gelen taraftarlarına koştu sevinmek için. Fenerbahçe’nin kötü gittiği sezonlarda bile o hep taraftarın korumasındaydı çünkü en çok hep o mücadele etti en çok o başkaldırdı mağlubiyetlere sol açıkta arkasında sağ ayaklı Ümit Özat ile oynadı iki sağ ayak sol tarafı çok iyi kullandı gün geldi kendi kalesinden gol çıkardı gün geldi önde pres yapıp gol aradı. Şampiyonlar liginde grubun son maçında Kadıköy de M. United e 3 gol birden attı. ( Cristiano Ronaldo ‘nun ilk maçları daha ilk golde Ümit Özat’ tan çalım yerken gözükür boyalı saçlarıyla :) zaten ne olduysa o maçta attığı 3 golden sonra oldu. Önce menajerler keşfetti bu uzun saçlı çelimsiz çocuğu sonra ise İngiltere’nin orta sırada mücadele eden takımların iştahını kabarttı. Aziz Yıldırım çok uğraştı onun gitmemesi için sözleşmesinin son senesiydi ama uzatmadı sözleşmesini bir önceki sene UEFA finali oynayan Middlesbrough takımıyla anlaştı aklında ki planı herhalde 2 sene bu takımda oynar sonra daha iyi büyük birtakıma transfer olurumdu. Orada da iyi başladı her şey antrenmanda yaptığı hareket nette hala izlenir maçlarda da fena değildi M. United e attığı gol yine mükemmeldi. Ama sonra yedek kalmaya başladı. Büyük umutlarla gittiği takımda artık yer bulamaz olmuştu. Takımı küme düşünce ayrıldı oradan ve stoke city e gitti antrenör Tony Pulis ile hiç anlaşamadı onu ya yanlış yerde oynattı yada hiç verimli olamayacağı zamanlarda oyuna sürdü. Orada da mutlu olamadı Türkiye’den talipleri vardı elbette ama geri dönmek istemedi.  ( Belki askerlik problem olmasın diye dövizle askerlik yapma hakkı kazanana kadar kalmak istedi ama artık onu halledecek kadar uzun kaldı. ) İngiltere oynayan birine her zaman talipler olur Tuncay da öyle oldu.  Bundesligadan Wolfsburg transfer etti bu sefer Tuncay’ı yine umutlar vardı.  Yeni yapılanan takımda yeni hoca disiplini ile ünlü Felix Magath gelmişti takıma ama Tuncay bu sefer de iyi başlamadı ve birkaç maç sonra tekrar İngiltere’ye bu kez Bolton a gitti kiralık olarak. Üstelik Aziz Yıldırım ona kırgın olmasına rağmen Aykut hoca isterse alabiliriz demesine rağmen dönmedi. Bolton’da da değişik bir şey olmadı yine yedek hatta bazen kadroda bile yok ligin en kötü takımlarından birinde kadroya girip forma bulamıyor bir iki kupa maçında şans buldu gol bile attı ama o hep yedek olarak kalacak galiba…

                      Tuncay Şanlıyı severim bir ara magazin programlarına dahi düştü. Şimdi Gökhan Özen ile evli olan CHP milletvekilinin kızıyla anıldı adı. Yanlış anlaşılmasın performans düşüklüğünü buna bağlamıyorum. Ben hep kendisine kızıyorum niye oynamayacağı yerlerde bu kadar durmayı kabul ediyor onu anlamıyorum. Daha fazla kupa kazanabilecek daha fazla büyüyebilecekken neden emekliliğini bekleyen memur gibi davranıyor anlam veremiyorum. Brezilyada iyi olsun kötü olsun neredeyse bütün futbolcular genç yaşta evleniyor hatta bütün güney Amerika da diyebilirim Kun Agüero herkesin bildiği üzere Maradona’nın kızıyla evli ve birde çocuğu var. Neymar daha yeni bir çocuk sahibi oldu bu belki bir şey ifade etmez ama Tuncay evli olsaydı belki sorumluluk duygusu bir şeyler yapma başarabilme arzusu daha fazla olurdu. O çok güzel bir kariyeri mahvetti. Bizim de çok iyi bir futbolcuyu izleme şansımızı elimizden aldı Belki Fenerde kalsaydı adı efsanelerle beraber anılacaktı Rıdvan gibi Aykut gibi Alex gibi ama o kolay yolu seçti. Oynamamayı sorun etmedi ve bir daha da eski Tuncay olamayacak…

       
                    Aşağıda Middlesbrough antrenmanında ki hareketini izleyebilirsiniz birde eski gollerinden birkaçını...

1982 doğumlu ( 30 yaşında )

19 Kasım 2002 de Ümit Milli formasıyla İtalya’ya 2 gol atmış iki gün sonra bu kez A Milli Takımın formasıyla İtalya’ya karşı oynadı.

2003 de Türkiye Ümit Milli formasıyla İngiltere’de 1-1 biten maçta Okan Koç ile beraber mükemmel bir maç çıkarmış ve 11. Dakikada ilk golü atmıştır. En iyi maçlarından biridir. (O kadro da ayrıca Servet, İ. Toraman, Okan Koç, Kemal, Serkan Balcı, Hamit gibi isimler vardı ki efsane kadrolardan biridir.)

Ümit Özat'ın Ronaldo'ya çalımı :) ve Tuncay'ın golü

                 
                                          Tuncay'ın antremanda ki haraketi

7 Şubat 2012 Salı

HAFTANIN DEĞERLİNDİRMESİ




               

                 Bu hafta önemli bir derbi vardı önceki yazıda uzun uzun yazdığım için bu yazıda derbiyi es geçiyorum. Haftanın sürprizi 2.yarının flaş takımı Trabzonspor un Antalya’da kaybetmesiydi. İyi başlamadığı maçta Mehmet Eren’in kafa golüyle( Serkan Balcının F. Bahçede oynayamama sebebi bu pozisyonda yine ortaya çıktı sağ bek oynamak için çok kısa ) 1-0 geriye düştüğü maçta cevap vermekte gecikmedi ve Mustafa Yumlu beraberliği sağlasa da tekrar edilen penaltıda Tita son sözü söyledi. Playoffa son sıradan da olsa girmek isteyen ve önündeki G. Birliğini yakalamaya çalışan Trabzonspor için işler biraz daha zor sadece Burak ‘ın eline bakmak bu seviyede bir takıma yakışmıyor. Geçen seneki göz alıcı orta saha performansından sonra Alanzinho’nun 1 büyük transfer olarak gelen Adrian’ın 0 ( yazıyla sıfır) golle oynaması inanması zor ama gerçek.
               
               Haftanın diğer bir sürprizi de Kayseri yi deplasmanda 2 kere öne geçip 2 kere yakalanmasına rağmen yinede maçı 3-2 kazanan G. Birliği yaptı. Herve Tum giderek gençleşiyor sanki yada oynadığı takımın adına yakışanı yapıyor bu sene genç forvet hattına tecrübesi ve son vuruşlarıyla çok büyük katkı yaptı. Haftanın şaşırtmayanı ise A. Gücünün yine kaybetmesiydi. Manisaspor yeni hocasıyla ilk galibiyetini nihayet aldı. Ama verilen işaretler hala yeterli değil. Eskişehirspor evinde moral bulma ve hava yakalama anlamında çok önemli bir galibiyet aldı. Maçın oynandığı zemin buzdan kaplıydı çoğu oyuncu ayakta durmakta zorlanırken yere sağlam basan sol açık Volkan çok önemli pozisyonlar bulsa da beceri yoksunu olduğundan pek çok pozisyonu heba etti. E. Yanal’ın ısrarla şans verdiği Tello’nun ısrarla kötü oynaması ve çok müsait pozisyonda Volkan’ın soldan getirdiği topu tribüne yollaması bir oyuncunun nereden nereye gelebileceğine en güzel örnek olur sanırım. M. United e deplasmanda muhteşem bir gol atan Tello nerede Eskişehir de ki Tello nerde.
 Lider Galatasaray Gaziantep maçında zorlansa da kazanmayı bildi. Yeni transfer Necati’nin golle dönmesi onun açısından olumlu gol vuruşunda ise kısmetli olduğunu belirtmek lazım. G. Antep ise yeni hocasıyla ilk maçında ilk galibiyetini aldıktan sonra üst üste 2. Mağlubiyetlerini aldı balayı erken mi bitti acaba Hikmet hocanın maç sonrasını izlemeyenler çok şey kaçırır… Karabük evinde en yakın rakibiyle oynadığı çok önemli maçta evinde Samsunsporu 2-1 ile geçti. Maçta 2 gol atan İlhan Parlak beni şaşırtmaya devam ediyor baksan eli yüzü düzgün tek bir özelliği yok çabuk değil, bitirici sayılmaz, yırtıcı hiç değil, ama bir şekilde atıyor onunda geçen sene attığı röveşata golü tek kelimeyle harikaydı. Yine de takım M. Yıldız geldikten sonra daha da kuvvetlendi bu maçta da 1 asist ve 1de penaltı yaptırdı. Penaltıyı kendisi kullanmak isteyince Karabük bir golden oldu ama onun varlığı Karabük’e büyük fayda sağlıyor.


