Eski bir atasözü
derki "Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur." Bizde madem
öyle testi kırılmamışken henüz çatlarken yol gösterelim dedim. Geçen senenin
şampiyonu Fenerbahçe bu sezon başında sadece tek transfer yapmış onu da rakibi
Beşiktaş'ın anlaşmak üzere olduğu Diego'yu Aziz YILDIRIM'IN klasik bir
hamlesiyle değerinden fazla para vererek renklerine katmıştı. 90'larda Bu tür
hamleler belki taraftar tarafından sevinçle karşılanırdı ancak artık o devir
çoktan kapandı. Artık taraftarın ilk baktığı yapılan transferin ne kadar fayda
sağladığıdır. Yoksa o takımın elinden almışsın bu takımın elinden almışsın
bunlar en fazla 1 ay sonra unutuluyor. Bu şekilde transfer edilen ne Mehmet
TOPUZ ne Diego takıma bir katkı vermediler. Aynı şekilde Alper'de o yoldan
gidiyor.
Transfer döneminde
sadece Diego ile yetinilmesi benim gibi takımda ki yaşlanmanın ve de sağ bek
konusunda sezonun tamamını Gökhan'a emanet etmenin mantıklı olmadığını
düşünenleri tedirgin etmişti. Ama Avrupa kupası olmayan ve Türkiye kupasında da
gençlerle mücadele eden takım için tek kulvarda olması bu sorunu takım içinde
çözebileceğini düşündürdü. Sezon başında ki Ersun YANAL olayından sonra Aziz
YILDIRIM iyice tek adamlığını öne çıkartarak takımı daha evvel bu seviyelerde
tecrübesi olmayan İsmail KARTAL'A emanet etti. Bu hamlenin altında iyiden iyiye
takıma rahatça müdahale etme isteğinin yattığını anlamak zor değil. Basında takımda
ki kaşar futbolcuların isteği ile gönderildiği söyleniyor ancak ben başkanın
kişisel tatmini olarak görüyorum.
Geçen seneye göre
maaşında ciddi bir azalma olan Sow, dünya kupası sebebiyle dinlenme şansı
bulamayan Emenike'nin hazırlık kampına geç katılması, Kuyt'ın dünya kupasında
olması takımı fiziksel olarak geriye götürdüğü muhakkak ancak Meireles'in de o
kupada oynadığını ve takımda fizik performansının iyi durumda olduğu az sayıda
ki futbolculardan birisi olduğunu da görüyoruz. Ama fizikten de öte
Fenerbahçe'nin sorunu daha çok oyun aklı ile ilgili. İsmail KARTAL onca iyi
niyetine karşın o kadar taktik anlamda eksik görünüyor ki. Bunu yaptığı oyuncu
değişikliklerinde de anlamak mümkün. Oyunda Fenerbahçe öndeyse mutlaka önde ki
3'lüden bir tanesinin yerine Alper oyuna giriyor, maçın son dakikalarında ise
oyuna giren isim Selçuk oluyor çıkan isim ise genelde Emre, yani oyun
anlayışında ne Ersun YANAL kadar bir gözü karalık var. Ne de Aykut KOCAMAN
kadar sakinlik iki tercihin arasında sıkışıp kalmış durumda.
Takımda en fazla para
kazanan oyuncu sanırım Diego yıllık olarak 4-5 milyon avro arasında bir rakam
alıyor. Ancak onun takıma bir türlü monte edememek canını sıkıyor olsa gerek
ancak bunun için oyun yapısını ona uygun hale getirmeye hiç çalışmıyor. Aykut
hoca döneminden bu yana 4-3-3 oynayan takım 6 senedir hala aynı sistemde. Ancak
Diego ne orta üçlüde ne de ileri üçlüde oynaması mümkün değil. Ancak 4-3-1-2
veya çam ağacı denilen 4-3-2-1 sisteminde uç hattın gerisinde ki isim olabilir.
Yani Alex'i gönderip ondan 2 sene sonra bir tık farklısını getirdik. Şimdi de
nereye koysak da oynasa diye kendimizi yiyoruz. Neden transfer edildi diye
sorsan eminim Aziz YILDIRIM bir sürü boş laf edecektir ama görünenden şüphe yok
ki transferi tamamen hatalı.
Ligin ilk yarısı
neredeyse bitmek üzere Fenerbahçe hala bir maçta rakibinin veya hakemin yardımı
olmadan çok iyi oynayarak kazandı diyemiyorum. Belki Beşiktaş maçı istisna
olabilir. Bunun yanında iyi oynarken puan kaybettiği Galatasaray maçı gibi
maçlar da oldu. Takım geriye giderken rakiplerinin o kadar iyi olmaması bir
avantaj oldu. Ama artık rakipler gelişti. Galatasaray yeni hocasıyla bambaşka
bir havada artık puan kaybetmeleri daha da zor. Beşiktaş dersek olgunlaşarak
büyüyorlar. Lider durumdalar ve önlerinde sadece Galatasaray maçı kaldı. Stat konusunda
ki belirsizliklerini takımdaşlık ile dolduruyorlar. Yine de en büyük rakip yine
Galatasaray olacaktır. Türkiye ligi için Beşiktaş ve Galatasaray'ı geçmek
yeterli olacaktır ancak hedefi bu kadar düşük tutmak takımı Türkiye sınırları
içinde bırakır. Ne yazık ki Aziz YILDIRIM zihniyeti ülke sınırları içinde
kalmaya mahkum.
Bu yazıyı dün yazmaya
başlamıştım ki Aziz Beyin yeni saçmalamaları geldi. Tek tek bütün
söylediklerine cevap verilebilir. Çünkü saçmalıyor. İlk olarak İsmail KARTAL'IN
Türkiye kupası için gidebileceğimiz yere kadar gideceğiz açıklamasına gelen
tepkiler sonrasında durumu kurtarmaya çalıştı ve dedi ki bu kupadan bir gelir
elde edemiyoruz o yüzden biz bunu önemsemiyoruz dedi. Fenerbahçe kulübü
ticarethane değildir. O yüzden yaptığı her işi kar amacıyla yapmaz. O yüzdendir
ki amatör branşlara bu kadar yatırım yapmayla övünür başkan müsveddesi. Kendisini
tekzip eden bir açıklama olmuş.
Öte yandan
yorumculara giydirmiş. Televizyondan oturdukları yerden para kazanıyorlar gibi
kahve ortamında ki bir muhabbetten kesitler sunmuş. Ve Ali ECE'YE giydirmiş. Düşünün
koskoca Fenerbahçe başkanı bir yorumcunun söylediklerinden memnun olmadığı
belirtecek kadar söylediklerinden rahatsız oluyor. Tam anlamıyla içler acısı
bir durum. Bu kulübün bir futbol direktörü olsa hiç değilse onu bu konularla
muhatap edebilirlerdi. Ama forma tanıtımını bile kendileri yapan bir başkandan
bu kadar kurumsallık beklemek biraz fazla sanırım. Keşke Fikret ORMAN'I örnek
alsalar.
Son olarak da
Emenike'yi satmayacağız açıklaması var ki tam komedi. Geldiğinden bu yana doğru
dürüst top oynamayan Emenike'ye 10 milyonluk bir teklif var ama göndermeyeceğim
diyor. Eğer doğruysa ki bence doğru değil. O paraya ben Emenike'yi hediye
paketi yapıp öyle yollarım. Bu kadar fizik üstünlüğü ile oynayan o fiziğine de
bu sene bakmayan Emenike ne pas verebiliyor ne de mücadele ediyor. Ve sen
yollamam diyorsan senin yöneticiliğini sorgulama zamanı geldi de geçiyor.
Başta ki soruya
dönelim Fenerbahçe'nin sorunu ne ?
Cevap basit AZİZ
YILDIRIM...
Bu sorunu çözebilecek
kişi yakın zamanda gözükmüyor. O yüzden tüm Fenerbahçelilere Aziz YILDIRIM'IN
izin verdiği kadar başarı ve mutluluk var. Daha fazlası değil.
Ellerine sağlık çok güzel bir öz eleştiri yazısı olmuş.
YanıtlaSil