22 Şubat 2013 Cuma
TAHMİN SONUÇLARI
BU HAFTA KISMETLİ OLAN BENDİM AMA ARADA Kİ PUAN FARKI HAL ÇOK FAZLA ARTIK ÖNÜMÜZDE Kİ MAÇLARA BAKACAĞIZ : )
DÜZELTME YAPILDI MUSTAFA ABİMİN 1 PUANINI YEMİŞİM O DÜZELTİLDİ.
DÜZELTME YAPILDI MUSTAFA ABİMİN 1 PUANINI YEMİŞİM O DÜZELTİLDİ.
19 Şubat 2013 Salı
15 Şubat 2013 Cuma
TAHMİN SONUÇLARI
HAFTANIN GALİBİ TAHMİNLERİNİ EN SON YOLLAYAN MESUD ABİM OLDU. TEBRİK EDERİM. ÇOK KISMETLİ OLDUĞUNU DA SÖYLEMEDEN GEÇEMEYECEĞİM. LAZİO SON GOLÜ 90+4'TE ATTI.
14 Şubat 2013 Perşembe
ŞAMPİYONLAR LİGİNDE BU HAFTA
Dün ve Salı günü oynanan
maçalarla beraber şampiyonlar liginin son 16’sı başlamış oldu. İlk gün
maçlarında iki deplasman takımı PSG ve Juventus rakiplerini geçerek zaten
favori oldukları eşleşmeleri daha ilk maçtan bitirmiş oldular. 2 hafta sonra
oynanacak maçlar (Valencia mucizeye imza atmazsa) bir nevi formalite maçları
olacak. Juventus Celtic deplasmanında 0-3 ile dönerken PSG Valencia’yı 1-2
geçerken son dakikada Zlatan’ı kırmızı kartla kaybetti. En az iki maç ceza
alması muhtemel. Maçın ayrıntılarına bakarsak eğer.
VALENCİA: 1 - PSG: 2
(A.Rami) - (Lavezzi,
Pastore)
Maçın açık kanaldan
izleme şansımız olduğu için az çok herkes biraz fikir sahibidir. Son haftalarda
Fransa’da dominant bir oyun ortaya koyan PSG sene başında transfer ettiği Lucas’a
nihayet devre arasında kavuştu. (Yapılan anlaşma gereği ancak Brezilya liginin
sonunda yani Avrupa için devre arasında gelecekti.) kadro olarak maça ofansif
bir kadro ile çıktıkları söylenebilir. Geçen sene rekor bir ücretle transfer
edilen Pastore, Lavezzi, Zlatan, Lucas dörtlüsü oldukça cüretkâr kaçabilirdi. Ancak
Valencia’nın bu sene ki form durumu ve kalitesi alınan bu riski
cezalandırmaktan çok ama çok uzaktaydı. Maça iyi başlayan ve hızlı ataklarla
pozisyon arayan PSG oldu. Golü de Lavezzi ile Lucas’ın verkaçı sonucunda Arjantinlinin
ayağından buldular. Maçı anlatan Murat Kosova’nın uzun süre Lucas diye
anonsunda Lavezzi’ye geçişi de enteresandı. : ) golü tepki vermek isteyen
Valencia’nın bir iki cılız atağı vardı ancak PSG buna yanıt vermekte gecikmedi.
Yine Lucas’ın geliştirdiği atakta çizgiye inen Lucas topu penaltı noktasına
doğru çevirdi ve Pastore topun gelişine vurarak güzel bir gole imza attı. İkinci
yarıya Valencia iki değişiklikle başlasa da istediği oyunu bir türlü sahaya
yansıtamadı. Ancak oyun azda olsa dengeye gelmişti. Karşılıklı ataklarla geçen
ikinci yarıda maç tamda bu skorla bitecek derken önce Zlatan biraz ağır
sayılabilecek bir kararla oyundan atıldı. Kırmızı kartla umutlanan Valencia
birde üstüne bir duran top sonucu Ramzi ile gol bulunca ikinci maç için çok az
da olsa bir ümit kazandı. Çok az diyorum çünkü ilk turda 6 maçta sadece 3 gol
yiyen bir takıma üstelik deplasmanda yemeden 2 gol atmaları gerekiyor bu da biz
futbol severlere çok akıl kârı gelmiyor. Sonuç olarak PSG çeyrek finalde
diyebiliriz.
CELTİC: 0 – JUVENTUS:
3
(Matri, Marchisio,
Vucinic)
Aynı saatte oynanan
diğer maçı ağırlıklı olarak izlediğim için bu maça ancak göz ucu ile bakabildim.
Gördüğüm kadarıyla maçın başında bir savunma hatasını iyi değerlendiren Matri
ile öne geçen Juventus maç boyu bu avantajını iyi kullandı ve kontra ataklarla
iki gol daha bularak turu bitirdi. Özellikle 3 golde Celtic savunmasının ne
kadar ağır ve bu seviye için yetersiz kaldığını gördük. İkinci maçta oyuncuları
dinlendirme şansı da bulabilecek olan Juventus şimdiden çeyrek finalde ki
rakibini beklemeye başladı.
SHAKHTAR DONETSK: 2 –
B.DORTMUND: 2
(Srna, D.Costa) – (Lewandowski,
Hummels)
Uzun süredir resmi
maç oynamayan Donetsk beklendiği gibi maça biraz soğuk başladı. İlk yarıda iki
takımda rakibini tartarken Hırvat sağ bek Srna yaklaşık 30 metreden harika bir
frikik ile takımını öne geçirdi. Türk futbol severlerin efsanevi Hırvatistan maçında
90’a attığı ve Rüştü’nün son anda kornere çeldiği topla hatırlayacağı üzere
frikik konusunda oldukça isim sahibi bir isimdir. Bu gol oyunu biraz daha
heyecanlandırırken misafir Dortmund biraz daha ileriye çıkmaya başladı. Böyle bir
atakta M.Göthze ikinci orta denemesinde bu kez Lewandowski’yi buldu. Topa ıska
geçen Polonya’lı iki defans oyuncusunun birbirine takılıp düşmeleriyle 6 pasta
kaleci ile bomboş kaldı ve rahat bir vuruş ile oyuna dengeyi getirdi. İlk yarı
böyle biterken ikinci yarıda da oyunun hâkimi kesinlikle Dortmund’du ama buna
rağmen golü bulan ve öne geçen yine Shakhtar oldu. Oyuna sonradan giren Costa
uzun gelen topu güzel kontrol edip iyi bir vuruş çıkardı. Lucescu yine avantajı
eline geçirmişti. Oyunu bırakmayan Dortmund yine ataklarını sıklaştırdı. Üst üste
kornerler kullanan Dortmund 85’te yine kornerden gelen topta savunmadan gelen
Hummels’in kafa golüyle deplasmanda 2.golünü buldu. Oyun içinde sürekli üstün
olan ve topla daha fazla oynayan Dortmund en azında hak ettiği avantajla
sahadan ayrıldı. Shakhtar ise devre arası transferinde serbest kalma bedeli
olan 30 milyon Avroyu yatırıp Anzhi’ye giden Willian’ı çok aradı. Grup maçlarında
6 maçta 4 gol 3 asist ile oynayan Brezilya’lı artık Eto’o ve Diarra ile
oynayacak. Lucescu para için gittiğini söylese de herhalde Ukrayna’da sağlıklı
kalmak için oynadığını düşünmüyordu. Tur için bir şey söylemek için erken de
olsa Dortmund büyük avantaja sahip. İkinci maçta takımın orta sahada savunma
yükünü çeken İlkay’ın da sakatlıktan kurtulup yetişeceğini düşünürsek bu kadar
kolay gol yemeyeceğini öngörebiliriz. Ama Lucescu’nun her zaman bir hamlesi
vardır. Güzel bir maç bizi bekliyor.
REAL MADRİD: 1
M.UNITED: 1
(C.Ronaldo) – (D.Welbeck)
Haftanın açık ara en
önemli maçıydı. Açık kanalda yayınlanmaması talihsizlik diyeceğim ama haftaya
Galatasaray’ın maçı bile Muhteşem Yüzyıl saçmalığından dolayı yayınlamayacak
olmasının yanında hafif kalıyor.
Maça Real iyi başladı
ve önce Khedira sonra ise Coentrao ile iki önemli pozisyon buldu. Özelikle
Khedira içeriye pas verdikten sonra yaptığı koşularla oldukça etkili olabilecek
bir isim. Xabi Alonso gibi oyunu orta yuvarlaktan takip etmiyor. Ama girdiği
pozisyonları gol yapma becerisi tatmin edici sayılmaz. Maç başladığı kadroda 3
forvet sahaya süren Ferguson ne Rooney’i ne de Welbeck’i forvet olarak
kullanmadı. Van Persie ise oldukça etkili bir oyun oynadı. Maçın son bölümünü
saymazsak duran toplar hariç bir pozisyona giremeyen United 20.dakikada kornerde
adamını kaçıran Ramos son bir hamleyi eliyle yapmaya çalışsa da Welbeck’in
golüne engel olamadı. Son Barça maçının yıldızı genç Varane’de oyun süresince
güven vermedi. Savunma bu kadar tedirginken hücuma yüklenen Madrid Mesut, Di
Maria ve Ronaldo ile rakibi tehdit etti. Geçen senede bu senede Real’de çok
ciddi bir forvet eksikliği var. Ne Benzema ne de Higuen bu seviyelerde çok düz
kalıyorlar. Golden 10 dakika sonra Mesut’un ortasında Ronaldo harika bir kafa
golüyle oyuna dengeyi getirdi. Sonrasında ve son 10 dakikaya kadar oyunu rakip
sahada oynayan Madrid aradığı golü bir türlü bulamadı. Bunda United’in güven
vermeyen kalecisi De Gea’nın da katkısı büyüktü. Oyuna müdahalesini Benzama,
Higuen değişikliği ile yapan Morinho beklediği etkiyi bulamadı. Sonrasında ise
Di Maria, Modric hamlesini yaptı. mevkii olarak tam olarak bir bölgeye uymayan
Modric ne Khedira gibi ileri geri oynayabiliyor ne de Mesut gibi ileride dominant
bir oyun oynuyor. Ama girdikten sonra Di Maria’dan daha çok katkı verdiği
söylenebilir. United’da ise Rooney bir forvetten çok 10 numara gibi oynadı. Takımın
geri kalanı ise savunma anlamında ellerinden geleni yaptı. tur için kesin bir
şey söylemek zor olsa da deplasmanda Madrid’in gol bulma şartı olması United’ı
bir adım öne taşıyor. Ama kadro kalitesi olarak Madrid United’dan birkaç adım
önde. Bakalım rövanş neler getirecek.
Son olarak bu akşam
oynanacak Bate maçı ile ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Rakibin son resmi
maçının Aralık ayında olması bir soru işareti olsa da hem iklim hem de
Fenerbahçe’nin ne oynayacağını kestirmek güç olduğundan maçı tahmin etmek zor. Ama
tutuculuğu ile tanınan Aykut’un grup maçlarında ki deplasman kadrolarına benzer
bir kadro çıkaracaktır.
Muhtemel 11
Volkan
Gökhan – Bekir –
Egemen – Ziegler( Hasan Ali)
Kuyt - Mehmet Topal –
Meireles – Baroni – Caner (Webo)
Sow
Eğer Caner yerine
Webo oynarsa Sow sol tarafa geçecektir. Ama o riski alacağını san
mıyorum. Bate’nin
şampiyonlar liginde bu sahada Bayern’i yendiğini unutmadan çantada keklik bir
maç beklemeyin. Ama turdan ümitliyim o ayrı.
Okuduğunuz için
teşekkür ederim.
12 Şubat 2013 Salı
11 Şubat 2013 Pazartesi
HAFTANIN DEĞERLENDİRMESİ
Haftaya İngiltere ligi
ile başlayalım. Chelsea evinde ağırladığı Everton’ı rahat bir oyun ile 4-1
mağlup etti. Sene sonunda ayrılacağı daha önce açıklanan ve Lampard attığı
gollerle takımını sırtlamaya devam ediyor. Sene sonunda Ferguson’un kadrosuna
dahil olabilir. Son şampiyon City ise bu hafta aldığı mağlubiyetle zirve
yarışından çok artık arkadan gelenlere yakalanmamak için oynayacaklar. Sene
sonunda ise bir sürpriz olmazsa Mancini İnter’den sonra City’de de koltuğunu
Morinho’ya devretmek zorunda kalacak. Zirvede ki puan farkı 12’ye çıkınca doğal
olarak gözler alt sıralarda ki küme düşmeme mücadelesine çevriliyor. Son sırada
olmasına rağmen devre arasında önemli isimleri kadrosuna katıp bir mucize
yaşamak isteyen Qpr bu hafta deplasmanda Swansea’ye yenilerek bu kurtuluş
yolunda büyük bir yara aldı. Küme düşme hattından kurtulmak için 6 puanlık
farkı kaparması lazım ki bu 6 puanlık farkı içinde aynı amacı güden 2 takım
daha var. Yani işleri hiç kolay değil. Haftaya evlerinde United’ı
ağırlayacaklar. Güzel bir karşılaşma bizleri bekliyor. Yine haftaya sondan 3.
Ve 4. Sıradaki takımlar Reading – Wigan birbirleriyle oynuyorlar. Eğer Reading
evinde ki maçı kazanırsa zaten var olan avantajını iyice perçinler.
İspanya liginde
geçecek olursak haftanın sürprizi Vallecano deplasmanından mağlubiyetle dönen
A.Madrid maçı oldu. Real ise şampiyonlar ligi maçından önce moral bulmak
amacıyla çıktığı maçta evinde Sevilla engelini beklenenden kolay geçti ve maçı
4-1 kazandı. Maça yedek kulübesinde başlayan Mesut sanırım United maçına
hazırlandı. Yine maçın skorunu elde ettikten sonra Ronaldo’da oyundan çıktı.
Ama çıkana kadar 3 golü bulmuştu bile. Çarşamba günü oynanacak maçı şimdiden
merak ediyorum. Barça ise bildiğiniz gibi bu hafta hem şampiyonlar ligi maçları
yok hem de keyiflerince bir maç oynadılar. Sevilla’yı 6 golle geçerek artık iyi
futboldan öteye geçtiler. Küme düşme hattında ise Batuhan transferinden son
anda dönen Deportivo artık küme yolcusu. Sempati duyduğum bir takımdı üzüldüm.
Almanya’da Bayern
Dortmund’un puan kaybettiği haftada zor durumda ki Schalke’ye acımadı ve 4-0’lık
bir galibiyet aldı. Maçın adamı 2 gol atan sol bek Alaba’ydı. Artık ikinci ile
aralarında ki puan farkı 15 ve şampiyonluk çok ama çok yakın. Dortmund ise
hafta içinde ki şampiyonlar ligi maçı öncesinde evinde Nuri’nin ilk 11 çıktığı
maçta üstelik öne geçmesine rağmen Hamburg’a 1-4 kaybetti. Belli ki kafalar
hafta içi oynayacakları Shaktar maçındaydı. Düşme hattında ise Sercan’lı
G.Furth artık yolcu ama sözleşmesi bitmek üzere olan Sercan’ın şimdiden Sturtgart
ile anlaştığı söyleniyor yani o kendini bir üst ligde tutmayı başarmış bile.
İtalya liginde
Juventus evinde Fiorentina’yı 2-0 geçerken, takipçileri Lazio ile Napoli
berabere kalarak zirve yarışında ikisi birden yara aldı. Hafta içi şampiyonlar
ligi maçında Celtic deplasmanına gidecek Juve’nin zirvede 3 puanlık avantajı
var. İnter ile Milan ise geçen haftanın tersine İnter kazanırken Milan puan
kaybetti. M.Balotelli ise penaltıdan da olsa gollerine devam ediyor. Bu haftayı
da boş geçmedi.
Fransa liginde PSG
evinde Bastia’yı 2.yarı bulduğu gollerle 3-1 yenerken Zlatan gollerine devam
etti. Zirve takipçisi Lyon ise evinde Lille’e 1-3 kaybederek PSG’yi zirvede tek
başına bıraktı. Son olarak ise ligin baş altı takımlarından Rennes evinde
Toulouse’yi 2-0 yenerken son golü 84’te Mevlüt attı. Bu sezon Mevlüt’ün attığı
11.gol oldu.
PTT 1.liginde ise
zirve yarışı her hafta farklı bir hal alıyor. Geçen haftanın lideri Erciyes bu
hafta evinde aldığı beraberlikle bugün oynanacak Manisa A.gücü maçına göre
koltuktan inebilir. Çaykur Rize ise Mustafa Denizli göreve geldikten sonra puan
kaybetmedi. Bu hafta ki 5-1’lik Göztepe galibiyeti epey moral vericiydi. Ama
takımın en önemli oyuncusu devre arasında Karabük’ün serbest bıraktığı Cernat
oldu. Diğer yeni gelenler Sercan ve Eren ile iyi anlaşan Cernat takımını
yönetmek anlamında büyük beceri gösteriyor. 1461 Trabzonspor ise satıp para
kazandığı oyunculardan sonra henüz toparlamış değiller. Bu hafta da
kaybettiler. Sene sonunda kim direkt çıkar kim play-off’a kalır tahmin etmesi
güç. Ancak 1461’in o listede olmayacağını tahmin edilebilir.
Türkiye liginde ise
geçen hafta zirve ekipleri puan kaybederken kazanan sadece Antalya’ydı. Bu
hafta ise ilk 4 sırada kaybeden sadece Antalya oldu.
Akhisar İBB
deplasmanında kazanırken golleri yeni transfer Gekas kaydetti. Bu hafta
evlerinde Galatasaray ile oynayacaklar. Ufak da olsa bir umutları var ancak
önlerinde çok uzak bir ihtimalden başka bir şey yok.
Eskişehir ligin
istikrarsız takımı Gençlerbirliğini 0-2 ile geçerken gollerden birinde yine
Necati’nin imzası vardı.
Gelişi şaibeli Hikmet Karaman’lı Bursa Karabük
deplasmanında 3 puanı 3 golle alırken hakemin yanlarında olduğunu görmezden
gelmeyelim. Maçın ilk yarısında Ahmet İlhan’a arkadan sakatlayıcı hareket yapan
Şener’i oyundan atmayan hakem maç 0-3 olduktan sonra bir taç pozisyonunda
yardımcı hakeme doğru hamle yapan Ahmet İlhan’ı atarken aynı tereddüdü
göstermedi. Yine Karabük’ün penaltı beklediği bir pozisyonda bence yanlış karar
vererek oyunu devam ettirdi. Bursa adına 3 puanın yanı sıra Tuncay’ın gol
atması da gelecek adına umut verici. Etkili bir Tuncay takımı en az 1 gömlek
yukarıya taşır.
Beşiktaş Elazığ
deplasmanında berbat oynadığı sayısız gol fırsatı verdiği bir devreyi son
dakika golüyle 1-1 kapatınca 2.yarıda attığı iki golle yeni yılda ilk
galibiyetini bir buçuk ay sonra alabildi. Niang oynadığı kısa sürede bile iyi
bir transfer olduğunu gösterdi. Top alışı verişi duvar oluşu ve oyun aklıyla
çok kaliteli bir isim.
Ligin alt sıralardan
kurtulmaya çalışan iki ekibin mücadelesinde Kayseri evinde Ordu’ya diş
geçiremedi ve maç golsüz sona erdi. Maçın son atağında kornerden gelen topun
çizgiden çıkması Ordu’yu belki de kötü günlerden kurtardı. Bu ileriki
haftalarda göreceğiz.
Geçen hafta
Kadıköy’de 3 puan alırken yıldızı Eneramo’yu kaybeden( sarı kart cezalısı)
Sivas evinde yeni yeni toparlanmak isteyen Trabzonspor’u konuk etti. Trabzonspor’un
dünyaları kaçırdığı maçta bulduklarını atma konusunda daha becerikli olan
Sivasspor maçı 2-0 kazandı. Geçen hafta aldığı 4-1’lik galibiyette bile maçın
kahramanlarından biri kalecisi Onur olan Trabzon’u bu kez Onur’da kurtaramadı. Özellikle
Halil ve Yasin kaçırdıkları ile saç baş yoldurdular. Halil’i geçen sene alırken
Eskişehir ile karşı karşıya gelmeyi bile göze alan Trabzonspor bu oyununu
gördükten sonra aynı durumda alma konusunda bu kadar hevesli olur muydu? Emin değilim.
Maçta ayrıca ilk sarı kartı gördükten sonra zaten cezalı duruma düşen Zokora
birde maçın sonlarında topla alakası olmayan bir pozisyonda Erman’a attığı
tekme ile insanlık konusunda akıllarda soru işareti bırakmadı. Haftaya
Fenerbahçe maçında oynamayacak. Olası bir Emre Zokora kavgasının da önüne
geçmiş oldu.
Fenerbahçe tarih
boyunca deplasmanda yenilmediği Mersin’i bu sene de yenerek seriyi sürdürdü. Golü atan Webo bu formunu
sürdürürse takımın en faydalı transferi olur. Ancak onun gelmesiyle pozisyonu
değişen Sow’un gol sayısı düşecektir. Baroni tercihi dışında takım tercihini
olumlu bulduğum Aykut Hocanın maç içi değişiklikleri de yerindeydi. Özellikle son
haftaların formsuz ismi Kuyt’ı çıkarmak en doğru tercihti, ancak yerine Topal’ı
değil Topuz’u tercih etmeliydi. Golden sonra kaçan pozisyonlar umarın akılların
Perşembe günü oynanacak Bate maçında olmasıyla ilgilidir. Yoksa bu gol sayısı
ile şampiyonluk hayalleri kurmak imkansız olur. Taraftar ile yönetim arasında
ki gerilim tüm şiddeti ile sürüyor. Geçen senelerde yönetime sürekli sahip
çıkan taraftar artık açık şekilde Aziz’in karşısında üstelik araba camından
taraftara yönelik söylediği sözler giderek bir çıkmaza girdiğini gösteriyor. Ama
gidişinin bu kadar kolay olacağını sanmam.
Ligin lideri
Galatasaray ise henüz oynatamayacağı transferi Drogba’ya kavuştuğu haftada
takipçisi Antalya’yı golcüsü Burak ile geçti. Maçı izleyemediğim için çok bir
şey diyemeyeceğim ancak Galatasaray’ın önümüzde ki maç programına bakınca
yollarının açık olduğunu söylemek mümkün. Sırasıyla Akhisar deplasmanı evinde
Schalke ve Ordu ile oynayacaklar. Ligde bir maçlık kredisi olan lider o krediyi
bu maçlarda kullanmayacaklardır.
Son olarak da Türkiye
Kupasında Galatasaray’ı müthiş bir mücadele sonunda yenerek kupayı kazanan
Fenerbahçe Ülker’i tebrik ederim. Maçı sonradan izleyebildim. Bir pozisyonda
Sato’nun çenesi yırtıldı ve soyunma odasında 4 dikiş atıldı. Emir’in ayak
parmağı hala iyileşebilmiş değil. Galatasaray’da Hawkins, Domercant, Göksenin
yok takımın yeni transferi Markosvili’nin burnu son dakikalarda kırıldı. Yani maç
tam anlamıyla kıran kıranaydı. Tek kötü yanı Gordon’un Andersen’in gazına gelip
attığı dirsek sonucu diskalifiye olması oldu. Yine de maç güzeldi ve Fenerbahçe
son 4 senede 3.kez kupayı kazandı. Tebrikler okuduğunuz için teşekkürler.
6 Şubat 2013 Çarşamba
DEVRE ARASI TRANSFERLER VE GETİRDİKLERİ 3
FENERBAHÇE
GELENLER: Pierro Webo ( İstanbul Büyükşehir Belediyespor) Emre
Belözoğlu (A. Madrid) Reto Ziegler (Juventus)
GİDENLER: Henri Bienvenu (R. Zaragoza) Özgür Çek (Eskişehir)
Yüksek tansiyon ve
motivasyonla geçen bir sezonun ardından kadrosunu güçlendirerek bu sezona da
şampiyonluk hedefiyle başlayan Fenerbahçe, istenilen seviyede futbol oynamasa
da, Beşiktaş’ın ve Trabzon’un içinde bulunduğu zorluklar nedeniyle
şampiyonluktan uzak olmalarıyla da son maça kadar şampiyonluğu kovalayacaktır.
Geçen sezona göre özellikle motivasyon anlamında çok büyük düşüş yaşayan
Fenerbahçe, sezon içinde Alex depremiyle sarsılsa da yıkılmadı. Herhalde en
büyük kötülüğü kendi kendine yapan A. Kocaman yönetiminde ki Fenerbahçe, genel
olarak ligde vasat Avrupa’da ise gayet iyi bir performans gösterdi. Avrupa’daki
bu başarı sayesinde koltuğunu koruyan A. Kocaman, gelecek sezonda görevde
kalmak istiyorsa ligde istikrarı yakalamak, son maça kadar şampiyonluğu
kovalamak ve mutlaka ve mutlaka şampiyonlar ligi vizesi almak zorundadır.
Ara transferlere
gelince, ilk önce gidenlerden başlayalım. Elinden çıkardığı Henri Bienvenu ve
Özgür Çek genellikle yedek bekleyen son zamanlarda 18’e bile giremeyen
oyunculardı. Bu nedenle gidişlerinin takıma en ufak bir etkisi olmayacaktır.
Sadece Özgür Çek ile ilgili ufak ta olsa bir beklentim var. Fenerbahçe’de
olmadı ama belki Eskişehir’de olabilir. (Ülkemizde zor yetişen sol kanat
oyuncusu olduğu için)
Gelelim gelen
oyunculara; herkesin bildiği gibi daha büyük, daha etkin oyuncular alınmak
istense de bazı nedenlerden dolayı ( bazıları kamuoyunun malumu) alınamadı ve
son iki günde iki eski futbolcu ve birde ligimizin kalburüstü forvetlerinden
biri alındı. Özellikle Emre ve Ziegler ilk defa geliyor olsalar herhalde çok
beğenilirlerdi. Ancak daha 6 ay önce her ne sebeple olursa olsun gönderilen bu
oyuncular geri gelince taraftarda beklentiler çerçevesinde hoşnutsuzluk oldu.
Teker teker bakmak
gerekirse; Ziegler’in sezon başından
beri sürekli forma giyen ve yıpranan Hasan Ali’nin alternatifi olsun diye
alındığını düşünüyorum. Amaca baktığımız zaman yabancı olması dışında (o da
memlekette sol bek yok) bence yerinde bir transfer gibi gözüküyor. Ancak A.
Kocaman’ın daha ilk maçta Hasan Ali’yi 18’e bile almadan Ziegler’i ilk 11’e
koyması haklı bir eleştiri konusu oldu.
Emre’ye gelince
Türkiye’de halen mevkisinin en iyi 2-3 oyuncusundan biri olan oyuncuyu almak
kâğıt üzerinde başarı gibi gözükse de 6 ay önce gitmesine neden olan olayların
tekrarı halinde takıma yararından kat be kat zararı vereceği bir gerçektir.
Gerçi yönetimin iyi oynasa “niye gönderdiniz?” veya kötü oynasa “niye aldınız?”
eleştirilerine her halükarda maruz kalması kaçınılmazdır. Ben kişisel olarak
Emre’nin akıllı bir futbolcu olduğunu aynı hataları tekrarlamayacağını ve sezon
sonunda takıma en fazla katkıyı veren 1-2 oyuncudan biri olacağını düşünüyorum.
Son olarak Webo,
İstanbul Büyükşehir Belediyespor’daki kulüp ve oyun yapısından çok farklı bir camia
ve oyun yapısı içersine girse de gücünü ve hareketliliğini kullanarak kadroya
genişlik katacağını düşünüyorum. Özellikle oynayarak veya oturarak yedek
kulübesini zenginleştirecektir. Sadece fiyatı ve yaşı konusunda ufak bir
eleştiri yapılabilir.
Toparlamak gerekirse,
lig yarışını son maça kadar sürdürerek ilk iki içinde yer alacağını tahmin
ettiğim Fenerbahçe, kupada da en az final oynayacaktır. En önemli kulvar olan
Avrupa’da ise çeyrek finali görebileceğini düşünüyorum.
M. ANTALYASPOR
GELENLER: M. Sedef (Gençlerbirliği)
GİDENLER: Murat Akın (Konya Torku) Veselin Minev (Botev Plovdin –
Bulgaristan)
Sezon başında tipik
bir Anadolu takımı gibi yaklaşık 10 futbolcu gönderip, 10 futbolcu alarak
takımı baştan yapan Antalyaspor’un en büyük artısı teknik direktörü Mehmet
Özdilek’le yola devam etmesi oldu. Aissati ve Diarra gibi çok düşük maliyetle
önemli iki oyuncuyu kadrosuna katarak kalitesini arttırdı. Şehir olarak yüksek
potansiyele sahip olan M. Antalyaspor uzun zaman sonra potansiyelinin de üstüne
çıkarak ilk yarı itibariyle zirveye ortak oldu. Sessiz ve derinden oldu M.
Antalyaspor’un yükselişi... Bu sene ligin çok çekişmeli ve zirvenin karmaşık
olması M. Antalyaspor’un başarısının konuşulmasını engelledi. Karabük kadar
olmasa da özellikle Kadıköy’deki Fenerbahçe ve ertesi hafta evindeki Trabzon
galibiyeti dikkat çekiciydi. Oturmuş kadrosu ve oyunu çirkinleştirmeyen
görüntüsüyle izleyenlere keyif veren Antalyaspor, topa sahip olmada ve pas
oyununda istenen düzeyde olmadığı için genelde sonuca kontrataklarla
gidiyorlar.
İlkyarı itibariyle
oldukça başarılı olan M. Antalyaspor’un ikinci yarıda ligin daha da çekişmeli
olacağını düşündüğüm için (özellikle Anadolu takımları maçlara çok asılacaktır)
bu başarısını en azından puan olarak devam ettiremeyeceğini düşünüyorum. İkinci
yarının ilk maçları gösterdi ki; düşmek istemeyen her takım mücadele gücünü
arttırarak her maçtan puan almak için savaşıyor.
Bu uzun
değerlendirmeden sonra gelelim transferlere, başarılı ilk yarının ardından
kadrosunu hiç bozmayan M. Antalyaspor, elindeki iki yedek oyuncusuyla yollarını
ayırdı. Orta saha oynayan Murat Akın’ı Konya Torku’ya ve sezon başında yedeğe
düşen Bulgar milli takımında da oynayan sol bek Veselin Minev’i ailevi
nedenlerle ayrılmak istemesiyle beraber ülkesine geri gönderdi. Bunların yerine
sadece sol beki yedeklemek amacıyla ligi bilen Mehmet Sedef’i
Gençlerbirliği’nden bonservis ödemeden kadrosuna kattı. Çok önemli olmasa da
yerinde bir hamle olduğunu düşünüyorum.
Toparlamak gerekirse,
genel itibariyle başarılı bulduğum Antalyaspor’un ligi en iyi ihtimalle 4. veya
5. bitireceğini tahmin ediyorum. (Özellikle 4. bitirebilirlerse bence şampiyon
olmuş kadar sevinmeliler.) 6.sıra ile 8.sıra arası bir düzeyde olurlarsa da
şaşırmam. Bu biraz da Tita’nın uzun sürecek sakatlığını nasıl atlatacaklarına
bağlı.
KONUK YAZAR
MESUD AKYÜZ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)