HERKESE BAŞARILAR....
29 Kasım 2013 Cuma
26 Kasım 2013 Salı
HAFTA SONU
Hafta Cumartesi
B.Dortmund Bayern Münih maçıyla başladı diyebiliriz. Favori Münih olsa da
gönlüm Dortmund'daydı. Ama olmadı. Başa baş geçen maç Dortmund'un ilk golü
kendi yetiştirdiği Göthze'den yemesiyle dağılmasına sahne oldu. Daha takıma 3
gün önce katılan Frings bu önemli maçta Subotic ve Hummels olmayınca ilk 11'de
çıkmak zorunda kaldı. Bariz bir hatası olmasa da güven vermedi. Ocak ayında
Münih ile sözleşme imzalayacağını açıklayan Lewandovski ise maçın başında çok
müsait bir topu harcayarak tepki çekti. Ayrıca çok beğendiğim Kloop'un maça
Aoumabeyang olmadan başlaması şık durmadı. Sene başında yaptıkları Mikhiteryan
transferi ise tam bir hayal kırıklığı bu adama nasıl 20 milyon avro vermişler
anlamadım. Baroni'den hallice bir adam.
Ardından Türkiye maç
özetlerine bakayım dedim. Bakmaz olaydım. Tam bir hakem faciasına şahit oldum.
Her iki tarafa da fahiş hatalar yapan Halis ÖZKAHYA isimli muhterem
Galatasaray'a vermediği bir faul pozisyonu sonrasında telafi etmek için öyle
bir çabaya girdi ki formasını giyse ancak bu kadar destek olurdu.
Çok kısa maç içinde
ki hatalarına bakacak olursak Ebue'ye yapılan net bir faulü görmedi.
Galatasaray'ın Burak ile attığı golden önce Selçuk'un yaptığı net faulü
görmedi. Sivaslı Aydın'ın kendini attığı pozisyonda sarı kartını kullanmadı.
Sivaslı Ümit'i attığı pozisyonda Burak kendini attığı için sarı kart görmesi
gerekirken o Ümit'i atmayı tercih etti. Maçın son dakikalarında Aydın'ı omuz
darbesi ile ceza sahasında düşürülmesine penaltı veremedi.
Cumartesi gecesinde
A.Madrid'in maçını izleyip kafa dağıtayım dedim. Ancak maç o kadar çekişmesizdi
ki toplamda 7-0 bitti. Ancak maçın ikinci yarısı oyuna giren D.Costa attığı
röveşata ile gözümün pasını sildi. Güzel goldü gerçekten.
Pazar günü Fenerbahçe
Ülker'in lider Banvit ile deplasmanda oynayacağı maç vardı. İzleyemedim ancak
skoru gördükten sonra izlemediğime sevindim. Banvit evinde Fenerbahçe'yi
darmadağın etmiş. Banvit'in bu sene ki koçu uzun yıllar Obradovic'in
yardımcılığını yapmış bir isim. O yüzden iki koç arasında da hoş bir maç olmuş.
Avrupa'da kayıpsız giden Ülker ligde Tofaş'tan sonra ikinci mağlubiyetini aldı.
Belki daha uzun yorum yapılabilir ancak ben hala takımın gidişatından memnunum.
Ayrıca Avrupa'ya göre bir yabancı oyuncunun kadro dışı kalması takımı zaman
zaman olumsuz etkileyebiliyor.
Akşamında Fenerbahçe'nin maçını izlemek üzere TV
karşısındaydım. Kafamda dün ki maçtan dolayı bin bir komplo teorileri bu maçta
berabere kalacağız diyorum. Sonuçta lig tv yarışın bitmesini istemiyor. Diye
düşünüyordum. Maç başladıktan sonra baktık ki öyle değil. Fenerbahçe halı
sahada oynarken bulamayacağımız rahatlıkta pozisyonlar buluyor. Üstelik daha
maçın başında öne geçmesine rağmen. Ama öyle saçma goller kaçırdılar ki halı
sahada olsa kaçıranları kaleye geçirirlerdi. Devamında saçma goller yeme serimiz devam etti. Taraftarın ve benim
özellikle sevmediğimiz Baroni yine yediğimiz golde pay sahibiydi. Maç böyle
bitecek derken Antalya inanılmazı başardı ve Diarra ile atması kaçırmasından
daha kolay bir pozisyonu kaçırdı. Dönen top ise oyuna girdikten sonra pek
varlık gösteremeyen Emenike'nin insan üstü gayreti ile çıkardığı topu Sow
Diarra'nın aksine kolay olanı yaptı ve galibiyet serisi 5'e çıktı. Artık gözler
Cumartesi günü oynanacak Beşiktaş maçında. O maçtan da kayıpsız geçilmesi demek
devre sonuna kadar güle oynaya oynamak demek.
Avrupa liglerini bu
hafta sadece özetlerden takip edebildim. M.City evinde Tottenham'ı 6 golle
yollarken. Daha maçın 15 saniyesinde Navas'ın harika golüyle öne geçtiler.
Tottenham haftaya United'i konuk edecek. Bu kadar para harcadıkları sezona bu
kadar çabuk veda etmek istemeyeceklerdir. Ayrıca Kun Aguero nasıl bir forvettir
arkadaş...
M.United ise kötü
gitmeye devam ediyor. Bu hafta Cardiff'e 90.dakika golüyle 1 puan verdiler. Maç
içinde Rooney mutlak kırmızı görmesi gereken bir pozisyonda sarı ile kurtuldu.
Hakemler hep mi kötü olur kardeşim. Arsenal ligin sürpriz ekibi Southampton'ı
2-0 ile geçti. Maçta rakip takımın kalecisi bir gol ikram ederek Arsenal'in
işini kolaylaştırdı.
İspanya'da
Barça Messi olmadan da kazanmanın yolunu buldu. Getafe'yi 4-0 ile geçerken iki
penaltının ikisi de haklı. Barça'yı sevmem bir Madrid takımı kazansın da
hangisi olursa olsun fark etmez. İki Madrid ekibi de rahat galibiyetler aldı.
İspanya ligi uzun süredir iki takımlı bir ligdi bu sene hiç değilse 3 takımlı
oldu.
Fransa
liginde PSG aldı gidiyor. Almanya'da da Münih aynı şekilde. İtalya'da lider
uzun süre sonra Juve oldu. Roma 7de7 ile başladığı sezonda biraz tökezleyince
son iki senenin şampiyonu Juve liderliği devraldı.
HAFTANIN SONUÇLARI
HAFTANIN İYİLERİ 1 SÜRPRİZ İLE TOPLAM 7 PUAN ALAN ONUR VE SÜRPRİZSİZ NEZİH ABİ OLDU TEBRİK EDERİM.
MESUD ABİM SALLANMAYA DEVAM EDİYOR. BEŞİKTAŞ BİLE TOPARLADI...:)
HAFTA İÇİNDE YETERİ SAYIDA İYİ MAÇ BULAMADIĞIM İÇİN TAHMİN PROGRAMI KOYMADIM... HAFTA SONU MAÇLARINDA GÖRÜŞMEK ÜZERE
24 Kasım 2013 Pazar
22 Kasım 2013 Cuma
21 Kasım 2013 Perşembe
HALA ORJİNAL RONALDO AMA BU DA FENA DEĞİL...
Bilen bilir benim
için Ronaldo deyince aklıma gelen ilk isim Brezilya'lı olandır. Fenomen
lakabıyla da bilinen R9 Ronaldo futbol dünyasının görüp görebileceği en nadir
yeteneklerden birisiydi. Attığı çalımlar ve futbol oynadığı her ligde gol kralı
olması onu özel Fenomen yapan en büyük unsurdur. Ayrıca hala Dünya Kupalarında
en çok gol atma başarısı 15 golle ona aittir. Bunu kırmaya en yakın oyuncu ise
sadece 1 gol geriden gelen Klose'dir. Yine faal oyuncular arasında D.Villa 8
golle takip ediyor. Böyle bir oyuncuyu anlatmaya kelimeler yetmez dizlerinde ki
sakatlık sebebiyle erken sayılabilecek bir yaşta futbolu bırakan Ronaldo gibisi
gelmedi.
Günümüzün Ronaldo'su
ise aynı dili konuşsalar da milliyeti Portekiz. Futbol oynadığı dönemde Messi
ile karşılaştırılma talihsizliği yaşayan Cristiano kimilerine göre Messi'den
sonra en iyi oyuncu ancak bana göre çoktan Messi'yi geride bırakmış durumda. Kişisel
olarak Messi'nin sayılarına ulaşamasa da zorlu bir kıtada ülkesini Dünya
Kupasına taşımayı bildi. Ayrıca kariyeri boyunca Lizbon'u saymasak bile
M.United'da da bu çizgide bir oyun oynayabildi. Messi'nin ise elimizde Barça
haricinde tek veri var o da Milli takımda ki aynı çizgide oynayamaması üstelik
Ronaldo'ya göre takım arkadaşları çok daha üst düzey isimlerden kurulu. Düşünün
Ronaldo'nun yanında Beşiktaş'ta oynayan Almedia, arkasında Fenerbahçe'de
oynayan Meireles ve Alves varken, Messi'nin yanında Aguero, Tevez, Lavezzi gibi
isimler arkasında ise Di Maria gibi isimler var. Buna karşın daha başarılı
milli takım kariyeri olan kişi kesinlikle Ronaldo.
İki gün önce oynanan
baraj maçlarında İsveç Portekiz ile karşılaşırken benzer bir tablo da Zlatan
için geçerliydi. Aktif futbolcular arasında belki de en sevimsizi Zlatan takım
arkadaşı olarak J.Durmaz(Gençlerbirliği), Elmander(Galatasaray), Kalstrom ile
oynarken Ronaldo Nani ve Moutinho ile karşı koyuyordu. Yine de Ronaldo'nun açık ara sahada ki 21 oyuncudan
da daha iyi olduğu gerçeğini görmemezlik yapamayız.
Tek soru işaretim
eskiden gol atan oyuncular takım arkadaşlarına yahut taraftarlarına koşarken
artık devir buranın kralı benim havasında ki oyunculara devrolmuş durumda.
Ronaldo bu mimikleri daha önce de kullandı ancak eminim herkes 3. Golde ki bütün
takımın gol sevincini paylaştığı anı daha çok sevmiştir.
Bizim için ise garip
bir durum ise Türkiye liglerinde forma giyen pek çok oyuncu Dünya Kupası 2014
Brezilya'da boy gösterecekken onları yedek bırakacak kadar iyi olduğu
düşündüğümüz yerli futbolcularımız evlerinden izleyecekler. B.Alves, Meireles,
Almedia, Drogba, Ebue, Emenike, Yobo, Kuyt, Sneijder gibi bazı isimler ligimizi
orada temsil edecekler. Hatta bu sezon 1.ligde İBB formasıyla sahne alan
E.Visca'da Bosna formasıyla ilk kez Dünya Kupasına katılacak.
Son not: Ronaldo fizik
gücüyle oynayan bir isim ancak Messi daha çok tekniğiyle oynuyor. O yüzden
Messi başka bir takımda benzer bir başarı elde etmediği sürece benim için
Ronaldo her zaman bir adım öndedir.
20 Kasım 2013 Çarşamba
ŞOTA ARVELADZE
1993
yılında kardeşi Arçil ile birlikte Türkiye'ye geldiği dönemi hatırlıyorum. Trabzon'un
şampiyonluğa en çok yaklaştığı sezondu. Tabii ki rakip yine Fenerbahçe'ydi.
Kardeşi aynı zamanda ikizi Arçil'de pek iş yoktu ancak Şota bildiğin uçuyordu.
Trabzon'da hala efsane olan orta sahadan kafa ile sektire sektire götürüp
attığı gol hala dolaşır dilden dile. Penaltı atmadan gol kralı olan ender
topçulardandır.
Türkiye'den
ayrıldıktan sonra Ajax ve Glasgow formaları da giydi. Sonrasında ise daha sonra
yardımcı hocalık da yapacağı AZ Alkmaar'a geçti. Hocalık kariyerinden önce
Uluslararası Hollanda'lı hocalarla çalışma şansı buldu. Luis Vaan Gaal,
D.Advocat ve R.Keoman beraber çalıştığı isimler hatta Vaan Gaal'in
yardımcılığını da yapmışlığı vardır. Toplam da 6 dil bilen Şota gittiği her
ülkenin diliyle konuşarak hiç uyum sıkıntısı yaşamadı. Yolu bu kez hoca olarak
Türkiye'ye düşen Şota önce Kayserispor ile ardında Kasımpaşa ile iyi izlenimler
bıraktı. Şuan da puan sıralamasında 2. Olan Kasımpaşa'nın iki hafta sonra
Galatasaray maçı var. Henüz konuşmak için erken ama kazanırsa ligi en kötü ilk 5 içinde bitirir.
Sene başında Kasımpaşa büyük bir hamle yaparak iddialı bir kadro kurdu. Takımın
başında yer alan Metin Diyadin'in iyi sonuçlar almasına karşın gönderilmesi ve
yerine daha isimli kariyerli bir isimin getirilmesi bekleniyordu. Hatta
İrlanda'lı United'de uzun yıllar oynamış R.Keane Kasımpaşa için Türkiye'ye
gelmiş ve tesisleri gezdikten sonra anlaşılamadan geri dönmüştü. Yani kamuoyuna
ikinci tercih olarak sunulması ve ilk döneminde aldığı başarısız sonuçlar ilk
gönderilecek isim olarak bakılmasına sebep oluyordu. Ama bu sene yaptığı
transferler ve takımın aldığı üstü üste galibiyetler adını daha kuvvetli
okumamıza sebep oluyordu.
Basın ile
ilişkisi de her zaman keyifli olmuştur. Spikerin sorduğu anlamsız ve klişe
sorulara verdiği kontra cevaplarla internette çoktan fenomen olmuş durumda.
Ligtv'de Ceyhun YILMAZ ile yaptığı söyleşi de oldukça keyiflidir. Aşağıdan izleyebilirsiniz.
Lafı nereye
getireceğim, hafta sonu milli maç arasında Güntekin ve Rıdvan'ın konuğu oldu. Ve
enfes bir programa imza attı. Bu kadar sempatik ve iyi bir hoca her zaman
bulunmaz. Programı kaçıranlar şu linkten izleyebilirler.
Programın
içinden kısa bir bölüm paylaşayım. Güntekin'in transfer öncesi oyuncuları ne
kadar izliyorsunuz diye sorması üzerine, çok bakıyoruz mesela canlı maçlarını
izliyoruz ayrıca kasetten maçlarını izliyoruz dedi ve ekledi. Bazen idmanlarını
bile izlediğimiz oluyor. Bakıyoruz nasıl çalışıyor. İdman sahasına ilk çıkan o
mu? Yoksa en son mu çıkıyor?, idmanda kaytarıyor mu? Bazıları oluyor bir
saatlik idmanda 5 kere ayakkabı değiştiriyor diye söyledi. Güntekin de bir
örnek verebilir misin hocam var mı? öyle oyuncular diye sordu. Hoca hemen bir
isim verdi. ARÇİL bazen gidip diyorum oğlum seni nasıl oynatıyorlar diye? Adam hep
kaytarıyor.
İyi adamdır
Şota bir gün kariyer olarak da iyi yerlere geldiğini görmek isterim...
15 Kasım 2013 Cuma
MİLLİ TAKIM KADROSU İLE İLGİLİ BİR KAÇ CÜMLE...
Bugün güzide spor medyamıza
göre Milli takımımız yeni yapılanma ile yeni bir döneme başlıyor. Geçtiğimiz ay
Hollanda mağlubiyeti ile kaçırdığımız Dünya kupası play off turu maçları bu
akşam oynanırken bizim grubumuzda ikinci olan Romanya Yunanistan ile
Brezilya'ya gitmek için karşılaşırken biz aynı saatlerde K.İrlanda ile sözde
yeni bir döneme başlayacağız.
Geçen hafta kadro
açıklandığında en göze batan farklılık yeni döneme yakışacak bazı isimlerin
kadroya davet edilişi oldu. 19 yaşında ki Salih, 21 yaşında ki Oğuzhan,
Uğur(G.Birliği) 22 yaşında ki Koray (Rize), Tarık (Eskişehir), Emre Çolak, 23
yaşında ki Serdar Aziz, Aytaç (Eskişehir), İshak Doğan (Karabük), Sercan
Sararer (Sturtgart), 25 yaşında ki Aydın Karabulut (Sivas), Aykut Demir (Trabzon),
26 yaşında ki Adem Büyük (Kasımpaşa)
Ancak bunlar
arasında gelecek adına hiç umut vermeyen isimler de var. Misal Aykut Demir daha
önce ki bir maçtan sonra da belirtmiştim. Aykut odundan hallice bir stoper
diye. Topa karşı en ufak bir yumuşaklık yok. Rakibe sert olması belki geçerli
akçe gibi duruyor ancak eğer milli takım seviyesinden bahsediyorsak oynaması
mümkün değil.
Keza daha önce bu seviyelerde şansını denemiş ve başarılı
olamamış isimlerde var. Emre Çolak piyasada isim yapmaya başladığından bu yana
ne Galatasaray'da ne de milli takımda düzenli forma şansı bulacak form grafiği
tutturamadı. Buna karşın onu tanıdığı için Terim ısrarla, inatla üzerinde
duruyor gelişme gösterip bu seviyede kalacağını hiç sanmıyorum. Sercan Sararer
yaş olarak genç olabilir Almanya yetişmesi olmasına rağmen yeni transfer olduğu
Sturtgart'ta sene başından bu yana sadece iki maçta vakit geçirmek için 7
dakika oynadı. Abdullah Avcı döneminde yine şans bulmuş ancak hiç bir maçta
varlık gösterememiştir. Bu ısrar niye.
Bu isimlerin yanında ligde ki performansları iyi olduğu için onore edilmek için çağrılan isimlerde var. Akhisar
takımının hücum hattında ki merkezi Bilal Kısa 30 yaşında aday kadroya
çağrıldı. Şu anda bence de Türkiye'nin en iyi kalecisi olan Tolga 30 yaşında ve
olası Avrupa şampiyonasına gitmemiz durumunda 33 yaşında olacak. Aynı şekilde
Umut'da şu anda 30 yaşında kaleci için belki 33 yaş sorun olmayabilir. Ancak Umut
gibi fizik gücüyle ayakta kalan bir isim 33 yaşında katkı verebilir mi?
Diğer isimler gelecek
vaat eden ve takımlarında genelde süre alan isimler. Aralarında İstanbul
takımlarına transfer olanlar olacaktır. İnşaallah süre alabilecekleri ve
gelişim gösterebilecekleri takımlara giderler.
Bu akşam kimin ne
kadar süre aldığının bir önemi yok asıl eleme grubu başladığında bu isimlerden
kaç tanesinin forma şansı bulabileceği daha önemli.
Fatih TERİM yeterli
olmasa da bu ülkenin açık ara kendini kanıtlamış tek ismi. O yüzden bu
yapılanmada takımın başında olması önemli. Ancak Şenol Güneş gibi isimlerinde
bu organizasyona bir şekilde katılımlarını sağlamak lazım.
Akşam daha güzel
maçlar var. Bence onları izleyin boş verin hazırlık maçını.
Akşamın programı
şöyle:
İyi seyirler....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)