22 Şubat 2013 Cuma

HAFTA SONU TV EKRANI


TAHMİN SONUÇLARI

BU HAFTA KISMETLİ OLAN BENDİM AMA ARADA Kİ PUAN FARKI HAL ÇOK FAZLA ARTIK ÖNÜMÜZDE Kİ MAÇLARA BAKACAĞIZ : )
DÜZELTME YAPILDI MUSTAFA ABİMİN 1 PUANINI YEMİŞİM O DÜZELTİLDİ.

15 Şubat 2013 Cuma

HAFTASONU TV EKRANI


TAHMİN SONUÇLARI

HAFTANIN GALİBİ TAHMİNLERİNİ EN SON YOLLAYAN MESUD ABİM OLDU. TEBRİK EDERİM. ÇOK KISMETLİ OLDUĞUNU DA SÖYLEMEDEN GEÇEMEYECEĞİM. LAZİO SON GOLÜ 90+4'TE ATTI.

14 Şubat 2013 Perşembe

ŞAMPİYONLAR LİGİNDE BU HAFTA



Dün ve Salı günü oynanan maçalarla beraber şampiyonlar liginin son 16’sı başlamış oldu. İlk gün maçlarında iki deplasman takımı PSG ve Juventus rakiplerini geçerek zaten favori oldukları eşleşmeleri daha ilk maçtan bitirmiş oldular. 2 hafta sonra oynanacak maçlar (Valencia mucizeye imza atmazsa) bir nevi formalite maçları olacak. Juventus Celtic deplasmanında 0-3 ile dönerken PSG Valencia’yı 1-2 geçerken son dakikada Zlatan’ı kırmızı kartla kaybetti. En az iki maç ceza alması muhtemel. Maçın ayrıntılarına bakarsak eğer.


VALENCİA: 1 - PSG: 2
(A.Rami) - (Lavezzi, Pastore)

Maçın açık kanaldan izleme şansımız olduğu için az çok herkes biraz fikir sahibidir. Son haftalarda Fransa’da dominant bir oyun ortaya koyan PSG sene başında transfer ettiği Lucas’a nihayet devre arasında kavuştu. (Yapılan anlaşma gereği ancak Brezilya liginin sonunda yani Avrupa için devre arasında gelecekti.) kadro olarak maça ofansif bir kadro ile çıktıkları söylenebilir. Geçen sene rekor bir ücretle transfer edilen Pastore, Lavezzi, Zlatan, Lucas dörtlüsü oldukça cüretkâr kaçabilirdi. Ancak Valencia’nın bu sene ki form durumu ve kalitesi alınan bu riski cezalandırmaktan çok ama çok uzaktaydı. Maça iyi başlayan ve hızlı ataklarla pozisyon arayan PSG oldu. Golü de Lavezzi ile Lucas’ın verkaçı sonucunda Arjantinlinin ayağından buldular. Maçı anlatan Murat Kosova’nın uzun süre Lucas diye anonsunda Lavezzi’ye geçişi de enteresandı. : ) golü tepki vermek isteyen Valencia’nın bir iki cılız atağı vardı ancak PSG buna yanıt vermekte gecikmedi. Yine Lucas’ın geliştirdiği atakta çizgiye inen Lucas topu penaltı noktasına doğru çevirdi ve Pastore topun gelişine vurarak güzel bir gole imza attı. İkinci yarıya Valencia iki değişiklikle başlasa da istediği oyunu bir türlü sahaya yansıtamadı. Ancak oyun azda olsa dengeye gelmişti. Karşılıklı ataklarla geçen ikinci yarıda maç tamda bu skorla bitecek derken önce Zlatan biraz ağır sayılabilecek bir kararla oyundan atıldı. Kırmızı kartla umutlanan Valencia birde üstüne bir duran top sonucu Ramzi ile gol bulunca ikinci maç için çok az da olsa bir ümit kazandı. Çok az diyorum çünkü ilk turda 6 maçta sadece 3 gol yiyen bir takıma üstelik deplasmanda yemeden 2 gol atmaları gerekiyor bu da biz futbol severlere çok akıl kârı gelmiyor. Sonuç olarak PSG çeyrek finalde diyebiliriz.
CELTİC: 0 – JUVENTUS: 3
(Matri, Marchisio, Vucinic)

Aynı saatte oynanan diğer maçı ağırlıklı olarak izlediğim için bu maça ancak göz ucu ile bakabildim. Gördüğüm kadarıyla maçın başında bir savunma hatasını iyi değerlendiren Matri ile öne geçen Juventus maç boyu bu avantajını iyi kullandı ve kontra ataklarla iki gol daha bularak turu bitirdi. Özellikle 3 golde Celtic savunmasının ne kadar ağır ve bu seviye için yetersiz kaldığını gördük. İkinci maçta oyuncuları dinlendirme şansı da bulabilecek olan Juventus şimdiden çeyrek finalde ki rakibini beklemeye başladı.

SHAKHTAR DONETSK: 2 – B.DORTMUND: 2
(Srna, D.Costa) – (Lewandowski, Hummels)

Uzun süredir resmi maç oynamayan Donetsk beklendiği gibi maça biraz soğuk başladı. İlk yarıda iki takımda rakibini tartarken Hırvat sağ bek Srna yaklaşık 30 metreden harika bir frikik ile takımını öne geçirdi. Türk futbol severlerin efsanevi Hırvatistan maçında 90’a attığı ve Rüştü’nün son anda kornere çeldiği topla hatırlayacağı üzere frikik konusunda oldukça isim sahibi bir isimdir. Bu gol oyunu biraz daha heyecanlandırırken misafir Dortmund biraz daha ileriye çıkmaya başladı. Böyle bir atakta M.Göthze ikinci orta denemesinde bu kez Lewandowski’yi buldu. Topa ıska geçen Polonya’lı iki defans oyuncusunun birbirine takılıp düşmeleriyle 6 pasta kaleci ile bomboş kaldı ve rahat bir vuruş ile oyuna dengeyi getirdi. İlk yarı böyle biterken ikinci yarıda da oyunun hâkimi kesinlikle Dortmund’du ama buna rağmen golü bulan ve öne geçen yine Shakhtar oldu. Oyuna sonradan giren Costa uzun gelen topu güzel kontrol edip iyi bir vuruş çıkardı. Lucescu yine avantajı eline geçirmişti. Oyunu bırakmayan Dortmund yine ataklarını sıklaştırdı. Üst üste kornerler kullanan Dortmund 85’te yine kornerden gelen topta savunmadan gelen Hummels’in kafa golüyle deplasmanda 2.golünü buldu. Oyun içinde sürekli üstün olan ve topla daha fazla oynayan Dortmund en azında hak ettiği avantajla sahadan ayrıldı. Shakhtar ise devre arası transferinde serbest kalma bedeli olan 30 milyon Avroyu yatırıp Anzhi’ye giden Willian’ı çok aradı. Grup maçlarında 6 maçta 4 gol 3 asist ile oynayan Brezilya’lı artık Eto’o ve Diarra ile oynayacak. Lucescu para için gittiğini söylese de herhalde Ukrayna’da sağlıklı kalmak için oynadığını düşünmüyordu. Tur için bir şey söylemek için erken de olsa Dortmund büyük avantaja sahip. İkinci maçta takımın orta sahada savunma yükünü çeken İlkay’ın da sakatlıktan kurtulup yetişeceğini düşünürsek bu kadar kolay gol yemeyeceğini öngörebiliriz. Ama Lucescu’nun her zaman bir hamlesi vardır. Güzel bir maç bizi bekliyor.
 REAL MADRİD: 1 M.UNITED: 1
(C.Ronaldo) – (D.Welbeck)

Haftanın açık ara en önemli maçıydı. Açık kanalda yayınlanmaması talihsizlik diyeceğim ama haftaya Galatasaray’ın maçı bile Muhteşem Yüzyıl saçmalığından dolayı yayınlamayacak olmasının yanında hafif kalıyor.
 Maça Real iyi başladı ve önce Khedira sonra ise Coentrao ile iki önemli pozisyon buldu. Özelikle Khedira içeriye pas verdikten sonra yaptığı koşularla oldukça etkili olabilecek bir isim. Xabi Alonso gibi oyunu orta yuvarlaktan takip etmiyor. Ama girdiği pozisyonları gol yapma becerisi tatmin edici sayılmaz. Maç başladığı kadroda 3 forvet sahaya süren Ferguson ne Rooney’i ne de Welbeck’i forvet olarak kullanmadı. Van Persie ise oldukça etkili bir oyun oynadı. Maçın son bölümünü saymazsak duran toplar hariç bir pozisyona giremeyen United 20.dakikada kornerde adamını kaçıran Ramos son bir hamleyi eliyle yapmaya çalışsa da Welbeck’in golüne engel olamadı. Son Barça maçının yıldızı genç Varane’de oyun süresince güven vermedi. Savunma bu kadar tedirginken hücuma yüklenen Madrid Mesut, Di Maria ve Ronaldo ile rakibi tehdit etti. Geçen senede bu senede Real’de çok ciddi bir forvet eksikliği var. Ne Benzema ne de Higuen bu seviyelerde çok düz kalıyorlar. Golden 10 dakika sonra Mesut’un ortasında Ronaldo harika bir kafa golüyle oyuna dengeyi getirdi. Sonrasında ve son 10 dakikaya kadar oyunu rakip sahada oynayan Madrid aradığı golü bir türlü bulamadı. Bunda United’in güven vermeyen kalecisi De Gea’nın da katkısı büyüktü. Oyuna müdahalesini Benzama, Higuen değişikliği ile yapan Morinho beklediği etkiyi bulamadı. Sonrasında ise Di Maria, Modric hamlesini yaptı. mevkii olarak tam olarak bir bölgeye uymayan Modric ne Khedira gibi ileri geri oynayabiliyor ne de Mesut gibi ileride dominant bir oyun oynuyor. Ama girdikten sonra Di Maria’dan daha çok katkı verdiği söylenebilir. United’da ise Rooney bir forvetten çok 10 numara gibi oynadı. Takımın geri kalanı ise savunma anlamında ellerinden geleni yaptı. tur için kesin bir şey söylemek zor olsa da deplasmanda Madrid’in gol bulma şartı olması United’ı bir adım öne taşıyor. Ama kadro kalitesi olarak Madrid United’dan birkaç adım önde. Bakalım rövanş neler getirecek.
Son olarak bu akşam oynanacak Bate maçı ile ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Rakibin son resmi maçının Aralık ayında olması bir soru işareti olsa da hem iklim hem de Fenerbahçe’nin ne oynayacağını kestirmek güç olduğundan maçı tahmin etmek zor. Ama tutuculuğu ile tanınan Aykut’un grup maçlarında ki deplasman kadrolarına benzer bir kadro çıkaracaktır.

Muhtemel 11

Volkan

Gökhan – Bekir – Egemen – Ziegler( Hasan Ali)

Kuyt - Mehmet Topal – Meireles – Baroni – Caner (Webo)

Sow
Eğer Caner yerine Webo oynarsa Sow sol tarafa geçecektir. Ama o riski alacağını san
mıyorum. Bate’nin şampiyonlar liginde bu sahada Bayern’i yendiğini unutmadan çantada keklik bir maç beklemeyin. Ama turdan ümitliyim o ayrı.

 Okuduğunuz için teşekkür ederim.

11 Şubat 2013 Pazartesi

HAFTANIN DEĞERLENDİRMESİ



Haftaya İngiltere ligi ile başlayalım. Chelsea evinde ağırladığı Everton’ı rahat bir oyun ile 4-1 mağlup etti. Sene sonunda ayrılacağı daha önce açıklanan ve Lampard attığı gollerle takımını sırtlamaya devam ediyor. Sene sonunda Ferguson’un kadrosuna dahil olabilir. Son şampiyon City ise bu hafta aldığı mağlubiyetle zirve yarışından çok artık arkadan gelenlere yakalanmamak için oynayacaklar. Sene sonunda ise bir sürpriz olmazsa Mancini İnter’den sonra City’de de koltuğunu Morinho’ya devretmek zorunda kalacak. Zirvede ki puan farkı 12’ye çıkınca doğal olarak gözler alt sıralarda ki küme düşmeme mücadelesine çevriliyor. Son sırada olmasına rağmen devre arasında önemli isimleri kadrosuna katıp bir mucize yaşamak isteyen Qpr bu hafta deplasmanda Swansea’ye yenilerek bu kurtuluş yolunda büyük bir yara aldı. Küme düşme hattından kurtulmak için 6 puanlık farkı kaparması lazım ki bu 6 puanlık farkı içinde aynı amacı güden 2 takım daha var. Yani işleri hiç kolay değil. Haftaya evlerinde United’ı ağırlayacaklar. Güzel bir karşılaşma bizleri bekliyor. Yine haftaya sondan 3. Ve 4. Sıradaki takımlar Reading – Wigan birbirleriyle oynuyorlar. Eğer Reading evinde ki maçı kazanırsa zaten var olan avantajını iyice perçinler.
İspanya liginde geçecek olursak haftanın sürprizi Vallecano deplasmanından mağlubiyetle dönen A.Madrid maçı oldu. Real ise şampiyonlar ligi maçından önce moral bulmak amacıyla çıktığı maçta evinde Sevilla engelini beklenenden kolay geçti ve maçı 4-1 kazandı. Maça yedek kulübesinde başlayan Mesut sanırım United maçına hazırlandı. Yine maçın skorunu elde ettikten sonra Ronaldo’da oyundan çıktı. Ama çıkana kadar 3 golü bulmuştu bile. Çarşamba günü oynanacak maçı şimdiden merak ediyorum. Barça ise bildiğiniz gibi bu hafta hem şampiyonlar ligi maçları yok hem de keyiflerince bir maç oynadılar. Sevilla’yı 6 golle geçerek artık iyi futboldan öteye geçtiler. Küme düşme hattında ise Batuhan transferinden son anda dönen Deportivo artık küme yolcusu. Sempati duyduğum bir takımdı üzüldüm.
 Almanya’da Bayern Dortmund’un puan kaybettiği haftada zor durumda ki Schalke’ye acımadı ve 4-0’lık bir galibiyet aldı. Maçın adamı 2 gol atan sol bek Alaba’ydı. Artık ikinci ile aralarında ki puan farkı 15 ve şampiyonluk çok ama çok yakın. Dortmund ise hafta içinde ki şampiyonlar ligi maçı öncesinde evinde Nuri’nin ilk 11 çıktığı maçta üstelik öne geçmesine rağmen Hamburg’a 1-4 kaybetti. Belli ki kafalar hafta içi oynayacakları Shaktar maçındaydı. Düşme hattında ise Sercan’lı G.Furth artık yolcu ama sözleşmesi bitmek üzere olan Sercan’ın şimdiden Sturtgart ile anlaştığı söyleniyor yani o kendini bir üst ligde tutmayı başarmış bile.
İtalya liginde Juventus evinde Fiorentina’yı 2-0 geçerken, takipçileri Lazio ile Napoli berabere kalarak zirve yarışında ikisi birden yara aldı. Hafta içi şampiyonlar ligi maçında Celtic deplasmanına gidecek Juve’nin zirvede 3 puanlık avantajı var. İnter ile Milan ise geçen haftanın tersine İnter kazanırken Milan puan kaybetti. M.Balotelli ise penaltıdan da olsa gollerine devam ediyor. Bu haftayı da boş geçmedi.
 Fransa liginde PSG evinde Bastia’yı 2.yarı bulduğu gollerle 3-1 yenerken Zlatan gollerine devam etti. Zirve takipçisi Lyon ise evinde Lille’e 1-3 kaybederek PSG’yi zirvede tek başına bıraktı. Son olarak ise ligin baş altı takımlarından Rennes evinde Toulouse’yi 2-0 yenerken son golü 84’te Mevlüt attı. Bu sezon Mevlüt’ün attığı 11.gol oldu.
PTT 1.liginde ise zirve yarışı her hafta farklı bir hal alıyor. Geçen haftanın lideri Erciyes bu hafta evinde aldığı beraberlikle bugün oynanacak Manisa A.gücü maçına göre koltuktan inebilir. Çaykur Rize ise Mustafa Denizli göreve geldikten sonra puan kaybetmedi. Bu hafta ki 5-1’lik Göztepe galibiyeti epey moral vericiydi. Ama takımın en önemli oyuncusu devre arasında Karabük’ün serbest bıraktığı Cernat oldu. Diğer yeni gelenler Sercan ve Eren ile iyi anlaşan Cernat takımını yönetmek anlamında büyük beceri gösteriyor. 1461 Trabzonspor ise satıp para kazandığı oyunculardan sonra henüz toparlamış değiller. Bu hafta da kaybettiler. Sene sonunda kim direkt çıkar kim play-off’a kalır tahmin etmesi güç. Ancak 1461’in o listede olmayacağını tahmin edilebilir.

Türkiye liginde ise geçen hafta zirve ekipleri puan kaybederken kazanan sadece Antalya’ydı. Bu hafta ise ilk 4 sırada kaybeden sadece Antalya oldu.
Akhisar İBB deplasmanında kazanırken golleri yeni transfer Gekas kaydetti. Bu hafta evlerinde Galatasaray ile oynayacaklar. Ufak da olsa bir umutları var ancak önlerinde çok uzak bir ihtimalden başka bir şey yok.

Eskişehir ligin istikrarsız takımı Gençlerbirliğini 0-2 ile geçerken gollerden birinde yine Necati’nin imzası vardı.

 Gelişi şaibeli Hikmet Karaman’lı Bursa Karabük deplasmanında 3 puanı 3 golle alırken hakemin yanlarında olduğunu görmezden gelmeyelim. Maçın ilk yarısında Ahmet İlhan’a arkadan sakatlayıcı hareket yapan Şener’i oyundan atmayan hakem maç 0-3 olduktan sonra bir taç pozisyonunda yardımcı hakeme doğru hamle yapan Ahmet İlhan’ı atarken aynı tereddüdü göstermedi. Yine Karabük’ün penaltı beklediği bir pozisyonda bence yanlış karar vererek oyunu devam ettirdi. Bursa adına 3 puanın yanı sıra Tuncay’ın gol atması da gelecek adına umut verici. Etkili bir Tuncay takımı en az 1 gömlek yukarıya taşır.

Beşiktaş Elazığ deplasmanında berbat oynadığı sayısız gol fırsatı verdiği bir devreyi son dakika golüyle 1-1 kapatınca 2.yarıda attığı iki golle yeni yılda ilk galibiyetini bir buçuk ay sonra alabildi. Niang oynadığı kısa sürede bile iyi bir transfer olduğunu gösterdi. Top alışı verişi duvar oluşu ve oyun aklıyla çok kaliteli bir isim.

Ligin alt sıralardan kurtulmaya çalışan iki ekibin mücadelesinde Kayseri evinde Ordu’ya diş geçiremedi ve maç golsüz sona erdi. Maçın son atağında kornerden gelen topun çizgiden çıkması Ordu’yu belki de kötü günlerden kurtardı. Bu ileriki haftalarda göreceğiz.

Geçen hafta Kadıköy’de 3 puan alırken yıldızı Eneramo’yu kaybeden( sarı kart cezalısı) Sivas evinde yeni yeni toparlanmak isteyen Trabzonspor’u konuk etti. Trabzonspor’un dünyaları kaçırdığı maçta bulduklarını atma konusunda daha becerikli olan Sivasspor maçı 2-0 kazandı. Geçen hafta aldığı 4-1’lik galibiyette bile maçın kahramanlarından biri kalecisi Onur olan Trabzon’u bu kez Onur’da kurtaramadı. Özellikle Halil ve Yasin kaçırdıkları ile saç baş yoldurdular. Halil’i geçen sene alırken Eskişehir ile karşı karşıya gelmeyi bile göze alan Trabzonspor bu oyununu gördükten sonra aynı durumda alma konusunda bu kadar hevesli olur muydu? Emin değilim. Maçta ayrıca ilk sarı kartı gördükten sonra zaten cezalı duruma düşen Zokora birde maçın sonlarında topla alakası olmayan bir pozisyonda Erman’a attığı tekme ile insanlık konusunda akıllarda soru işareti bırakmadı. Haftaya Fenerbahçe maçında oynamayacak. Olası bir Emre Zokora kavgasının da önüne geçmiş oldu.
Fenerbahçe tarih boyunca deplasmanda yenilmediği Mersin’i bu sene de yenerek  seriyi sürdürdü. Golü atan Webo bu formunu sürdürürse takımın en faydalı transferi olur. Ancak onun gelmesiyle pozisyonu değişen Sow’un gol sayısı düşecektir. Baroni tercihi dışında takım tercihini olumlu bulduğum Aykut Hocanın maç içi değişiklikleri de yerindeydi. Özellikle son haftaların formsuz ismi Kuyt’ı çıkarmak en doğru tercihti, ancak yerine Topal’ı değil Topuz’u tercih etmeliydi. Golden sonra kaçan pozisyonlar umarın akılların Perşembe günü oynanacak Bate maçında olmasıyla ilgilidir. Yoksa bu gol sayısı ile şampiyonluk hayalleri kurmak imkansız olur. Taraftar ile yönetim arasında ki gerilim tüm şiddeti ile sürüyor. Geçen senelerde yönetime sürekli sahip çıkan taraftar artık açık şekilde Aziz’in karşısında üstelik araba camından taraftara yönelik söylediği sözler giderek bir çıkmaza girdiğini gösteriyor. Ama gidişinin bu kadar kolay olacağını sanmam.
Ligin lideri Galatasaray ise henüz oynatamayacağı transferi Drogba’ya kavuştuğu haftada takipçisi Antalya’yı golcüsü Burak ile geçti. Maçı izleyemediğim için çok bir şey diyemeyeceğim ancak Galatasaray’ın önümüzde ki maç programına bakınca yollarının açık olduğunu söylemek mümkün. Sırasıyla Akhisar deplasmanı evinde Schalke ve Ordu ile oynayacaklar. Ligde bir maçlık kredisi olan lider o krediyi bu maçlarda kullanmayacaklardır.
Son olarak da Türkiye Kupasında Galatasaray’ı müthiş bir mücadele sonunda yenerek kupayı kazanan Fenerbahçe Ülker’i tebrik ederim. Maçı sonradan izleyebildim. Bir pozisyonda Sato’nun çenesi yırtıldı ve soyunma odasında 4 dikiş atıldı. Emir’in ayak parmağı hala iyileşebilmiş değil. Galatasaray’da Hawkins, Domercant, Göksenin yok takımın yeni transferi Markosvili’nin burnu son dakikalarda kırıldı. Yani maç tam anlamıyla kıran kıranaydı. Tek kötü yanı Gordon’un Andersen’in gazına gelip attığı dirsek sonucu diskalifiye olması oldu. Yine de maç güzeldi ve Fenerbahçe son 4 senede 3.kez kupayı kazandı. Tebrikler okuduğunuz için teşekkürler.

6 Şubat 2013 Çarşamba

DEVRE ARASI TRANSFERLER VE GETİRDİKLERİ 3




FENERBAHÇE

GELENLER: Pierro Webo ( İstanbul Büyükşehir Belediyespor) Emre Belözoğlu (A. Madrid) Reto Ziegler (Juventus)

GİDENLER: Henri Bienvenu (R. Zaragoza) Özgür Çek (Eskişehir)

Yüksek tansiyon ve motivasyonla geçen bir sezonun ardından kadrosunu güçlendirerek bu sezona da şampiyonluk hedefiyle başlayan Fenerbahçe, istenilen seviyede futbol oynamasa da, Beşiktaş’ın ve Trabzon’un içinde bulunduğu zorluklar nedeniyle şampiyonluktan uzak olmalarıyla da son maça kadar şampiyonluğu kovalayacaktır. Geçen sezona göre özellikle motivasyon anlamında çok büyük düşüş yaşayan Fenerbahçe, sezon içinde Alex depremiyle sarsılsa da yıkılmadı. Herhalde en büyük kötülüğü kendi kendine yapan A. Kocaman yönetiminde ki Fenerbahçe, genel olarak ligde vasat Avrupa’da ise gayet iyi bir performans gösterdi. Avrupa’daki bu başarı sayesinde koltuğunu koruyan A. Kocaman, gelecek sezonda görevde kalmak istiyorsa ligde istikrarı yakalamak, son maça kadar şampiyonluğu kovalamak ve mutlaka ve mutlaka şampiyonlar ligi vizesi almak zorundadır.
Ara transferlere gelince, ilk önce gidenlerden başlayalım. Elinden çıkardığı Henri Bienvenu ve Özgür Çek genellikle yedek bekleyen son zamanlarda 18’e bile giremeyen oyunculardı. Bu nedenle gidişlerinin takıma en ufak bir etkisi olmayacaktır. Sadece Özgür Çek ile ilgili ufak ta olsa bir beklentim var. Fenerbahçe’de olmadı ama belki Eskişehir’de olabilir. (Ülkemizde zor yetişen sol kanat oyuncusu olduğu için)
Gelelim gelen oyunculara; herkesin bildiği gibi daha büyük, daha etkin oyuncular alınmak istense de bazı nedenlerden dolayı ( bazıları kamuoyunun malumu) alınamadı ve son iki günde iki eski futbolcu ve birde ligimizin kalburüstü forvetlerinden biri alındı. Özellikle Emre ve Ziegler ilk defa geliyor olsalar herhalde çok beğenilirlerdi. Ancak daha 6 ay önce her ne sebeple olursa olsun gönderilen bu oyuncular geri gelince taraftarda beklentiler çerçevesinde hoşnutsuzluk oldu.
Teker teker bakmak gerekirse;  Ziegler’in sezon başından beri sürekli forma giyen ve yıpranan Hasan Ali’nin alternatifi olsun diye alındığını düşünüyorum. Amaca baktığımız zaman yabancı olması dışında (o da memlekette sol bek yok) bence yerinde bir transfer gibi gözüküyor. Ancak A. Kocaman’ın daha ilk maçta Hasan Ali’yi 18’e bile almadan Ziegler’i ilk 11’e koyması haklı bir eleştiri konusu oldu.
Emre’ye gelince Türkiye’de halen mevkisinin en iyi 2-3 oyuncusundan biri olan oyuncuyu almak kâğıt üzerinde başarı gibi gözükse de 6 ay önce gitmesine neden olan olayların tekrarı halinde takıma yararından kat be kat zararı vereceği bir gerçektir. Gerçi yönetimin iyi oynasa “niye gönderdiniz?” veya kötü oynasa “niye aldınız?” eleştirilerine her halükarda maruz kalması kaçınılmazdır. Ben kişisel olarak Emre’nin akıllı bir futbolcu olduğunu aynı hataları tekrarlamayacağını ve sezon sonunda takıma en fazla katkıyı veren 1-2 oyuncudan biri olacağını düşünüyorum.
Son olarak Webo, İstanbul Büyükşehir Belediyespor’daki kulüp ve oyun yapısından çok farklı bir camia ve oyun yapısı içersine girse de gücünü ve hareketliliğini kullanarak kadroya genişlik katacağını düşünüyorum. Özellikle oynayarak veya oturarak yedek kulübesini zenginleştirecektir. Sadece fiyatı ve yaşı konusunda ufak bir eleştiri yapılabilir.
Toparlamak gerekirse, lig yarışını son maça kadar sürdürerek ilk iki içinde yer alacağını tahmin ettiğim Fenerbahçe, kupada da en az final oynayacaktır. En önemli kulvar olan Avrupa’da ise çeyrek finali görebileceğini düşünüyorum.



M. ANTALYASPOR

GELENLER: M. Sedef (Gençlerbirliği)

GİDENLER: Murat Akın (Konya Torku) Veselin Minev (Botev Plovdin – Bulgaristan)

Sezon başında tipik bir Anadolu takımı gibi yaklaşık 10 futbolcu gönderip, 10 futbolcu alarak takımı baştan yapan Antalyaspor’un en büyük artısı teknik direktörü Mehmet Özdilek’le yola devam etmesi oldu. Aissati ve Diarra gibi çok düşük maliyetle önemli iki oyuncuyu kadrosuna katarak kalitesini arttırdı. Şehir olarak yüksek potansiyele sahip olan M. Antalyaspor uzun zaman sonra potansiyelinin de üstüne çıkarak ilk yarı itibariyle zirveye ortak oldu. Sessiz ve derinden oldu M. Antalyaspor’un yükselişi... Bu sene ligin çok çekişmeli ve zirvenin karmaşık olması M. Antalyaspor’un başarısının konuşulmasını engelledi. Karabük kadar olmasa da özellikle Kadıköy’deki Fenerbahçe ve ertesi hafta evindeki Trabzon galibiyeti dikkat çekiciydi. Oturmuş kadrosu ve oyunu çirkinleştirmeyen görüntüsüyle izleyenlere keyif veren Antalyaspor, topa sahip olmada ve pas oyununda istenen düzeyde olmadığı için genelde sonuca kontrataklarla gidiyorlar.
İlkyarı itibariyle oldukça başarılı olan M. Antalyaspor’un ikinci yarıda ligin daha da çekişmeli olacağını düşündüğüm için (özellikle Anadolu takımları maçlara çok asılacaktır) bu başarısını en azından puan olarak devam ettiremeyeceğini düşünüyorum. İkinci yarının ilk maçları gösterdi ki; düşmek istemeyen her takım mücadele gücünü arttırarak her maçtan puan almak için savaşıyor.
Bu uzun değerlendirmeden sonra gelelim transferlere, başarılı ilk yarının ardından kadrosunu hiç bozmayan M. Antalyaspor, elindeki iki yedek oyuncusuyla yollarını ayırdı. Orta saha oynayan Murat Akın’ı Konya Torku’ya ve sezon başında yedeğe düşen Bulgar milli takımında da oynayan sol bek Veselin Minev’i ailevi nedenlerle ayrılmak istemesiyle beraber ülkesine geri gönderdi. Bunların yerine sadece sol beki yedeklemek amacıyla ligi bilen Mehmet Sedef’i Gençlerbirliği’nden bonservis ödemeden kadrosuna kattı. Çok önemli olmasa da yerinde bir hamle olduğunu düşünüyorum.
Toparlamak gerekirse, genel itibariyle başarılı bulduğum Antalyaspor’un ligi en iyi ihtimalle 4. veya 5. bitireceğini tahmin ediyorum. (Özellikle 4. bitirebilirlerse bence şampiyon olmuş kadar sevinmeliler.) 6.sıra ile 8.sıra arası bir düzeyde olurlarsa da şaşırmam. Bu biraz da Tita’nın uzun sürecek sakatlığını nasıl atlatacaklarına bağlı.
KONUK YAZAR
MESUD AKYÜZ