Hafta sonu yoğun bir maç programı vardı. Cuma günü oynanan
maçlarda Almanya ligi başladı. Evinde W.Bremen’i ağırlayan son iki senenin
şampiyonu B.Dortmund zorlansa da son dakikalarda genç yıldızı M.Göthze ile
bulduğu golle 2-1 kazandı. İlk gollerini de yeni transferleri M.Reus’la
bulmuşlardı. Bremen’in golünü ise maç boyu iyi bir oyun sergileyen Avrupa
Şampiyonasında dikkatleri üzerine çeken Çeklerin sağ bekleri devşirme G.Selasie
attı.
Baskette ise Türkiye eleme maçlarında Portekiz’i evinde başlarda zorlansa
da geçmeyi bildi. Semih bu sene takımda kimse olmadığından etkileyici
istatistikler yapıyor ki kendisini tanımasam elimizden nasıl Efes’e kaçırdık
diye hayıflanacağım. Cumartesi ise tam bir Azeri kanalların bağımlısı oldum.
Önce M.United evinde Fulham’ı ağırladığı
maçta 3 puanı alsa da domuz Rooney’i kaybettiler. Sakatlanan Wayne Rooney
yaklaşık 6 hafta oynamyacağı söyleniyor. Van Persie transferi daha da bir anlam
kazandı. İlk golünü bu maçta atan Robin takıma giderek ısınacaktır. United’i
hiç sevmem ama R.V.Persie’ye sempatim vardır. Maçı 3-2 kazandılar. Sonra ise
Chelsea New C. maçını yayınladılar. Eden Hazard beklenenden daha çabuk ısındı
takımına Torres ise geçen sene ki rezilliği unutturmak istercesine iyi oynadı.
Bir penaltı yaptırdı ki bence biraz ucuz kaçtı. Birde gol attı ki ceza sahası
çizgisinden iyi bir vuruş çıkardı. Bu kadar İngiltere ligi yeter demiş
olacaklar ki İtalya’ya bağlandılar ve Parma Juventus maçını yayınladılar.
İtalya ligini oldum olası izleyesim yoktur o kadar yıldızlar ayrıldı ki artık
hiç kalmadı desem yeridir. Ancak arada baktım. Son şampiyon Juve şikeyi bilip
de yetkililere söylemedi diye hocasından 10 ay ayrı kalacak. Ama maçı 2-0
kazandılar. Akşam Fener’in maçı neredeyse 10’da başladığı için canlı izleyemedim.
Maçın önüne geçen ise Alex’in kadro dışında kalması ve bunu kendine
yedirememesi oldu. Kadınların uzun süren Aykut söyle Alex nerede
tezahüratlarına sinirlenen Aziz Yıldırım taraftara sahada oynayanları
destekleyin diye çıkışması uzun süre daha konuşulur. Ayrıca maçta sahaya giren
16 yaşında ki kızında tez elden baba veya koca dayağı yemesini diliyorum. Beyin
nakli mümkün olmaması ne fena. Birde bunları karakoldan hemen salmıyorlar mı
ifrit oluyorum. Çarşamba günü Şampiyonlar ligine kalınırsa Aykut Hocayı kimse
indiremez ama olmazsa ki bu daha yüksek bir olasılık Alex bir adım öne geçer.
Kadroyu duyunca maçı izleme istediğim bir kat daha arttı ancak geç saatte çocuk
rahat bırakmazdı. Yıllardır sanki Allah’ın emri gibi 4-2-3-1 oynayan Fener’i uzun
süre sonra ilk defa 4-4-2 oynarken izlemek isterdim. Bu kadro yapısında oyunun
sanat kısmını kanatlarda ki oyuncuların becerisine bırakmak biraz takımı
kilitlese de Topuz ve Krasic’in etkili oyunları gol yapmasalar da etkili
olmaları bu sorunu çok su yüzüne çıkarmadı. İki forvet oynayan Sow ve Kuyt’ın
ikisi birden gol atması ikisinin de görevlerini yaptığı sonucunu çıkarır.
Özellikle Sow’un vuruşunda tam anlamıyla “yaradana sığınıp” vurması ve topun
gidiş şekli güzeldi. Konu sapmasın ama Sivas Mersin maçında da maçın son golünü
atan Ben Yahya’nın vuruşu da çok zor ve beceri isteyen bir vuruştu. Fener
maçına dönersek skor 3-0 gibi fiyakalı gibi dursa da Cenk ve Sapara becerikli
olsalar skor çok farklı olurdu. İyi tarafından bakacak olursak Mert kötü geçen
iki maçtan sonra moral bulmuştur. Alex’siz oyunu da çabayı da beğendim. Bir
başka beğenim de Hasan Ali’nin son golde ki asistine olacak kendisini en çok
eleştirenlerden birisi ben olsam da bu golde ki katkısı kendisinden her zaman
beklenendir. Böyle sürmesi dileğiyle. M.Topal’ın golünden sonra da eline gelen
top için özür dilemesi kendisine çok yakıştı. Fener uzun süre sonra sempatik
bir takım olmaya doğru gidiyor. Hadi bakalım hayırlısı. Çarşamba günü oynanacak
maçta Allah yardımcıları olsun işleri çok zor yenilecek bir gol bile her şeyi
batırmaya yeter de artar. O golü atacak ayakları da var Moskova’nın.
Pazar gününe gelecek olursak. En bize uzak ligden
başlayalım. Yayını olmadığından izleyemiyorum ama PSG bu sene transfere bu
kadar para harcadıktan sonra herhalde 3 hafta da 0 ( yazıyla sıfır ) galibiyet
alacaklarını düşünmemiştir. Son olarak evinde Bordo ile 0-0 berabere kaldı.
Böyle giderse Ancoletti alacağı tazminatla zengin olur ama işsiz kalır.
Rennes’de oynayan Mevlüt çarparak da olsa bir gol atmış ve takımını 3-2
kazandırmış. Ayrıca Fransızca kadar gereksiz bir dil var mıdır acaba takımın
adı Rennes diye yazılıyor ama Ren diye okunuyor. Aynı şekilde Bordeaux
yazılıp da Bordo diye okunan kaç tane dil vardır ki. Çabuk düzeltin bu
saçmalığı. : )
Almanya liginde Sercan’lı ( ki kendisini beğenirim) Fürth evinde
ağırladığı B.Münih karşısında 60 dakika iyi dirense de sonradan açıldı ve 0-3
kaybetti. Sercan zaman zaman etkili de olsa kendisini Colin Kazım gibi çok
fazla çizgiye hapsediyor. Ama kendisinden umutluyum. Bu senenin iyi
takımlarından Wolfsburg deplasmanda Sturtgart’ı 90 da attığı golle geçmeyi
başardı. 88 de bir penaltı kaçıran İbisevic kaleciden dönen topa öyle kötü
vurdu ki onu kaçırmak penaltıyı kaçırmaktan daha zordur. Tekrar söylüyorum
Diego’lu Wolfsburg bu sene Almanya’da epey ses getirecektir. İngiltere’de ise Nuri
Şahin’i satış opsiyonu ile kiralamak istediği için Liverpool’a kaptıran
Arsenal’i Stoke City karşısında izledik ki çok etkisizlerdi.( 0-0 bitti.) Bu
takımın toparlanması zaman alacak gibi duruyor. İyi bir forvete acil
ihtiyaçları var. Gervinho saçlarına bir çözüm bulunmazsa kendisini izlemek
iyice tahammül sınırlarını zorlayacak. Ardından başlayan Liverpool M.City maçı
ise fena halde Beşiktaş Galatasaray maçına benzedi. Maddi olarak iyi olmayan
Liverpool geniş ve zengin kadrolu M.City’yi elinden kaçırdı. 2-2. Bu maçta bir
gol atan Skertel geri pası ile kaleciye dönmek isterken Tevez’e asist yaptı.
Nuri’nin takıma girmesi ile iyice takip edilesi bir takım olacak Liverpool
ancak işleri hiç kolay değil. Suarez ile bir uyum yakalayabilirse Nuri yeniden
yıldız olabilir. Yine maçı canlı yayınlayan İdman Tv’ye teşekkürlerimi sunmayı
bir borç bilirim. İtalya’da ise İnter Cassano’nun gelişiyle kaliteli ayak
sayısını artırdı. İlk maçında asistini yapan Cassano iyi işler yapacak gibi
duruyor. Milan ise evinde Sampdoria’ya yenilerek gidişatını durağandan negatife
çevirdi. Kaka bu takıma gelse ne olur gelmese ne olur. Üstelik Real’e teklif
edilen bir sene kiralama sene sonu 15 milyon Avroya satış opsiyonu. 65’e
sattıkları adamı 15’e almaya çalışıyor. Ya sayı saymayı bilmiyorlar ya dayak
yememişler. İspanya’da ise Barça sallanmaya devam ediyor. Kral kupasında
Madrid’i krogi duruma getirse de nakavt edemeyen Barça bu kez Osasuna
deplasmanında 75 dakika geriden geldi son 15 dakika ise hakeminde yardımıyla
1-2 kazandı. Madrid basını bunlara kenara mutlaka not alıyordur. Real ise
anlaşılmaz şekilde lakayt oynuyor. Ronaldo sanki hala tatilde. Benzama
umursamaz bir tek Higuen çabalıyor gibi duruyor. Bir de Di Maria uğraşıp
didiniyor. Bir an önce toparlanmaları lazım transfer yapmayan Madrid bu
mağlubiyet sonra Modric’i açıkladı. İş yapacaktır kaliteli bir ayak ama her
şeyi düzeltmez. Sağ bekte ki eksiklik bas bas bağırıyor. Ama Nuri’ye yer
bulamayan Morinho’ya oh olsun.
Gelelim Türkiye’ye Süper Lig’de ikinci haftayı geride
bırakırken hiçbir takımın ikide iki yapamamış olması ilginç. Bugün bir maç daha
var ancak iki galibiyetsiz takım Antalya ve Kayseri karşılaştığı için böyle bir
şansları yok. Kasımpaşa evinde ağırladığı Karabük’ü iki güzel golle geçti. Basında
Fener’den Özer ile ilgilendikleri söyleniyor. Eğer aklını futbola verebilirse
katkı sağlayabilir. Ama imzalar atılmadan konuşmak erken. Mağlup taraf Karabük
ise ilk hafta Trabzon şimdi de Kasımpaşa gibi iki iddialı kadroyla
karşılaştıkları için biraz kısmet yoksunu gibi duruyor. Haftaya evinde Beşiktaş’ı ağırlayacaklar
çölde kutup ayısı misali… Üstelik daha 2.haftadan Başkanlarının Hocaya hafiften
ayar vermesi de güzel gözükmüyor. Sivas’ta ise bir deli maç oynandı. Sivas kaçtı
Mersin kovaladı. Sivas gibi bir deplasmanda üstelik 3-1 geriden gelip puan
almak kolay iş değil ligin başında ki bu hovardalığı Sivas arayacaktır.
Orduspor ise geçen sene ne ise bu sene de onu oynuyor. Cuper takıma gözle
görülür bir sınıf atlattı. Hala hoca ararken büyüklerin bu adamı es geçmesine
anlam veremiyorum. Eskişehir ise tepe taklak gidiyor. Takımla Ersun hoca
arasında gözle görülür bir kopukluk var. Devre arasına kadar takımda kalır mı? Pek
sanmıyorum. Olimpiyat stadında oynanan maçta bir de penaltı kaçıran Ordu maçı
2-0 kazandı. Hasan Kabze iyi gidiyor penaltıyı kaçıran isimde olsa kaleye giden
bir topa ayağını sokarak tabelaya ismini yazdırdı. Akhisar hem ev sahibi hem de
misafir olduğu maçta son yarım saati 10 kişi oynayan G.Birliği’ni yenemediler. Manisa
ekibi statları yeterli görülmediğinden maçlarını Manisaspor’un sahasında
oynuyorlar. Hamza Hamzaoğlu’nu Galatasaray’da oynarken de severdim hala
sempatim vardır. İnşallah başarılı olur. Kadro olarak zayıf da gözükseler takım
oyunu anlamında daha disiplinli oldukları kesin. Bursaspor belalısı İBB’ye yine takıldı. Ne kadar
iyi olursa olsunlar yada nerede karşılaşırsa karşılaşsınlar bu takım Bursa’ya
bir şekilde darbe vuruyor. Geçen senenin Flaş ismi Webo gollerine bu hafta
başladı. Maçın tek golünü atan tecrübeli forvet takımına 3 puan kazandırdı. Geçen
hafta Fenerbahçe’den puan alan Elazığ bu kez Trabzon deplasmanındaydı. Ancak mutlak
3 puana ihtiyacı olan Trabzonspor forvetleri Vittek ve Henrique ile 2-0
kazandı. Bu maçta Volkan ve Olcan’nın oynamamasına rağmen kazanması Trabzon
adına bir umut ışığı ancak transfer olmazsa daha ileriye gidemeyeceklerdir.
Şenol Hoca’nın basın toplantısında söyledikleri herkesin malumu ama dile getirilemeyenlerdi.
Şehir’in dezavantajlarını maddi zorluklar ve lobi eksikliğinden dem vurdu. Bir nevi
bir türlü yapılmayan transferlerin özrü gibiydi.
Büyük derbiye gelince Beşiktaş evinde Galatasaray ile 3-3
berabere kaldı. Maç berabere bitti ama maçtan önce konuşulan iki isim Burak ve
Hakem Bülent Yıldırım oldu. Maçın hemen başında Umut ile mutlak bir pozisyondan
yararlanamayan Galatasaray bunun bu kadar sorun olacağını düşünmemiştir
sanırım. Umut ile ilgili bir şeyler söylemek gerekirse tam bir gol arsızı olan
Umut beceri konusunda ki eksikliğini çalışkanlığı ve bitmez inadı ile
kapatıyor. Oyun açlığı olarak Falcao’ya benzettiğim Umut yetenek olarak ondan
çok daha gerilerde. Her takımda mutlaka olması gereken bir oyuncu tipi, gollü
geçen bu 3 haftadan sonra uzun bir sessizlik yaşarsa da kimse şaşırmamalı. Beşiktaş
bu defa derbide Fenerbahçe’nin gol şansı gibi bir şansı vardı. Onlar bu kadar
yüzdeli gelirken Galatasaray ise ancak golden hemen sonra verdiği cevaplarla
nefes alabildi. Defans hattında Hakan ve Uğur her iki taraftan da eksi
görünümde ki oyuncular oldular. Holosko ve Umut ise parlayanlardı. Melo ve
Hamit’in hazır olmadığı gün gibi ortada. Amrabat ise gereksiz bir transfer gibi
duruyor. Emre o bölgede iyi bir oyuncu onu kesmek kolay değil. Beşiktaş ise
üzerine uzun uzun konuşmak gerekiyor ki yine de bir sonuç çıkmaz gibi geliyor. Son
olarak anlaşıldığı söylenen Drenthe ile dün Mustafa Pektemek’in ciddi olarak
sakatlanması sonucu vazgeçildiği söylendi. İyi bir transfer olabilirdi. Burak
Yılmaz ile ilgili söylenecek çok bir şey yok Fener’de çok kalmadığı için
kendisini Fener’li olarak hiç görmedim ancak Beşiktaş’ta oynarken de eliyle gol
atmışlığı ve böyle kendini atarak penaltı almışlığı var. Trabzonspor’da bunları
azaltmıştı ancak burada yeniden hortladı sanırım. Pozisyonu tekrar tekrar
izledim bir temas varsa bile bu ancak değme olabilir bir darbe yada tutma çekme
yok. Hadi o teması Burak kullandı diyelim böyle bir hakkı var sonuçta ama o
düşme neyin nesidir. O ne oyunculuktur öyle. Pilot kameradan izlerseniz hakemin
vücut dilinden net bir şekilde penaltıyı vermediğini söyleyebiliriz. Üstelik pozisyon
net olarak ceza sahası dışında yani en kötü bariz gol şansı da olmadığına göre
ceza yayından frikik olması gerekiyordu. Ama işgüzar bir yardımcı hakem her
şeyi bok etti. Her neyse olan oldu artık takılmamak lazım. Haftaya da
Galatasaray hakem kuranı olur ödeşirler. Hakemlerimiz böylece yanlışla yanlışı
temizlemiş olurlar.
Uzun bir yazı oldu ama son
cümlelerimde radyo ile ilgili olacak. 2 haftadır Federasyon maçların canlı
yayını için senelik 2.5 milyon Avro gibi insanlık dışı bir para istediği için
maçların radyo yayını yok. Gücü tv yayınına yeten var yetmeyen var. Fenerbahçe
maçlarını bir şekilde FB TV canlı anlatıyor. Ancak başka maçları dinlemek
mümkün değil. Görme engelli olup da maçları radyodan dinlemek zorunda olanlar
için bunun açıklaması olamaz. Bazı radyoların senelik kazancı 2.5 milyon Avro
bile değilken bu para garipten de öte. Biran önce düzelmesi dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder