Fenerbahçe’nin
herkesi olduğu gibi beni de futbola küstürdüğünden futbol yazmayalı uzun zaman
oldu. Bu hafta sonu adetim olmamasına rağmen güzel maç olur umuduyla
Trabzonspor, Beşiktaş maçında ekran başındaydım. Uğruna Bayern Münih,
B.Dortmund maçını bırakmama kesinlikle değen bir maç olunca hafiften futbol
yeniden keyif vermeye başladı. O maçtan sonra da bir şeyler yazmayı düşündüm
ama şampiyonlar ligini beklemek istedim.
Salı günü Juventus,
Barça maçıyla çeyrek finaller başladı. Maçtan önce sorsalar da Juve evinde mutlak
favori derdim. Nitekim maçı izleyen herkes görmüştür ki Juve çok ezdi Barça’yı.
Fiziksel mücadeleden kaçan Neymar, çok iyi savunulan Suarez ve Messi etkisiz
hale gelince Barça’nın bırakın hücum etmeyi pas yapacak opsiyonu kalmadı.
Savunmayı sağlama alan Juve hücumda da Dybala ve Higuen’e olan güveni boşa çıkmayınca zorlanmadı. Zaten Barça’nın savunmasının defolu olduğu biliniyordu.
Maça Umtiti, Pique göbeği solda Mathieu sağda Roberto 4’lüsü ile başlayan Barça,
ikinci yarıda ise orta sahada görev verdiği Mascherano’yu göbeğe çekerken solda
oynayan Mathieu’yu kenara aldı. İkinci yarı daha dengeli bir oyun olsa da bu
kez kornerden golü bulan Juve turu bitirdi. Barça’nın geçen turda PSG’yi
geçtiği gibi turu geçebileceğine dair bir umudu olan varsa çok büyük yanlıştadır derim. : D
Maçın skorundan çok
Barça’nın bu kadar edilgen oynaması beni daha çok şaşırttı. Ev sahibi
olduğundan mıdır bilinmez Juve ne yapmak istiyorsa hepsini yaptı. Buna karşın
sene sonunda ayrılacağını açıklayan Luis ENRİQUE’NİN sadece tek değişiklik
yaparak maçı bitirmesini ise Arda’nın yokluğunda normal buluyorum. Kadro olarak
geçmiş senelere göre çok zayıf olan Barça’nın kabul edelim ki hakem yardımı
olmasa geçtiğimiz turda elenmesi gerekiyordu. 4-0’ın rövanşında turu geçmesi
için gol bulması gerektiğine inanan PSG’DEN sonra 3-0 dan sonra orta sahayı
geçmesek bile olur diyen Juvetus, rövanşta Barça’ya hak ettiği dersi verecektir.
Nedenini anlamadığım
bir patlamadan sonra Çarşambaya ertelenen Dortmund, Monako maçıyla güne ısındık
ama kabul etmeliyim ki Dortmund’un gençleri bu tur için fazla toy kaldılar.
Maça iyi başlayan da pozisyon bulan da Monako oldu. Bu senenin altın çocuğu 18
yaşında ki Mbappe ilk önce Sokratis’e karşı olan hızını kullanarak biraz hakem yardımıyla olsa da penaltı
kazandırdı. Topu tribünlere gönderen Fabinho öne geçme fırsatını geri çevirse
de iki dakika sonra en az 1 metre ofsayt olan Mbappe bu kez kendisi topu ağlara
gönderdi. Yardımcı sanırım uyuyordu çünkü bu seviyede görmesi gereken bir
pozisyondu. Devre bitmeden Falcao etkisiyle topu kendi ağlarına gönderen Bender
tur için bütün fişi çekmiş oldu. Devrede Nuri ve Pulisic’i sahaya süren Tuchel
dengeyi skor olarak olmasa da oyun olarak kurdu. Açıkçası Nuri beklediğimden
çok daha iyi bir oyun ortaya koydu. Biraz kısmet olsa da 57’de maçın etkisiz
isimlerinde Dembele ile golü bulan Dortmund beraberlik için umutlansa da
savunmada yapılan ikramı Mbappe geri çevirmedi. Son dakikalarda Nuri’nin
asistinde bu kez Kagawa harika bir çalımla skoru belirledi.
2-3 Monaco için
ikinci maçta yeter de artar bile. Dortmund elinde ki değerleri pişirmeye devam
edecek ama benim aklıma son dakikalarda da olsa son değişikliğini kullanmayan Tuchel'in Dembele yerine E.Mor tercihi
neden denenmedi sorusu kaldı.
Aperatif yemekten
sonra ana yemeğe sıra geldi. Futbol seyircisini iki maç arasında tercih yapmaya
zorlayan Uefa’nın mantığını anlayabilmiş değilim. Pekala dün ki gibi bir maçı
19.45 diğer maçı 21.45 seansına koyabilirler. Ama pek çok futbol sever gibi
benim tercihim de Atletico, L.City maçı yerine Bayern, Real Madrid maçı oldu.
İzlemediğim Atletico
maçıyla başlayayım. Maçı sadece Bayern maçının durakladığı dönemlerde izledim
ama kısmetime maçın tek golünün olduğu penaltı pozisyonuna denk geldim. Açık
olarak ceza sahasının dışında oluşan pozisyonu hakem içeriye taşıyarak penaltı
kararı verdi. Bu ve birazdan değineceğim Bayern’in değerlendiremediği penaltıda
olduğu gibi video hakem uygulaması biran önce başlamalı. İkinci maçta da
istediğini alan tarafın Atletico olacağını düşünüyorum. Leicester’in zayıf
kadrosu ile buraya kadar gelmesi bile büyük başarı.
Ve futbolun zirvesi
olan Bayern Münih, Real Madrid maçıyla bitirelim. Ev sahibinde sakat Hummels’in
yerine orta saha Martinez’i, Lewa’nın yerine ise bu senenin en formsuz
isimlerinden Müller’e forma verdi. Real’de ise sakatlığı süren Varane ve
Pepe’nin yerine pek güven vermeyen Nacho forma giydi. Maça önde basarak ve
baskılı başlayan Bayern oldu. Solda Ribery sağda Robben gençlik halleri gibi değilse
de iş görür vaziyetteydi. Müller’in arkasında Vidal oynarken orta saha Thiago
ve Alonso’ya emanet edildi. Diğer tarafta ise klasik üçlü Ronaldo, Benzema ve
Bale vardı. Arkalarında Kroos Casermio ve Modric orta sahayı tamamladı.
Pozisyon bulmada sorun yaşamasa da bitiremeyen Bayern kornerde çok iyi bir kafa
vuran Vidal ile öne geçti. Yediği gole karşı toparlanamayan Real üst üste
pozisyonlar veriyordu. Bu pozisyonların en önemlisinde ise maçın kırılma anı yaşandı. 45. dakikada Ribery’nin şutunda top net olarak
Carvajal’in omzuna çarpsa da hakem penaltı noktasını gösterdi. Video hakem uygulması olsa kesinlikle omuz diye uyarı gelirdi. Topun başına
geçen Vidal topu tribünlerin 2. Katına göndermek üzeriydi ki kale arkası
fileleri buna izin vermedi. Eğer ki gol olsaydı ki turu geçen taraf büyük olasılıkla değişecekti. Hala neden video hakem uygulaması mecbur kılınmaz anlamam.
İkinci yarıda ise
Real hızlı başladı. Nerdeyse ilk tehlikeli ataklarında Ronaldo, Carvajal’in
ortasında gelişine çok da iyi vurmasa da hazırlıksız yakalanan Neuer topu
ağlardan çıkarmak zorunda kaldı. Golün morali ile daha derli toplu oynamaya
başlayan Real karşısında Bayern bocalamaya başladı. Stoperliği zaman zaman oynasa da bu seviye için yetersiz olan
Javi Martinez iki basit sarı kartla takımını 10 kişi bırakırken ipler iyice
Real’in eline geçti. Özellikle ikinci sarı kartta orta sahada kayarak müdahele etmeye çalışmasını anlamak mümkün değil. Sarı kartı olan Martinez, Ronaldo'yu indirerek temiz bir kırmızı kart gördü. Robben neyse de Ribery’nin iyice etkisizleşmesi 10 kişi
takıma fazla gelmeye başladı. Önce Bernart sonrasında ise D.Costa oyuna girmesi
doğru olsa da biraz geç kalınmış bir hamleydi. Üstelik bu kadar yaş
ortalaması yüksek bir takımla başlamak oyunun devamında fizik olarak gerileme
riskini ortaya çıkarıyordu. 5 tane 31 yaş ve üstü futbolcu sanki biraz fazla
oldu. İlk yarının 2-0 bitmediğine sevinen Real artık beraberliğe üzülecek hale
geldi ki galibiyet golü için oyunu tamamen rakip sahaya yıkan Real’in karşısına
Neuer çıktı. Çok net 3 golü çıkardıktan sonra Ronaldo yine gelişine vurmayı
denedi. Bu kez seçtiği tarz ise ayak tabanı oldu. Etkisiz Bale’in yerine oyuna
giren Asensio’nun çok güzel kestiği topu tabanıyla kaleye gönderdi. Kısmetine bacak
arasına giden topta Neuer bu kez çaresiz kaldı. Şampiyonlar liginde 100 gole
ulaşan ilk futbolcu olan Ronaldo her geçen gün başka bir başarıya imza atarken
turu da büyük ölçüde takımına getirdi. Bayern de ise Hummels ve Lewa’nın
yokluğu fazlasıyla hissedildi. Yine de orta sahada R.Sanchez ve D.Costa’lı bir
11 daha farklı sonuç verebilirdi.
Zidane eski hocası
Ancelotti karşısında büyük bir zafer kazanırken yarı finalde Real, Atletico,
Juve ve Monaco eşleşmelerde büyük avantaj sağladılar.
Maçı izlerken aklıma
takılan şey orta saha düzenleri oldu. Ben maçların orta sahada kazanılıp
kaybedildiğine inananlardanım. Fenerbahçe uzun süredir 2 defansif 1 tane de daha
da defansif orta saha ile oynuyorken. Real karşısına çıkan Bayern Alonso ve
Thiago ile başlayabiliyor. Yada Juve barça karşısında Khedira, Pjainic
ikilisini yeterli görebiliyor. Hatta Beşiktaş bile Atiba’yı yeterli görüp
yanına oyun kuruculuğu yeterli olmasa da Oğuzhan’ı kullanıyor. Nitekim
Trabzonspor’un bile yükselişini Okay ve Onazi’nin önüne Yusuf’u koymaya borçlu.
Biz 3 sene önce Topal’ın yararlılığı bir yana gerekliliğini tartışmamız
gerekirken 8 milyon gibi saçma sapan bir rakam vererek aynısının Brezilyalısını
aldık. Üstelik önlerinde Alper veya Ozan’ı koyarak futbol oynamaya değil
oynatmamaya çalışıyoruz. Sanırım yeni hocanın ilk olarak buraya bir çözüm
bulması gerekecek ki başta ki adamın buna izin vereceğini hiç sanmıyorum.
Bu akşam ki maçta Beşiktaş'a başarılar dilerken umarım Queresma'nın yokluğunda Tosic'i sol bek yapma saçmalığına girmezler. Sağ tarafta ki eksikliği takımda ki 4 kişinin yerini değiştirerek kapatmaya çalışmanın mantıklı hiç bir yanı yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder