Malum yeni yıl
saçmalığı öncesi liglere ara verildi. Son hafta maçları oynanan Türkiye ligine
ve hafta sonunda ki diğer göz attığım maçlara kısaca bakalım.
Haftanın açılışını
Beşiktaş Ankara'da Gençlerbirliği ile yaptı. Geçen hafta zayıf Elazığ'ı rahat
geçen Beşiktaş bu hafta rakibine tek golle mağlup oldu. Sene başından bu yana
en çok dillendirilen eleştiri istikrarsız sonuçlar aldıkları yönündeydi, hiç de
haksız değiller. Maç öncesi fikrim ise Mehmet ÖZDİLEK'in takımlarının
Beşiktaş'a karşı başarılı olamayışı üzerineydi. Üstelik istikrarsız kelimesinin
bu sezon Beşiktaş'tan sonra en çok yakıştığı takım Gençlerbirliği'dir. Maçı
izleyemedim ancak özetlerine bakacak olursak Beşiktaş'ın kötü bir gününe denk
gelmiş olacak ne etkili atakları ne de tehlike oluşturacak uzaktan şutları
vardı. Sadece Olcay'ın uyanıklık yapıp baraj kurulmadan gol atma hevesiyle
vurduğu bir top var onda da hakemin oyuncuya sormadan baraj kurdurma hevesi ne
kadar yanlışsa düdükten önce topa vurduğu için golü iptal etmesi o kadar
doğruydu. Sonuç olarak Beşiktaş için lig şampiyonluğu treni kaçmış gözüküyor.
Ancak lig ikinciliğinin bu kadar değerli olduğu başka bir sezon daha olmamıştı.
Şampiyonlar ligine direkt katılım için hala şansları var.
Akşamın diğer maçı
ise Kasımpaşa ile Akhisar arasındaydı. İlk yarının bu son maçına kadar
deplasmanlarda gol bile atamayan Akhisar lig 2.si Kasımpaşa'ya 4 tane gol
atmayı başardı. Üstelik bir de penaltı kaçırdılar. Kasımpaşa'nın dengesi tıpkı
Beşiktaş'ın Galatasaray maçı sonrası olduğu gibi Beşiktaş maçından sonra
bozuldu. Önce Rize deplasmanında kötü oyunla 1 puan aldı. Bu hafta ise evinde 4
gollü bir mağlubiyet aldı. Devre arası Kasımpaşa'ya iyi gelecek. Akhisar ise
Hamza hocanın milli takımı da çalıştırmasıyla bir duraklama dönemine girmişti.
Ancak geçen hafta Sivas ve bu hafta Kasımpaşa önünde ki galibiyetle tekrar
yükselişe geçtiklerini söylemek mümkün. Ligin fiyat/performans açısından en
etkili takımı tebrikten öte elden ne gelir.
Kasımpaşa'ya formsuz
derken Rize'ye ne demek lazım bilmiyorum. Tam 12 maçtır ligde kazanamıyorlar. Üstelik
bu 12 maçta sadece 3 beraberlikleri var. Onlar da ligin tepesinde ki
Galatasaray, Beşiktaş ve Kasımpaşa'ya karşı. Sene başında Rıza hocadan çok
umutluydum. Ancak yeni bir takım kurdular başlarda iyi giderken birden tepe
taklak oldular. Bunda şüphesiz Rıza hocanın sürekli basın önünde oyuncularını
eleştirmesinin de payı büyük. Bu hafta yine kendileri gibi zor durumda ki Elazığ
deplasmanındaydılar. 6 puan değerinde ki mücadeleden ev sahibi Elazığ tek golle
3 puanı aldı. Okan BURUK çok beğendiğim bir karakterdir. Ancak hocalık kariyeri
pek istediği gibi başlamamıştı. Yine de önce Antalya'yı sonra kupada Karabük'ü
ve son olarak da bu hafta Elazığ'ı yendiler. İşleri yine de zor rakipleri
arasında ki kadro kalitesi en düşük takım yine onlar. Ancak alınan bu galibiyet
takımın umutlarını bir nebze de olsa artırmıştır.
Haftanın beklentisi
yüksek ancak en tatsız maçını Gaziantep ile Bursa oynadı. Maç Bursa'ya daha
yakındı ancak gol yollarında ki sıkıntı sürüyor. Antep kötü oynadığı maçta
85'te Cenk'in kafası direkten dönmese 3 puanı alabilirdi. Yine de bu kötü
oynadıkları gerçeğini değiştirmezdi.
Kayseri takımlarının
İstanbul takımlarıyla oynadıkları haftada ilk maç Erciyes ile Galatasaray
arasındaydı. Galatasaray o kadar rahat bir galibiyet aldı ki benim gibi Hikmet
KARAMAN'dan ilk maç beklentisi olanlar hayal kırıklığına uğramıştır. Sneijder
attığı golle klasını bir kez daha gösterirken onu tutması gereken savunma
oyuncusunun 50 metreden gelen topu ıskalaması niye takımı son sıralarda
sorusunun en güzel cevabıdır. Burak bütün haklı ve haksız eleştirilere rağmen
atmaya devam ediyor. Drogba'da da Fenerbahçe'de ki Kuyt benzeri bir yılgınlık
var. Dinlenmesi iyi gelebilir devre arası en çok bu ikisine yarayacaktır.
Yeni hoca gazının
beklendiği bir başka takım da Konyaspor'du. Uğur hocanın yerine gelen Mesut
BAKKAL evinde ligin en az gol yiyen takımı Eskişehir'e 4 gollü bir mağlubiyet
yaşattı. Erdal KILIÇARSLAN attığı iki golle öne çıktı. Kendisini bildim bileli
bu takımdadır. Daha önceden Gaziantep'te oynuyordu. Hayal mayal o dönemini de
hatırlıyorum sanki. Eskişehir transfer döneminin en gözde kulübü zamanında imza
attıramadıkları Tarık şimdi istediği takıma transfer olacak diye çirkeflik yapıyorlar.
Madem bu kadar değerliydi zamanında imza attıracaktın. Adam milli takıma
seçilmiş 3 senedir takımında hala iyi mi kötü mü değerlendiremiyorsan böyle
kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırırsın ancak. Müstahaktır. Bursaspor gibi
forvet sorunu yaşayan Eskişehir'in en büyük farkı elinde çok değerli isimler
var ancak faydalanamıyorlar. Necati, Kamara, Bienvenü, Erkan Zengin, Erman,
Tello gibi isimler hücum hattı için yeterli duruyor.
Sivas evinde geçen
haftanın flaş takımı Karabük'ü 3-1 yenerek rakibinin 10 maçlık mağlup olmama
serisine son verdi. Da Costa savunma oyuncusu olmasına karşın ilk yarıda attığı
6 golle defans oyuncularının en golcüsü durumunda. Bu maçta 2 gol attı. Ama
asıl Eskişehir maçında attığı gol enfesti. Karabük ise sert bir takım ancak olgunluk
diye tanımlayacağımız oyundan uzak. Dirençli, istekli ancak telaşlı oynayan bir
takım. Geçen hafta Fenerbahçe'yi kötü gününde yakalamış hatta öyle kötü
oynamaya Fenerbahçe'yi zorlamıştı ancak bu hafta defansta kötü ötesi hatalar
yaptılar. Burhan EŞER'i bilenler Gençlerbirliği'nden o kadar eskisini
bilmeyenler ise geçen sene Mersin'den hatırlayacaklardır. Teknik ve akıllı bir
oyuncu ancak sorunlu olduğu sürekli söylenir. Ancak Carlos sonrasında öyle iyi
maçlar çıkarıyor ki maçın başında oynadığı oyunla bu maçta mutlaka bir tane
atacaktır dedirtiyor. Zaten teknik olarak pek çok oyuncudan iyi şimdilerde buna
fiziki özelliklerini de katmayı başarmış. Umarım böyle devam eder.
Trabzonspor kötü
yönetiliyor bu tartışmasız bir gerçek. Hocası gereksiz bir kırmızı gören
oyuncusunu eleştirip ceza vermekten bahsederken başkan oyuncuya ödül gibi
erkenden izin verip ülkesine yollayabiliyor. Hocası tribünden küfür yiyen
oyuncusuna sahip çıkarken başkan bir daha bu formayı giyemez diyebiliyor. Örnekleri
çoğaltmak mümkün ancak gerek yok. Antalya maçta harika bir golle öne geçti.
Zeki'nin vurduğu top öyle bir yere gitti ki Onur gibi bir kaleci bile bir şey
yapamadı. Ancak sonrasında gelen penaltı ile maç tekrar dengeye geldi. İkinci
yarıda Emre'nin attığı gol ise kendisi adına bir şans ancak ne kadar
ilerleyeceğini kestirmek zor değil. Çok ileri gidebileceğini düşünmüyorum.
İlk yarının son maçı
ise Fenerbahçe ile Kayseri arasındaydı. İlk yarıda Webo yerine Emenike ile
başlayan en sahibi golü bir türlü bulamadı ancak etkili bir oyun oynadı.
Karşılığında ise Kayseri'nin çok etkili bir oyunu yoktu. Ancak Emenike düzenli
oynamaya başladığından bu yana Kuyt ve Caner'in oyunlarında bir sıkıntı oluyor.
Çünkü Kuyt'ın pas alışverişi yapamadığı Emenike ile oynaması kişisel becerisiyle
çok zor. Caner içinde benzer şeyler geçerli Emenike ileride bir pas istasyonu
olmadığı için Caner bindirme yapmak için yeterli zamanı bulamadan ya top kaybı
yaşanıyor yada Emenike şut veya kötü bir pasla atağı noktalıyor. Ancak
arkasında Emre Meireles ve Topal gibi isimler olacak ki ne kadar top kaybı
yapsa da telafi edip servis yapılsın. Ancak Baroni veya Alper gibi savruk
isimler bu baskıyı oluşturmada diğer isimler kadar mahir değiller. Yada Baroni
Emenike yerine pas istasyonu olamadığı için sorun oluşabiliyor. Seneye
Avrupa'ya gidemeyecek bir takım için büyük bir maliyet ancak Diego ismi şu
takım için harika ötesi olur. Kayseri için ise fazla söze gerek yok. Bu
yapılarıyla küme düşmenin en büyük adayı olurlar. Ancak görünen o ki bir
şeyleri değiştirmeyi düşünüyor olacaklar ki Jaja, Cleyton ve bir kaç işe
yaramaz isimle yolları ayırdılar. Geçen sene harika işler yapan Ceyhun
GÜLSELAM'ı tekrar almaları imkansıza yakın o yüzden Bekir Ozan gibi Hürriyet
gibi sert ve defansif yönü olan oyuncular bulmalılar. Bursa'dan Bellushi harika
olurdu.
Bir de Caner'in golü
harikaydı. Top önünde sekerken vurma diye bağırmışım istemsiz, iyi ki vurmuş :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder