14 Ekim 2015 Çarşamba

ÖZLEMİŞİZ BU HEYECANI


Milli maçlar oldum olası lige ara verilmesine sebep olan gereksiz maçlar olarak gelir gözüme hep. Hafta sonu Fener maçını izleme planlarını yaparken sadece 1 maçla geçirmek yetmiyor artık bünyeye. Ama bu son 1 ayda verilen ikinci araya rağmen Konya stadında ki o atmosferi görünce insan kendini oralarda hayal ediyor. Stad o kadar doluydu ve destek o kadar iyiydi ki artık İngilizlerin Wembley benzeri Milli maç stadı olarak Konya stadı seçilse yeridir.
Maçı özel olarak konuşmak ne kadar doğru emin değilim ancak İzlanda'yı üstelik Çekler benzeri değil de gerçekten kazanmak için oynayan İzlanda'yı yenmek büyük bir başarıdır. Düşünün ki Hollanda içeride ve dışarıda kaybetti bu takıma. Maça forvetsiz ancak sakin başlayan Türkiye skora yapmaya oldukça uzak bir oyun oynadı. Terim'in beraberlik yeter durumunda bu kadro ile çıkması normal karşılanabilir. Üstelik diğer maçlardan istediğimiz skorlar geldikçe kadro daha hücumcu bir kadroya evrildi. Gökhan TÖRE'NİN oyuna girmesini bekliyordum ama çıkan Oğuzhan değil Volkan olur diye düşünüyordum. Töre'nin atıldığı pozisyonun ise futbolda izahı yok belki savunma sporlarında vardır.
Elimde kumanda bir Hollanda maçına gidiyor, bir Kazakistan maçına bakıyordum. İki maçta istediğimizden bile iyi gidiyordu. Özellikle Çekler Hollanda'yı evinde fena benzettiler. Van Persie'nin kaleciye kafayla geri pası vermek isterken köşeye gönderdiği topla o maç bizim için bitmişti bile. Kazaklar maçından da Letonya adına gol gelmemesi olumluydu. Kazakların gol haberi gelince de bütün resim bir anda değişti. Artık mağlubiyet bile Hollanda kazanamadığı için bizi 3. Yapacaktı. Galibiyet ise bizi en iyi 3. Yapardı. Önce Cenk girdi ve bir santraforumuz oldu. Sonra Umut girdi pozisyonlar bulmaya başladık. Baskı kuramadık ama oynamaya başladık. Töre'nin salakça atılması bizi epey bir bozar diye düşündüm ancak Ozan Tufan ve Selçuk iki kişilik oynadı. Orta sahaya destek veren Umut da görevini yapınca eksikliği hissetmedik bile. Hakan'ın çıkması duran top konusunda zayıflatsa da maç boyunca çok etkili olmadığını söylemek lazım. 89. Dakikada kazandığımız frikiği görmedim bile, maçı beraber izlediğim Kayınbirader o bölgeden Caner vurması lazım deyince mesafenin biraz uzak olduğunu anladım. Ama gördüm ki hafif sol çaprazdan olduğu için Caner ters ayaklı kalırdı. Üstelik Selçuk'la kıyasla Caner'in duran top yüzdesi çok düşük kalır. Selçuk topa vurduğunda sadece ağlara baktım içeride top var mı ? diye :) ben gol diye bağırana kadar Selçuk çoktan orta sahayı geçmiş deli gibi koşturuyordu. Sonrası ise yıllarca Avrupalıların bize yaptığı vakit geçirmeleri biz yaptık. Önce Hakan yattı yerde ayağında ki çekme bahanesiyle. Sonrasında ise uzun süre kullanılmayan taçlar ve serbest vuruşlarla yedik bitirdik 6 dakikayı. Bu süre içinde Ozan ile saçma bir frikik bile verdik rakibe üstelik Selçuk'un vurduğu noktanın tam tersi sahada olanıydı. Neyse ki onlar da bir Selçuk yoktu.
Sonuç olarak zor oldu ama kazandık. Gruplar başlamadan İzlanda ve Çekler'i altımıza alıp Hollanda ile final oynamayı hayal ediyorduk ama ne şekilde olursa olsun gruptan doğrudan çıktık.
Zaferin en büyük kahramanı şüphesiz Arda'dır. Üstelik ben herkesten farklı olarak Barça'da oynayamamasının yıpranmaması açısından faydalı olduğunu bile düşünüyorum. Ama son iki maçta hatta Letonya maçından bu yana son 4 maçta çok büyük oynadı. Kaptanlık yaptı. Maç kurtardı, Maç Kazandırdı. Son nefesine kadar oynadı. Tebrik etmek boyun borcudur.
Ve Fatih Terim şüphesiz takımın lideri ve son düzlükte ki toparlanmanın mimarıdır. Keşke ilk maçlarda ki o saçma sapan tercihleri yapmayıp bize bu eziyeti yaşatmasaydı. Ama sanırım adamın tarzı bu önce ölümü gösteriyor sonra sen zaten sıtmaya razı oluyorsun. Yine de tebrik etmek ve alkışlamak şart.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder