Maç öncesi yazdığım
yazıya bakıyorum da Galatasaray'dan özellikle Mancini'den çok fazla şey
bekliyormuşum. Hatta takıma olan umudum Mancini'nkinden çok daha fazlaymış.
Öyle bir kadro ile çıktı ki Mancini takıma o kadar inanmamış ki elinde ne kadar
savunma oyuncusu varsa sürmüş sahaya. Belki bunu söylemek için erken ama
Mancini Lucescu gibi elinde ki malzemeden en iyi verimi almayı bilen bir hoca
değil. Hatta oyuncuları geçen bunca zaman sonunda dahi tanıyamamış olması
vahim. Uzun süredir üst sınıf oyuncularla çalışmaya alışmış olmasını
anlayabiliyorum ancak Türkiye'de öyle oyuncular var ki bir kanatta oynarken
harikalar yapabilen ancak diğer kanatta amatör topçuya dönüşen. Onun bunu anlayamıyor
olması kabul edilebilir ama yardımcısı Tugay'ın bunları ıskalamaması lazım.
Burak Beşiktaş'ta oynarken de Fenerbahçe'de oynayamıyorken! de hep aynı
sebepten oynayamadı. Burak top tekniği olarak çok ama çok geride bir oyuncu.
Uğur MELEKE'nin de dediği gibi Burak'a top çizgisi üzerinde top sür desen onu
aynı çizgide yapabilecek kadar bile tekniği olduğundan şüpheliyim. Peki nasıl
oluyor da bu kadar defolu bir adam iki senedir Türkiye ligi gol kralı olup
geçen sene şampiyonlar liginde en çok gol atan isim oluyor? O sorunun cevabı da
başta dediğim gibi doğru yerde oynaması ile alakalı.
Takımınızda sadece
bir mevkii de oynarsa katkı verecek bu kadar sayıda oyuncu olması kadro
mühendisliğinin ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Burak sadece forvet oynar.
Drogba sadece forvet oynar. Umut sadece forvet oynarsa Umut gibi oynar. Dany
sadece stoper oynar. Sniejder sadece forvet arkası oynar. Liste daha da uzar
ama işin özeti bu şekilde.
Maça gelelim artık,
maça Fenerbahçe'nin daha tempolu ve önde baskıyla başlayacağını düşünüyordum.
Ancak oyunu kendi sahasında kabul eden Galatasaray bölgesinde alan bırakmayınca
maç düşük tempoda ve top kayıplarıyla başladı. Aslında bu Galatasaray'ın işine
gelirdi. Çünkü önce ki maçlar gösterdi ki Fenerbahçe skor üstünlüğünü
yakalayamadığı maçlarda orta sahayı boşaltmak pahasına oyuna forvet oyuncusu
sürerek takımın dengesini bozabiliyor. Ancak maç kör dövüşü şeklinde giderken
sol taraftan şişirilen bir topa ayağı kayan Chedju topa dirseğiyle müdahale
edince skor avantajı Fenerbahçe'ye geçti. Penaltıyı kullanan oyuncu tercihi
bence son derece yanlıştı. Emre teknik olarak takımın en iyilerinde olabilir
ancak mental olarak kırılmaya müsait yapısı onu riskli bir tercih yapıyor. Buna
rağmen topu doğru yere ve sert şekilde gönderince öncesinde neden Kuyt atmıyor
ki söylemini daha fazla sürdürmedim.
Skoru bulan
Fenerbahçe'yi bu kez kaybetmeme korkusu ile geri çekilirken gördük. Ancak
Galatasaray'ın sahaya sürdüğü kadro topu karşılamak adına kurulmuştu. Topu
alınca ne yapacağını bilmeyen bir gruba dönüşüyorlar. Ama haklarını yememek
lazım Burak, Bruma gibi bütün seçenekleri denediler ancak verim alabildikleri
tek seçenek son 1 ayda olduğu gibi sadece Drogba'nın ayağına attıkları toplar
oldu. Belki klişe olacak ama koskoca Galatasaray'ın tek oyun planı Drogba'ya
şişirilecek toplar olması üzücüden öte hayal kırıklığı. Bir duran topta Volkan
çıkıp kahraman olmak istemesinin sonucu olarak hem kendini hem de Kuyt'ı
sakatladı. Maçta o dakikadan sonra bir tedirginlik vardı. Galatasaray'da
deplasmanda oynamanın ve Ceyhun, Eray, Bruma ile Semih'in çaylaklıkları
sebebiyle bir tedirginlikleri vardı. Fenerbahçe'de ise galip olmanın skoru
korumanın ve tabii ki Drogba'nın tedirginliği vardı. Sakatlanan Kuyt devrede
yerini Emeneki'ye bırakırken Galatasaray ise aynı kadro ile sahadaydı. İkinci
yarı ilk yarının gol öncesi dönemine benzerken Emenike neden ben değil de Webo
tercih edildi dercesine isteksiz ve disiplinden uzak tavırlar sergiledi. Maç
giderek kangrene dönüşecekken bir Emre klasiği olan bir pres ile topu kazandı.
Sow'a verdi. Sow önce bastı sonra Webo'ya attı. Emenike salakça bir hamle
yapmak üzereyken Webo dur dedi. Ortayı Sow'a yaptı ancak ıska geçen topu Baroni
boş kaleye yuvarladı. Ve maç orada bitti.
Maçın son dakikasında
Galatasaray kazandığı penaltıyı tıpkı Fenerbahçe'de olduğu gibi yanlış isime
kullandırınca Melo geri pasından hallice bir vuruşla yok yere Volkan'a artı bir
sevinç kaynağı verdi. Yok yere diyorum çünkü Volkan hakikaten maçın
kötülerindendi.
Maçın adamı bence
açık ara Webo ancak, Mehmet Topal, Egemen ve Emre'de iyi futbol oynadılar.
Fenerbahçe'de oyuna sonradan giren Emenike, Salih ve Mehmet Topuz hemen hemen
hiç katkı vermezken. Galatasaray'da takımın en iyisi bütün hatalarına rağmen
Semih gibi gözüktü. Kötüleri ise saymakla bitmez.
Maçın hakemi aldığı
nasihatlere uygun olarak hak edilmesine rağmen pek çok sarı kartı atladı. Ancak
verdiği iki penaltı ve gollerde ki hatasızlığı onu kurtarıyor.
Fazla dostane bir
ortamda oynanan mücadelede bir ara koyu sohbet yerini yavşaklığa bırakır gibi
oldu. Ancak kavga etmelerindense bu da iyidir.
Bundan sonra ne olur
derseniz. Galatasaray'ın önünde zorlu bir dönem var. Evlerinde Sivas ile
oynayacaklar. Sonrası Madrid deplasmanı ardında ise Kasımpaşa'ya konuk
olacaklar. Bu maçlardan Madrid'i hesaba katmayacaklardır. Ancak milli maç
arasından sonra ki Sivas maçı önemli olası bir puan kaybında lig henüz devre
arası gelmeden biter. Aslında transfer dönemini iple çektiklerini biliyorum
ancak yabancı sınırlaması sebebiyle sadece iç piyasaya yönelebilirler. Yada gurbetçi
isimlere.
Fenerbahçe ise
şimdilik güllük gülistanlık. Ancak Yargıtay'ın Aziz Yıldırım ile ilgili kararını
açıklaması o bahçeyi söndürebilir. Takım fena oynamıyor ama kesinlikle Avrupa
için uygun değiller zaten bir sene ceza daha var. O yüzden böyle gitmesinde bir
sakınca yok.
Maç sonunda Baroni'nin Galatasaray'lı oyuncu ile forma değiştirdikten sonra aldığı formayı şortunun içine sokmasına kafayı takmış birileri. ciddiye almayın böyle şeyleri art niyetli bir davranış değildir. Kimileri böyle rakip takımın formasını giymek istemedikleri için şortlarına asarlar bu biraz daha abartıp neredeyse içine sokmuş. Baroni gibi kemiksiz, gamsız biri o kadar da salaklık yapmaz.
Son not ise Sivas ve
Kasımpaşa ile ilgili olacak. İki soru işareti hoca ile sezona başlayan takımlarımız.
İnanılmaz şekilde iyi gidiyorlar. Şota'nın daha evvel hocalık deneyimi de vardı
ancak R.Carlos gibi bir isim ilk hocalık deneyiminde üstelik diploması dahi
yokken gösterdiği bu performans takdire değer. İlk 3 içinde yer alan bu iki
takımı izlemek oldukça keyifli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder