İlk olarak Avrupa
Liginde yarı finale kadar gelen Fenerbahçe tıpkı Galatasaray gibi bu sene
Avrupa'da üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdiler. O yüzden bu
maçta veya bu turda alınacak kötü bir skor eleştiri konusu değil bu seviyelerde
kendini deneme şansı buldukları için takdir sebebi olmalı. Yanlış anlayıp da
arabesk edebiyatı yaptığımı düşünmeyin. Buralarda olmaya hem alışık değiliz hem
de Şampiyonlar ligi kadar olmasa da artık bu noktadan sonrası farklı bir
seviyeyi gerektiriyor ve biz Fenerbahçe'nin bu seviyenin takımı olup olmadığı
konusunda net bir görüşümüz yok.
Maça gelirsek eğer
öncelikle futbol kültürü olarak Portekiz takımlarıyla yaptığımız maçlarda güzel
anılarımız var. En son Galatasaray bu sene şampiyonlar liginde evinde Braga'ya
kaybetse de deplasmanda ki son maçta galibiyet almayı başarmıştı. Ayrıca
Benfica'yı deplasmanda yendiği maçı da hatırlıyorum. Yani İspanyollar kadar
ters gelen bir ülke değiller. Ülkeden özele geçersek eğer Fenerbahçe bu tura
gelene kadar hep disiplinli takımlarla oynadı. Bate, Plzen, Lazio hep taktik
tahtasına bağlı kalan ve sonuç ne olursa olsun hiç bir oyuncunun çizgisini
kaybetmediği takımlarla oynadı. Ama bu gece ki rakip biraz daha bize benziyor.
Duygularla oynayan coşkuyu yakaladığında tehlikeden ötesine geçen
futbolculardan kurulu. Ama aynı şekilde geriye düştüklerinde de demoralize
olabilecek bir ekip. İlk olarak Şampiyonlar liginde G Grubunda yer aldılar.
Ancak Barcelona ve Celtic'in gerisinde kalarak Avrupa ligine devam ettiler.
Gruplarda elde ettiği skorlara ve kadro yapısına bakarsak takımın en golcü ismi
Cardozo'nun ilk 11 başlamadığını görüyoruz. Yani kalabalık bir orta saha ile
oyuna yön vermeyi tercih edebilirler. Deplasmanda oynadıkları 3 maçta Celtic ve
Moskova'ya kaybetmiş Barça ile 0-0 berabere kalarak tek puanını almış. Evinde
ise Moskova ve Celtic'i yenmiş ancak Barça'ya bu kez kaybedip. 3.sırada
kalmıştır. Özellikle Moskova maçının erken saatte olması sebebiyle izlediğimi
hatırlıyorum. Moskova biraz da iklim şartlarını lehine kullanarak ilk yarıda
bulduğu iki baskı golüyle maçı zorla da olsa 2-1 kazanmıştı. Yani baskı altına
alabilirsek sonuca gidebiliriz. Bunun için hakemin de en az ilk Lazio maçında
olduğu kadar iyi maç yönetmesi lazım. Ama Sırp hakemin geçmiş maçlarını
hatırlamasam da daha Balkan yada 5 büyük ligin hakemlerini tercih ederdim.
Avrupa liginde ilk
rakipleri Bayer Leverkusen oldu. Almanya'da oldukça iyi bir sezon geçiren
Leverkusen önünde bu kez tek forvet olarak Cardozo'yu kullanan
"Kartallar" ilk maçta deplasmanda aldıkları 0-1'lik galibiyetten
sonra evlerinde ki maça daha rahat çıktılar ve yine iyi bir oyunla 2-1
kazandılar.
Bir sonra ki rakip
ise Bordeaux oldu. Bu kez ilk maçı evinde oynadılar ve 1-0 kazandılar. Sonrası
ise deplasmanda çekişmeli bir maç sonunda 3-2 kazandılar ve tur atladılar.
Çeyrek final ise rakip Newcastle takımıydı. İlk maçı evinde oynadılar ve
karşılıklı ataklarla ve kalecilerinin harika kurtarışlarıyla maçı 3-1
kazandılar ve büyük bir avantaj yakaladılar. Deplasmanda bu skoru koruma iç
güdüsüne giren Benfica tıpkı Fenerbahçe gibi önce geriye düştü sonra ise dakika
90'da attığı golle turu geçen taraf oldu. İki maçta da daha iyi oynayan
Newcastle'ydi ancak turu geçen Benfica oldu.
Bugüne gelirsek eğer
akıllı bir oyun oynamak şart. Aykut Kocaman'ın dediği gibi ne olursa olsun gol
yememek çok önemli rövanşa umut taşımak için gol yememek gerek. Orada gol atar
mıyız bilmem ama gol yemediğimiz sürece bu turun bir ucu bizde olacak.
Zaman zaman bu
satırlardan aklımız erdiğince şu oynasa iyi olur bu oynasa daha iyi dedik.
Ancak bu maçta artık taktiği konuşmak çok mantıklı değil. Biraz karakter
çarpışması olacak. Bu maçlarda iyi oynayan Baroni ve Meireles en büyük
güvenceler. Ancak bazıları bana karşı çıkacak da olsa bu Çeyrek finali
Fenerbahçe'ye kazandıran Caner'in bu maçta oynayamayacak olması takım için
önemli eksik. Sow'un sakatlığının performansını etkileyecek olması durumunda
kenarda Krasic yerine Caner'i görmek içimi biraz olsun rahatlatırdı. Maç
Türkiye için geç bir saatte yayınlanıyor. Üstelik aynı akşam iki iyi maç varken
ikisini de aynı saatte oynatmanın bence hiçbir anlamı yok.
İyi bir maç izlemek
istiyorum. Real Madrid ve Barcelona'nın iki maçta aldıkları yenilgileri görünce
aynısı bizim başımıza gelirse diye korkmadan edemiyorum ancak ev sahibi olmamız
bunu biraz olsun engelleyecektir. Maçın ikinci yarısında artık Salih'i görmek
beni çok mutlu eder. Takımda Sow ve Caner'den sonra kendi başına birşeyler
üretebilen tek isim o gibi gözüküyor. Yarın mutlu bir yazı yazmak dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder