2 Mayıs 2014 Cuma

ŞAMPİYONLAR LİGİ YARI FİNAL RÖVANŞLARI



Salı gününden bu yana dramatik ve bir o kadar da heyecanlı maçalara sahne oldu. Şampiyonlar liginde son şampiyon B.Münih ve Chelsea elenirken, Avrupa liginde ise kupa favorisi Juve kendi evinde oynanacak final öncesi elenirken, diğer eşleşmede Valencia Basel'den sonra Sevilla'yı da dramatik bir şekilde elemenin eşiğine kadar geldi ancak bu kez dramatik sona onlar yakalandı. Ayrıntılara geçecek olursak,
B.MÜNİH - R.MADRİD
İlk maçtan sonra evinde tek golle bir avantaj yakalayan Madrid deplasmanda ki maça gelirken aslında ilk maçta ki etkili kontralarıyla etkili olabileceğini göstermişti. Maç öncesi tahminimde de belirttiğim gibi Ancelotti yönetiminde ki Madrid inanılmaz hızlı ataklarıyla skor bulabiliyordu. İlk maç deyim yerindeyse Robben ile Madrid savunmasının sol tarafı arasında geçmişti. Kazanan ise etkili kontralarıyla Madrid olmuştu. İkinci maçın da hikayesinin aynı olması bekleniyordu ki aslında tam olarak olmadı. Daha maçın başında duran toptan golü bulan Madrid artık koruyacağı skoru elde etmiş oldu. Yine bir duran top sonunda golü bulan Madrid oyunu istediğinden de iyi bir noktaya taşıdı. Bayern ise ısrarla oyunu kısa paslarla açmaya ve rakibin hamleli ve uzun defansını toplu koşularla yıkmaya çalıştı ancak bunu iki maçta da başaramadı. Duran toplarda da Real ezici bir üstünlük sağlayınca Madridliler için maç beklenenden kolay geçti.
Maçın adamı şüphesiz iki gol atan Ramos'tu asıl görevini aksatmadan hücuma verdiği katkıyla harika bir iş başardı. Ama turun adamı kesinlikle Modric'tir. İki maçta harika bir performans sergileyen Modric geldiğinde forvet arkası pozisyonunda oynarken artık orta saha üçlüsünün harika bir parçası oldu. Münih'te ise maçtan sonra da açıkladığı gibi Guardiola'nın oynatmak istediği oyun yapısının artık yavaş yavaş çözümü bulundu. Ama geçen sene ki Bayern daha çözümsüz daha dominant bir takımdı.
Diğer yandan Şampiyonlar ligi ismi adına oynandığından bu yana bu kupayı iki kere üst üste kazanan yine olmaması ilginç son yılların en dominant takımları Barça veya Münih yada 5 sene öncesinin İtalyan takımlarından herhangi biri yada her zaman bu kupanın en önemli favorisi olmuş Real Madrid bu kupayı üst üste kazanmayı başaramamışlar.
CHELSEA - A.MADRİD
Bizim için en keyfili maç şüphesiz Londra'da oynanan bu karşılaşma oldu. Geçen hafta ki yazım da belirttiğim gibi sanki elinde bir avantaj varmışçasına 90 dakika boyunca savunmadan başka bir şey düşünmeyen Chelsea ikinci maçta takımın en işe yarar oyuncusu Lampard'dan yoksun çıkınca özellikle skor olarak geriye düştüğünde ne yapacağını bilemez hale geldi. Takım olarak herkes o kadar rakibi durdurmaya odaklanmış ki sakatlığın etkisiyle fazla faydalı olamayan Hazard haricinde kimse ayağına top geldiğinde ne yapacağını bilmez haldeydi. A.Madrid ise Arda'nın maç sonrası yaptığı açıklama gibi "zaten gol atmak zorunda olduğumuzu biliyorduk o yüzden gol yememiz çok bir şey değiştirmedi" mantığındaydı. O yüzden Torres'in biraz şans biraz Willian'ın becerisi ile attığı golden sonra da Madrid çözülmedi. Kontrollü hücum yapmaya devam etti. Nitekim Thiago'nun harika ortasını içeriye çeviren sağ bek Juan Fran ve topa zor da olsa vuran Adrian'ın golüyle turu kaptı kaçtı. Sonrasında bütün dünyanın taktik deha olarak adlandırdığı Mourinho'dan Ersun YANAL hamleleri geldi. Önce garip bir şekilde sağ açık oynayan Azpilicuetta'yı sol beke çekip sol bek oynayan A.Cole'u kenara Eto'o'yu sahaya sürdü. Buna karşın duran topta geç hamle yapan Eto'o'nun yaptırdığı penaltı ile turu epey bir uzağa yolladılar. Kapalı defansa karşı yokları oynayan Torres'in yerine sahaya Demba ba'yı sürüp mucize denedi ama Arda'nın golü ile artık Simoene'nin zafer koşusunu görmekten öteye gitmedi. Ersun YANAL'IN sene içinde geriye düştüğü maçlarda 4'lü forvete dönmesini sıklıkla eleştiren ben bile Mourinho'nun bu hamlelerinin bir şey getirmeyeceğini biliyordum.
Rakip hoca Simeone ise başlı başlına bir destan yazdı. İlk maçta baskılı oyun ancak yarım pozisyon bulabilen Madrid bu kez daha dengeli bir oyun ve 3 gollü bir galibiyet aldı. Maçın adamı şüphesiz Churtuoa oldu. Maç dengedeyken ve önde olduklarında harika kurtarışlarla biraz da kısmetinin yardımıyla maçın adamı oldu. Turun adamı ise ileri geri harika oynayan yorulmak nedir bilmeyen Juan Fran oldu.
Chelsea Lisbon'da oynanacak kupa finaline çok yakındı ancak Mourinho'nun futbol oynamaya yada oynatmaya niyeti olmayınca uzak kaldı.
Arda hakkında bir şeyler yazmazsak olmaz. Maç boyunca çok iyi oynadı takımın topu ayağında tutan, ne yaptığını bilen ve hücum anlamında karar veren ismi oldu. Forvette D.Villa'yı tercih etmeyen hocasını mahcup etmedi. Adrian ve Costa'lı hattı destekleyen koşular yaptı. Tek kelime ile harika oynadı. Bir topunu kaleci güçlükle çıkarırken bir diğerinde ise golü buldu. Tebrik etmek gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder