30 Kasım 2012 Cuma
27 Kasım 2012 Salı
26 Kasım 2012 Pazartesi
HER TELDEN
Almanya’da Bayern
yoluna dolu dizgin devam ediyor. Bu hafta evinde Hannover’ı 5-0 ile geçerken
zorlanmadı bile. Zaten bu sezon mahalli ligde toplasan ya 2 maçta zorlanmıştır ya
da 3 maçta öyle dominant bir oyun oynuyorlar. İkinci sırada ki Dortmund’da bu
sene ağırlığı Avrupa’ya verince ligde çok zorlanmayacaklar gibi duruyor. Ancak
geçen sene de benzer bir çizgi de giderken kaybettiklerini unutmadan kesin
konuşmak için Şubat ayı beklenmeli
Fransa ligi bu sene
oldukça çekişmeli geçmeye aday. Lider PSG ile 9. Sırada ki Lille arasında
sadece 6 puan fark var. Bu hafta PSG evinde zorlanmadan 4-0 galip geldi. İki
gol atan Zlatan 11 maçta 12 gol ile akla zarar bir ortalamaya ulaştı. PSG ile
aynı puanda olup zirveyi paylaşan Marsilya ise Avrupa’dan elendikten sonra tüm
dikkatini lige vereceklerdir. Pazar günü evinde Lille’i Ayew’lerin iyisi olan
Jordan ile geçerek PSG’nin peşini bırakmadı.
İngiltere’de ise
liderlik bu hafta da el değiştirdi. Geçen hafta United’in puan kaybıyla lider
olan City yeni hocası Beniztez ile çıkış arayan Chelsea ile deplasmanda golsüz
berabere kaldı. United ise evinde bir diğer hoca değiştiren takım olan QPR ile
karşılaştı.( İngiltere’de bu kadar çok hoca değişmesine alışkın değiliz bize
benzemeye başladılar iyice.) kısır giden maçta perdeyi açan QPR olsa da
devamını getiren ve kapatan United oldu ve maçı 3-1 kazandılar. Öyle uyuz bir
top oynuyorlar ki maçı 60 dakika izledim ve kapattım. Ben kapattıktan sonra
goller gelmiş. Sezon sonuna kadar bu liderlik çekişmesi devam eder gibi kadro
genişliği daha iyi olan City bir adım önde. Liverpool bu hafta da tat vermedi.
Ve deplasmanda Swensea ile 0-0 berabere kaldı. Bir zamanlar lige ambargo koyan
ekibin bu takım olduğuna inanmak çok zor. Başarısızlığı öyle kanıksamışlar ki
en son yüzleri İstanbul’da ki finalde gülmüştür herhalde.
Avrupa’da haftanın
sürprizi hiç şüphesiz Betis deplasmanından eli boş dönen Real Madrid olmuştur.
Henüz ilk yarının başlarında geriye düşen Madrid sonrasında ki yaklaşık 60
dakikada gol atamadı. Ronaldo’nun bir süredir tadı yok Benzama, Dİ Maria, Mesut
ve oyuna sonradan giren Kaka hiçbiri gününde değildi. Ve yenilgi kaçınılmaz
oldu. Özellikle Kaka geldiği günden bu yana gününde olduğu maç sayısı o kadar
az ki. Elden çıkaramamaları giderek daha büyük dert oluyor. Değerini korumak
adına süre veriyorlar ancak katkı verdiğini söylemek çok güç. Takımda ciddi bir
tatsızlık var. Barça ise yine iyi görüntü vermediği bir maçı çok ama çok rahat
kazandı. Levante’nin bir penaltı kaçırdığı maçtan 0-4 gibi güle oynaya diyebileceğimiz
bir skorla kazandı. Bu arada henüz ilk yarıda sağ bek D.Alves sakatlanarak
oyundan çıkıp yerine genç Montoya’nın girmesi ile tamamı alt yapıdan yetişme
oyuncularla oynadı. Kadroyu sayacak olursak; Valdes- Montoya-Pique-Puyol-Jordi
Alba-Xavi-İniesta-Busquets-Fabregas- Pedro- Messi Bu seviyede bir takımın alt
yapıya bu kadar önem vermesi ve bu denli muazzam bir başarı Türkiye’de bir gün
bunu görebilecek miyiz hiç sanmıyorum. Aklınızda bizim altyapılarda Messi ile
Fabregas vardı da biz mi oynatmadık sorusu gelmesin. U17 milli takımımız Dünya
Kupası yarı finali oynuyorsa o kadroda hiç değilse 3 tane yıldız çıkması lazım.
Yoksa Arda gibi 10 milyonda 1 tane çıkabilecek bir ismi bekler dururuz. Arda
demişken bu hafta çok iyi bir oyun ortaya koydu. Ve geçen hafta Betis’e 5 tane
atan Sevilla’yı evinde 4-0 yendi. Bunda maçın başında ki Penaltı Kırmızı
kartında etkisi yadsınamaz tabii ki. Ama Arda oyunu ile göz doldurdu klişesini
söylemeden geçemeyeceğim. Lider Barça ile R.Madrid arasında puan farkı 11 oldu
bu saatten sonra kehanete gerek yok artık Madrid şampiyon olamaz. Morinho eğer
takımın başında kalmak istiyorsa Avrupa’yı kazanmak zorunda ki bu oyun ile pek
mümkün gözükmüyor. Bu hafta sonu oynanacak Madrid derbisi ise izlenmeye değer.
Arda sergileyeceği oyun ile kalitesini bir kez daha ispat ederse artık tartışmasız
elit sınıf bir oyuncu olacak.
İtalya liginde
zirvede yine Juventus var ancak artık eskisi kadar dokunulmaz değiller. Geçen
sene namaglup şampiyon olduktan sonra bu sezon 2.mağlubiyetini aldılar. Milan
deplasmanında iyi oynamalarına karşın bir hatalı penaltı ile 1-0 kaybettiler.
Bugün ki maçta İnter kazanırsa aralarında ki puan farkı 1’e inecek. İtalya ligi
son yılların en çekişmeli şampiyonluk mücadelesine doğru gidiyor. Gönlüm tabii
ki İnter’den yana. En olmadı Napoli kazansın: )
Gelelim bizim
ligimize; Bu haftanın olayı şüphesiz Elazığ deplasmanında 90.dakikaya 0-1 önde girerken
Muslera’nın hatalı çıkışı ile hem rakibine penaltı hediye etmesi hem de
takımını 10 kişi bırakmasıydı. Kaleye geçen Melo ise doğru köşeyi tahmin ederek
takımına 2 puan kazandırdı. Elazığ Yılmaz Vural geldikten sonra biraz
toparlanma eğilimi göstermişti ancak havası çabuk kaçtı sanırım. Haftanın ilk
maçında ise Beşiktaş Akhisar’ı ilk yarıda bulduğu 3 golle yenerek bir günlük de
olsa liderlik tadı aldı. Almeida takımın gol yükünü çekmeye devam ediyor bu
maçta gördüğü kırmızı kart ise zaten oynamayacağı kupa maçında geçecek. Antalya
puan kayıplarına Bursa deplasmanında da sürdürürken kaybetmemesi takdire şayan.
Kayseri’de Elazığ gibi yeni hocası ile 2 hafta iyi gittikten sonra üst üste 2
maç kaybettiler. Bu hafta da evlerinde Fenerbahçe ile oynayacaklar. Gaziantep’te
hoca değişikliği sonrası toparlanmaya çalışan İBB’yi konuk etti ve eli boş
gönderdi. Fenerbahçe geriye düştüğü maçta evinde Gençlerbirliğini 4-1 yendi.
Sow üstün formuna devam ederken Kuyt çalışkanlığının yanında golcülüğünü de
sürdürüyor. Fenerbahçe 2007’de Avrupa’da iş yapan Deived, Gökhan sağ kanadının
bir benzerini Kuyt, Gökhan ile yakalamış gözüküyor. Geçen hafta ki kırmızı
kartın hal konuşulması kabak tadı verse de Gökhan Gönül’ün maç sırasında reklam
panolarına vurduğu J.Durmaz’dan kameralar önünde ve yüz yüze özür dilemesi
sahalarda görmek isteyeceğimiz türden hareketler. Son iki haftadır dost
sohbetlerinde söylüyorum birde buraya yazayım dedim. Mehmet Topal, Meireles
ikilisinin oynadığı herhangi bir maçta Fenerbahçe’yi yenmek kolay olmaz.
Yenilmez demiyorum ama Meireles orta sahada muazzam bir katkı veriyor. Haftanın
son maçı ise bu akşam Trabzon ile Eskişehir arasında oynanacak. İki iyi takımın
maçı seyir açısından güzel olması muhtemel bir de gollü geçerse futbol sever
daha ne istesin.
Futbol dışı olarak da
kaliteli bir basketbol ligimiz var ancak gönül isterdi ki açık kanaldan
izleyebilelim ancak yayın geliri açısından digitürk’ten daha fazla para veren
yok bizde ne yapalım hiç değilse Fener’in maçlarını FB Tv baştan sona banttan
yayınlıyor da izliyoruz. Ama imkanı olanlara izlemelerinin tavsiye ederim iyi
bir ligimiz var.
Formula 1’de sezon
sona erdi. Ve son yarışa büyük avantajla giren Vettel sürprize izin vermedi ve üst
üste 3.kez kazandı. İngiltere ligini yayınlayan İdman tv Chelsea M.City maçı
yerine Formula’yı yayınladığında kulaklarını çınlatmadım desem yalan olur. Bundan
10 sene önce evde Mc Laren Mercedes ve Ferrari olarak evde ikiye ayrılacak
kadar takip ederdik ancak hem Michael’in bırakması hem de her sene değişen abuk
sabuk kurallar ve de yayınlayan kanalın değişmesi. İlgiyi giderek azalttı ve
artık hiç ilgimi çekmiyor desem yeridir. Neyse okuduğunuz için teşekkür ederim
başınızı ağrıttıysam affola.
23 Kasım 2012 Cuma
22 Kasım 2012 Perşembe
21 Kasım 2012 Çarşamba
ŞAMPİYONLAR LİGİNDE DÜN GECE
E GRUBU
Shaktar Nordsjælland
deplasmanında 2 kere geriye düşmesine rağmen maçı 2-5 kazanmayı bildi. Ancak bu
maçta Shaktar’ın ilk golü terbiyesizliğin dik alasıdır. Rakibin centilmenlik
beklerken kaleciye doğru vurulan topa hareketlenip golü atan Luiz Adriano
kişilik sorunu olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu şık olmayan galibiyet Lucescu’nun
talebelerine bir üst turu garantilemesi anlamına geliyor. Son maçta evinde Juve’ye
kaybetseler bile ikili averajda 1 gol ile Chelsea’nin üstünde oldukları için
gruptan çıkarlar. Diğer maçta ise Juve evinde ağırladığı son şampiyon
Chelsea’ye 3 tane atarak hocası Di Matteo’nun da sonunu hazırladı bu sabah
görevinden alınan hocanın yerine kimin geçeceği henüz belirsiz. Juve ise bu
güzel galibiyete rağmen son maçta Ukrayna’ deplasmanında puan almak zorundalar.
İkili averajda hem Juve’den hem de Shaktar’dan geride olan Chelsea son maçta Nordsjælland’ı
yenip Juve’nin kaybetmesini bekleyecek. Benim tahminim Juve’nin beraberlik
halinde liderliğini koruyacak olan Shaktar’dan 1 puan alıp gruptan 2.olarak
çıkacağı yönünde. Yani son şampiyon Chelsea henüz grup aşamasında Şampiyonlar
Ligine havlu atıp Uefa’ya devam edecek.
F GRUBU
Dün oynanan maçlar
sonunda gruptan çıkacak 2 takımda belli oldu. İspanya’dan, uzun süre 10 kişi
oynayan Valencia’dan 1-1’lik skorla dönen Bayern ikili averajda daha iyi
olduğundan bir sürpriz olmazsa lider çıkacak. Valencia ise evinde maç
kaybetmeme geleneğini sürdürüyor. Bu beraberlikle gruptan çıkmayı biraz da
Lille’nin yardımıyla garantilediler. Grubun puansız son sırasında bulunan Lille
Belarus deplasmanında ilk puanlarının alarak rakibinin de hayallerini söndürdü.
Bu maçta Bate bir galibiyet çıkarabilseydi 9 puana ulaşıp son maça umudunu
taşıyabilirdi. Ancak yollarına Uefa’dan devam edecekler gibi duruyor. Son hafta
Bayern’e kaybetseler bile Lille’den ikili averaj üstünlüğü ile kurtuluyorlar.
G GRUBU
Celtic grubun hayati
maçında deplasmanda Benfica’ya kaybederek gruptan çıkma anlamında yara almış
olsa da geçen hafta Barça’dan aldığı sürpriz galibiyet gruptan çıkmalarını
sağlayabilir. Son hafta evinde grubun sonuncusu ve iddiası bulunmayan takımı
Moskova’yı ağırlayacaklar. Celtic ile aynı puanda bulunan üstelik ikili
averajda daha iyi olan Benfica Barça deplasmanında tur vizesi arayacak ki
iddiası olmasa da yıldızlarını oynatmasa da Barça’dan deplasmanda puan almak
pek kolay olmasa gerek. O yüzden son maçlar öncesi Barça’nın ardından Celtic
daha avantajlı görünüyor.
H GRUBU
Gelelim gecenin bizim
için asıl maçına, Galatasaray dün benim de yazdığım gibi beklenen bir kadro
sahaya sürdü. Ben Melo yerine Yekta demiştim ama olsun Melo daha iyi oldu. Maça
iyi başlayan ve devre boyu iyi oynayan M.United’dı. buna rağmen net bir
pozisyon verilmemiş olması iyi özellikle Welbeck Dany’yi hayatta bezdirmek
üzereydi ki neyse ki 2.yarıda o da duruldu. Maçın adamı demek ne kadar doğru
bilmiyorum ancak Melo ilk defa bu sene adam akıllı bir top oynadı. Burak ise
turnuva öncesi Avrupa’da şu kadar maç oynadı şu kadar gol attı istatistiklerine
inat 5 maçta 5 gol attı. Gerçi bu gollerin 4’ü aynı takıma ama olsun çok
değerli puanlar kazandırdı. Maçta ki atmosfer ise görülmeyi ve övülmeyi sonuna
kadar hak ettiler. Yayına reklam sebebiyle geç giren Star yerine İdman Tv bu
atmosferi daha geniş ve ayrıntılı yansıttılar. Son maçlar öncesi bence bu iş
bitti. Ancak daha temkinli konuşmak isteyenleri de anlayışla karşılarım. Son maçlarda
Galatasaray Braga deplasmanına gidecek Cluj ise İngiltere’de M.United’dan puan
almaya çalışacak ki bence pak mümkün değil. Yani olası bir Galatasaray
mağlubiyeti bile gruptan çıkmasına engel olmaz. Son olarak o yağmurlu günde
giden 1 puana gel de yanma şimdi. Neyse Türklere zaten kolay şeyler yakışmıyor
beceremiyoruz bir türlü. Ayrıca son maçın D-Smart'tan yayınlanacak olması da kötü oldu. Neyse ki Azeri kanal İdman Tv uydudan yayınlıyor da izliyebiliyoruz.
20 Kasım 2012 Salı
NE YAPMALI, NE ETMELİ, BU MAÇI KAZANMALI (MI?)
Galatasaray bu akşam
belki de senenin en önemli Avrupa maçına çıkıyor. Avantajlı ve dezavantajlı
olduğu konular var ama sonuç odaklı bir akşam ve yağmur da yağsa kar da yağsa
bu maç kazanılmalı.
Bu akşam Star’dan 21.45’te
yayınlanacak maç Galatasaray’ın dönüm maçı olabilir. Grupta bir önce ki maça
kadar iyi durumda olmayan Galatasaray şuanda grubunda 2.sırada ve iki maçta 4
puan alması bile gruptan çıkmak için yeterli olabilir. Maç öncesi avantajlarına
bakacak olursak, sadece 1 gol atabilmiş olsa bile bu sahada yani Telekom Arenada
oynamak bir avantajdır elbet. M.United’in de oldukça eksik bir kadro ile
geldiğini de avantaj hanesine yazmak gerekir ki buraya gelmeyen Van Persie
nerdeyse her maçta gol atıyordu. Rooney, Kagawa, Fernandes, De Gea, Giggs,
Scholes kadroda olmayan önemli isimler. Ve son olarak da United’ın grupta ki
rahatlığı avantaj denebilir. Dezavantajlara gelince ise, genç ve aç oyuncular
baş ağrıtmaya daha müsait olabilirler. Öte yandan sene başından bu yana
kazanılmak zorunda olunan maçlarda takımın telaş ile oynaması da sonuç almayı
zorlaştırıyor. Ve her ne kadar avantaj kısmında saysak da beklenen golün
gelmemesi taraftarın baskısını bu kez kendi takımına döndürmesine sebep
olabilir.
Goal.com sitesinin
tahmini United kadrosuna bakarsak eğer şu 11’i yazmışlar.
Lindegaard;
Rafael, Jones, Wootton, Buttner;
Fletcher, Carrick, Anderson;
Welbeck, Hernandez, Young.
Rafael, Jones, Wootton, Buttner;
Fletcher, Carrick, Anderson;
Welbeck, Hernandez, Young.
Bu 11 bana çok da
tecrübesiz bir kadro olarak gözükmedi. Özellikle ileri 3’lü de oynayan Welbeck,
Hernandes( Chicarito) ve A.Young hiç de yabana atılmayacak sayıda maç oynayan
ve etkili oyuncular. Bu maç bana biraz olsun Fenerbahçe’nin M.United’i evinde
ağırladığı ve Tuıncay’ın 3 gol atıp kendine İngiltere liginin kapısını açtığı
maçı hatırlattı. O maçta da United çıkmayı garantilemiş ve İstanbul’a yedek
ağırlıklı bir kadro ile gelmişti. Ancak o yedek ağırlı dediğimiz kadroda da
C.Ronaldo gibi bir genç yetenek! De vardı. Bu kadronun içinden bir Ronaldo
çıkmasını beklemiyorum ama yine de hafife almak tehlikeli olacak adamlar var. Özellikle
Young ve Welbeck kontrolü zor oyuncular. Galarasaray’ın muhtemel 11’i ise şöyle
olmasını bekliyorum.
Muslera
Ebue Semih Dany Riera
Hamit Selçuk Yekta Amrabat
Burak Elmander
Bu kadro da belki
Umut da olmalıydı ancak form durumu giderek düşen Umut sonradan girse hem yedek
kulübesine olan güvende biraz olsun artar.
Sonuç olarak ben
Galatasaray’ın bu sınavı verebileceğine inanmıyorum en azından futbol aklım
kazanması zor diyor. Ancak beraberlikte takımı üzmemeli Braga deplasmanda
yenilmeyecek bir takım değil. Yeter ki bu maçta cezalı oyuncu vermeyelim. Yine
de Başarılar Galatasaray
19 Kasım 2012 Pazartesi
ULAN DEDİ DİYE OYUNCU ATILIR MI?
Bu maç ve hakem
hakkında konuşuluyor ve konuşulmaya devam edecek. Ona bir diyeceğim yok bu
ülkede hangi büyük takımdan olursa olsun bir oyuncuyu bu kadar kolay atıyorsan
haklı haksız konuşulursun. Benim üzüldüğüm nokta Türkiye’nin açık ara en
beğendiğim hakeminin bu denli yanlış bir karar verip, hakemlik kariyerinin bu
pozisyonla hatırlanacak olması. İletişim konusunda en başarılı hakemimizin bir
iletişim eksikliğine kurban gitmesi. Daha çok şey sayılabilir ancak yine de
duyduğum üzüntünün tarifi olmaz. Bir hakemimizi kaybetme noktasına geldik ve
buradan geri dönerse imkânsızı başarmış olur.
Pozisyona gelirsek
resimde de göreceğiniz üzere Veysel Sarı topa yükselirken Caner’in kafasına
faullü veya değil bir müdahalede bulunuyor. Hakem de sanırım top nasılsa
Fener’de deyip maçı devam ettiriyor. Sanırım diyorum çünkü hakemin avantaja
bıraktım işareti yok. Ya faul olduğuna inanmadı ya da devam işareti vermesem de
anlarlar dedi. Ancak aradan geçen iki saniyede Caner’e sırtını dönen hakem
biranda geri döndü ve Caner’e kırmızı kart gösterdi. Caner o kadar şaşkındı ki
dönüp yedek kulübesine baktı acaba oradan birisine mi gösterdi diye. Ama hayır
hakem onu gösteriyordu. Bizler tv başından biraz da Caner’in geçmiş
sabıklarından olsa gerek küfür etmiştir herhalde dedik yoksa bu kadar iyi bir
hakem niye yok yere kırmızı çıkarsın adama. Ama tüm bunlara rağmen kafalarda
oturmayan bir şeyler vardı. Sakin olma konusunda sinir bozucu seviyelere
çıkabilen Aykut Kocaman bile saha içine girecek kadar zıvanadan çıkmıştı.
Ayrıca 4. Hakeme itiraza koşan Bekir ve Hasan Ali’ye 4.hakem ben attırmadım
diyordu. Yani Caner’e iki metre mesafede olan hakemin duymadığı bir küfrü Fırat
Aydınus yaklaşık 25 metreden duymuştu üstelik bir kulağında kulaklık ve 15bin
taraftarın gürültüsüne hatta sırtı oyuncuya dönük olduğu halde. Hakemin elini
zayıflatan bir önemli nokta ise Caner’in el ve kollarında küfür ederken
olabilecek hareketler yoktu. Yani o küfür hakeme yâda rakip oyunculara dönük
değil ortaya veya kafasında duyduğu acıya öfke olarak da edilmiş olabilir. Yani
bir gol kaçıran adam hass…r diye bir laf etse onu da mı atmak lazım gelir? Maç
boyu bunları düşünürken nihayet dün MHK başkanı bir açıklama yaptı. Ve hakemin
Caner’i “BU FAULÜ DE Mİ VERMEYECEKSİN ULAN” dediği için attığını söyledi. Dün
yine çeşitli kalitede ki futbol programlarında yayınlandığı üzere olayın diğer
şahidi Veysel o Ulan ile biten cümleyi Caner’in kambura yattığını düşündüğü
için hakeme kendisinin söylediğini itiraf etti. Yani sırtı dönük olan hakem
faul bekleyenin Caner olacağını düşünerek o lafı da o söylemiştir dedi ve onu
oyundan attı. Zaten şansı yüzde 50/50’ydi. O Caner’den yana kullandı. Ve
tutmadı.
Şimdi asıl konuya yani
başlıkta ki soruya gelecek olursak yukarıda yazan bütün yazıyı çöpe atın ve şu
soruya cevap verin hakemin Caner’i değil de doğru duyup Veysel’i ULAN dediği
için oyundan attığını varsayalım. ULAN kelimesi bir oyuncunun en az iki maç
oynamamasına sebep olacak bir küfür müdür? Fırat Aydınus elit seviyeye
yükselmeye çalışan 1.sınıf bir Avrupa hakemidir. Ve yönettiği Avrupa maçlarında
çok sayıda F..k kelimesi geçtiğine eminim ve o kelimenin manası bizde S..kt.r
gibi bir kelimedir ve Ulan’dan çok daha ağırdır. Ama kimse o kelimeyi kullandı
diye oyuncuları oyundan ihraç etmez. Bende gündelik hayatta küfür eden birisi
değilim ama arkadaş arasında oynanan bir halı saha maçında bile ağzımdan
Ulan’dan daha fazlası çıkıyor. Bu kadar fiziki mücadeleye açık bir oyunda
kimseden “Lütfen Böyle Şeyler Yapma” demesini bekleyemezsiniz. Kaldı ki o
ifadeyi direkt hakeme karşıda söylememiş. Yani olayı nerden tutarsanız tutun
hakemin elinde kalıyor. Hakem adına gerçekten üzgünüm.
Diğer yandan iki
gündür hakemi linç etmeye çalışan basınında kraldan çok kralcılık yapmaya
çalışması aşağılık bir durum. Canı yanan Fenerbahçe’den sadece Aykut hoca maç
sıcağı ile bir şeyler söyledi o kadar ne bir yönetici ne de başka biri çıkıp da
kelle istemedi. Belki Caner’in takım otobüsünde söyledikleri bunlardan ayrı
tutulabilir. Hatta Volkan gibi çabuk alevlenen bir oyuncu bile hakemi çok
beğenirim ancak çok kötü bir günündeydi gibi çok yumuşak bir açıklama yaptı.
Ama özellikle Tv8’de ki soytarı Serhat ve tayfası ve de Beyaz Tv’de ki
gereksizler mangası yine çıtayı çok aşağılara koydu. Hakemin evinin önünde kamp
kurup orada ki görevliye apartman aidatını düzgün ödüyor mu diye soracak kadar
ileri gitmeleri mide bulandırıyor ama dur diyen yok nasılsa vicdan, beyin,
kalite gibi kelimelerden haberleri zaten yok saçmalayıp duruyorlar.
Son olarak Sow’un
golünden bahsederek kapatayım ki olay biraz futbola kaysın. Gol öncesi giden
topu tekrar kazanan ve Sow’a doğru bekletmeden gönderen Kuyt da bu golde büyük
pay sahibidir. Ama Sow’un golü nedir be arkadaş? Ben top gitti derken öyle bir
vuruş yaptı ki. Çok klâstı doğrusu. Nizami bir röveşata değil ama çok zor bir
vuruş. Niang sonrası biraz yavan kaldığı söylenebilecek performans sergilerken
Fener’in eski doktoru Karanlık’ın protez takabilir demesinden sonra öyle bir
oynamaya başladı ki. Karanlık doktor ve onu televizyona çıkaran Serhat Ulueren
soytarısı biraz olsun utanmış mıdır? Hiç sanmam…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)