Geçen hafta
başladığım haftanın ardından yazılarına bu hafta da devam ediyorum. Almanya
ligi ile birlikte güzide ligimizin de Süper lig ve PTT 1.Ligin başladığı bu
haftada İngilizler ve Fransızlar ise 2.haftayı oynadı.
Cuma günü ilk maçımız
Almanya liginde B.Münih ile Hamburg arasındaydı. Saat 21:30'da başlayan maçın
büyük bir kısmını izledim. Almanya liginde yeni hocası ile Dortmund ne
yapabilir emin değilim ancak şampiyonluk mücadelesi yine yaşanmayacak gibi. Eski
gücünden çok ama çok uzakta olan Hamburg'u 5-0 geçen Münih resmen güle oynaya
kazandı. Maç o kadar gazozuna oldu ki doğal olarak bir süre sonra gözler
tamamen yeni transferlerin neler yapacağına döndü. Shaktar'dan gelen D.Costa 1
gol 1 asist ile çok iyi başlarken, Juve'den gelen A.Vidal henüz uyumsuz
gözüktü. Ayrıca transfer döneminde adı M.United ile anılan Müller yine
gollerini atmaya ancak bunu topla mümkün olan en az sayıda buluşmayla gerçekleştirmeyi
başardı.
Bu senenin
yeniliklerinden birisi olarak artık İngilizler de Cuma akşamına lig maçı
koymaya başladı. Tıpkı Süper lig gibi pazartesi ile beraber haftanın 4 günü
İngiltere ligi maçı olacak. Olay NBA'E benzemeye doğru gidiyor ya hayırlısı
bakalım. Sezonun ilk cuma maçını M.United oynadı. Deplasmandan A.Villa'ya konuk
olan Vaan Gaal'in öğrencileri tıpkı geçen hafta gibi uyuz bir oyun ve tek golle
kazanmayı başardı. Geçen haftadan tek fark bu kez golü rakip kendi kalesine
değil Adnan Januzaj attı. Yoksa oyun olarak çok bir fark yoktu. Yine de henüz
uyum süreci ve transfer dönemi bitmemişken 2 maçta 6 puandan daha iyisi
olamazdı.
Fenerbahçe'nin maçına
gelmeden günün maçına değinmek istiyorum. Maçı izleme ümidim hiç yoktu ancak
denk geldi ve Fenerbahçe maçı sonrasında izleyebildim. Süper kupa yorgunu
Barça, o maçtan sadece 3 gün sonra bu kez İspanya'nın süper kupası için sahaya
çıktı. Doğal olarak da Luis E. Kadroda rotasyona gitti. İniesta, Busques ve
Pique yedeklerdeydi. Neymar da sakat olunca as kadronun çok uzağında bir kadro
ile sahaya çıkmak zorunda kaldılar. Buraya kadar her şey normal ancak bundan
sonrası tam bir rezalet. 13. Dakikada San Jose öyle bir gol attı ki izahı yok. Kaleciliğinden
çok ayak hakimiyeti sebebiyle transfer edildiği söylenen Der Stegen aşırı öz
güven sonucu ceza sahası dışında topa müdahale etti ancak topu ölü bölge yerine
orta sahaya gelişi güzel gönderince boş bıraktığı kalesinde gölü görmesi sürpriz
olmadı.
Sonrasında ise
Barça'yı tanımak mümkün değildi. 34 yaşında ki Aduriz'in 15 dakikada 3 gol
atması kişisel yada takımın başarısından değil Barça savunmasının yaptığı akıl
almaz hatalardandı. Özellikle D.Alves'in kanadından gelen her atak tehlikeli
oldu. Hatta o bölgeden gelmeyen ataklarda bile kademeye girerken yaptığı
hatalar asist oldu. İki maç üst üste 4 gol yiyen Barça savunması alarm veriyor
ancak yapabilecekleri hiçbir şey yok. 6 ay daha bekleyip Alves'in pozisyonuna
yaptıkları transferin iyi çıkmasını bekleyecekler. Rövanş maçı bugün oynanacak,
L.Enrique bu maçı çevirebilecek bir takım varsa o da Barça'dır dedi ancak bence
fazla heyecanlanmak lazım. Nou Camp'ta kupayı alan taraf olmaları imkansıza
yakın.
Gelelim ligimizin
maçına sezona inanılmaz transferlerle başlayan ancak henüz ilk hedefini
kaybeden Fenerbahçe transfere devam ederken nihayet sezon başladı. Kadro olarak
beklenen 11 sahadaydı ancak tek sürpriz Avrupa maçında oynamayacak olmasından
dolayı Kaer'in yerine Abdulley BA'NIN başlamasıydı. Orta sahanın göbeğinde ise
Meireles ve De Souza'nın forma giydiği takımda yedek kulübesinde Topal ve
tribünde Ozan forma bekliyordu. Bu zenginlikten üretken bir takım yapmak her
hoca için zordur. Ancak Portekizliye duyulan güven çok yüksek değil gibi geldi.
Yine de bu kadro ligin açık ara favorisidir. Takımın oyununu değerlendirmeden önce
rakibe de bakmak gerekir. Eskişehir geçen senelerin aksine oldukça sıradan bir
takım görünümünde. Eksikleri mi vardı yoksa kadronun oluru bu mu emin olun
bilmiyorum. Ancak dün maçın hiçbir anında tehditkar dahi olamadılar. Maç boyu
sadece Ba'nın inanılmaz hatası sonucu buldukları bir pozisyon haricinde kendi
üretimleri ile tehlike oluşturamadılar.
Fenerbahçe'ye gelince
gerek defans hattında gerekse hücum hattında göze batan en büyük eksiklik uyum.
Herkesin ancak 3-4 hafta sonra uyumu yakalayabilirler dediği takıma transferler
devam ettiği sürece sağlıklı bir tarih vermek zor. Hala konuşulan Feghuli gibi
isimleri faydalı bulmakla beraber anlamak da zorlanıyorum. Takımın şiştiğinin
kimse farkında değil mi? Artık kadroyu azaltmaya başlamayacaklar mı?
İlk yarıda Sow'un
etkisiz kalması ile skor bir türlü bulunamadı. Nani'nin de beklenenden çok
uzakta olduğunu söyleyebilirim. İlk yarının son dakikalarında gelen 2 gol hem
oyunu çözdü hem de takımı Avrupa maçına hazırlamak isteyen Pereira'ya fırsat
verdi. Oyunun son bölümlerinde yaklaşık 20 dakika forma bulan Van Persie hala
hazır olmadığı belli. Yoksa gol bulması işten değildi. Eskişehir ise elinde tek
atımlık barutu da saçma sapan bir karta yaptığı itirazdan atılan Causic
sayesinde harcayamadan kaybetti. Gekas ve Emre GÜRAL'DAN oluşan hücum hattı
oldukça zayıf. Bu sene kümede kalma savaşında olurlar. Fenerbahçe cephesinde
Hasan Ali ve J.De Souza'yı çok beğendim. Umarım böyle devam ederler.
Cumartesi günü
sayısız maç vardı. Tabii ki bir çoğunu izleyemedim. Sadece 17:00 seansında ki
Tottenham- Stoke City maçına bakabildim. Geçen hafta United maçında ki
kişiliksiz oyununu eleştirdiğim Tottenham'ın evinde 2-0'dan nasıl beraberliğe
dua eder hale geldiğine şahit oldum. Gerçekten ibretlik bir takımlar Allah
düşmanıma böylesini vermesin. Yalnız yine de oyuncu yetiştirmeye devam
ediyorlar. 22 yaşında ki H.Kane bu sene de geçen sene ki gibi bir sezon
geçirirse (geçen sene 34 lig maçında 21 gol) İngiltere için bir transfer rekoruna
sebep olur.
Almanya liginde
Münih'in korkutucu başlangıcından sonra gözler takipçilerindeydi. Wolfsburg,
Leverkusen zorlanmalarına karşı kazanmayı başardı. Ancak Dortmund yeni hocası
Tushel ile çok iyi bir başlangıç yaptı. Bunda şüphesiz aslan payı istikrarsız
olsa da tehlikeli bir adam olan Aubameyang'ındı. Çok güzel bir kafa golüyle
başladığı maçı harika bir asist ve bir de asist öncesi pas ile bitirdi. Almanya
ligini geçen sene TRT yayınlarken değerini bilemedik sanırım, kaybedince daha
bir değerli gibi geliyor.
İngiltere'de ise
akşam seansında Bilic'in takımı West Ham geçen hafta ki Arsenal maçının forsunu
çok erken kaybetti. Evinde Ranieri'nin çalıştırdığı ve Gökhan İNLER'İ transfer
eden Leicester City'e 1-2 kaybetti.
Ligimizde ise
cumartesi mesaisi 21:00'de başladı. Bu saatlerde maç oynanmamalı. Saat 22:00'de
lig maçı olmaz. Bu kadar sıcaktan rahatsızsak o zaman lig geç başlamalı. Bakın İspanya
ligine hala 1 haftaları var. Galatasaray ligi bırakıp hazırlık maçı oynamaya
Madrid'e gidiyor. Ama Eylül ayında oynayacağımız milli maçlara hazır olarak
çıkabilmemiz için lig ne kadar erken başlarsa o kadar iyi olacağından sanırım
bu tercih sayın TERİM'E ait.
İlk maç karmakarışık
durumda ki Trabzonspor ile daha az karışık olmayan Bursaspor arasındaydı. Maçtan
önce doğal olarak favorim Trabzonspor'du çünkü Fenerbahçe'nin tabiri caizse
Bursaspor'u yağmalamasından sonra takımda doğru düzgün oyuncu dahi kalmadı. Maça
forvetsiz çıkmasını beklediğim Bursa son dakikada Galatasaray'dan kiraladığı
Sercan'ı 11'e koyarak sahaya forvet sürebildi. Takımdaki tek santrafor Necid'in
sakat olması bir yana Villareal'e transfer olacak olan Bakambu'nun da oynamak
istememesi ile bu hallere düştüler. Maçtan sonra Ertuğrul hoca Bakambu'ya
kızarken kadro yapılanmasında sınıfta kaldıklarını da kabul etti. Maça gelince
beklediğime yakın bir maç oldu. Ben Bursa'nın bu kadar da direneceğini tahmin
etmiyordum ancak Trabzon o kadar karışık ki her şey olabilir. Bu arada
Cardozo'nun emekliliği gelmiş belli ki o kadar ağırdı ki bastonla oynasa
garipsemem. İki takımın da ne olacağını anlamak için en az 1 aya ihtiyaç var. O
zamana kadar da atı alan Üsküdar'ı geçmiş olur.
Sezona erken
başlayanlardan birisi de Başakşehir takımı ancak onlarında ne oynamak
istediklerini Antalya maçında anlayamadık. Atanlar Doka, Visca ve diğerlerinde
sorun gözükmüyor ancak yeme konusunda da epey becerikliler. Bu arada nerdeyse
fizik olarak bitme noktasında ki Etoo'nun bile ligimizin için neler
yapabileceğini görmüş olduk. Beşiktaş'ın kapısından dönen Yalçın gibi bir stoperi
yumakla oynayan kedi gibi oradan bir oraya sürükleyip oynadı durdu. Bu arada
harika 2 gol atmayı da ihmal etmedi. Ne kadar daha oynar bilinmez ancak
izlemesi hala keyif veriyor.
Ve günün maçında son
şampiyon 3 kupalı Galatasaray nihayet sahne aldı. Bu kadar başarıya karşın
büyük eleştiriler alan şampiyon ligin ilk haftası için oldukça zorlu bir
deplasmandan başlamak zorunda kaldı. Birde üstüne Hamza hocanın abuk bir
tercihle Burak'sız başlayınca takım rakibi tehdit etmekten epey uzaktı. Maç öncesi
takım savunması adına böyle bir tercihte bulunduğunu söyleyen Hamza hoca onun
yerine takım savunmasıyla pek alakalı olmayan hatta maç boyunca adını bile
seyrek duyduğumuz Olcan'ı tercih etmesi oldukça yanlış bir karar olmuş
gözüküyor.
Maça Atletico
Madrid'in çakma formasıyla sahaya çıkan Sivas oldukça hareketli ancak
üretmekten uzaktı. Soldan Aatıf, sağdan ise Burhan ile ataklara yön veriyordu. Bu
lafı sevmiyorum ama artık modern futbolda yeri olmayan Batuhan gibi yapıda bir
forvetin bu hareketli hücumu tıkadığını düşünüyorum. Hatta geriden destek veren
Mehdi dahil harika bir hücum gücüne sahip bir takım kurmuşlar. Sergen
futbolculuğundan çok daha büyük bir hoca olabilir. Ama Batuhan gibi bir yükten
kurtulmak şart.
Geçen senenin en
iyisi Muslera bu seneye talihsiz bir başlangıç yaptı ama kimsenin ona kızdığını
sanmıyorum. Taraftarda öyle büyük kredisi var ki bunlardan 3-5 tane daha
yemedikçe kimse ağzını açıp da eleştirmez bile. Ama takım savunması konusunda
uzun süre sonra ilk defa bu kadar açık verdiklerini söyleyebilirim. Ama bu kez
de Chedjue'nin çok iyi bir gününde olduğunu söylemek gerek. Olası bir farklı
mağlubiyeti tek başına önlemiş olabilir. Tabii bir de Batuhan'ın
beceriksizlikleri var ki en az Galatasaray savunması kadar iş gördü.
İkinci yarı da
Snejder'in sakatlanması ile oyuna Burak dahil oldu ve görüldü ki Podolskie,
Burak'tan daha çok Sneijder'in bölgesine alternatif olabilir. Burak son
yıllarda ki formuyla Podolskie'den bile daha iyi santrafor. Onun girmesiyle
rahatlayan Podi. Telles'in çok güzel ortasına harika bir kafa vuruşu ile
beraberliği takımına getirdi. Burak o kadar rakip defansı tedirgin ediyor ki
geçen sene o bölgelere giren Yasin'in yerini bu sene Alman forvet almış
durumda. Beraberliği bulduktan sonra galibiyet için bile yeterli süre vardı
ancak takım güç bela kazandığı beraberliği koruma telaşına düşünce efsane bir
geri dönüşten mahrum kaldık. Sonuç olarak da oyun olarak da güzel bir maç
izledik. Hakemi de çok beğendim ancak yardımcılar yüzünden Olcan'ın bir golü
güme gitti. Tabii Burak'ın attığı golünde ofsayt olduğunu söylemek gerek. Penaltı
pozisyonunda da haklıydı.
Pazar günü ilk maç
İngiltere liginde C.Palace deplasmanında ki Arsenal'in maçıydı. Geçen hafta ki
mağlubiyetten sonra eleştirileri ciddiye alan Wenger bu kez Mesut, Cazorla,
Giroud ve A.Sanhcez'i birlikte sahaya sürdü. Maçı Giroud ve A.Sanhcez'in etkili
oyunuyla 1-2 kazanarak ilk 3 puanını aldı. Hemen ardından başlayan büyük maçta
ise M.City evinde geçen hafta hem 2 puandan hem de kalecisini kaybeden
Chelsea'yi ağırladı. Maça iyi başlayan Chelsea gibi gözükse de tehlikeli
ataklar üreten City oldu. Geçen haftayı yedek kulübesinde geçiren Aguero bu kez
sahada ve oldukça etkiliydi. D.Silva ile girdikleri verkaç sonunda o kadar rahat
bir plaseyle golü attı ki ancak soğukkanlı bir forvetin yapacağı bir klastaydı.
Maçın devamı ise Chelsea'nin bütün hücum defolarının ortaya çıkmasını sağladı.
D.Costa'nın etkisiz gününde olması ile kenardan gelen Falcao'nun bir türlü eski
haline gelememesi ile çok kısır bir takım oldular. Ayrıca o Falcao'nun saç
şekli nedir arkadaş. Adam bildiğimiz halinden bu kadar mı uzaklaşır? Bu sene
ligde favorim kesinlikle City.
Ligimizde ise gün
T.Konya'nın evinde Akhisar'ı ağırladığı maçla başladı. Geçen sene düşmesi
kesinleşen Balıkesir'e gelip bu sene için alt yapı hazırlayan Cihat Arslan hoca
(ki kendisi Galatasaray'ın şampiyonlar liginde ki ilk golünü atmış isim olarak
tarihte yer alır) Akhisar'ın teklifini duyunca oraya geçmeyi uygun görmüştür. Disiplinli
ve verimli bir oyun yapısına sahiptir. Gittiği her takımda belli bir seviyeyi
muhafaza eder. T.Konya ise bildiğimiz bir Aykut hoca takımı olmaya doğru
gidiyor. Zevk anlamında biraz eksik ancak takım her daim topa sahip olmayı
ister. Üstelik taraftar olarak da ligimizin çok üstünde bir sayıya sahipler.
Passolig sayısında Trabzon'un dahi önündedir. Maça iyi başlayan Akhisar oldu. Kalecinin
hatasıyla öne de geçtiler ancak bir çok şansa rağmen ikinciyi bulamayınca pis
bir duran topta kendi kalesine attıkları golle beraberliğe razı oldular.
Ligin iki yeni takımı
Osmanlı ve Kayseri arasında ki maçta benzer bir şekildeydi. Ancak bu kez iyi
oynayan ve skor bulmakta zorlanan Osmanlıspor oldu. Alt liglerde epey bir isim
yapan Umar sağ açıkta yaptığı bindirmelerle oldukça etkili oldu. Hatta kendisine
yapılan net bir penaltının neden verilmediğini anlayamadım. Çizgide görev alan yardımcı
hakemler ne işe yarıyor hala çözebilmiş değilim. İlk hafta ne kadar şey anlatır
bilmem ama Osmanlıspor ilk 10 içinde yer alır gibi geliyor.
Günün ve yazının son
iki maçında öncelikle G.Antep Kasımpaşa maçına bakacağız. Okan BURUK gibi bir
ismi yollayıp ardından da Ertuğrul SAĞLAM'IN yardımcısı Mutlu TOPÇU'YU takımın
başına getirmek başlı başına bir saçmalık. Takımın küçüldüğünü anlamak için
sırf bu hamleye bakmak bile yeterli. Bu sezon işleri gerçekten zor. Maça daha
iyi başlayan Rıza hocanın Kasımpaşa'sı oldu. Skor bulamamalarının sebebi ise
tamamen toplama takım olmalarından. Zaman geçtikçe daha iyi olacaklardır. Maç 0-3
bitti ama daha fazla da olabilirdi. Antep'te kırmızı kart gören El Yasa'nın ne
yaptığını anlayan var mı acaba. Rakibine öyle bir girdi ki Allah'tan denk
gelmedi. Yoksa kalıcı bir sakatlık olabilirdi.
Mersin deplasmanında
ki Beşiktaş ise oynadığı oyunla hem keyif aldı hem de keyfi verdi. Maçta oldukça
iyi bir görüntü veren Oğuzhan bakalım bu formunu kaç hafta sürdürecek. Golleri
atan Cenk ise Gomez ısınana kadar takımın gol yükünü taşıyabilir. Mersin'in
geçen sene ki Mersin olmadığı ortada. Transfer yasağından daha büyük sorunları
Rıza hocanın takımdan ayrılması oldu. Yoksa Servet ve H.Kabze'nin yoklukları
kapanmayacak yaralar değil. Bu maçta ki kötü görüntüye karşın Bakkal takımı
toparlayacaktır.
Bu hafta gol sevinçlerinde Asker selamı vererek sevinen herkese teşekkürü bir borç bilirim.
Okuduğunuz için
teşekkür ederim. Bir daha böyle uzun yazmayacağım :)