Türkiye ile başlarsak
haftanın ilk maçı Rize'de Çaykur ile Kasımpaşa arasında oynandı. İki takımın da
1 penaltı kaçırdığı maç golsüz sona erdi. Rize 1 aydan fazladır galibiyet
alamıyor. Kasımpaşa ise hafta boyuncu Türkiye'nin gündeminde kalmanın etkisiyle
maça fazla ısınamadı. Donk bir nevi Bilica etkisi oluşturdu. Kasımpaşa dahil
herkes onun yaptıklarının nelere sebep olduğunun farkında. Ancak takım yine de
beklediğimden iyi gidiyor. Eğer son hafta evinde Akhisar'ı geçebilirlerse ilk
yarıyı 2.bitirecekler ki bu onlar için
büyük başarı. Rize için ise sezon başında aldığı haklı övgüyü çabuk tüketti.
Rıza hocanın sürekli dar kadrodan şikayet etmesi anlaşılabilir ancak bunu
basının önünde yapması şık değil. Özellikle forvet hattında hiç memnun değilim
şeklinde ki beyanatları zaten öz güven eksikliği yaşayan Sercan ve Eren'i daha
iyi bir oyuncu yapmıyor. Sene başında en iyi transferleri olarak gördüğüm
Hurşut'tan bir türlü faydalanamadı. İkinci yarıya iyi hamleler yapmazlarsa
işleri hiç kolay değil. Üstelik bu hafta ritmini yavaş yavaş bulan Elazığ
deplasmanına gidiyorlar işleri kolay olmayacak.
Cumartesi günü
Almanya'da Dortmund evinde H.Berlin ile karşılaştı. B.Münih'in Fas'ta olması
sebebiyle maç yapmadığı haftada Leverkusen ve Dortmund kazanarak moral bulmak
istiyorlardı. Ancak henüz 7. dakikada Reus ile öne geçmesine rağmen Berlin ilk
yarıda attığı 2 golle maçı kazandı. Zaten ligde moralsiz olan Dortmund iyice
bunalıma girdi. Artık ilk planları Şampiyonlar liginde ki Zenit maçlarıdır.
Leverkusen'de Dortmund'a ayak uydurdu ve evinde Frankfurt'a kaybetti. Milli
takımın yeni umudu Hakan ÇALHANOĞLU takımı Hamburg kötü gitse de goller atmaya
devam ediyor. Bu hafta da boş geçmedi ve Mainze filelerini havalandırdı. Neden
bilinmez bana Yıldıray'ı hatırlatıyor. Oyun stilleri pek benzemese de mevkileri
aynı. Olası bir Galatasaray transferi ona maddi olarak büyük kazanç
sağlayacaktır. Kariyer anlamında ise Galatasaray en az 5 sene o bölgeye
transfer yapmaktan kurtulur.
Türkiye'de ise
Beşiktaş bir çuval eksiklere karşın evinde Elazığ'ı 4-1 ile geçti. Elazığ geçen
hafta Antalya'yı yenerek ve kupada deplasmanda Karabük'ü geçerek hayat
belirtisi göstermesine karşın bu hafta Beşiktaş'ın yedeklerine idman yaptırıp
moral kazandırmaktan başka bir şey yapmadılar. Bilica gibi bir kasap hala bu
ligde nasıl forma buluyor anlamıyorum. Eğer ihtiyaç önüne gelene tekme atacak
kendisine dokunulunca da feryat figan edecek bir isim ise bizim halı maçlarında
onlardan çok var. Beşiktaş'a gelince yönetimsel zafiyetler yaşıyorlar. İyi
niyetliler belki ama iş bilenleri az. Doğru olanı yapmaya çalışıyorlar belki
ancak düzen o kadar yanlış ki doğru tek olunca sorun gibi duruyor. Önder ÖZEN
iyi niyetli futbolu da senden benden iyi biliyor. Ancak gerek transferde
seçtikleri oyuncular ve bunlardan yararlanması gereken hoca konusunda kafamda
soru işaretleri var. Enaramo belki bu seviyenin oyuncu değil ancak bu kadar da
etkisiz bir isim değildi hiç faydalanamıyorlar. Sezer ve Toroman mevzusu da çok
uzadı ya kes at yada al kadroya ( ben kesip atılması taraftarıyım). Fernandes
ve Almedia işi de benzer şekilde çok uzadı. İşleri sorun halletmek olan yöneticiler
sadece basına beyanat vermekle meşguller. Oyuna gelince İsmail ve Uğur sol
tarafta iyi göründüler ancak istikrarlı olamayacaklarını tahmin etmek için
geçmişe bakmak yeterli. Maçta iki gol atan Holosko için ise sadece şu videoya
bakmanız yeterli :)
Akşamın son maçında
A.Madrid evinde Levante'yi ağırladı. Maçın neredeyse tamamını izledim. Şu
kadarını söyleyeyim Allah(c.c)'tan Galatasaray'a kurada A.Madrid çıkmamış. Arda
iyi oynadı denemez ancak takıma belli bir güven veriyor. Ancak gol yollarında
bu kadar kısır olması hep eksiklik olarak kalacak. Asist veya gol olarak daha
fazla katkı vermek zorunda. Maça Levante gol ile başladı sonrası ise tek kale
maça döndü. İkinci yarıda geriye düşmesine karşın tekrar sürpriz bir gol bulan
Madrid maçı 3-2 kazandı. Bu senenin flaş ismi D.Costa rahatsız bir adam biraz
Suarez'i anımsatıyor. Takım arkadaşları tarafından sevilen bir oyuncu ama
rakipleri için küfür edilesi bir adam. Yine iki gol attı ve gol krallığında
zirvede.
Pazar gününe geldik
nihayet İngiltere'de hocasını yollayan Tottenham geriye düşmesine karşın
Southamton deplasmanında Adebayor'un 2 golüyle 2-3 kazandılar. Villas Boas
Porto'da Uefa Kupasını kazandıktan sonra biraz da Morinho'nun gazıyla önce
Chelsea sonrasında ise Porto ile çalıştı iki takımla da devre arasını bile
göremedi. Üstelik Tottenham'ın bu sene transfer için harcadığı bütçe 100 milyon
avroyu geçiyor. Adebayor bu transferler sonrası kullanılmayan bir isimdi.
Boas'ın gitmesiyle forma buldu ve galibiyeti getirdi. Maçta ki turkuaz mavisi
formaları da güzelmiş.
İspanya'da Madrid bu
hafta Valencia deplasmanındaydı. Ramos'un kırmızı kartını iptal eden federasyon
Madrid'i yarışın içinde tutmak için var gücüyle çalışıyor. Ancak işleri hiç
kolay değil. Hücum hattında o kadar yoksunlar ki takımın bütün ümitleri
kenardan gelecek genç çocuklara bağlı. O kadar parayı bir kanat oyuncusu olan
Bale'e verince takıma direk santrafor oynayacak oyuncu alamadılar. Benzema hala
patlama yapacak diye bekliyor olamazlar herhalde. Maçı zorda olsa 2-3 kazanan
Real Atletico ve Barça'yı takibe devam ediyor.
Türkiye'de ise pazar
günü gündüz kuşağında Sergen ilk mağlubiyetini Eskişehir deplasmanında aldı.
Özellikle ikinci golden önce ki penaltı kırmızı kart kararı tam Cüneyt
ÇAKIR'lık. Adam maç sonrası konuşulmadığı zaman rahatsız oluyor herhalde.
Sergen'in bitiş düdüğü sonrası hakeme gidip dert yanması ilginçti. Eskişehir
evinde kazanmaya devam ediyor. Ertuğrul hoca gelecek için umutlu elinde genç
yetenekler var ancak devre arasında transfer için kapısı en çok çalınacak
takımdır. Ne kadar kadroyu koruyabilecekleri gelecekleri için önemli.
Kayseri evinde bu kez
de Konya'ya puan verdi. Mesut BAKKAL yönetiminde ilk puanını alan Konya ileri
ki haftalar için umudunu korudu. Kadro olarak rakiplerine göre zayıflar ancak
neler yapabileceklerini göreceğiz. Kayseri ise bir türlü rayına oturmadı sene
başında Bobo ve Nobre'ye güvenmelerinin bedelini ödüyorlar. Gitmek isteyeni
tutmak çoğu zaman fayda sağlamıyor. Bobo'da bunun bir örneği.
Fenerbahçe maçına
geçmeden önce Gençlerbirliği Antalya maçını yazayım. Gençler enteresan bir
takım nerede ne yapacaklarını kestirmek zor. Şifo takımın başına geldikten
sonra iki hafta iyi gittikten sonra 3 haftadır sallanıyorlardı. Şimdi ise
deplasmanda Antalya'yı yenecek kadar iyi sonuçlarda alabiliyorlar. Sanırım
geçen hafta ki Galatasaray beraberliği takıma moral vermiş. Antalya'ya gelirsek
Aybaba'da Rıza hoca gibi basına çok konuşuyor ancak takıma bir çizgi
kazandırabilmiş değil. Maça başlayan kadroda Baros ve İsaac gibi iki ismi
oynatmama lüksüne bile sahipken daha istikrarlı bir oyun bekliyor. Artık bahane
üreten değil daha genç isimleri görmek lazım Sergen gibi Okan gibi Tolunay gibi
Ertuğrul gibi isimler belki bahanelerden daha fazlasını sunabilirler.
Fenerbahçe maçına
gelirsek açık ara en kötü maçımızdı. Geçtiğimiz haftalarda daha kötü
oynadığımız bölümler oldu ancak bir maç boyunca kötü oynadığımız başka bir maç
hatırlamıyorum. İsim isim kötü oynayanları yazsam anlamsız olur. En kötü
oynayanlar ise başta Emenike olmak üzere Alves, Kuyt, Sow ve Baroni bunlardan
sadece bir kaçı. Emenike attığı gole rağmen takımı o kadar bozuyor ki bunu
görmemek mümkün değil. İkinci yarıda yerini Webo'ya bırakacaktı ki golü atınca
Yanal onu çıkaramadı. Ve mağlubiyet geldi. Rakip takımda ise Akpala hem
Egemen'e hem de Alves'e büyük üstünlük kurdu. Benzer şekilde adı Galatasaray'la
anılan İshak DOĞAN'ı da beğendim. Ancak Galatasaray'a ayak uydurabilir mi hiç
sanmıyorum ama büyük konuşmamak lazım.
Haftanın en isimli
maçı Galatasaray ile Trabzon ile arasındaydı. Maça iyi başlayan da iyi bitiren
de Galatasaray'dı ancak herkesin malumu Onur öyle bir oyun oynadı ki insanın
sinirlerinin bozulmaması çok zor. Sneijder'in en az 2 golünü çıkardı. Yetmedi
Burak'ın ilk golünde de golü çıkardı ancak seken top Burak'a çarpıp ağlara
gitti. Ama gözden kaçan bir şey var ki o da Muslera'nın ikinci yarının başında
Henrique'nin kafasını olmayacak bir refleksle çıkarması oldu. Eğer o top gol
olsa Galatasaray'ın sinirleri iyice bozulacaktı. Büyük takım kalecisi olmak bu
yüzden zor. Hiç top gelmeyen bir maçta bir ters top takımı zor durumda
bırakabiliyor. Olcan'ın golünde ise ilk defa çizgi hakemlerin olumlu anlamda
bir işe yaradığını gördük. Sabri topu öyle bir noktada çevirmiş ki görmek
zordu. Yine doğru kararı tebrik etmek gerek. Bir başka gitmek isteyen ancak
gönderilmeyen isimde Trabzon'da Colman benim bildiğim 2 senedir gitmek için var
gücüyle çalışıyor ancak bir türlü muvaffak olamadı bakalım bu sene olacak
herhalde. Galatasaray evinde çok etkili oynuyor ancak deplasmanlarda sorun
devam ediyor. Bu hafta nispeten kolay bir deplasmandalar diyecektim ancak
Erciyes yeni hocasıyla puan almak isteyecektir. Yani işler biraz daha zor.
Haftanın son maçları
ise dün oynandı. Akhisar evinde Sivas'ı son dakikada geçerken Bursa ise evinde
Erciyes'i rahat geçti. Erciyes'te sene başında Fuat ÇAPA'ya çok güvendiler ve
onun istediği isimleri transfer ettiler ancak alınan sonuçlar görevinin
sonlanmasına sebep oldu. Yerine gelen Hikmet KARAMAN her yönetimin adamıdır.
İddialı lafları sever Terim'in küçük versiyonu gibi daha az başarılı ancak daha
antipatik olanı. Yine de Erciyes'te bir farklılık oluşturacaktır.
Yazının son maçı ise
Arsenal ile Chelsea arasında dün oynanan maçla ilgili olacak. Morinho'nun bir
dönem dünyanın en iyi hocası olduğunu düşünüyordum. Ancak Madrid'te ki son
senesi ve bu sene işler biraz değişti. Sürekli antipatik olmak zor iştir. Morinho'nun
uzun süredir uluslararası bir kupa kazandığı yok. Ama çenesi hiç durmuyor. Yeni
diline doladığı konu ise forvetlerinin beceriksizliği kadrosunda Etoo, Torres
ve Demba ba gibi isimler bulunan Chelsea hocası bunların şampiyonluk için
yetmeyeceğini söylüyor. Torres'in Chelsea ile 1, Etoo'nun Barça ve İnter ile 2
tane şampiyonlar ligi şampiyonluğu var. Eski formlarında olmasalar da bu
isimlere yetersiz demek saçmalıktır.
Maça gelirsek ilk
yarıyı izledikten sonra Chelsea'nin maçı alacağını düşündüm ancak bir türlü bitiremediler. İkinci yarıyı ise
Arsenal oynadı. Mesut gördüğü sertlik yüzünden çok etkisiz bir maç çıkardı.
Girou'nun da çok gol kaçırdığı maç golsüz bitti. Son olarak Rosicky ile ilgili
bir şeyle bitirmek istiyorum. Dün sert geçen bir maçta çok aksadı. Bunca senedir
niye bu takımda anlamak zor. Acaba Wenger'in onunla ilgili ne gibi bir gelecek
beklentisi olabilir ki. Ayrıca yedek kulübesinde Cazorla, Podolski gibi isimler
varken herhangi bir değişiklik yapmayan Wenger'i anlamak zor. Takımın puan
kaybından memnun olsa gerek.
Ohh Morinho'ya da
Wenger'e de giydirdim. Artık rahatça çayımı içebilirim. :D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder