26 Kasım 2013 Salı

HAFTA SONU



Hafta Cumartesi B.Dortmund Bayern Münih maçıyla başladı diyebiliriz. Favori Münih olsa da gönlüm Dortmund'daydı. Ama olmadı. Başa baş geçen maç Dortmund'un ilk golü kendi yetiştirdiği Göthze'den yemesiyle dağılmasına sahne oldu. Daha takıma 3 gün önce katılan Frings bu önemli maçta Subotic ve Hummels olmayınca ilk 11'de çıkmak zorunda kaldı. Bariz bir hatası olmasa da güven vermedi. Ocak ayında Münih ile sözleşme imzalayacağını açıklayan Lewandovski ise maçın başında çok müsait bir topu harcayarak tepki çekti. Ayrıca çok beğendiğim Kloop'un maça Aoumabeyang olmadan başlaması şık durmadı. Sene başında yaptıkları Mikhiteryan transferi ise tam bir hayal kırıklığı bu adama nasıl 20 milyon avro vermişler anlamadım. Baroni'den hallice bir adam.

Ardından Türkiye maç özetlerine bakayım dedim. Bakmaz olaydım. Tam bir hakem faciasına şahit oldum. Her iki tarafa da fahiş hatalar yapan Halis ÖZKAHYA isimli muhterem Galatasaray'a vermediği bir faul pozisyonu sonrasında telafi etmek için öyle bir çabaya girdi ki formasını giyse ancak bu kadar destek olurdu.
 Çok kısa maç içinde ki hatalarına bakacak olursak Ebue'ye yapılan net bir faulü görmedi. Galatasaray'ın Burak ile attığı golden önce Selçuk'un yaptığı net faulü görmedi. Sivaslı Aydın'ın kendini attığı pozisyonda sarı kartını kullanmadı. Sivaslı Ümit'i attığı pozisyonda Burak kendini attığı için sarı kart görmesi gerekirken o Ümit'i atmayı tercih etti. Maçın son dakikalarında Aydın'ı omuz darbesi ile ceza sahasında düşürülmesine penaltı veremedi.
Cumartesi gecesinde A.Madrid'in maçını izleyip kafa dağıtayım dedim. Ancak maç o kadar çekişmesizdi ki toplamda 7-0 bitti. Ancak maçın ikinci yarısı oyuna giren D.Costa attığı röveşata ile gözümün pasını sildi. Güzel goldü gerçekten.

Pazar günü Fenerbahçe Ülker'in lider Banvit ile deplasmanda oynayacağı maç vardı. İzleyemedim ancak skoru gördükten sonra izlemediğime sevindim. Banvit evinde Fenerbahçe'yi darmadağın etmiş. Banvit'in bu sene ki koçu uzun yıllar Obradovic'in yardımcılığını yapmış bir isim. O yüzden iki koç arasında da hoş bir maç olmuş. Avrupa'da kayıpsız giden Ülker ligde Tofaş'tan sonra ikinci mağlubiyetini aldı. Belki daha uzun yorum yapılabilir ancak ben hala takımın gidişatından memnunum. Ayrıca Avrupa'ya göre bir yabancı oyuncunun kadro dışı kalması takımı zaman zaman olumsuz etkileyebiliyor.

Akşamında  Fenerbahçe'nin maçını izlemek üzere TV karşısındaydım. Kafamda dün ki maçtan dolayı bin bir komplo teorileri bu maçta berabere kalacağız diyorum. Sonuçta lig tv yarışın bitmesini istemiyor. Diye düşünüyordum. Maç başladıktan sonra baktık ki öyle değil. Fenerbahçe halı sahada oynarken bulamayacağımız rahatlıkta pozisyonlar buluyor. Üstelik daha maçın başında öne geçmesine rağmen. Ama öyle saçma goller kaçırdılar ki halı sahada olsa kaçıranları kaleye geçirirlerdi. Devamında saçma goller yeme  serimiz devam etti. Taraftarın ve benim özellikle sevmediğimiz Baroni yine yediğimiz golde pay sahibiydi. Maç böyle bitecek derken Antalya inanılmazı başardı ve Diarra ile atması kaçırmasından daha kolay bir pozisyonu kaçırdı. Dönen top ise oyuna girdikten sonra pek varlık gösteremeyen Emenike'nin insan üstü gayreti ile çıkardığı topu Sow Diarra'nın aksine kolay olanı yaptı ve galibiyet serisi 5'e çıktı. Artık gözler Cumartesi günü oynanacak Beşiktaş maçında. O maçtan da kayıpsız geçilmesi demek devre sonuna kadar güle oynaya oynamak demek.
Avrupa liglerini bu hafta sadece özetlerden takip edebildim. M.City evinde Tottenham'ı 6 golle yollarken. Daha maçın 15 saniyesinde Navas'ın harika golüyle öne geçtiler. Tottenham haftaya United'i konuk edecek. Bu kadar para harcadıkları sezona bu kadar çabuk veda etmek istemeyeceklerdir. Ayrıca Kun Aguero nasıl bir forvettir arkadaş...

M.United ise kötü gitmeye devam ediyor. Bu hafta Cardiff'e 90.dakika golüyle 1 puan verdiler. Maç içinde Rooney mutlak kırmızı görmesi gereken bir pozisyonda sarı ile kurtuldu. Hakemler hep mi kötü olur kardeşim. Arsenal ligin sürpriz ekibi Southampton'ı 2-0 ile geçti. Maçta rakip takımın kalecisi bir gol ikram ederek Arsenal'in işini kolaylaştırdı.

İspanya'da Barça Messi olmadan da kazanmanın yolunu buldu. Getafe'yi 4-0 ile geçerken iki penaltının ikisi de haklı. Barça'yı sevmem bir Madrid takımı kazansın da hangisi olursa olsun fark etmez. İki Madrid ekibi de rahat galibiyetler aldı. İspanya ligi uzun süredir iki takımlı bir ligdi bu sene hiç değilse 3 takımlı oldu.

Fransa liginde PSG aldı gidiyor. Almanya'da da Münih aynı şekilde. İtalya'da lider uzun süre sonra Juve oldu. Roma 7de7 ile başladığı sezonda biraz tökezleyince son iki senenin şampiyonu Juve liderliği devraldı.

HAFTANIN SONUÇLARI

HAFTANIN İYİLERİ 1 SÜRPRİZ İLE TOPLAM 7 PUAN ALAN ONUR VE SÜRPRİZSİZ NEZİH ABİ OLDU TEBRİK EDERİM.
MESUD ABİM SALLANMAYA DEVAM EDİYOR. BEŞİKTAŞ BİLE TOPARLADI...:)
HAFTA İÇİNDE YETERİ SAYIDA İYİ MAÇ BULAMADIĞIM İÇİN TAHMİN PROGRAMI KOYMADIM... HAFTA SONU MAÇLARINDA GÖRÜŞMEK ÜZERE

21 Kasım 2013 Perşembe

HALA ORJİNAL RONALDO AMA BU DA FENA DEĞİL...



Bilen bilir benim için Ronaldo deyince aklıma gelen ilk isim Brezilya'lı olandır. Fenomen lakabıyla da bilinen R9 Ronaldo futbol dünyasının görüp görebileceği en nadir yeteneklerden birisiydi. Attığı çalımlar ve futbol oynadığı her ligde gol kralı olması onu özel Fenomen yapan en büyük unsurdur. Ayrıca hala Dünya Kupalarında en çok gol atma başarısı 15 golle ona aittir. Bunu kırmaya en yakın oyuncu ise sadece 1 gol geriden gelen Klose'dir. Yine faal oyuncular arasında D.Villa 8 golle takip ediyor. Böyle bir oyuncuyu anlatmaya kelimeler yetmez dizlerinde ki sakatlık sebebiyle erken sayılabilecek bir yaşta futbolu bırakan Ronaldo gibisi gelmedi.
Günümüzün Ronaldo'su ise aynı dili konuşsalar da milliyeti Portekiz. Futbol oynadığı dönemde Messi ile karşılaştırılma talihsizliği yaşayan Cristiano kimilerine göre Messi'den sonra en iyi oyuncu ancak bana göre çoktan Messi'yi geride bırakmış durumda. Kişisel olarak Messi'nin sayılarına ulaşamasa da zorlu bir kıtada ülkesini Dünya Kupasına taşımayı bildi. Ayrıca kariyeri boyunca Lizbon'u saymasak bile M.United'da da bu çizgide bir oyun oynayabildi. Messi'nin ise elimizde Barça haricinde tek veri var o da Milli takımda ki aynı çizgide oynayamaması üstelik Ronaldo'ya göre takım arkadaşları çok daha üst düzey isimlerden kurulu. Düşünün Ronaldo'nun yanında Beşiktaş'ta oynayan Almedia, arkasında Fenerbahçe'de oynayan Meireles ve Alves varken, Messi'nin yanında Aguero, Tevez, Lavezzi gibi isimler arkasında ise Di Maria gibi isimler var. Buna karşın daha başarılı milli takım kariyeri olan kişi kesinlikle Ronaldo.

İki gün önce oynanan baraj maçlarında İsveç Portekiz ile karşılaşırken benzer bir tablo da Zlatan için geçerliydi. Aktif futbolcular arasında belki de en sevimsizi Zlatan takım arkadaşı olarak J.Durmaz(Gençlerbirliği), Elmander(Galatasaray), Kalstrom ile oynarken Ronaldo Nani ve Moutinho ile karşı koyuyordu. Yine  de Ronaldo'nun açık ara sahada ki 21 oyuncudan da daha iyi olduğu gerçeğini görmemezlik yapamayız.
Tek soru işaretim eskiden gol atan oyuncular takım arkadaşlarına yahut taraftarlarına koşarken artık devir buranın kralı benim havasında ki oyunculara devrolmuş durumda. Ronaldo bu mimikleri daha önce de kullandı ancak eminim herkes 3. Golde ki bütün takımın gol sevincini paylaştığı anı daha çok sevmiştir.

Bizim için ise garip bir durum ise Türkiye liglerinde forma giyen pek çok oyuncu Dünya Kupası 2014 Brezilya'da boy gösterecekken onları yedek bırakacak kadar iyi olduğu düşündüğümüz yerli futbolcularımız evlerinden izleyecekler. B.Alves, Meireles, Almedia, Drogba, Ebue, Emenike, Yobo, Kuyt, Sneijder gibi bazı isimler ligimizi orada temsil edecekler. Hatta bu sezon 1.ligde İBB formasıyla sahne alan E.Visca'da Bosna formasıyla ilk kez Dünya Kupasına katılacak.

Son not: Ronaldo fizik gücüyle oynayan bir isim ancak Messi daha çok tekniğiyle oynuyor. O yüzden Messi başka bir takımda benzer bir başarı elde etmediği sürece benim için Ronaldo her zaman bir adım öndedir.

20 Kasım 2013 Çarşamba

ŞOTA ARVELADZE



1993 yılında kardeşi Arçil ile birlikte Türkiye'ye geldiği dönemi hatırlıyorum. Trabzon'un şampiyonluğa en çok yaklaştığı sezondu. Tabii ki rakip yine Fenerbahçe'ydi. Kardeşi aynı zamanda ikizi Arçil'de pek iş yoktu ancak Şota bildiğin uçuyordu. Trabzon'da hala efsane olan orta sahadan kafa ile sektire sektire götürüp attığı gol hala dolaşır dilden dile. Penaltı atmadan gol kralı olan ender topçulardandır.
Türkiye'den ayrıldıktan sonra Ajax ve Glasgow formaları da giydi. Sonrasında ise daha sonra yardımcı hocalık da yapacağı AZ Alkmaar'a geçti. Hocalık kariyerinden önce Uluslararası Hollanda'lı hocalarla çalışma şansı buldu. Luis Vaan Gaal, D.Advocat ve R.Keoman beraber çalıştığı isimler hatta Vaan Gaal'in yardımcılığını da yapmışlığı vardır. Toplam da 6 dil bilen Şota gittiği her ülkenin diliyle konuşarak hiç uyum sıkıntısı yaşamadı. Yolu bu kez hoca olarak Türkiye'ye düşen Şota önce Kayserispor ile ardında Kasımpaşa ile iyi izlenimler bıraktı. Şuan da puan sıralamasında 2. Olan Kasımpaşa'nın iki hafta sonra Galatasaray maçı var. Henüz konuşmak için erken ama  kazanırsa ligi en kötü ilk 5 içinde bitirir. Sene başında Kasımpaşa büyük bir hamle yaparak iddialı bir kadro kurdu. Takımın başında yer alan Metin Diyadin'in iyi sonuçlar almasına karşın gönderilmesi ve yerine daha isimli kariyerli bir isimin getirilmesi bekleniyordu. Hatta İrlanda'lı United'de uzun yıllar oynamış R.Keane Kasımpaşa için Türkiye'ye gelmiş ve tesisleri gezdikten sonra anlaşılamadan geri dönmüştü. Yani kamuoyuna ikinci tercih olarak sunulması ve ilk döneminde aldığı başarısız sonuçlar ilk gönderilecek isim olarak bakılmasına sebep oluyordu. Ama bu sene yaptığı transferler ve takımın aldığı üstü üste galibiyetler adını daha kuvvetli okumamıza sebep oluyordu.
 Basın ile ilişkisi de her zaman keyifli olmuştur. Spikerin sorduğu anlamsız ve klişe sorulara verdiği kontra cevaplarla internette çoktan fenomen olmuş durumda. Ligtv'de Ceyhun YILMAZ ile yaptığı söyleşi de oldukça keyiflidir. Aşağıdan izleyebilirsiniz.
 Lafı nereye getireceğim, hafta sonu milli maç arasında Güntekin ve Rıdvan'ın konuğu oldu. Ve enfes bir programa imza attı. Bu kadar sempatik ve iyi bir hoca her zaman bulunmaz. Programı kaçıranlar şu linkten izleyebilirler.

Programın içinden kısa bir bölüm paylaşayım. Güntekin'in transfer öncesi oyuncuları ne kadar izliyorsunuz diye sorması üzerine, çok bakıyoruz mesela canlı maçlarını izliyoruz ayrıca kasetten maçlarını izliyoruz dedi ve ekledi. Bazen idmanlarını bile izlediğimiz oluyor. Bakıyoruz nasıl çalışıyor. İdman sahasına ilk çıkan o mu? Yoksa en son mu çıkıyor?, idmanda kaytarıyor mu? Bazıları oluyor bir saatlik idmanda 5 kere ayakkabı değiştiriyor diye söyledi. Güntekin de bir örnek verebilir misin hocam var mı? öyle oyuncular diye sordu. Hoca hemen bir isim verdi. ARÇİL bazen gidip diyorum oğlum seni nasıl oynatıyorlar diye? Adam hep kaytarıyor.
İyi adamdır Şota bir gün kariyer olarak da iyi yerlere geldiğini görmek isterim...

15 Kasım 2013 Cuma

MİLLİ TAKIM KADROSU İLE İLGİLİ BİR KAÇ CÜMLE...



Bugün güzide spor medyamıza göre Milli takımımız yeni yapılanma ile yeni bir döneme başlıyor. Geçtiğimiz ay Hollanda mağlubiyeti ile kaçırdığımız Dünya kupası play off turu maçları bu akşam oynanırken bizim grubumuzda ikinci olan Romanya Yunanistan ile Brezilya'ya gitmek için karşılaşırken biz aynı saatlerde K.İrlanda ile sözde yeni bir döneme başlayacağız.

Geçen hafta kadro açıklandığında en göze batan farklılık yeni döneme yakışacak bazı isimlerin kadroya davet edilişi oldu. 19 yaşında ki Salih, 21 yaşında ki Oğuzhan, Uğur(G.Birliği) 22 yaşında ki Koray (Rize), Tarık (Eskişehir), Emre Çolak, 23 yaşında ki Serdar Aziz, Aytaç (Eskişehir), İshak Doğan (Karabük), Sercan Sararer (Sturtgart), 25 yaşında ki Aydın Karabulut (Sivas), Aykut Demir (Trabzon), 26 yaşında ki Adem Büyük (Kasımpaşa) 
Ancak bunlar arasında gelecek adına hiç umut vermeyen isimler de var. Misal Aykut Demir daha önce ki bir maçtan sonra da belirtmiştim. Aykut odundan hallice bir stoper diye. Topa karşı en ufak bir yumuşaklık yok. Rakibe sert olması belki geçerli akçe gibi duruyor ancak eğer milli takım seviyesinden bahsediyorsak oynaması mümkün değil. 
Keza daha önce bu seviyelerde şansını denemiş ve başarılı olamamış isimlerde var. Emre Çolak piyasada isim yapmaya başladığından bu yana ne Galatasaray'da ne de milli takımda düzenli forma şansı bulacak form grafiği tutturamadı. Buna karşın onu tanıdığı için Terim ısrarla, inatla üzerinde duruyor gelişme gösterip bu seviyede kalacağını hiç sanmıyorum. Sercan Sararer yaş olarak genç olabilir Almanya yetişmesi olmasına rağmen yeni transfer olduğu Sturtgart'ta sene başından bu yana sadece iki maçta vakit geçirmek için 7 dakika oynadı. Abdullah Avcı döneminde yine şans bulmuş ancak hiç bir maçta varlık gösterememiştir. Bu ısrar niye. 
Bu isimlerin yanında ligde ki performansları iyi olduğu için onore edilmek için çağrılan isimlerde var. Akhisar takımının hücum hattında ki merkezi Bilal Kısa 30 yaşında aday kadroya çağrıldı. Şu anda bence de Türkiye'nin en iyi kalecisi olan Tolga 30 yaşında ve olası Avrupa şampiyonasına gitmemiz durumunda 33 yaşında olacak. Aynı şekilde Umut'da şu anda 30 yaşında kaleci için belki 33 yaş sorun olmayabilir. Ancak Umut gibi fizik gücüyle ayakta kalan bir isim 33 yaşında katkı verebilir mi?
Diğer isimler gelecek vaat eden ve takımlarında genelde süre alan isimler. Aralarında İstanbul takımlarına transfer olanlar olacaktır. İnşaallah süre alabilecekleri ve gelişim gösterebilecekleri takımlara giderler.
Bu akşam kimin ne kadar süre aldığının bir önemi yok asıl eleme grubu başladığında bu isimlerden kaç tanesinin forma şansı bulabileceği daha önemli.

Fatih TERİM yeterli olmasa da bu ülkenin açık ara kendini kanıtlamış tek ismi. O yüzden bu yapılanmada takımın başında olması önemli. Ancak Şenol Güneş gibi isimlerinde bu organizasyona bir şekilde katılımlarını sağlamak lazım.

Akşam daha güzel maçlar var. Bence onları izleyin boş verin hazırlık maçını.

Akşamın programı şöyle: 

İyi seyirler....