FİNAL FOUR HİKAYESİ
Pana serisi başlarken asıl sezon başlıyor diye yazı yazmıştım. Normal sezonu iyi başlamasına rağmen kötü bitiren Fenerbahçe son hafta Zalgiris’in hiçbir iddiası yokken deplasmanda Baskonia’yı yenmesiyle CSKA yerine Pana ile eşleşti. İlk maçta çok iyi başlayan, 10 sayı öne geçen devreyi 15 sayı geride kapatan ama yılmayan devreden gelince de ortalığı yıkıp kavuran Fenerbahçe muhteşem bir galibiyetle seriye 1.0 başladı. Yeşiller o kadar büyük bir yıkıma uğradılar ki ikinci maçta kazanmak ilk maç kadar zor olmadı. Çünkü takım biliyordu ki 2. Maçı kaybetsek de İstanbul’dan Pana’nın çıkması imkansızdı. İlk iki maçın yıldızı şüphesiz önce Bogdanovic sonra ise Ekpe’ydi. Bu ikili görevlerini yaparken rakibin bütün dengesini bozdular. İstanbul’da ki maçta zaten kafa olarak bitmiş Yunanları denize döken Fenerbahçe’de bu kez roller daha eşit dağılmıştı. 3 sene üst üste 3.0 ile süpürülen seriden sonra Final Four’da ki rakibimizi beklemeye başladık.
Pana serisi başlarken asıl sezon başlıyor diye yazı yazmıştım. Normal sezonu iyi başlamasına rağmen kötü bitiren Fenerbahçe son hafta Zalgiris’in hiçbir iddiası yokken deplasmanda Baskonia’yı yenmesiyle CSKA yerine Pana ile eşleşti. İlk maçta çok iyi başlayan, 10 sayı öne geçen devreyi 15 sayı geride kapatan ama yılmayan devreden gelince de ortalığı yıkıp kavuran Fenerbahçe muhteşem bir galibiyetle seriye 1.0 başladı. Yeşiller o kadar büyük bir yıkıma uğradılar ki ikinci maçta kazanmak ilk maç kadar zor olmadı. Çünkü takım biliyordu ki 2. Maçı kaybetsek de İstanbul’dan Pana’nın çıkması imkansızdı. İlk iki maçın yıldızı şüphesiz önce Bogdanovic sonra ise Ekpe’ydi. Bu ikili görevlerini yaparken rakibin bütün dengesini bozdular. İstanbul’da ki maçta zaten kafa olarak bitmiş Yunanları denize döken Fenerbahçe’de bu kez roller daha eşit dağılmıştı. 3 sene üst üste 3.0 ile süpürülen seriden sonra Final Four’da ki rakibimizi beklemeye başladık.
Real Madrid – Daçka
serisinden gelen takım Real olunca ne yalan söyleyeyim bir rahatlama oldu
içimde. Bu sene iki takımla toplam 4 kere oynadık. Real’i içeride son saniyede
yenerken deplasmanda son anlarda 1 sayı ile kaybetmiştik. Daçka’ya ise iki
maçta da diş geçiremedik. Hatta diş geçirmek bir kenara oldukça canımızı
sıkmışlardı. Real seriyi ev sahibi avantajını kaybetmesine rağmen deplasmanda 2
maç kazanarak 3-1 ile geçti.
İlk final four’umuzu
3 sene önce oynarken takımda Oğuz SAVAŞ, Semih ERDEN, Bjelica, Googlock gibi
isimler vardı. O zaman Final Four Madrid’de yapılıyorken rakibimiz ev sahibi
Madrid’di yarı finalin diğer eşleşmesi ise yine bu sene olduğu gibi Oly – CSKA
arasındaydı. Yani bu sene 3 sene öncenin rövanşı oynanacaktı. Tek fark artık ev
sahibi de bizdik, favori olan takımda bizdik. O kadrodan kalanlar hala var takımda
Vesely, Melih, Bogdan 3.kez bu forma ile Final Four oynayacak. Ama kabul edelim
ki yeni isimlerle birlikte artık çok daha iyi bir takımdık.
Yarı finalin ilk
maçında Cska yine Olympikos karşında maça iyi başlayan farkı çift hanelere
çıkaran taraf oldu. Ancak Yunanlar her zaman olduğu gibi yine Cska’nın
paçasından tutup uzaklaşmasına hiç izin vermedi. Devre sonunda CSKA 10 sayı ile
öndeyken son topu kullanamadı. Hızlı hücumda son saniyede gelen Agravanis’in 3
sayılık basketi farkı 7 sayıya düşürürken Cska’nın yüzü öyle düştü ki sanki 7
sayı geride olanlar onlardı. Bu psikoz maç boyu devam etti. Maçta oynayıp
oynamayacağı son anda belli olan Teodosic maçın kahramanı olurken 23 sayı attı.
Ancak maçın sonunda Spanulis’e karşılık vermek için saçmalık derecesinde
atışlar deneyerek bir çuval inciri yine berbat etti. Teo genel olarak çok iyi
bir oyun kurucu olabilir ama karar verici olarak bir o kadar eksik. Teo’ya bu
kadar yüklenilmesi normal ancak takımın diğer taşıyıcısı De Colo’nun 5/14 gibi
düşük yüzdeyle oynadığını da görmek lazım. Teo karar vermeyi seven ama genelde
kötü kararlar veren isimken takımın bir diğer taşıyıcısı De Colo o topları
kullanmaktan bile çekinen bir isim olarak gözüktü. Oly’de ise maça kötü
başlayan Sakallı sonrasında takımının en skorer isimlerinden birisi olmayı
başardı. Yine de takım olarak Oly’nin düşük yüzdeli hücum ettiğini söylemek
lazım. Zaten dertleri hücum ederek değil savunarak kazanmak. Bunu da maçın
genelinde olmasa da sonunda yapmayı başardı.
Salonda ki atmosfer
yarı final ilk maçı ile ısınırken Fenerbahçe saati geldi çattı. Maça uzun bir 5
ile başladık. Vesely, Udoh pota altını Kalinic ise dış oyunculara hayatı zindan
etmeyle meşgul oldular. Bogdan ve Dixon ise atıcılar olarak yer aldılar. Bu
senenin en başarı takımı Real’i oynayarak yenmenin mümkün olmadığını bilen Obra
maçın başından itibaren hem Lull’e hem de topa yaptığı baskı ile Madrid’i
alışık olduğu düzenin dışına çıkardı. Maça ilk atışı kaçırarak başlasak da ilk
basketi bulan yine Bogdan ile biz olduk. Karşılıklı sayılarla geçen 2 dakikadan
sonra hücum ederken pota altını kullanmaya başladık. Vesely ve Udoh’u
savunamayacağını bilen Madrid ikili sıkıştırma getirdi. Ancak Udoh’un pas
yeteneği ikili sıkıştırmalardan sayı çıkarmayı başardık. Hücumda işler nispeten
yolunda giderken Savunma da Lull’un skorunu bir türlü durduramadık. Bogdan’ın
ardından Sloukas bu işi denedi ancak yavaşlatmak mümkün olmadı. Neyse ki skor
bulmaya odaklanması arkadaşlarını oyuna sokmasından daha iyi oldu bizim için.
İlk yarıda 19 sayı bulan Lull ikinci yarıda 9 sayıda kaldı ve maçı 28 sayı ile
tamamladı.
İlk yarıda Lull’un 19
sayısına rağmen yakalanan 10 sayılık fark bize harika bir konfor imkânı sundu.
Zaman zaman 4 kısalı bazen ise 3 uzunlu düzende oynadık. İlk yarıda ilk
atışında sayı bulan Ayon bir daha ne pota yüzü gördü ne de o bölgede nefes
alabilecek alan bulabildi. Pota altını bu kadar iyi kapattıktan sonra sorun
sadece dış atıcıları tutmaya kaldı. Bu konuda kabul edelim ki Caroll gerek el
üstü gerekse perdeden çıkarak attığı üçlüklerle bir ara canımızı sıktı. Ama
Datome ve Boby’nin sayıları farkın korunmasını sağladı. Son çeyreğe girerken
fark 13 olmuştu bile. Artık tek atımlık barutu kalan Madrid oyunu
çirkinleştirerek oynamaya çalıştı. Ama sonuç değişmedi. Fenerbahçe sonuna kadar
hak ederek final biletini alırken Real son şampiyon CSKA ile 3.lük maçı
oynamaya gidiyordu.
Maçın en iyisi 18
sayı, 12 ribaunt, 8 Asist, 2 Blok ile oynayan Ekpe oldu. Onun pota altında
yaptığı işi dış oyunculara yaptığı savunma ile yapan Kalinic ise 12 sayı, 6
ribaunt, 6 asist ve 4 top çalma ile oynadı. Real’de ise Lull 28 sayı, 8 Asist
ile oynadı ancak 4 top kaybı yaptığını da görmek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder