Dün oynanan
Trabzonspor Eskişehir maçı ile beraber gruplardan ilk maçlar sona erdi. Bu yazıda
da oynanan maçlar ve kupa statüsü hakkında bir değerlendirme bulacaksınız.
Grupların ilk maçı
Bursa ile 1461 Trabzon arasında oynandı. Takımların genel olarak angarya
gördüğü maçlarda hocalar takımlarında yeterli şansı veremediklerini
düşündükleri veya sakatlık sonrası rehabilitasyon sürecini atlatmasını
istedikleri oyunculara yer veriyorlar. Hele ki kupa statüsünün tek maçlı eleme
değil de grup statüsünü aldıktan sonra maçların değeri biraz daha azaldı. Ya da
telafisi mümkün bir hal aldı demek daha doğru olur. Nitekim hafta sonu çok daha
önemli maçlar oynayacaklarını düşünen Fenerbahçe, Bursa, Antalya, Mersin as
oyunlarının çoğunu dinlendirmeyi yada kısıtlı süreler vermeyi tercih etti. Bir tek
lig konumları beklentilere göre fena olmayan Eskişehir ve Trabzonspor biraz da
lig maçının rövanşı şeklinde geçen maçta as oyuncularına yer verdiler.
BURSA – 1461 TRABZON
Maç oldukça sakin
başladı denilebilir. Ev sahibi Bursa lig maçının yorgunluğu ile olsa gerek maça
hızlı başlamadı. Trabzon ise gücünü bilerek kendi sahasından fazla oyuncu ile
çıkmamayı tercih etti. Maç sıkıcı bir hal almaya başlamışken ligde henüz forma şansı
bulamayan Forsell iyi bir oyunla uzun zamandır forma şansı bulamayan bir başka
oyuncu Pinto’ya alda at dercesine bir pas verdi. Ve Bursaspor bu golle devreyi
1-0 önde kapattı. İkinci yarıda da benzer bir oyun oynanırken yine yeni
transfer Forsell bu kez sol değil sağ çizgiye indi ve arkadan gelen N’diaye’nin
önüne çıkardı. Topun gelişine düzgün bir vuruş yapan N’Diaye’de takımını iki
farklı öne geçirdi ve maçı bir anlamda orada bitirdi. Maç ile ilgili göze
batanlar ise maçı iki asistle bitiren Forsell’in oyunu, eski tadında olmasa da
zaman zaman etkili hareketler yapan Tuncay’ın oynama isteği ve son olarak da bu
senenin dikkat çeken isimlerinden olan Ferhat Kiraz’ın umut veren oyunuydu. Grubun
zayıf halkası olarak görünen 1461 Trabzonspor’un ise grup maçı olması sebebiyle
yeterince motive olmadıklarını düşünüyorum. Yoksa Galatasaray’ı evinde eleyen
bir takımın bu kadar etkisiz oynaması mantıklı değil.
FENERBAHÇE –
SİVASSPOR
Çarşamba gününün bir
diğer maçı ise Fenerbahçe ile Sivas arasında oynandı. Hafta sonu derbide aldığı
yenilgi ile 3 puandan çok daha fazlasını kaybeden Fenerbahçe hem eksik hem de
moralsiz kadrosu ile ligin dişli takımlarından Sivasspor önüne çıktı. Fener
eksik ve moralsizdi ancak Sivasspor’da anlaşılmaz şekilde hem dağınık hem de
isteksizdi. Tekrar etmek istemem ama bu maçların telafisinin olması takımlara
iyi gelmediği belli oluyor. Maç gelirsek yedek ağırlıklı bir kadro çıkaran
Aykut Hoca oyuncularından savunma anlamında beklediğini alsa da hücum anlamında
takımın genel bir kısırlığı söz konusu. Özellikle forvet oynayan Semih’in
aklının bir ucunda gol atma fikri olduğundan bile emin değilim. Güzel bir pas
vermek istiyor yada iyi bir duvar olmak istiyor ama gol atmak onun öncelikleri
arasında değil. İkinci yarıda Sow oyuna girdikten sonra daha net görüldü ki Sow
ile Semih arasında fizik, beceri vb. farklardan ziyade mental olarak çok büyük
farklılıklar var. İlk yarıda herhangi bir ciddi atak yada gol izleyemedik. İkinci
yarıda ise oyuna giren Baroni ve Sow’un iyi oyunlarıyla goller geldi ve maçı
2-0 Fenerbahçe kazandı. Akılda kalanlar ise geçen senenin Sivas adına yıldızı
olan hatta adı milli takım için bile anılan Erman Kılıç bu sene ki kötü oyununa
bu maçta da devam etmesi. Fenerbahçe’nin ısrarla şans vermeye çalıştığı Krasic’in
biraz kıpırdar gibi olması. Yine geçen seneye göre bence haklı sebeplerle şans
bulamayan Mehmet Topuz’un yine silik bir oyun oynaması. Sene başında gelecekte
çok iyi topçu olacak denilen Salih’in nihayet o ışığı vermesi. Hatta Meireles’in
aldığı fahiş ceza sonrası içeride ki lig maçlarında ilk 11 bile başlaması
beklenecek kadar iyi oynaması. Sene başından bu yana eskisi kadar ışık vermeyen
yedek kaleci Mert’in iyi bir oyunun yanı sıra birde penaltı kurtarması. Son olarak
da Sow’un gol atmasa da iki golde de asıl unsur olması. Özellikle ilk golde verdiği ara pas ile rakip
defansı birbirine düğümlemesi tekrar izlenmeye değer izlemek isteyenler için
linki de altta yer alıyor.
maç ile ilgili son
bir not ise son iki senedir Bucaspor’da çok iyi oynarken dikkatleri çeken ve
oynadığı 30 maçta 14 gol atan AbulKadir Özgen’in Sivasspor’a transfer olduktan
sonra hem düzenli şans bulamaması hem de şans bulduğunda bunu
değerlendirememesi Türk futbolu açısından üzücü 26 yaşında ki bu oyuncu genç
sayılmaz ancak iyi bir Anadolu takımı golcüsü olabilir. Adını hatırlayamayanlar
2 sene evvel meşhur İzmir’de ki Buca Fener maçında 3-5 biten Buca’nın 2 golünü
atan oyuncu olarak hatırlayabilirler.
MERSİN İ.Y. –
ANTALYASPOR
Ligde dolu dizgin
giden Antalya ile ligde zor günler geçirdikten sonra hocasıyla yollarını ayıran
Mersin’in maçında ev sahibi takımın bu maçı oynadığını söylemek güç. Bedenleri formaları
oradaydı ancak kafa olarak bu maça hiçbirisi gelmemişti bile. Bu sene özellikle
yönetimin bu düşünce yapısı ile düşmeye Akhisar ile beraber en yakın takım
olarak duruyorlar. Nurullah Sağlam ile geçen sene iyi işler yapsa da durumu zor
kurtaran takım bu sene gerekli takviyeleri de yapmayınca ligin en zayıf
kadrolarından birisine sahipler. Ligin artık “kaşar” futbolcuları arasında
sayılan isimlerden oluşan takım hafta sonu oynayacağı Gaziantep maçından iyi
bir skorla ayrılamazsa yeni hocaları Giray Bulak’a pek nefes alma alanı
kalmayacak. Yine de önlerinde bir transfer dönemleri oldukları için hamle
şansları var. Maç ile ilgili söylenecek pek bir şey yok aslında. Hücumda bu
sene Partizan’dan bedelsiz olarak transfer edilen L.Diarra 15 maçta 5 gol 6
asist ile harika bir performans sergiliyor.
TRABZONSPOR –
ESKİŞEHİRSPOR
Grupların son maçında
bundan 3 hafta önce yine bu sahada karşılaşan ve rakibine çok ağır bir
mağlubiyet yaşatan Eskişehir yine benzer bir oyun yapısıyla sahadaydı ancak bu
kez rakibi en azından maçın başında biraz daha becerikliydi. Birde üstüne Alper
gibi takımın istikrarlı iyi oyuncularından birisinin geri pasında 2. Golü yiyince
henüz ilk yarıda maç bitti zannediyorduk. Ancak ikinci yarı ile beraber
Eskişehir daha iyi oynamaya başladı. Bunda şüphesiz Trabzonspor’un geri
çekilmesinin de payı vardı mutlaka ancak Eskişehir rüzgarı arkasına almış gibi
oynuyordu. Ancak o rüzgarın önüne set çeken bir isim vardı ki maçı izleyenler bana
hak vereceklerdir. Trabzonspor’un genç kalecisi Onur Eskişehir ataklarına karşı
öyle kurtarışlar yaptı ki rakibinin moral motivasyonunu sıfıra indirdi. Bahsettiğim
kurtarışlarda öyle üzerine gelen yada uzaktan atılan şutlar değil. Doğrudan gol
olabilecek 3 tanesi karşı karşıya toplamda 6 golü çıkardı. Trabzonspor kadro
olarak o kadar gerilerde ki Antalya’nın bile mütevazi bütçesi ile kurduğu kadro
Trabzonspor ile yarışır halde. Hatta hücum hattı olarak Trabzonspor’dan çok
daha kaliteliler. Bu maçta bir çok fırsat bulan ama bunların çoğunu ya
kararsızlık yada beceriksizliğiyle kaçıran Henrique bu kalibrenin topçusu
değil. Öyle pozisyonda öyle yanlış tercihler yaptı ki takım arkadaşım olsa önce
ben döverim! Halil Altıntop misal sene başında Eskişehirspor’un elinden kapıldı
ancak şimdi izleyen Eskişehirliler iyi ki alamamışız diyorlardır. İşleri çok
zor. Üstelik bu maçta Şenol Güneş bütün as oyuncularına o kadar uzun süreler
verdi ki takımın Pazar günü Galatasaray’a karşı oynayacak mecali kalmadı. Yani bahis
yapıyor olsam hiç düşünmem Galatasaray’a oynardım. Son bir lafım ise maçın
hakemi Suat ASLANBOĞA’ya olacak. İkinci yarıda öyle dağıldı ki art niyet arayan
bir insan olsam çok ağır laflar ederdim. Ancak ben kötü hakem ve kişiliksiz
insan olduğunu düşünmek istiyorum. Trabzonsporluların her faulünde hiçbir uyarı
yapmayan yada kartına başvurmakta cimri davranan Aslanboğa rakip takıma ise
inanılmaz derecede cömertti. Serkan Balcı ve Zokora öyle fauller yaptı ki ben
evde kartını adaletli kullanmayan hakeme sövmeden edemedim. Her şeyi bir kenara
bırakarak şunu anlatayım. Eskişehir 10 kişi kaldıktan sonra bir hızlı hücumda
sarı kartı olan Serkan yanlış hatırlamıyorsam Alper’i omzundan çekerek düşürdü.
Üstelik Serkan Alper’in arkasındaydı yani topla oynama ihtimali yok hareket
tamamen rakibi durdurmak içindi. Bunun karşılığı futbol kitabında sarı karttır.
Alper faulden sonra hekeme döndü ve kart vermeyecek misin diye sertçe çıkıştı. Hakem
Alper’in tepkisine dayanamayarak tam kartını kullanmak üzereyken Eskişehirli
bir oyuncu hızlı oynayarak faulü kullandı. Hakem oyunu durdurmak için düdük
çalacağına oyunu hızlı başlattı diye hem oyunu devam ettirdi. Hem de oyundan
ihraç etmesi gereken Serkan Balcı’yı es geçti. Alper’de o noktadan sonra
oyundan koptu. Hakemin o pozisyonda oyuna devam etmesi demek oyundan ihraç
etmesi gereken oyuncuya bir ödül oldu. Ben bu hakeme niye kızıyorum aslında bir
Fenerbahçeli olarak Trabzonsporlu oyuncunun ceza almaması işime gelir çünkü
hafta sonu Galatasaray maçında oynaya bilir. Ancak adalet öyle bir şey değil
ki. Varsın Galatasaray zaten kazanma ihtimali yüksek bir maçı kazansın ancak
Eskişehir’in de hakkı yenmesin. Her neyse yazımı bu hakemlerle bu lig biter mi
gibi bir kahvehane söylemi ile bitireyim de tam olsun : ) hayırlı Cumalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder