Cumartesi gün ki maçı
izlemeye gidip gitmemekte tereddütlüydüm. Maç 21:45'te başlıyordu. Yanımda 2
yaşında ki oğlum maçın bitmesini beklerse uyuyakalabilirdi. Maç keyifli
başladı. İlk maç olması sebebiyle havaya henüz girememiştim ama Fener fena
oynamıyordu. 6 yabancı kuralının faydası olarak sahada hem Hasan Ali hem de
M.Topuz oynayabiliyordu. Galatasaray maçı benzeri maça yine iyi başlayan
Fenerbahçe Yobo'nun kafasından sezonun ilk golünü buluyordu. Devamında ise
Emenike'ye yapılan ancak hakemin vermediği sonrasında ise Alper'in bindirmesi
ve kazanılan temiz penaltı. Emre topu köşeye gönderirken R4bia'ya selam
yollamayı ihmal etmiyordu.
Maç 0-2 olmuştu benim
keyfim yerinde oğlum mutlu mesuttu ancak işi riske atmaya gerek yoktu. Aklımda 60'a
kadar bir şey olmazsa çıkar giderim diye düşünüyordum. Nitekim maç ikinci
yarıda da sakin başladı. Konya iki oyuncu değiştirmiş Fenerbahçe'de çarşamba
günü Arsenal ile oynayacağı maçı düşünerek önde basmayı bırakmış oyunu kendi
sahasında kabul ediyordu.
Ben dakika 65 olunca
gideyim artık dedim hazırlanmaya başlamam ile Konyaspor'un penaltı kazanması bir oldu. Artık dönüşü yok
gidecektim ancak yolda bir kaza olur mu diye düşünmeden edemedim. Penaltıyı izler öyle kalkarım dedim. Mert beni yolcu ederken
penaltıyı kurtarıverdi. Artık iyice rahatlamıştım. Ayakkabımı giydim oğlumu
kucağıma aldım ve içerden bir ses Konya golü buldu. Sonradan izledim ki Mehmet
TOPUZ sağ bek olmayacağını bir kez daha göstermiş ve rakibinin üstüne
gelmesiyle iyice içeriye kaçmış bir anlamda golü hazırlamıştı. Yol yaklaşık 15
dakika sürüyor kulaklığımı takmış bir
yandan çocuğu oyalıyor bir yandan radyo frekansını ayarlamaya
çalışıyordum. Tam halletmiştim ki spikerin skoru 2-2 dediğini duydum. İçimden ulan
1 devre top oyna 2 dakikada her şey alt üst olsun dedim. Bir yandan da
Fenerbahçe'li kayın biraderim arayıp maç ile ilgili bilgi veriyordu. Ben çoktan
somurtmaya başlamıştım ama hala aklımda maçı çevirebilir miyiz sorusu vardı.
Ben Cener'i oyuna alıp bir ümit 3'ü atar mıyız? Diye düşündükçe Konya akın akın
gelmeye devam ediyordu. Sonunda 3'ü bulan Konya aslında 2-2 olmasındansa 3
olması daha iyi oldu. Tahminlerde beraberlik oynayan sadece Mesud abim vardı. Olan
onun 2 puanına oldu ama sanırım o da çok üzülmemiştir ne de olsa
Galatasaray'lı.
Maç sonrası Ersun
YANAL klasik açıklamalarından birini yapmış üzgünüz vs. ama neden 3. Oyuncu değişiklik
hakkını kullanmadığını söylememiş. Geçen sene takımı Uefa yarı finaline taşıyan
isimlerden birisi olan Caner'i neden yok saydığını anlatmamış. Mehmet TOPUZ'un
sağ bek oynadığı 4 maçta o bölgeden sayısız atak yememizi nasıl görmediğini
açıklamamış. Yada deplasmanda 0-2 öndeyken niye savunma yönü kuvvetli Kuyt
yerine Webo'yu alışık olmadığı bir bölgede oynattığını açılayamamış. Yarım kalan
bir yazım vardı. Teknik direktörlerle ilgili, bir hoca takımın yüzde 20si değil
aksine yüzde yüzüdür. Takımı rezil edende vezir edende hocadır. Takım iyi
oynarken de geriye düştüğünde güç almak için kenara bakar. Kimisi baktığında Mourinho
görür coşar, kimisi Yılmaz VURAL görür hepten futboldan soğur. Ersun YANAL'ın
Mourinho olmadığı kesin Yılmaz VURAL'a ne kadar yakın bunu önümüzde ki 1 ayda
anlarız.
Çarşamba gün ki
Arsenal maçının Ersun Hoca için ölüm kalım maçı olacağını düşünmüyorum. Ancak daha
az bilinen bir takımda oynayıp da elense o zaman kredi sonu geldi derdim ama
Arsenal'e elenmenin ayıp bir yanı yok ama ligde alınacak kötü sonuçlar Ersun
hocanın sonunu hazırlamaya yeter...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder