İki gün iki üst düzey
maç izledikten, üstelik kendi ligimizin kalitesizliğinden bu kadar yakındıktan
sonra bu iki maç için bir şeyler yazmamak olmazdı. Salı gününe dönecek olursak
Atletico Madrid -
Chelsea
Maç öncesi beklentim
Chelsea'nin gerek Galatasaray gerekse PSG deplasmanlarında ki kötü oyunu sonucu
A.Madrid'in tek farklı da olsa galibiyetiydi. Ancak maç öncesi Chelsea'nin
kadrosunu görünce Mourinho'ya olan bütün saygımı yitirdim. Toplamda 9 tane
savunma odaklı oyuncuyla sahaya çıkan Mourinho takımı tamamen gol yememek için
sahaya çıkarmıştı. Kalede Cehc, defans dörtlüsü Azpili, Cahill, Tery, A.Cole
orta sahada savunmacı Lampard, Obi Mikel, D.Luiz (Aslında stoper) ve azıcık iki
yönlü sayılabilecek Willian önlerinde ise koşucu Torres. Bu kadro ile bir
takımın gol atması için Torres mucizesi lazım ve yahut duran topta bir şans
golü. Tüm bunlarda olmayınca Chelsea sanki ilk maçta yakaladığı şansı
kullanmaya çalışan küçük takım gibi sadece savunma yaptı. Şampiyonlar ligi yarı
finalinde bu denli bir savunma anlayışı içinde olmak oyunun bütün zevkini
öldürdü.
İnter'deyken Barça'ya
karşı da buna benzer bir savunma takımı kurmuştu ancak o maçtan önce 3-1'lik
bir avantajı vardı ve onu korumaya çalışıyordu. Ama bu kez sadece avantaj
yakalamak için savunma yapmak şık olmadı.
Atletico'ya gelince
takım sakatlıklar sebebiyle ideal kadrosuyla çıkmamıştı ancak rakip bu kadar
savunma takımı olunca ister istemez oyun Chelsea yarı sahasında oynandı.
Simeone belki iyi gününde olmayan Tery ve Cahill'in savunmasında kaybolan
D.Costa'nın yanına D.Villa'yı daha erken yollayabilirdi ancak yiyebileceği
olası bir golden endişe etmiş olsa gerek.
Bizim açımızdan ise
Arda'nın Diego'nun yerine girdiği andan itibaren oynanan daha tehditkar oyun,
Barça maçının iyilerinden Diego maça Costa'nın yanında ikili olarak başladı
ancak daha fazla şut atması gerekirken o bir adım daha geriye çıkarak oyunu
yönlendirmek istedi. Yada kalabalık defans hattından kaçarak nefes almaya
çalıştı. Arda ise oyuna girdiğinden itibaren Raul Garcia'yı Costa'nın yanına
yollayarak sağ tarafa yakın oynadı. Fena da oynamadı hani. Maçın doğru düzgün
tek pozisyonunda D.Costa müsait durumda kafayı kalecinin kucağına değil de
köşeye vurabilse az da olsa avantajı Madrid'e getirecekti.
Bu eşleşmenin galibi
kim olursa olsun anti futbol anlayışı ile oynayan Mourinho'ya karşı daha
görsellik barındıran Simeone'nin oyunu tercih ederim.
Rövanş için şimdiden
ne söylesek boş ancak öngörüm daha önce Londra'ya avantajla giden takımlar hüsranla
döndü ancak Madrid bu kez skor korumak için çıkmayacak bu onlara az da olsa bir
avantaj sağlayabilir çeyrek finalde skor korumak için çıkan PSG'nin ne hallere
düştüğünü hatırlarsınız.
Real Madrid - Bayern
Münih
Salı günü beklentiler
bu kadar boş çıkınca bu sefer daha büyük beklenti Çarşamba gününe kaydı. İki
futbol oynamaya çalışan takımın maçında bu kez dominant olan deplasman takımı
Bayern'di. Guardiola Barça günlerinden alışkın olsa gerek takımını önde kurdu.
İlk 10 dakika Madrid'i hiç çıkarmadı. 18. Dakikada ise Bayern gole en çok
yaklaştığı anda ise golü kalesinde gördü.
Münih'in atağında
kendini kaleye siper eden Pepe seken topu alan Xabi hızlı atağı başlatan İsco
Ronaldo'nun güzel pasına hareketlenen Coentrao ve Coentrao'nun harika pasını
boş kaleye gönderen Benzema ile kontra atak dersi verdi resmen. Devrenin
devamında da buna benzer 2 pozisyon daha oldu. Ronaldo çok daha müsait
pozisyonda kaleyi bulamadı ve Di Maria çaprazdan topu tavana asmak isterken
tribüne gönderdi. Münih için ise o kadar baskılı oynamasına karşın sadece maçın
sonunda Götze ile müsait durumda topu Casillas'a nişanladı.
Topa sahip olmada
Münih maç boyunca %65'lerde olmasına karşın aradığı müsait pozisyonlara
ulaşamadı. Bunda şüphesiz sağ tarafta Robben'in sağladığı katkının yarısını
bile gösteremeyen Ribery'nin durgunluğunun payı büyüktü. Robben'i gördük ki bu
seviyede bile ne kadar etkili olabiliyor ancak Ribery için açık alan
olmadığında bu kadar sıradanlaşması ilginç. Sonunda Guardiola'da dayanamadı ve
yerine Götze'yi oyuna sürdü. Dünyanın en iyi sağ bek listesine ilk 3'ten en iyi
sol bek listesine ise ilk 5 içinde yer alabilecek kadar yetenekli P.Lahm'ı ön
libero olarak oynatan Guardiola'nın yanlış tercih yaptığını anlayıp oyuna
Martinez'i sürerken Rafinha'yı alıp Lahm'ı sağ beke çekmesi geç ama doğru bir
hamle oldu.
Madrid'te Carvajal'in
iyi Di Maria'nın tehditkar oyunu seyirlikti, Modric ise başka bir seviyede
oynuyor. Tottenham'da oynarken 10 numara pozisyonunda oynarken Madrid'e gelince
bir adım daha geriye gidip daha komple bir oyuncuya dönüştü. Bu sezonun
yıldızlarından birisi oldu bile.
İkinci maç için ise bence
avantaj hala Münih'te evinde bu kez kazanacaktır. Ancak tur için yeterli olur
mu? Bakalım görelim. Bu kez Ntv yayınlayacak Chelsea maçını ise Türksat'tan
izlemeye çalışacağız. Arapça spiker çok kafa yoruyor ama hiç yoktan iyidir.
Bugün Uefa yarı
finalleri var. Benfica Juve eşleşmesinde favorim ev sahibi ancak Sevilla -
Valencia maçıyla ilgili aklımda hiç bir şey yok sadece Sevilla'nın evinde daha
coşkulu oynadığı aklımda kalmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder