Milli maçlar oldum
olası lige ara verilmesine sebep olan gereksiz maçlar olarak gelir gözüme hep. Hafta
sonu Fener maçını izleme planlarını yaparken sadece 1 maçla geçirmek yetmiyor
artık bünyeye. Ama bu son 1 ayda verilen ikinci araya rağmen Konya stadında ki
o atmosferi görünce insan kendini oralarda hayal ediyor. Stad o kadar doluydu
ve destek o kadar iyiydi ki artık İngilizlerin Wembley benzeri Milli maç stadı
olarak Konya stadı seçilse yeridir.
Maçı özel olarak
konuşmak ne kadar doğru emin değilim ancak İzlanda'yı üstelik Çekler benzeri
değil de gerçekten kazanmak için oynayan İzlanda'yı yenmek büyük bir başarıdır.
Düşünün ki Hollanda içeride ve dışarıda kaybetti bu takıma. Maça forvetsiz ancak
sakin başlayan Türkiye skora yapmaya oldukça uzak bir oyun oynadı. Terim'in
beraberlik yeter durumunda bu kadro ile çıkması normal karşılanabilir. Üstelik diğer
maçlardan istediğimiz skorlar geldikçe kadro daha hücumcu bir kadroya evrildi.
Gökhan TÖRE'NİN oyuna girmesini bekliyordum ama çıkan Oğuzhan değil Volkan olur
diye düşünüyordum. Töre'nin atıldığı pozisyonun ise futbolda izahı yok belki
savunma sporlarında vardır.
Elimde kumanda bir
Hollanda maçına gidiyor, bir Kazakistan maçına bakıyordum. İki maçta
istediğimizden bile iyi gidiyordu. Özellikle Çekler Hollanda'yı evinde fena
benzettiler. Van Persie'nin kaleciye kafayla geri pası vermek isterken köşeye
gönderdiği topla o maç bizim için bitmişti bile. Kazaklar maçından da Letonya
adına gol gelmemesi olumluydu. Kazakların gol haberi gelince de bütün resim bir
anda değişti. Artık mağlubiyet bile Hollanda kazanamadığı için bizi 3. Yapacaktı.
Galibiyet ise bizi en iyi 3. Yapardı. Önce Cenk girdi ve bir santraforumuz
oldu. Sonra Umut girdi pozisyonlar bulmaya başladık. Baskı kuramadık ama
oynamaya başladık. Töre'nin salakça atılması bizi epey bir bozar diye düşündüm ancak
Ozan Tufan ve Selçuk iki kişilik oynadı. Orta sahaya destek veren Umut da
görevini yapınca eksikliği hissetmedik bile. Hakan'ın çıkması duran top
konusunda zayıflatsa da maç boyunca çok etkili olmadığını söylemek lazım. 89. Dakikada
kazandığımız frikiği görmedim bile, maçı beraber izlediğim Kayınbirader o
bölgeden Caner vurması lazım deyince mesafenin biraz uzak olduğunu anladım. Ama
gördüm ki hafif sol çaprazdan olduğu için Caner ters ayaklı kalırdı. Üstelik Selçuk'la
kıyasla Caner'in duran top yüzdesi çok düşük kalır. Selçuk topa vurduğunda
sadece ağlara baktım içeride top var mı ? diye :) ben gol diye bağırana kadar
Selçuk çoktan orta sahayı geçmiş deli gibi koşturuyordu. Sonrası ise yıllarca
Avrupalıların bize yaptığı vakit geçirmeleri biz yaptık. Önce Hakan yattı yerde
ayağında ki çekme bahanesiyle. Sonrasında ise uzun süre kullanılmayan taçlar ve
serbest vuruşlarla yedik bitirdik 6 dakikayı. Bu süre içinde Ozan ile saçma bir
frikik bile verdik rakibe üstelik Selçuk'un vurduğu noktanın tam tersi sahada
olanıydı. Neyse ki onlar da bir Selçuk yoktu.
Sonuç olarak zor oldu
ama kazandık. Gruplar başlamadan İzlanda ve Çekler'i altımıza alıp Hollanda ile
final oynamayı hayal ediyorduk ama ne şekilde olursa olsun gruptan doğrudan
çıktık.
Zaferin en büyük
kahramanı şüphesiz Arda'dır. Üstelik ben herkesten farklı olarak Barça'da oynayamamasının
yıpranmaması açısından faydalı olduğunu bile düşünüyorum. Ama son iki maçta
hatta Letonya maçından bu yana son 4 maçta çok büyük oynadı. Kaptanlık yaptı. Maç
kurtardı, Maç Kazandırdı. Son nefesine kadar oynadı. Tebrik etmek boyun borcudur.
Ve Fatih Terim
şüphesiz takımın lideri ve son düzlükte ki toparlanmanın mimarıdır. Keşke ilk
maçlarda ki o saçma sapan tercihleri yapmayıp bize bu eziyeti yaşatmasaydı. Ama
sanırım adamın tarzı bu önce ölümü gösteriyor sonra sen zaten sıtmaya razı oluyorsun.
Yine de tebrik etmek ve alkışlamak şart.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder