31 Ağustos 2012 Cuma

TV DE HAFTASONU MAÇLARI


       ÖZELLİKLE İKİ MAÇ YAYININI BULAMADIM ANCAK SAATLERİNİ YAZAYIM DEDİM. MUTLAKA BİR KANAL YAYINLAYACAKTIR.
SÜPER LİG MAÇARINI YAZMIYORUM AMA BİLGİ SAHİBİ OLMAK İSTEYENLER İÇİN YERLİ PROGRAMI DA EKLEDİM.

        FENERBAHÇE GRUBUNDA YER ALAN B.MÖNCHEN MAÇLARINI ARTIK DAHA DİKKATLİ İZLEMEK GEREK.

FENERBAHÇE’NİN UEFA AVRUPA LİGİ GRUBU


C GRUBU

1.TORBA MARSİLYA (FRANSA)
2.TORBA FENERBAHÇE (TÜRKİYE)
3. TORBA B. MÖNCHENGLADHBAH (ALMANYA)
4.TORBA AEL LIMASSOL (KIBRIS RUM KESİMİ)

İşte Fenerbahçe’nin maç takvimi:

20 Eylül 2012: Fenerbahçe – Borussia Mönchengladbach
4 Ekim 2012: Marsilya – Fenerbahçe
25 Ekim 2012: Fenerbahçe – AEL Limassol
8 Kasım 2012: AEL Limassol – Fenerbahçe
22 Kasım 2012: Borussia Mönchengladbach – Fenerbahçe
6 Aralık 2012: Fenerbahçe – Marsilya.
       Grupta ki bütün maçlar ateşli seyirci altında oynanacak. Özellikle ülke puanı olarak yarıştığımız Kıbrıs Rum Kesimi takımıyla eşleşmiş olmamız bizim için iyi oldu. Almanya ekibi ise Türk taraftarlar açısından iyi olacaktır. Marsilya’yı ise Eskişehir önünde izlemiştik. Kan kaybı olduğu muhakkak ama Fransa ligi hep sert olmuştur. Şimdilik kısa yorumlar bunlar maçlar yaklaştıkça daha ayrıntılı yorum yapmaya çalışırım.

A GRUBU
Liverpool
Udinese
Young Boys
Anzhi Makhachkala

B GRUBU
Atletico Madrid
Hapoel Tel Aviv
Viktoria Plzen
Academica

D GRUBU
Bordeaux
Club Brugge
Newcaste United
Maritimo

E GRUBU
Stutgart
Kopenhag
Steaua Bükreş
Molde

F GRUBU
PSV Eindoven
Napoli
Dnipro
AIK Stockholm

G GRUBU
Sporting Lisbon
Basel
Genk
Videoton

H GRUBU
Inter
Rubin Kazan
Partizan
Neftchi Bakü

I GRUBU
Lyon
Athletic Bilbao
Sparta Prag
Hapoel Kiryat

J GRUBU
Tottenham
Panathinaikos
Lazio
Maribor

K GRUBU
Bayer Leverkusen
Metalist Kharkiv
Rosenborg
Rapid Wien

L GRUBU
Twente
Hannover
Levante
Helsinborg

YAZIK

       Çarşamba günü Fener dünde Bursa ve Trabzon maçlarında ki sonuçlara bakınca yazık bizim futbol kültürümüze dedim. Fenerbahçe kalesine gelen ilk topta gol yiyen üstelik gol yememesi gereken bir maçta acemi kalecisi sayesinde maça geride başladı. Koca ilk yarıdan geriye kalan başka not yok desek yeridir. Bir de Krasic sakatlandı ve yerini bu sene daha kendine gelemeyen Stoch aldı. İkinci yarıda ise aklına başına almış kazanmak zorunda olduğunu bilen bir Fenerbahçe vardı. İyi mücadele ettiler. Epey didindiler ama beceriksizlik ve mental eksiklik kazanmanın önüne geçti. 80’de 10 kişi kalan Moskova’yı tedirgin ettik ama kalecilerinin ekstra oyunu ve direkten dönen toplar kazanmamıza yetmedi. Zaten en son Zico döneminde E.Frankfurt maçından beri kritik hiçbir maçı Kadıköy’de istediği sonuçla bitiremedi ki. O maçta da beraberlik yeten maçta 0-2 geriye düşüp Tuncay ve Semih ile zar zor beraberliği kurtarmıştık. Yani mental sıkıntı çok büyük. Zaman zaman ekrana gelen Aykut hocanın suratında ki ifadeden anlaşıyor zaten. Milli takımı çalıştırdığı sırada Ersun Yanal’da da vardı o ifade Danimarka deplasmanında penaltı atan milliler kenarda hocanın suratında endişeli bir ifade ve Nihat kaçırmıştı o penaltıyı. Ama Zico’da o ifade olmuyordu hiçbir zaman CSKA maçında geri düştük ama kazandık. Sevilla maçında 2 tane pis gol yedik ama çevirdik. Çünkü oyuncular kenara baktığında inanmış bir ifade ve boşver hallederiz diyen bir hocadan güç aldılar. Aynı sorun Aykut hocada olduğu gibi Ersun Yanal’da da var. Ertuğrul Sağlam’da da var. Yerli hocaların genelinde olan bir sıkıntı bu Terim gibi bir karakterde yok ancak. O yüzden basın tarafında yerden yere vurulmuyor. Çünkü yese de çıkarırız diyor. Oyuncular ona bakıp güç buluyorlar. Sorun bence Mental başka bir izahı yok bu işin. Aykut Hoca şampiyon oldu ama kazandığı öz güveni çekip aldılar elinden. Ertuğrul Sağlam Beşiktaş’ı yönetti ama altından kalkamadı. Ersun YANAL milli takımda ezildikçe ezildi. Şenol Güneş dünya 3.sü oldu ama o da başarı mı Terim’in mirasını yedi dediler. Yani olmuyor bir türlü o eşiği atlayamıyorlar. Yada atlatmıyorlar. Ya Terim gibi tartışılamayacak kadar başarı kazanacaksın, yada Denizli gibi inanılmaz büyük bir lobin olacak.

          Akşam Bursa maçını izledim de aklıma niye elendik sorusuna bu mental sebeplerden başka bir şey gelmedi. Başka türlü izah edemem olanları. Bir takım 3-1’in rövanşında nasıl elenir. Üstelik devrenin son dakikasında 1-1’i yakalamışken. Bu seviyede bir takım nasıl 2 dakikada 2 gol yer. Eline geçen her topu rakip sahaya vursa olmaz ama biz yaptık oldu. Ömer Erdoğan gibi tecrübeli bir kaptan nasıl o penaltıyı yapar. Hakemle sürekli uğraşan Musa son dakika da kaleci bile ileri çıkmışken kullandığı korneri ceza sahasına bile nasıl yetiştiremez. ( aklıma gelmişken Fener’de son dakika da kullandığı korneri SALAK aLEX pasla kullanacağım derken ofsayt olmayı nasıl başarmıştır.) Ertuğrul hoca hakeme itirazdan atılmak nedir bir açıkla ne olur ya? Kendini lig maçında mı zannettin? Orada ki hakemler seni idare ederler mi sanıyorsun? Yazık ki ne yazık…

       Trabzon’a ise diyecek söz bulamıyorum. Geçen sene Şampiyonlar liginde gruplardan çıkmayı tek golle kaçıran takım bu mu gerçekten? Bir takım bir sezonda bu kadar mı değişir. Avrupa’dan elendiği gün forvet oyuncusunu nihayet getiren yönetim acaba kendilerinde hiç kabahat bulmuş mudur? Macarların bu adını ilk kez duyduğumuz takımına 210 dakika boyunca hiç gol atamayan bir takım nasıl ligde iddialı bir kadro olduğunu söyler. Penaltılardan seçilen oyuncular neye göre seçiliyor acaba Soner penaltı kullanmayı bilmiyor mu gerçekten? Elenirsin kabul ama böyle elenmek acı veriyor. Ülke puanımız rezil durumda eğer Galatasaray ve Fener gruplardan çıkamazsa seneye şampiyonumuz bile gruplara kalmak için ön eleme oynamak zorunda kalacak üstelik arkadan gelip bizi geçecek ülke de Güney Kıbrıs daha aşağılayıcı bir şey olabilir mi acaba?
Galatasaray’ın kurası çekildi ve rakipleri şöyle;

M.UNİTED ( 1. TORBA)
BRAGA (2.TORBA)
CLUJ(4.TORBA)

        Aslına bakarsanız çekilen kura çok çok iyi ancak diğer takımlar gibi Galatasaray’ın hali de çok umut vermiyor. Aklıma gruplar için ön eleme oynaması gerekseydi ne yaparlardı sorusu gelmiyor değil. Braga izlediğimiz kadarıyla korkulacak bir takım değil. Ön elemede oynadığı iki Udinese maçını da izledim. Udinese biraz daha becerikli olsa iki maçta da öne geçmesini iyi değerlendirip kazanırdı. Cluj ise 4.torbadan gelebilecek riskli takımlardan Romanya’nın son zamanlarda formada ekiplerinden. Özellikle Romanya deplasmanı zorlu geçecektir. M.United ise geçmişten hoş hatıralarımız olan bir takım. Üç büyük takımımızda ona karşı bir zaferi var ama aralarında en büyüğü şüphesiz Galatasaray’ın iki beraberlikle ön elemelerden zaferle ayrılmasıdır. Ah Kubilay ne topçuydun be : ) Manu’dan da en az bir beraberlik alınır gibi geliyor. İlk maçın İngiltere’de olması çok iyi değil sürprizler hep ilk haftada olur. Trabzon ve Fener İnter’i ilk maçlarda mağlup etmiştir. İçeride ki durum ne olursa olsun artık Avrupa’da her puana ihtiyacımız var. Her maçta Galatasaray’a başarılar.

FİKSTÜR
19 Eylül 2012 Çarşamba

21.45 Manchester United - Galatasaray
21.45 SC Braga - CFR 1907 Cluj
2 Ekim 2012 Salı
21.45 Galatasaray - SC Braga
21.45 CFR Cluj - Manchester United
23 Ekim 2012 Salı
21.45 Galatasaray - CFR Cluj
21.45 Manchester United - SC Braga
7 Kasım 2012 Çarşamba
21.45 CFR Cluj - Galatasaray
21.45 SC Braga - Manchester United
20 Kasım 2012 Salı
21.45 Galatasaray - Manchester United
21.45 CFR 1907 Cluj - SC Braga
5 Aralık 2012 Çarşamba
21.45 SC Braga - Galatasaray
21.45 Manchester United - CFR Cluj

          Fener’in kuraları da bugün çekiliyor. Trabzon’u eleyen Videoton ve Bursa’yı eleyen Twente çok iyi olur ah keşke bize çıksalar.

Kupa 1’de tüm gruplar şöyle oluştu.






Gruplarla ilgili değerlendirmeyi sonraya bırakıyorum.


29 Ağustos 2012 Çarşamba

KRAL KUPASINDA RÖVANŞ ZAMANI

        Biraz Fenerbahçe maçının gölgesinde kalıyor ancak bu akşam çok iyi bir maç daha var üstelik bu kez açık kanalda. İlk maçta olduğu gibi bu maçı da Star yayınlıyor. Maç saati 23:30. İlk maçta sönük giden maç Ronaldo’nun kornerden gelen topu kafa ile ağlara göndermesi sonucu açılmış ve Barça 3-1 öne geçmişti. Darmadağın olan Real 4’ü yemek üzereyken Casillas harika bir kurtarışla golü önledi. Dönen top ise Barça kalecisi Valdes’in epeydir unuttuğumuz saçmalıklarını hatırlatması ile 3-2 bitti. Böylece berbat bir maç geçiren Madrid şansının ve Valdes’in sayesinde 1-0lık bir galibiyet kupayı almasına yetecek. Maç bir anlamda sallanan ama büyük maçları hep iyi oynayan Barça ile yükselmek isteyen Barça karşısında ki şansızlığını kırmak isteyen Madrid arasında geçecek. Geçen sene Madrid’i tutuyordum ama bu sene Barça daha sempatik gelmeye başladı. Özellikle Nuri’yi takımda tutmayan kendini beğenmiş Morinho kazanınca vakur durmayı bilemiyor. O yüzden kazanmasa da daha iyi. Yeni transfer Modric’in oynayacağını sanmıyorum. Barça’da ise Villa yavaş yavaş ısınıyor. Hafta sonu Osasuna deplasmanında elmacık kemiği kırılan Puyol oynamayabilir. Sakatlıktan dönen Pepe ise oynayacak durumda. Ciddi bir sağ beke ihtiyacı olan Real’in görünen en zayıf bölgesi o bölge. Barça’da ise kale ve stoper sorunu göze çarpıyor. Lige felaket bir başlangıç yapan Real iki maçta 1 puan alabildi. Barça ise biraz hakem yardımıyla hafta sonu puan kaybından kurtuldu. Bu keyifli maçı kaçırmayın derim.

STAR TV 23:30
 


FENERBAHÇE SPARTAK MOSKOVA RÖVANŞ GÜNÜ


        Maçtan sonra bende dâhil olmak üzere herkes bir şeyler söyler şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı diye. Bu sefer farklılık olması için maçtan önce neler yapılması gerektiğini yazmaya çalışacağım. Maçtan önce Alex muhabbetinin bu maçın sonucuna göre rafa kalkmasına sevinmek gerekir. Ancak her sonuçtan sonra başında bir giyotin gibi asılı durduğunu unutmamak gerekir. Medya zevkle bu olayı tekrar tekrar sunmaya devam edecektir. Aslında fantezi olacak ama Beşiktaş’tan Fernandes karşılığında Alex Semih ve Sezer’den oluşacak bir paketle takas edilebilse ne güzel olur. Teklifi artırmak gerekirse Sezer’i çıkarırız teklif artmış olur. İşin şakası bir yana bu maç bu sene ve geçen sene de dahil olmak üzere Süper Finalin son maçı hariç en önemli maç. Bu maçtan alınacak olumlu bir skor Fenerbahçe’yi şike süreci öncesi olduğu gibi bir noktaya taşır ki bu az buz bir şey değildir. Ama aksi bir skor çıkarsa da elinde sadece lig kupası kalacak Fener’in o kulvarda da psikolojik olarak geride olduğu Galatasaray’a karşı elini çok zayıflatır. Üstelik gruplara katılamamasının Galatasaray’a 10 milyon Avroluk bir yayın hakkı parasının gitmesi manasına gelir ki bu da Hamit ve Burak transferlerinin maliyetini 2 ayda karşılamak demektir. İçsel meseleleri 24 saatlik geride bırakırsak maçtan benim futbol görüşüme göre çıkması gereken kadro şu şekildedir. Kadroyu yazmadan şunu söylemek lazım ki Fener’in ilk 20 dakikada gol bulmasını gerektirecek bir durum yok ortada yemediği takdirde 89’da da atsa turu alır. 90+1’de de atsa yeterli olur. Onun için öncelik yememek üzerine olması gerekiyor. Bu korkak oynamak yada risk almamak değil aksine deplasmanda ilk maçta olduğu gibi sol ve sağ bekleri hücumu bu kadar düşünmeyecekleri için akıllı oynamak olarak adlandırılmalıdır. 

MERT

GÖKHAN – YOBO – EGEMEN – HASAN ALİ

KRASİC – BARONİ  – TOPAL-CANER

TOPUZ

KUYT

          Kaleci ve defans hattına kimse itiraz etmeyecektir sanırım. Sadece Yobo geçen sene oynadığı sol stoperde değil de solak Egemen sağ stoperde oynayamadığı için sağ stoperde oynamak zorunda olması onun daha aktif olması mecburiyetini doğuruyor. O bölgede iki sene önce oynayan Lugano’nun ne kadar değerli olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Yobo’nun bonservisi ile uğraşırken PSG’de oynayamayan ve yapılan transferler sonrası oynaması imkânsıza yakın olan Lugano neden düşülmedi. Çözmek zor herhalde menajeri olan J.Figer’den ağzı yanan Fenerbahçe uzak durmaya çalışıyor. Orta sahada ise son Antep maçında görüldü ki Krasic tekniği ve futbol aklı ile solda iyi işler yapmaya çalışsa da ters ayakla oynaması ondan bir şeyler eksiltiyor. Sağda M.Topuz ise ne kadar istekli olsa da ancak Antep seviyesinde etkili olabilir. Bu seviyede ise Krasic’i sağda görmek daha iyi olur sanki. Asıl önemli olan bölge ise ortanın göbeği. Burada Antep maçında 65 dakika dinlenen Baroni banko oynayacaktır. Selçuk, Topal ve Topuz’dan ise en çok ikisi oynamalıdır. Ben tercihimi attığı golle hem moral bulan, Selçuk’a göre sürpriz şutlarda atabilen Topal’dan yana olacaktır. Üstelik Topal’ın taraftar gözende kredisi daha fazladır. Önlerinde ise Alex’in pozisyonu sayılabilecek ancak daha çok göbeğe yardımcı olması gereken Topuz hem hırsı hem de enerjisi ile çok etkili olabilir. Topuz hakkında ki tek soru işareti bazen uzayın kara delikleri gibi verilen toptan bir daha haber alınamaması. Topla çok yumuşak olmayan Mehmet ara pas ve ince oynamak gerektiğinde defoları ortaya çıkıyor. Solda da Stoch ve Caner arasında kaldım. Ama başta dediğim gibi Fener’in hemen gol bulmasına gerek yok o yüzden takım savunmasına katkısı daha fazla olan ve fizik gücü daha iyi olan Caner ilk tercih olmalı. Ancak 60’tan sonra skor gerekirse Stoch düşünülebilir. Forvet hattında ise pas gelip gelmediğine bakmayan seken topları topları kovalayan ayağının ucunu burnunun son noktasını bile uzatmaktan çekinmeyen Kuyt tek alternatif. Tüm bu yazılan senaryo gerçekleşse bile bu sonucu garanti etmiyor çünkü rakip takımda Emenike gibi tek başına gidip gol atacak bir adam var. Egemen boğuşma anlamında kendisinden geri kalmasa da Emenike’yi sadece fizikle bağdaştırmamak gerekir. O daha komplike bir oyuncu. Ancak rakibin geri kalanı o kadar da büyük görmemek gerek. İlk maçta çok etkili olan İskoç McGeady’ye dikkat etmek gerekiyor hem hızlı hem de teknik bir oyuncu. Diğerleri baş edilmez bir kadro değil. Benim bir başka umudum da eski Valencia koçu U. Emery’nin zaman zaman yaptığı gereksiz rotasyon. Tanjevic misali kadroyla sürekli oynayan Emery bunun yararlarını görse de ters teptiği de olmuştur. Takımını bu sene daha az izleyecek olan taraftarın sabırlı ve destek verici olması gerekiyor. Yenilecek bir gol her şeyin sonu olmaz ama işi çok ama çok zorlaştırır. Kazansa da kaybetse de Fener’den büyük takım gibi bir futbol bekliyorum. Kim oynamış kim oynamamış umurumda değil. Alex fanatiği değilimdir. Yeter ki Fener kazansın. Kazanamasa da top oynasın mücadele etsin. Başka bir şey istemiyorum.
      Son not maç yayını D-Smart kanalı yapsa da uyduda ki Azeri İdman Tv maçı yayınlayacak. Uydu cihazı şifre girmeye müsait olanlar izleyebilecek. Bu maçı evimde izleyebilecek olmak çok güzel şey doğrusu. Ekte ki resimde idmantv.az sitesinde maç yayının program listesinde olduğu görünüyor. Saat’in 23:45 yazdığına bakmayın Azerbaycan bizden 2 saat önde olduğu için öyle yazıyor.

28 Ağustos 2012 Salı

ALİ AKYÜZ VE EKMEK :)


                 Ali Akyüz'ün sabahları çok tatlı olduğunu söylüyorlar bu video söylenenleri destekler nitelikte :)

27 Ağustos 2012 Pazartesi

PAZARTESİ


       Hafta sonu yoğun bir maç programı vardı. Cuma günü oynanan maçlarda Almanya ligi başladı. Evinde W.Bremen’i ağırlayan son iki senenin şampiyonu B.Dortmund zorlansa da son dakikalarda genç yıldızı M.Göthze ile bulduğu golle 2-1 kazandı. İlk gollerini de yeni transferleri M.Reus’la bulmuşlardı. Bremen’in golünü ise maç boyu iyi bir oyun sergileyen Avrupa Şampiyonasında dikkatleri üzerine çeken Çeklerin sağ bekleri devşirme G.Selasie attı. 
        Baskette ise Türkiye eleme maçlarında Portekiz’i evinde başlarda zorlansa da geçmeyi bildi. Semih bu sene takımda kimse olmadığından etkileyici istatistikler yapıyor ki kendisini tanımasam elimizden nasıl Efes’e kaçırdık diye hayıflanacağım. Cumartesi ise tam bir Azeri kanalların bağımlısı oldum. Önce  M.United evinde Fulham’ı ağırladığı maçta 3 puanı alsa da domuz Rooney’i kaybettiler. Sakatlanan Wayne Rooney yaklaşık 6 hafta oynamyacağı söyleniyor. Van Persie transferi daha da bir anlam kazandı. İlk golünü bu maçta atan Robin takıma giderek ısınacaktır. United’i hiç sevmem ama R.V.Persie’ye sempatim vardır. Maçı 3-2 kazandılar. Sonra ise Chelsea New C. maçını yayınladılar. Eden Hazard beklenenden daha çabuk ısındı takımına Torres ise geçen sene ki rezilliği unutturmak istercesine iyi oynadı. Bir penaltı yaptırdı ki bence biraz ucuz kaçtı. Birde gol attı ki ceza sahası çizgisinden iyi bir vuruş çıkardı. Bu kadar İngiltere ligi yeter demiş olacaklar ki İtalya’ya bağlandılar ve Parma Juventus maçını yayınladılar. İtalya ligini oldum olası izleyesim yoktur o kadar yıldızlar ayrıldı ki artık hiç kalmadı desem yeridir. Ancak arada baktım. Son şampiyon Juve şikeyi bilip de yetkililere söylemedi diye hocasından 10 ay ayrı kalacak. Ama maçı 2-0 kazandılar. Akşam Fener’in maçı neredeyse 10’da başladığı için canlı izleyemedim. Maçın önüne geçen ise Alex’in kadro dışında kalması ve bunu kendine yedirememesi oldu. Kadınların uzun süren Aykut söyle Alex nerede tezahüratlarına sinirlenen Aziz Yıldırım taraftara sahada oynayanları destekleyin diye çıkışması uzun süre daha konuşulur. Ayrıca maçta sahaya giren 16 yaşında ki kızında tez elden baba veya koca dayağı yemesini diliyorum. Beyin nakli mümkün olmaması ne fena. Birde bunları karakoldan hemen salmıyorlar mı ifrit oluyorum. Çarşamba günü Şampiyonlar ligine kalınırsa Aykut Hocayı kimse indiremez ama olmazsa ki bu daha yüksek bir olasılık Alex bir adım öne geçer. Kadroyu duyunca maçı izleme istediğim bir kat daha arttı ancak geç saatte çocuk rahat bırakmazdı. Yıllardır sanki Allah’ın emri gibi 4-2-3-1 oynayan Fener’i uzun süre sonra ilk defa 4-4-2 oynarken izlemek isterdim. Bu kadro yapısında oyunun sanat kısmını kanatlarda ki oyuncuların becerisine bırakmak biraz takımı kilitlese de Topuz ve Krasic’in etkili oyunları gol yapmasalar da etkili olmaları bu sorunu çok su yüzüne çıkarmadı. İki forvet oynayan Sow ve Kuyt’ın ikisi birden gol atması ikisinin de görevlerini yaptığı sonucunu çıkarır. Özellikle Sow’un vuruşunda tam anlamıyla “yaradana sığınıp” vurması ve topun gidiş şekli güzeldi. Konu sapmasın ama Sivas Mersin maçında da maçın son golünü atan Ben Yahya’nın vuruşu da çok zor ve beceri isteyen bir vuruştu. Fener maçına dönersek skor 3-0 gibi fiyakalı gibi dursa da Cenk ve Sapara becerikli olsalar skor çok farklı olurdu. İyi tarafından bakacak olursak Mert kötü geçen iki maçtan sonra moral bulmuştur. Alex’siz oyunu da çabayı da beğendim. Bir başka beğenim de Hasan Ali’nin son golde ki asistine olacak kendisini en çok eleştirenlerden birisi ben olsam da bu golde ki katkısı kendisinden her zaman beklenendir. Böyle sürmesi dileğiyle. M.Topal’ın golünden sonra da eline gelen top için özür dilemesi kendisine çok yakıştı. Fener uzun süre sonra sempatik bir takım olmaya doğru gidiyor. Hadi bakalım hayırlısı. Çarşamba günü oynanacak maçta Allah yardımcıları olsun işleri çok zor yenilecek bir gol bile her şeyi batırmaya yeter de artar. O golü atacak ayakları da var Moskova’nın.
      Pazar gününe gelecek olursak. En bize uzak ligden başlayalım. Yayını olmadığından izleyemiyorum ama PSG bu sene transfere bu kadar para harcadıktan sonra herhalde 3 hafta da 0 ( yazıyla sıfır ) galibiyet alacaklarını düşünmemiştir. Son olarak evinde Bordo ile 0-0 berabere kaldı. Böyle giderse Ancoletti alacağı tazminatla zengin olur ama işsiz kalır. Rennes’de oynayan Mevlüt çarparak da olsa bir gol atmış ve takımını 3-2 kazandırmış. Ayrıca Fransızca kadar gereksiz bir dil var mıdır acaba takımın adı Rennes diye yazılıyor ama Ren diye okunuyor. Aynı şekilde Bordeaux yazılıp da Bordo diye okunan kaç tane dil vardır ki. Çabuk düzeltin bu saçmalığı. : )
        Almanya liginde Sercan’lı ( ki kendisini beğenirim) Fürth evinde ağırladığı B.Münih karşısında 60 dakika iyi dirense de sonradan açıldı ve 0-3 kaybetti. Sercan zaman zaman etkili de olsa kendisini Colin Kazım gibi çok fazla çizgiye hapsediyor. Ama kendisinden umutluyum. Bu senenin iyi takımlarından Wolfsburg deplasmanda Sturtgart’ı 90 da attığı golle geçmeyi başardı. 88 de bir penaltı kaçıran İbisevic kaleciden dönen topa öyle kötü vurdu ki onu kaçırmak penaltıyı kaçırmaktan daha zordur. Tekrar söylüyorum Diego’lu Wolfsburg bu sene Almanya’da epey ses getirecektir. İngiltere’de ise Nuri Şahin’i satış opsiyonu ile kiralamak istediği için Liverpool’a kaptıran Arsenal’i Stoke City karşısında izledik ki çok etkisizlerdi.( 0-0 bitti.) Bu takımın toparlanması zaman alacak gibi duruyor. İyi bir forvete acil ihtiyaçları var. Gervinho saçlarına bir çözüm bulunmazsa kendisini izlemek iyice tahammül sınırlarını zorlayacak. Ardından başlayan Liverpool M.City maçı ise fena halde Beşiktaş Galatasaray maçına benzedi. Maddi olarak iyi olmayan Liverpool geniş ve zengin kadrolu M.City’yi elinden kaçırdı. 2-2. Bu maçta bir gol atan Skertel geri pası ile kaleciye dönmek isterken Tevez’e asist yaptı. Nuri’nin takıma girmesi ile iyice takip edilesi bir takım olacak Liverpool ancak işleri hiç kolay değil. Suarez ile bir uyum yakalayabilirse Nuri yeniden yıldız olabilir. Yine maçı canlı yayınlayan İdman Tv’ye teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. İtalya’da ise İnter Cassano’nun gelişiyle kaliteli ayak sayısını artırdı. İlk maçında asistini yapan Cassano iyi işler yapacak gibi duruyor. Milan ise evinde Sampdoria’ya yenilerek gidişatını durağandan negatife çevirdi. Kaka bu takıma gelse ne olur gelmese ne olur. Üstelik Real’e teklif edilen bir sene kiralama sene sonu 15 milyon Avroya satış opsiyonu. 65’e sattıkları adamı 15’e almaya çalışıyor. Ya sayı saymayı bilmiyorlar ya dayak yememişler. İspanya’da ise Barça sallanmaya devam ediyor. Kral kupasında Madrid’i krogi duruma getirse de nakavt edemeyen Barça bu kez Osasuna deplasmanında 75 dakika geriden geldi son 15 dakika ise hakeminde yardımıyla 1-2 kazandı. Madrid basını bunlara kenara mutlaka not alıyordur. Real ise anlaşılmaz şekilde lakayt oynuyor. Ronaldo sanki hala tatilde. Benzama umursamaz bir tek Higuen çabalıyor gibi duruyor. Bir de Di Maria uğraşıp didiniyor. Bir an önce toparlanmaları lazım transfer yapmayan Madrid bu mağlubiyet sonra Modric’i açıkladı. İş yapacaktır kaliteli bir ayak ama her şeyi düzeltmez. Sağ bekte ki eksiklik bas bas bağırıyor. Ama Nuri’ye yer bulamayan Morinho’ya oh olsun.

        Gelelim Türkiye’ye Süper Lig’de ikinci haftayı geride bırakırken hiçbir takımın ikide iki yapamamış olması ilginç. Bugün bir maç daha var ancak iki galibiyetsiz takım Antalya ve Kayseri karşılaştığı için böyle bir şansları yok. Kasımpaşa evinde ağırladığı Karabük’ü iki güzel golle geçti. Basında Fener’den Özer ile ilgilendikleri söyleniyor. Eğer aklını futbola verebilirse katkı sağlayabilir. Ama imzalar atılmadan konuşmak erken. Mağlup taraf Karabük ise ilk hafta Trabzon şimdi de Kasımpaşa gibi iki iddialı kadroyla karşılaştıkları için biraz kısmet yoksunu gibi duruyor.  Haftaya evinde Beşiktaş’ı ağırlayacaklar çölde kutup ayısı misali… Üstelik daha 2.haftadan Başkanlarının Hocaya hafiften ayar vermesi de güzel gözükmüyor. Sivas’ta ise bir deli maç oynandı. Sivas kaçtı Mersin kovaladı. Sivas gibi bir deplasmanda üstelik 3-1 geriden gelip puan almak kolay iş değil ligin başında ki bu hovardalığı Sivas arayacaktır. Orduspor ise geçen sene ne ise bu sene de onu oynuyor. Cuper takıma gözle görülür bir sınıf atlattı. Hala hoca ararken büyüklerin bu adamı es geçmesine anlam veremiyorum. Eskişehir ise tepe taklak gidiyor. Takımla Ersun hoca arasında gözle görülür bir kopukluk var. Devre arasına kadar takımda kalır mı? Pek sanmıyorum. Olimpiyat stadında oynanan maçta bir de penaltı kaçıran Ordu maçı 2-0 kazandı. Hasan Kabze iyi gidiyor penaltıyı kaçıran isimde olsa kaleye giden bir topa ayağını sokarak tabelaya ismini yazdırdı. Akhisar hem ev sahibi hem de misafir olduğu maçta son yarım saati 10 kişi oynayan G.Birliği’ni yenemediler. Manisa ekibi statları yeterli görülmediğinden maçlarını Manisaspor’un sahasında oynuyorlar. Hamza Hamzaoğlu’nu Galatasaray’da oynarken de severdim hala sempatim vardır. İnşallah başarılı olur. Kadro olarak zayıf da gözükseler takım oyunu anlamında daha disiplinli oldukları kesin.  Bursaspor belalısı İBB’ye yine takıldı. Ne kadar iyi olursa olsunlar yada nerede karşılaşırsa karşılaşsınlar bu takım Bursa’ya bir şekilde darbe vuruyor. Geçen senenin Flaş ismi Webo gollerine bu hafta başladı. Maçın tek golünü atan tecrübeli forvet takımına 3 puan kazandırdı. Geçen hafta Fenerbahçe’den puan alan Elazığ bu kez Trabzon deplasmanındaydı. Ancak mutlak 3 puana ihtiyacı olan Trabzonspor forvetleri Vittek ve Henrique ile 2-0 kazandı. Bu maçta Volkan ve Olcan’nın oynamamasına rağmen kazanması Trabzon adına bir umut ışığı ancak transfer olmazsa daha ileriye gidemeyeceklerdir. Şenol Hoca’nın basın toplantısında söyledikleri herkesin malumu ama dile getirilemeyenlerdi. Şehir’in dezavantajlarını maddi zorluklar ve lobi eksikliğinden dem vurdu. Bir nevi bir türlü yapılmayan transferlerin özrü gibiydi.

       Büyük derbiye gelince Beşiktaş evinde Galatasaray ile 3-3 berabere kaldı. Maç berabere bitti ama maçtan önce konuşulan iki isim Burak ve Hakem Bülent Yıldırım oldu. Maçın hemen başında Umut ile mutlak bir pozisyondan yararlanamayan Galatasaray bunun bu kadar sorun olacağını düşünmemiştir sanırım. Umut ile ilgili bir şeyler söylemek gerekirse tam bir gol arsızı olan Umut beceri konusunda ki eksikliğini çalışkanlığı ve bitmez inadı ile kapatıyor. Oyun açlığı olarak Falcao’ya benzettiğim Umut yetenek olarak ondan çok daha gerilerde. Her takımda mutlaka olması gereken bir oyuncu tipi, gollü geçen bu 3 haftadan sonra uzun bir sessizlik yaşarsa da kimse şaşırmamalı. Beşiktaş bu defa derbide Fenerbahçe’nin gol şansı gibi bir şansı vardı. Onlar bu kadar yüzdeli gelirken Galatasaray ise ancak golden hemen sonra verdiği cevaplarla nefes alabildi. Defans hattında Hakan ve Uğur her iki taraftan da eksi görünümde ki oyuncular oldular. Holosko ve Umut ise parlayanlardı. Melo ve Hamit’in hazır olmadığı gün gibi ortada. Amrabat ise gereksiz bir transfer gibi duruyor. Emre o bölgede iyi bir oyuncu onu kesmek kolay değil. Beşiktaş ise üzerine uzun uzun konuşmak gerekiyor ki yine de bir sonuç çıkmaz gibi geliyor. Son olarak anlaşıldığı söylenen Drenthe ile dün Mustafa Pektemek’in ciddi olarak sakatlanması sonucu vazgeçildiği söylendi. İyi bir transfer olabilirdi. Burak Yılmaz ile ilgili söylenecek çok bir şey yok Fener’de çok kalmadığı için kendisini Fener’li olarak hiç görmedim ancak Beşiktaş’ta oynarken de eliyle gol atmışlığı ve böyle kendini atarak penaltı almışlığı var. Trabzonspor’da bunları azaltmıştı ancak burada yeniden hortladı sanırım. Pozisyonu tekrar tekrar izledim bir temas varsa bile bu ancak değme olabilir bir darbe yada tutma çekme yok. Hadi o teması Burak kullandı diyelim böyle bir hakkı var sonuçta ama o düşme neyin nesidir. O ne oyunculuktur öyle. Pilot kameradan izlerseniz hakemin vücut dilinden net bir şekilde penaltıyı vermediğini söyleyebiliriz. Üstelik pozisyon net olarak ceza sahası dışında yani en kötü bariz gol şansı da olmadığına göre ceza yayından frikik olması gerekiyordu. Ama işgüzar bir yardımcı hakem her şeyi bok etti. Her neyse olan oldu artık takılmamak lazım. Haftaya da Galatasaray hakem kuranı olur ödeşirler. Hakemlerimiz böylece yanlışla yanlışı temizlemiş olurlar.

     Uzun bir yazı oldu ama son cümlelerimde radyo ile ilgili olacak. 2 haftadır Federasyon maçların canlı yayını için senelik 2.5 milyon Avro gibi insanlık dışı bir para istediği için maçların radyo yayını yok. Gücü tv yayınına yeten var yetmeyen var. Fenerbahçe maçlarını bir şekilde FB TV canlı anlatıyor. Ancak başka maçları dinlemek mümkün değil. Görme engelli olup da maçları radyodan dinlemek zorunda olanlar için bunun açıklaması olamaz. Bazı radyoların senelik kazancı 2.5 milyon Avro bile değilken bu para garipten de öte. Biran önce düzelmesi dileğiyle…