              Bahsedeceğimiz son maç ise deplasmanda Mersin’i 1-5 gibi göz alıcı bir skorla geçen Sivasspor maçı olacak. Rıza Hocanın takımı haftalardır taş gibi top oynuyor 2 hafta sonraki Fenerbahçe deplasmanı ne kadar iyi takım olduklarını test etmek için güzel bir sınav olacak. Mersin ise sakat Nobre ’nin yokluğunun da yokuş aşağı gidiyorlar. İstifa edip geri dönen Nurullah Sağlam ilk yarıda aldıkları puanlar sayesinde düşme tehlikesi yaşamıyor. Ama gelecek onlar için de ışık saçmıyor.

6 Şubat 2012 Pazartesi

FENERBAHÇE: 2 BEŞİKTAŞ: 0





       



   Maçtan önce hafta boyunca TRT ve LİG TV kanallarında eski maçlardan akılda kalanlar ve efsane olmuş goller izledik. Emin olun bu maç ne goller itibariyle ne de maçın öyküsü itibariyle bu listelere son sıradan bile girmez.


           Beşiktaş olabildiğince eksik Fenerbahçe ise olabildiğince değişkendi. İlk 20 dakikada çok hırslı ve kaliteli bir oyunla başladı ev sahibi Fenerbahçe zaten gol de bu baskı sonucu kazanılan korner organizasyonuyla geldi. Bu 20 dk. da Stoch karşısında Tanju’nun ürkek oyunu en çok göze batandı geçmiş zaman kullanıyorum çünkü ikinci yarıda bu kez Tanju bindirmeleriyle Stoch’un başına bela oluyordu ki Carvalhal imdadına yetişti ve çıkardı oyundan. Maçla ilgili söylenecek fazla bir şey yok F. Bahçenin skor avantajını elde ettikten sonra artık olağan hale gelen geri yaslanması ve taraftarının maçı yürekleri ağzında izlemesi artık çok yadırganmıyor bile. Beşiktaş ise ne kadar işe yarar ne kadar kaliteli ayağı varsa ya sakat yâda cezalı kalan birkaç iyi oyuncusunu da Carvalhal uzun süre yanında tuttu. ( Necip, Ekrem ve belki Edu ) Garip bir tercihle daha önce sağ bekte iyi performanslar veren Toraman yerine Tanju ile başlaması ilk golünde hazırlayıcısı oldu. Sol bekte ise Ekrem yerine Ersan ile başlaması da o bölgeden hücum şansı bırakmadı Beşiktaş adına tüm bunlara rağmen Ernst ilk pozisyonda karşı karşıya topu tribüne atmasa yâda vurduğu volesi 5 cm aşağıya gitse maç Beşiktaş’a dönebilirdi. Fenerbahçe adına ise ilk maçında çok etkili olmasa da M. Sow ‘un golü moral vericiydi. Yıllarca televizyonlarda attıkları golden sonra istavroz çıkaranları gördükçe böyle attığı golden sonra şükür secdesi yapan futbolcuları daha bir farklı seviyorum( bkz yukarıda ki resimler ). Daha önce Emre ve Semih bu şekilde sevinçlerini gösteriyorlardı. Eski Sivassporlu M. Yıldız da bu şekilde sevinenlerden. O yüzden hoş geldin M. Sow




          Fenerbahçe hafta arası maç olmadığı bu hafta dinlenme ve yeni transferine alışma şansı bulacak Beşiktaş ise liderden 9 puan geride kalmanın moral bozukluğuyla sakat ve cezalı oyuncularına kavuşmayı bekleyecek haftanın değerlendirmesini tüm maçlar bitince bu sayfada bulabilirsiniz…